Logo

1. Hukuk Dairesi2022/5010 E. 2022/8277 K.

Yapay Zeka Özeti

Bu karar için yapay zeka özeti oluşturulamadı.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ : BÜYÜKÇEKMECE 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil - bedel istemli dava sonunda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince verilen 14.04.2022 tarihli ve 2021/269 Esas, 2022/592 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davacı ve davalılardan ... vekilleri tarafından temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, 2271 parsel sayılı taşınmazdaki 10/120 payının 1.000.000,00 TL'ye satılması için davalılardan emlakçı olan ...'u Büyükçekmece ..... Noterliğinin 17/05/2017 tarih 1631 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile vekil tayin ettiğini, vekilin taşınmazı 1.000.000,00 TL'ye diğer davalı ...'a satacağını söylediğini ve kendisinin de bu satışa onay verdiğini, taşınmazın 23/05/2017 tarihinde Büyükçekmece Tapu Müdürlüğünde davalı ... ve ... ile kendisinin de bulunduğu sırada 1.000.000,00 TL bedel ile davalı ...'a satıldığını, satış bedeli olduğu iddia edilen, miktarını bilmediği paranın alıcı ... tarafından çaydanlık içerisinde Tapu Müdürlüğüne getirildiğini ve sayılmadan davalı ...'e verildiğini, davalı ...'in parayı tapudan çıkınca sayıp teslim edeceğini ve emlakçı dükkanında ödeyeceğini bildirmesine rağmen, tapudan çıkınca ortadan kaybolduğunu, davalıların birbirleriyle iş birliği içerisinde olduklarını, taşınmazın bedelini ödemeyerek kendisini mağdur ettiklerini ileri sürerek, davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmazsa bedelin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ..., iddiaların muhatabının kendisi olmadığını, tapu kaydına ve vekaletnameye güvenerek taşınmazı edindiğini, satış bedelini satıcının vekiline ödediğini, husumet itirazında bulunduğunu; satış bedelinin 1.000.000.TL olup, davanın belirsiz alacak veya kısmi dava şeklinde açılamayacağını; satış bedelinin 680.000 TL'si ile birlikte 40.000 TL tutarındaki tapu harçlarını Türkiye Halk Bankası A.Ş. ..... şubesi vasıtası ile davacının vekilinin hesabına yatırdığını, bakiye 320.000.TL'yi ise şahitler ... ve ...huzurunda ...'a teslim ettiğini; iyiniyetli olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.

2. Davalı ..., yirmi yıldır B.Çekmece .... Mahallesinde oturduğunu, esas mesleği inşaat ustalığı olduğu için çevrede herkes tarafından tanındığını, bu işin yanısıra emlak danışmanlığı da yaptığını; bir gün Mimarsinan’da ... Emlak ofisinin sahibi arkadaşı ...'a gittiğinde, ...'in kendisine ... diye bir tanıdığı olduğunu, kendisinde 3-4 dönüm bir tarla olduğunu, alıcı bulabilirse ... ile irtibata geçip yerin satılması konusunda aracı olabileceğini söylediğini, kendisinin de uygun fiyat isterse müşteri bulabileceğini söylediğini, bunun üzerine ...’ın ...'ı aradığını, anılanın taşınmazın ... isimli şahsa ait olduğunu, para karşılığı satmak istemediğini, arazi karşılığında iki adet daire istediğini, anlaşma olursa kendisinin parayı ...’e vereceğini, ...’in davacıya iki adet daire vereceğini, karşılığında davacıdan dava konusu arazinin satışı için davalının vekil olduğu vekaletname alabileceğini söylediğini, ... ile para konusunda anlaştıklarını, ... davacının arsasının satışı için kabul edeceği daireleri bulduğunda kendisinin de araziyi satın almak için bulduğu müşteriden alacağı parayı, daireleri davacıya satacak olan mal sahiplerine vermek üzere ...’e teslim edeceği hususunda anlaştıklarını, aradan bir iki hafta geçtikten sonra ...'in kendisini arayarak ...’in davacıya iki daire bulduğunu bildirdiğini, kendisinden satış bedelini hazır etmesinin istendiğini ve davaya konu vekaletnamenin verildiğini, parayı ayarlayıp...’daki ofiste davacı, ... ve davacının arkadaşı ... dedikleri ... isimli şahsın bulunduğu ortamda parayı davacının önünde olan sehpanın üzerine bıraktığını, parayı sayarken ...'in tapu harçları için söz konusu paranın içinden 5.000.-TL alıp çıktığını, davacının parayı alıp çantasına doldurduğunu ve kendisine vekaletnameyi verdiğini, aracı ...'in sorun çıkmayacağını söylemesi üzerine de taşınmazı diğer davalı ...'a sattığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Büyükçekmece 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 15.10.2020 tarihli ve 2017/214 E - 2020/265 K sayılı kararı ile; davacının davalı ...'e satış için vekalet verdiği ve satış bedelinin kendisine ödenmediğini iddia ettiği, davalı ...'in ise davacıya iki adet daire alındığını, dairelerin parasının ise dava konusu satılan taşınmazın parası ile elde edildiğini beyan ettiği, talep konusu miktar gözetildiğinde davalı ...'in satış bedelini ödediğini yazılı delille ispatlaması gerektiği, oysa ki davalının bedeli diğer davalı ...'tan aldığını ve davacının başka bir taşınmaz aldığı maliklere dava dışı ... aracılığıyla ödediğini ileri sürdüğü, fakat bu hususu da yazılı delillerle ispat edemediği, taşınmazlara ilişkin tapu kayıtlarının da bu hususun aksini belirlemediği, davalı ... yönünden ise, vekil ile işbirliği ve çıkar ilişkisi çerçevesinde hareket ettiğinin ve kötü niyetli olduğunun davacı tarafça ispatlanamadığı, davalı ... ile vekilin yaptığı sözleşmenin davacıyı bağlayacağı sonucuna varıldığı gerekçesi ile davacının asıl talebi olan tapu iptal ve tescil talebinin reddine, terditli bedel talebinin ise davacı ... bakımından kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı ... vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. İstinaf Nedenleri

2.1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalıların el ve iş birliği içerisinde hareket ettiklerini, müvekkilini zarara uğrattıklarını, öncelikli taleplerinin tapu iptal ve tescil olup, ilk taleplerine göre karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek, kararın bu yönden kaldırılmasını talep etmiştir.

2.2. Davalı vekili istinaf dilekçelerinde özetle, Mahkemece savunmalarının üzerinde yeterince durulmadığını eksik inceleme ve araştırma ile karar verildiğini; tapu dairesinde satış sırasındaki kamera kayıtlarının bilirkişi incelemesinde "23/05/2017 tarihinde saat 13:35:00-13:39:59 itibariyle son bulan 5 dakika süren satış odasını gösterir güvenlik kamera görüntüleri incelendiğinde satış esnasında alıcı ve satıcı vekili haricinde yanlarında kimsenin olmadığı ve incelenen görüntülerde şahıslar arasında herhangi bir para alışverişine dair görüntüye rastlanmadığı” tespitinde bulunulduğunu davacının dava dilekçesinde söylediği gibi çaydanlık içinde bir para olmadığı gibi, davacının kendisinin de tapuya hiç bir zaman gelmediğinin anlaşıldığını; davacının işlemden 11 ay sonra 28.04.2018 tarihli şikayet dilekçesi üzerine B.çekmece C.Savcılığının 2018/20624 soruşturma no.lu dosyası ile yürütülen ve kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilen dosyadaki ifadesinde "17/05/2017 tarihinde...'da müvekkiline vekalet verdiğini, daha sonra ... ve ...'ın arsanın parasının geleceğini söylediğini,o esnada ...'in kendisine 50.000.-TL’lik çek verdiğini, bunun 1 milyonun ön peşinatı olduğunu,paranın hemen geleceğini söylediklerini,bir saat sonra çaydanlık içinde bir şahsın kucağında paranın geldiğini, ... ve ...'ın kendisine vekalet verdiği kişinin bu kişi olduğunu söylediklerini, ...'in vekaleti ver diyerek alıp İbrahim'e verdiğini,yan odaya geçtiklerini, daha sonrada kimse gelmeyince yan odaya geçtiğinde kimsenin olmadığını gördüğünü, devamında dava konusu taşınmazının satıldığını öğrendiğini, şikayetçi olduğunu" beyan ettiğini; buna rağmen şayet müvekkilinden dava konusu taşınmazın parasını almamışsa müvekkilini azletmesi veya hemen suç duyurusunda bulunması gerektiğini, bütün bunlara rağmen Mahkeme gerekçesinin kabul edilemez olduğunu; davacı dava dilekçesindeki iddialarını ispat edememiş iken kendilerinin gerçekten iddia edildiği gibi gerçekleşmeyen uydurma olayın aksini ispatlamak zorunda bırakılmış olduklarını, vekaletnamenin verildiği gün müvekkili tarafından teslim edilen para ile davacının taşınmaz aldığını ispat etmelerine rağmen, Mahkemenin bu hususu hiç değerlendirmeye almadığını; davacıya daire bulan ... ile davacı arasında ihtilaf bulunduğunu, ...'in tanık olarak gösterilmesine rağmen, Mahkemece dinlenmesinden vazgeçilerek hüküm kurulduğunu; davacının iddialarını ispat edemediğini; müvekkilinin taşınmazı satın alarak üzerine bir miktar kar ile müşteri olarak bulduğu kimseye satmak istediğini, iki kere harç ödemek istemediğini, risk üstlendiğini, vekaletnameyi aldıktan altı gün sonra satış yaptığını, sadece vekalet ilişkisine dayalı olarak karar verilmesinin hatalı olduğunu, müvekkilinin...'da davacı tarafa verdiği 550.000 TL'ye iki adet daire aldığını, kendisinden artık herhangi bir bedel istemeyeceğini kabul ettiğini, ... tarafından verilen çekin tahsil edilememesi üzerine kolay yolu seçip iş bu davayı açtığını, tanık anlatımlarının savunmalarını teyit ettiğini belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 14.04.2022 tarihli ve 2021/269 Esas, 2022/592 Karar sayılı kararı ile davacının, kendisine ait taşınmaz payını satış iradesinin bulunduğu, bu kapsamda davalılardan İbrahim'i 17/05/2017 tarihinde vekil tayin ettiği; vekil İbrahim'in davaya konu taşınmaz payını 23/05/2017 tarihinde ...'a 1.000.000,00 TL bedelle satış suretiyle temlik ettiği, ...'un satış bedelinin bir kısmını banka havalesi ile bir kısmını tanıklar huzurunda elden vekile ödediği, resmi senetteki bedel ile keşfen belirlenen temlik tarihindeki rayiç bedel arası neredeyse fark bulunmadığı, alıcı ...'un, vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmediği, vekil ile yaptığı sözleşme geçerli olup, vekil edeni bağlayacağı; vekil İbrahim'in davacıya 550.000,00 TL ödediğini, davacının bu bedel ile vekaletnamenin verildiği tarihte aracılık eden şahıs aracılığıyla iki adet taşınmaz satın aldığını, davaya konu taşınmaz payının artık kendisine ait olup, kar koymak suretiyle ...'a sattığını savunduğu anlaşılmakta olup, davacıya ödediğini bildirdiği miktar nazara alındığında senetle ispat zorunluğu bulunduğu, buna dair belge ibraz edemediği gibi açıkça yemin deliline de dayanmadığı, davacıya satın aldığı taşınmazları temin eden kişi olduğu söylenilen ...'ın tanık olarak dinlenilmesinin sonuca etkili olamayacağı, vekilin vekalet görevini kendisinin yararına kullandığı, hesap verme yükümlülüğü kapsamında davacıya karşı sorumlu olduğu sonucuna varılmış olup, Mahkemece verilen kararda isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle, davacı ve davalılardan ... vekilinin istinaf başvurularının HMK'nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalılardan ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

2.1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itirazlarını yineleyip, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, bozulmasını talep etmiştir.

2.2. Davalı vekili temyiz dilekçelerinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itirazlarını yineleyip, kararın hatalı olduğunu, vekalet görevinin kötüye kullanılmadığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. Bilindiği üzere, Türk Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun 390.) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

3.2.2. Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

3.2.3. Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

3.2.4. Tanık delili, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 240 ile 266. maddeleri arasında düzenlenmiş olup HMK’nın 240/2 maddesinde; ''Tanık gösteren taraf, tanık dinletmek istediği vakıayı ve dinlenilmesi istenen tanıkların adı ve soyadı ile tebliğe elverişli adreslerini içeren listeyi mahkemeye sunar...” düzenlemesi mevcuttur. Tanıkların davet edilmesini düzenleyen 243. maddesinde açıkça; ''(1) Tanık davetiye ile çağrılır. Ancak, davetiye gönderilmeden taraflarca hazır bulundurulan tanık da dinlenir. Şu kadar ki, tanık listesi için kesin süre verildiği ve dinlenme gününün belirlendiği hâllerde, liste verilmemiş olsa dahi taraf, o duruşmada hazır bulundurursa tanıklar dinlenir. (2) Davetiyenin duruşma gününden en az bir hafta önce tebliğ edilmiş olması gerekir. Acele hâllerde tanığın daha önce gelmesine karar verilebilir. (3)Tanığı davet, gerektiğinde telefon, faks, elektronik posta gibi araçlardan yararlanılmak suretiyle de yapılabilir. Ancak, davete rağmen gelmemeye bağlanan sonuçlar, bu durumda uygulanmaz" aynı Kanun'un 245. maddesinde ise; ''(1) Kanunda gösterilen hükümler saklı kalmak üzere, tanıklık için çağrılan herkes gelmek zorundadır. Usulüne uygun olarak çağrıldığı hâlde mazeret bildirmeksizin gelmeyen tanık zorla getirtilir, gelmemesinin sebep olduğu giderlere ve beşyüz Türk Lirasına kadar disiplin para cezasına hükmolunur. Zorla getirtilen tanık, evvelce gelmemesini haklı gösterecek sebepleri sonradan bildirirse, aleyhine hükmedilen giderler ve disiplin para cezası kaldırılır." hükümlerine yer verilmiştir.

Tanıkların taraflarca hazır edilmesini zorunlu kılan bir kural yoktur. Bunun aksinin kabulü, adil yargılanma hakkı (TC. Anayasası 36. madde) kapsamında olan iddia ve savunma hakkının (6100 s. HMK'nın 27., 1086 sayılı HUMK'un 78. maddeleri) kısıtlanması ve eksik inceleme sonucunu doğurur.

3.3. Değerlendirme

3.3.1. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacının Büyükçekmece ....Noterliğinin 17/05/2017 tarihli 16314 yevmiye numaralı, dava konusu taşınmazın satışı yetkisini içerir vekaletnamesi ile davalılardan ...'u vekil tayin ettiği; vekilin, davacı adına kayıtlı 2271 parsel sayılı taşınmazdaki 10/120 payı 23/05/2017 tarihinde, 1 milyon TL bedelle diğer davalı ...'a satış suretiyle devrettiği; davacının 17/05/2017 tarihinde 322 ada 8 parsel sayılı taşınmazdaki 51 no.lu bağımsız bölümü ... ve...; aynı ada- parsel 85 no.lu bağımsız bölümü ise ...isimli şahıslardan satın almış olduğu; dosyaya sunulan dekont örneğinden, Halkbank ..... Şubesinden davalı ...'ın 680.000,00 TL bedeli ...'a havale ettiği, yine sunulan 23/05/2017 tarihli “ödeme belgesi” başlıklı belgede, ...'un İbrahim'e banka aracılığıyla 680.000,00 TL ödediği, bakiye 320.000,00 TL bedelin şahitler huzurunda elden ödendiğinin belirtildiği, söz konusu belgenin vekil ve alıcı ile tanıklar ... ve ...tarafından imzalandığı; Büyükçekmece C.Başsavcılığının 2018/20674 soruşturma sayılı dosyasında davacı tarafından; ... ve ... hakkında yapılan şikayet üzerine yürütülen soruşturma sonucunda hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçu ile ilgili olarak hukuki ihtilaf nedeniyle kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği; Mahkemece yapılan keşif sonrası alınan bilirkişi raporunda, davaya konu taşınmaz payının dava ve satış tarihi itibarıyla değerinin 981.275,00 TL olduğu yönünde görüş bildirildiği; 24/09/2020 tarihli celsede davalı ...'in tanığı ...'ın dinlenilmesinden gerekçe gösterilmeksizin vazgeçildiği; davacı vekilinin 21/01/2021 tarihli celsede ... hakkındaki davayı takip etmediklerini bildirdiği, davalı ... vekilinin ise davayı takip ettiklerini beyan ettiği anlaşılmaktadır.

3.3.2. Tüm dosya kapsamı itibariyle, davacının maliki olduğu çekişme konusu 2271 taşınmazdaki payını satış iradesinin bulunduğu, bu kapsamda davalılardan İbrahim'i 17/05/2017 tarihinde vekil tayin ettiği; vekil İbrahim'in davaya konu taşınmaz payını 23/05/2017 tarihinde ...'a 1.000.000,00 TL bedelle satış suretiyle temlik ettiği tespit edilmek suretiyle Mahkemece davacının tapu iptali ve tescil talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde değildir.

3.3.3. Davalı ...’in temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; taraflar tanık deliline dayanıp süresinde tanık listelerini sunmalarına rağmen; Mahkemece davalı ...'in tanığı olarak bildirilen ...’ın dinletilmesinden vazgeçilmediği halde, beyanının alınmadığı, 24.09.2020 tarihli celsede Mahkemece gerekçe gösterilmeksizin dinlenilmesinden vazgeçildiği anlaşılmaktadır.

3.3.4. Hal böyle olunca, davalı ... olarak bildirilen ...’ın ...nın 240 vd. maddelerinde gösterilen şekilde dinlenmesi, 17.05.2017 tarihinde davacı tarafından dava dışı şahıslardan alınan 322 ada 8 parsel sayılı taşınmazdaki 51 ve 85 no.lu bağımsız bölümlerin değerlerinin belirlenmesi, (davalı ...’in adli yardımdan yararlandığı gözetilerek keşif masrafı sonradan haksız çıkan taraftan alınmak üzere), toplanan ve toplanacak delillerin bir arada değerlendirilmesi ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve noksan inceleme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.

VI. SONUÇ:

1. (V/3.3.2) no.lu paragrafta belirtilen nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine.

2. (V/3.3.3.) ve (V/3.3.4.) no.lu paragraflarda belirtilen gerekçelerle davalı ... vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nin 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Büyükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, 14.12.2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.