"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay 8. Hukuk Dairesince kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, 144 ada 1 parsel ve 145 ada 1 parsel sayılı taşınmazların güneyinden eski dere yatağı geçtiğini, Karayolları ve davalı tarafından dere yatağı doldurulmak suretiyle parsellerin güney yönüne doğru genişletildiğini, taşınmazların kadastro tespitindeki edinme sebeplerinin zilyetlik ile kazanım olduğunu, ancak dere yatağından doldurulma yerlerin zilyetlik ile kazanımlarının mümkün olmadığını ileri sürerek, dava konusu taşınmazların dere yatağından kazanılan kısımlarının tapu kayıtlarının iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, derenin taşınmazların batı kısmından geçtiğini, her ne kadar kadastro tespiti zilyetlik ile kazanılmaya dayalı olarak yapılmış ise de, aslında taşınmazların evveliyatının tapulu olduğunu, dava konusu edilen alanların dere yatağı ile ilgisinin olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
... Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.03.2013 tarihli ve 2008/109 E. 2013/67 K. sayılı kararıyla; davacı tarafından dava konusu edilen yerlerin aktif dere yatağı olduğunun bilirkişi raporu ile sabit olduğu, Karayolları ve DSİ Bölge Müdürlüğü'nden gelen cevaplarda ıslah çalışmasından bahsedilmediği, derenin aktif yatağı ve etki alanında bulunmayan yerlerin olağanüstü zamanaşımı ve zilyetlik yolu ile kazanılabileceği, ancak dava konusu edilen yerlerin aktif dere yatağı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı temyiz başvurusunda bulunmuştur.
B. Birinci Bozma Kararı
Karar; Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 12.03.2015 tarihli ve 2015/2939 E, 2015/5877 K. sayılı kararıyla; "...Bilindiği üzere aktif dere yatakları ile derenin etki alanında kalan yerlerin kazanılması mümkün bulunmamaktadır. Ancak, aktif dere yatağında ve etki alanında kalmayan bir yerin koşulları mevcut olduğu takdirde, niteliğine göre zilyetlik ve imar-ihya yoluyla kazanılmaları olanaklıdır. Ne var ki, dava konusu taşınmazların tespit tarihinde dere yatağı vasfında bulunmadığı sabit ise de, hangi tarihte derenin etkisinden kurtuldukları, hangi tarihte imar-ihya edildikleri ve ekonomik amacına uygun tarımsal zilyetliğin hangi tarihte başladığı hususunda yeterli araştırma yapılmamış, uyuşmazlığın çözümünde hava fotoğraflarından yararlanılmamıştır. Bir arazinin kullanım süresi ve niteliği ile üzerinde imar-ihya işlemlerinin tamamlandığı tarihin en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için dava konusu parsellerin tespitlerinin yapıldığı 2006 yılından önceki yıllara ait (1986-1976 yılları arası) 1/20000 veya 1/25000 ölçekli stereoskopik hava fotoğraflarının Harita Genel Komutanlığı'ndan, fotoplan, fotometrik ve fotogrametrik paftaların ise İl Kadastro Müdürlüğü'nden getirtilerek dosya arasına konulması, jeodezi ve fotogrametri uzmanı mühendislerinden oluşacak üç kişilik bilirkişi kurulu ile teknik, yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla yeniden yapılacak keşifte uygulanması, yerel bilirkişi ve tanıkların HMK'nın 243, 244 ve 259. maddeleri gereğince davetiye ile keşif yerine çağrılmaları, uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle mümkün olduğuna keşif yerinde dinlenmeleri, öncesi dere yatağı olan taşınmazları derenin etkisinden koruyan duvarın hangi tarihte kim tarafından inşa edildiği, bu duvarın inşaasından sonra dava konusu taşınmazlarının kim tarafınden ve ne şekilde imar-ihya edildiği, imar ihyanın hangi tarihte başlayıp hangi tarihte sona erdiği, taşınmazlar üzerinde ekonomik amacına uygun tarım amaçlı zilyetliğin hangi tarihte başladığı ve tespit tarihine kadar kim tarafından ne şekilde kullanıldığı yerel bilirkişi ve tanıklardan sorulması, HMK.m.290/2. (HUMK'un 366.) maddesi uyarınca bilirkişi olarak tayin edilecek bir fotoğrafçı aracılığıyla taşınmaz ve çevresini gösterir biçimde yakın plan ve panoramik renkli fotoğrafları çektirilerek Mahkeme Hakimince onaylandıktan sonra dosya arasına konulması, ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuş bulunması doğru değildir..." gerekçesiyle bozulmuştur.
C. Mahkemesince Birinci Bozmaya Uyularak Verilen Karar
... Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.01.2019 tarihli ve 2017/272 E. 2019/29 K. sayılı kararıyla; denetime elverişli ve bilimsel verilere uygun tanzim edildiği anlaşılan ziraat bilirkişi raporuna göre taşınmazlarda dere yatağında kaldığı iddia edilen alanlarda yirmibeş yıl ve üzeri bir zamandan beri işlemeli tarım yapıldığı, bu hususun hava fotoğrafları ve memleket haritaları üzerinde yapılan teknik inceleme ile de denetlenebildiği, sonuç itibariyle taşınmazlarda dere yatağında kaldığı ve dereden bozularak doldurma ile özel mülkiyete geçirildiği iddia edilen alanların ne tespit tarihinde ne de tespitten önceki yıllarda dere yatağı kapsamında kaldığı hususunda bilimsel verilere uygun bir delilin dosya içerisinde yer almadığı, aksine bu alanların dere yatağı vasfında bulunmadıklarının alınan teknik raporlar ve yerel bilirkişi beyanları ile sabit olduğu anlaşılmakla sübut bulmayan davanın reddine karar verilmiştir.
D. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
E. İkinci Bozma Kararı
Karar; Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 07.07.2020 tarihli ve 2019/6362 E, 2020/4589 K. sayılı kararıyla; "...hükmüne uyulan bozma ilamındaki kazanılmış haklar da gözönünde bulundurulmak suretiyle; dava konusu parsellerin tespitlerinin yapıldığı 2006 yılından önceki yıllara ait (1986-1976 yılları arası) 1/20000 veya 1/25000 ölçekli stereoskopik hava fotoğraflarının Harita Genel Komutanlığından, fotoplan, fotometrik ve fotogrametrik paftaların ise İl Kadastro Müdürlüğünden getirtilerek dosya arasına konulması, jeodezi ve fotogrametri uzmanı mühendislerinden oluşacak üç kişilik bilirkişi kurulu yeni bir ziraat bilirkişisi ile fen, yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla yeniden yapılacak keşifte uygulanması, yerel bilirkişi ve tanıkların HMK'nın 243, 244 ve 259. maddeleri gereğince davetiye ile keşif yerine çağrılmaları, uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle mümkün olduğunca keşif yerinde dinlenmeleri, daha önce dosyaya ibraz edilen bilirkişi raporları da irdelenmek ve raporlar arasındaki çelişkiler giderilmek suretiyle, taşınmazların öncesinde ne kadarının dere yatağı etkisinde olup olmadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespiti, taşınmazları derenin etkisinden koruyan duvar varsa hangi tarihte kim tarafından inşa edildiği, bu duvarın inşaasından sonra dava konusu taşınmazların dere yatağında ve etkisinde kalan kısmının ve taşınmazın kim tarafından ve ne şekilde imar-ihya edildiği, imar ihyanın hangi tarihte başlayıp hangi tarihte sona erdiği, taşınmazlar üzerinde ekonomik amacına uygun tarım amaçlı zilyetliğin hangi tarihte başladığı ve tespit tarihine kadar kim tarafından ne şekilde kullanıldığı yerel bilirkişi ve tanıklardan sorulması, dosyadaki fotoğraflar birbirinden farklı olduğundan HMK'nın mad. 290/2. (HUMK'un 366.) maddesi uyarınca bilirkişi olarak tayin edilecek bir fotoğrafçı aracılığıyla taşınmaz ve çevresini gösterir biçimde yakın plan ve panoramik renkli fotoğrafları çektirilerek Mahkeme Hakimince onaylandıktan sonra dosya arasına konulması, ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bozma gerekleri yerine getirilmeden, eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuş bulunması doğru olmamıştır..." gerekçesiyle bozulmuştur.
F. Mahkemesince İkinci Bozmaya Uyularak Verilen Karar
... Asliye Hukuk Mahkemesinin 22.03.2022 tarihli ve 2020/333 E, 2022/106 K. sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazlar ile dere yatağı arasındaki setin (duvarın) Karayolları tarafından 1996 yılında bölgede meydana gelen sel felaketi nedeniyle yapıldığı, dava konusu parsellerin kadastro tespitinden çok önce tarım arazisi olarak kullanılmak suretiyle imar ihyasının tamamlandığı, gerek zirai bilirkişi raporunda gerekse Mahkemenin gözleminde yer aldığı üzere parseller ile dere arasında kalan duvarın hemen yanında davalı tarafından dikildiği anlaşılan ceviz ve kavak ağaçlarının mevcut olduğu, keza 25 yaş ve üzeri kapama fındık bahçesinin varlığı, ziraat bilirkişi raporuna göre taşınmazların dere yatağında kaldığı iddia edilen alanlarda 25 yıl ve üzeri bir zamandan beri işlemeli tarım yapıldığı, bu hususun hava fotoğrafları ve memleket haritaları üzerinde yapılan teknik inceleme ile de denetlenebildiği, dava konusu alanların dere yatağı vasfında bulunmadıklarının sabit olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
G. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine temsilcisi temyiz isteminde bulunmuştur.
H. Temyiz Sebepleri
Davacı Hazine temsilcisi temyiz dilekçesinde özetle; Yargıtay bozma ilamında belirtilen bozma gereklerinin yerine getirilmeden karar verildiğini, dere sınırı yönünde sabit veya gayrisabit olup olmadığının, aktifliğini kaybedip kaybetmediğinin, bu hususu ortaya koyacak duvar inşasının Karayolları ve Devlet Su İşleri gibi kurumlar tarafından yapılıp yapılmadığının, ya da hangi amaçla dere taşkınlarından korunma amaçlı yaptırılıp yaptırılmadığı ve hangi tarihlerde tamamlandığı gibi hususların araştırılmadan karar verildiğini, bilirkişi raporuna karşı yapılan itirazın değerlendirilmeden karar verildiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
I. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 16. maddesi şöyledir:
"Kamunun ortak kullanılmasına veya bir kamu hizmetinin görülmesine ayrılan yerlerle Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan sahipsiz yerlerden:
A) Kamu hizmetinde kullanılan, bütçelerinden ayrılan ödenek veya yardımlarla yapılan resmi bina ve tesisler, (Hükümet, belediye, karakol, okul binaları, köy odası, hastane veya diğer sağlık tesisleri, kütüphane, kitaplık, namazgah, cami genel mezarlık, çeşme, kuyular, yunak ile kapanmış olan yollar, meydanlar, pazar yerleri, parklar ve bahçeler ve boşluklar ve benzeri hizmet malları) kayıt, belge veya özel kanunlarına veya Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine göre Hazine, kamu kurum ve kuruluşları, il, belediye köy veya mahalli idare birlikleri tüzelkişiliği, adlarına tespit olunur.
B) Mera, yaylak, kışlak, otlak, harman ve panayır yerleri gibi paralı veya parasız kamunun yararlanmasına tahsis edildiği veya kamunun kadimden beri yararlandığı belgelerle veya bilirkişi veya tanık beyanı ile ispat edilen orta malı taşınmaz mallar sınırlandırılır, parsel numarası verilerek yüzölçümü hesaplanır ve bu gibi taşınmaz mallar özel siciline yazılır.
Bu sınırlandırma tescil mahiyetinde olmadığı gibi bu suretle belirlenen taşınmaz mallar, özel kanunlarında yazılı hükümler saklı kalmak kaydıyla özel mülkiyete konu teşkil etmezler.
Yol, meydan, köprü gibi orta malları ise haritasında gösterilmekle yetinilir.
C) Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan kayalar, tepeler, dağlar (bunlardan çıkan kaynaklar) gibi, tarıma elverişli olmayan sahipsiz yerler ile deniz, göl, nehir gibi genel sular tescil ve sınırlandırmaya tabi değildir, istisnalar saklıdır.
D) Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ormanlar, bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde, özel kanunları hükümlerine tabidir.
2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir."
3. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 17. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde Hazine adına tespit edilir."
4. 4721 sayılı ... Medeni Kanunu'nun 713. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir." düzenlemelerine yer verilmiştir.
3. Değerlendirme
1. Çekişmeli taşınmazların kadastro çalışmaları sonucunda; sınırlandırmasının yapıldığı, tapu ve vergi kaydına rastlanılmadığı gibi ilgililerince de ibraz edilmediği, ceddinden irsen ve intikalen ve taksimen 30-40 yılı aşkın süreden beri nizasız, fasılasız ve malik sıfatı ile Hasan oğlu ...’in zilyet ve tasarrufunda olduğu ve arazi yapısı gereği kuru arazi vasfında olduğu, maliklerin çalışma alanı içerisinde senetsizden adlarına tespit ve tescil edilen taşınmazların toplamda 100 dönümü doldurmadığı, taşınmazların hudutlarında Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olmadığı muhtar ve bilirkişi beyanlarından anlaşıldığı gerekçesiyle 29.05.2006 da yapılan kadastro tespiti 28.08.2006 tarihinde kesinleştiğinden davalı adına tescil kaydının oluştuğu anlaşılmaktadır.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna ve bozma kararına uygun olup davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı Hazine temsilcisinin temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun hükmün HMK'nın Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK'un 438. maddesi uyarınca ONANMASINA,
492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 13. maddesinin “j” bendi gereğince davacıdan harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
13.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.