"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : BODRUM 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil ile bedel istekli asıl ve birleştirilen davalarda yapılan yargılama sonunda, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, birleştirilen davada davalının istinaf isteminin HMK'nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair verilen karar süresi içinde birleştirilen davada davalı vekili tarafından duruşma istekli ve davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 29/11/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... vekili Av. ... geldi. Davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden birleştirilen davada davalı ... vekili gelmedi. Yokluklarında duruşmaya başlandı, gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildi. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacı, 3174 parsel sayılı taşınmazdaki 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 numaralı bağımsız bölümlerin maliki olduğunu, iş bu taşınmazlardan 2 tanesinin vekil tayin ettiği birleştirilen davada davalı ... tarafından davalıya, iki tanesinin ise dava dışı 3.kişilere temlik edildiğini, ... ile uzun süre birlikte ticari faaliyette bulunduklarını, kendisinin İstanbul'da ikamet ettiğini, tedavisi olmayan kas erimesi hastalığı nedeniyle hareket yeteneğini yitirdiğini, bu nedenlerle Turgutreis'teki malvarlığının idare ve tasarrufu ile bizzat ilgilenme olanağının bulamadığını ve maliki olduğu taşınmazları satmaya karar verdiğini, bu konuda yardımını alabileceği ve tanıdığı tek kişinin vekil tayin ettiği ... olduğunu ancak davalının hastalığından yararlanmayı amaçlayarak hareket ettiğini, ...’nu vekil tayin ettikten sonra anılan vekilin kendisinde taşınmazların satılmadığı yönünden bir kanı uyandırdığını, ancak bir kısım villa vasıflı bağımsız bölümleri çıkar ilişkisi içinde bulunduğu kişilere çok düşük bedellerle temlik ettiğini, iki adet villa üzerine gizli ortağı olduğu paravan şirketler adına kredi çekmek suretiyle ipotek tesis ettirdiğini, ...'nun vekalet görevini kötüye kullandığını ve 3 no.lu bağımsız bölümü önce dava dışı kardeşi ...'na 35.000,TL bedel ile temlik ettiğini, ...'nun ise ...'nun fiilen birlikte yaşadığı davalı ...’ye taşınmazı temlik ettiğini, davalı ...'nun 4 no.lu bağımsız bölümü davalı ...’ye 31.000 TL bedel ile devrettiğini ileri sürerek, taşınmazların tapu kayıtlarının iptaliyle adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
2. Birleştirilen davada davacı, asıl davadaki iddialarını tekrarla davalı ... tarafından 3. kişilere temlik edilen taşınmazların bedeli olarak şimdilik 400,000,00 TL'nin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1. Asıl davada davalı, iyiniyetli 3. kişi olduğunu, birleştirilen davada davalı vekil .... ile satış öncesinde tanışıklığı olmadığını ve vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmediğini, kendisinin İstanbul'da yaşadığını, vekil ile sitedeki 2 taşınmazı 225.000’er TL bedelle satın almak konusunda anlaştıklarını, satış bedellerini vekile ödediğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
2. Birleştirilen davada davalı, taşınmazdaki 12 tane villanın 6 tanesinin davacıya, 6 tanesinin de kendisine ait olacak şekilde.... Evleri sitesinin davacının hiçbir katkısı olmadan kendisi tarafından yaptırıldığını, davacı adına yapılan 6 tane villanın 2 tanesinin davacıda kalacağı, inşaat yapımı karşılığında davacı adına olan 4 adet villanın ise kendisi tarafından satılıp satış bedellerinin uhdesinde kalacağı yönünde davacı ile anlaştıklarını, devirlerin bu anlaşmaya göre gerçekleştirildiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, davacının davalı ...'in davalı ... ile işbirliği içerisinde olduğu, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını bildiği veya bilebilecek durumda olduğunu ispata elverişli delil veya belge sunamadığı, davalı ...’nün iyiniyetli olduğu gerekçesi ile asıl davanın reddine; birleştirilen davada davalının davacıdan değişik tarihlerde aldığı vekaletnamelere istinaden davacı adına kayıtlı taşınmazları üçüncü şahıslara temlik ettiği, bu taşınmazların toplam değerinin 1.400,000,00 TL olduğu, davalının satılan taşınmaz bedellerini davacıya ödediğine dair belge veya delil sunmadığı, davalının vekalet görevini kötüye kullandığı gerekçesi ile birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde birleştirilen davada davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Birleştirilen davada davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; cevap dilekçesindeki beyanlarını tekrarla davalının 3089 parsel sayılı taşınmazda kendi payına isabet eden bölüme inşaat yaparak satmaya karar verdiğini, bunun üzerine davacının bu taşınmazdaki payına da tüm masraf ve giderleri davalı tarafından karşılanarak altı adet villa yapılması ve yapılacak villalardan iki adetinin kendisine verilmesini, dört villanın ise davalıya ait olmasını önerdiğini, tarafların bu şekilde anlaştıktan sonra davalının tüm giderleri karşılayarak villaları yaptığını ve sözlü anlaşmaları gereği inşaatı tamamlanan altı adet villadan ikisinin davacıya verildiğini, davacının herhangi bir hastalığının bulunmadığını, eksik inceleme ile karar verildiğini, inşaatın tüm masraflarının davalı tarafından karşılandığına dair sundukları belgelerin incelenmediğini, davalının vekalet görevini kötüye kullanmadığını belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve birleştirilen davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesince; hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesi ile birleştirilen davada davalının istinaf isteminin HMK'nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine ve davalı adına kayıtlı olan taşınmazlara İlk Derece Mahkemesince konulan ihtiyati tedbirin kaldırılmasına karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde birleştirilen davada davalı ve davacı vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
2.1. Birleştirilen davada davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davalı ve davacının çok yakın arkadaş olduklarını, daha önce İstanbul Avcılar’da işhanı yaptırdıklarını ve burayı 15 yıl kullandıktan sonra işhanını satarak 2004 yılında Bodrum Akyarlar mevkiinde davalının oteline yakın konumda bulunan 3089 ve 3090 parsel numaralı taşınmazları parselasyonla daha küçük ölçekli taşınmazlara çevirerek satmak veya turizm yatırımı yapmak amacı ile eşit paylarla ortaklaşa satın aldıklarını, aralarındaki sözlü anlaşma gereği 3090 parsel numaralı taşınmazda parselasyon yapıldığını ve davacının kendi hakkına düşen 3090 numaralı parseldeki payını 700.000 TL bedelle bizzat 3. bir kişiye sattığını, 3089 parsel üzerine ise tüm masraf ve giderleri davalı tarafından karşılanacak şekilde 6 adet villa yapılması ve yapılacak villalardan 2 adedinin davacıya verilmesi, 4 villanın ise davalıya ait olması hususunda anlaştıklarını, davacı ile aralarındaki anlaşmaya uygun biçimde sözü edilen 6 adet villayı yaptığını ve sözlü anlaşmaları gereği inşaatı tamamlanan 6 villadan 2’sini davacıya verdiğini, davacının, ...’na olan borcundan ötürü, dolaylı bir şekilde ...’ın Amiral Hafriyat Şirketine vekalet vererek kredi kullandığını, bu işlemden bir yıl sonra davacının davalıya ait olan 4 adet villadan 1 tanesini kendi borcu nedeni ile teminat olarak ...’na temlik etmek istediğini ve davalıya Levent’e olan borcunu ödeyip taşınmazı geri aldıktan sonra davalıya vereceğini belirttiğini, davalının davacıya güvenip teklifini kabul ettiğini ancak davacının borcunu ödemediğini, bunun üzerine davalının, ...’na olan borcu bizzat kendisi banka kanalı ile ödeyerek villayı geri aldığını, bu olaydan dolayı da davalıdan satış için kendisine vekalet düzenlemesini istediğini, vekaletnamelerin davacının kas hastalığı nedeniyle değil yukarıdaki anlaşma doğrultusunda düzenlendiğini, kaldı ki davacının daha önce de Bodrum’a gelerek taşınmazları bizzat ...’na temlik ettiğini, Mahkemece aynı şartlarda kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapılsa nasıl bir anlaşma yapılacağı hususu araştırılmadan eksik inceleme ile karar verdiğini, taşınmaz üzerindeki villaların tüm masraflarının davalı tarafından karşılanarak yapıldığının sabit olduğunu, bilirkişi raporuna yapılan itiraz hakkında bir karar verilmediğini, davalının davacı ile anlaşmaları doğrultusunda hareket ettiğini, nitekim kalan 2 adet villayı vekaletnameyi kullanarak satmadığını belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
2.2. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesince 1.400.000 TL olarak birleştirilen davanın kabul edildiğini fakat kısa kararda sehven 400.000 TL yazıldığından gerekçeli kararda da 400.000 TL yazıldığını, bu maddi hatanın tashihini talep ettiklerini, dosya Bölge Adliye Mahkemesine gittiği için tashihin henüz tamamlanmadığını, kararın kısmi icraya konulmasına yasal bir engel olmadığı için 400.000 TL için takip başlatıldığını ve davalının da bu kısım kadar teminat tedarik ettiğini, 1.400.000 TL olan kabul miktarının geriye kalan 1.000.000 TL’lik kısmı için mevcut bir teminat bulunmadığını, buna rağmen Bölge Adliye Mahkemesince ihtiyati tedbir kararının hatalı olarak kaldırıldığını belirterek, kararın bu yöne ilişkin kısmının bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptal ve tescil ile bedel isteklerine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Türk Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
3.2.2. Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
3.2.3. Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın (IV./3.) nolu bendinde yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesine ve özellikle Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 21.02.2014 tarihli ve 2013/1 Esas, 2014/1 Karar sayılı kararı ile İlk Derece Mahkemelerince verilen ihtiyati tedbir taleplerinin reddi veya bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilen kararlara karşı temyiz yolunun kapalı olduğu gözetildiğinde yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; birleştirilen davada davalının yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, davacının temyiz dilekçesinin reddine, alınan peşin harcın temyiz eden davacıya geri verilmesine, 03/09/2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davacı vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin ve 20.493,00 TL bakiye onama harcının birleştirilen davada davalıdan alınmasına, 29/11/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.