Logo

1. Hukuk Dairesi2022/5440 E. 2022/7361 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın akıl sağlığının yerinde olmadığı iddiasıyla yapılan satış işleminin iptali ve taşınmazın mirasçılara tescili istemine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mirasbırakanın satış tarihinde fiil ehliyetinin olmadığının Adli Tıp Kurumu raporuyla kesinleşmiş olması ve ehliyetsiz kişinin yaptığı işlemin geçersiz sayılması gözetilerek yerel mahkemenin ret kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil istemine ilişkin açılan davadan dolayı Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine dair verilen karar süresi içinde tereke temsilcisi tarafından temyiz edilmekle; dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar, mirasbırakanları ...’ın maliki olduğu 6 parsel sayılı taşınmazdaki 18 no.lu bağımsız bölümün davalılardan ...’a satış suretiyle temlik edildiğini, temlikin mirasbırakanın ruh ve akıl sağlığı yerinde değil iken gerçekleştirildiğini, ayrıca temlikin davalı ...’e kazandırma ve mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak gerçekleştirildiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile lehlerine miras şirketi adına tescile karar verilmesini istemişler; Dairenin bozma kararından sonra atanan tereke temsilcisi davayı takip etmiştir.

II. CEVAP

Davalılar, iddiaların doğru olmadığını, temlikin gerçek satış olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

III. MAHKEME KARARI

Antalya 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/358 Esas, 2010/48 Karar sayılı, 11.02.2010 tarihli kararı ile, çekişme konusu bağımsız bölümün muvazaalı olarak temlik edildiğinin kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde davacılar temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairenin 2010/13227 Esas, 2011/234 Karar sayılı, 17.01.2011 tarihli kararı ile, "Somut olayda, elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet söz konusu olup, dava dışı ortak bulunmaktadır. Hal böyle olunca, davaya katılmayan ortak Musa’nın olurunun alınması yada miras şirketine M.K.nun 640. mad. uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru değildir. " gerekçesiyle karar bozulmuştur.

3. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 2011/131 Esas, 2021/875 Karar sayılı, 24.12.2021 tarihli kararı ile, mirasbırakanın vekaletname tarihinde hukuki işlem ehliyetinin olduğu, muvazaa iddiasının da ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde tereke temsilcisi temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Tereke temsilcisi, Adli Tıp Kurumu raporu ile mirasbırakanın satış tarihinde akli melekelerinin yerinde olmadığının belirlendiğini, vekil ile alıcının satış tarihinde mirasbırakanın durumunu bilebilecek konumda bulunduklarını, bozmadan önceki gerekçe ile davanın reddinin bozmayı gerektirdiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ile tüm mirasçılar adına tescil isteğine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.4.1990 gün ve 1990/1–152, 1990/236 sayılı kararında vurgulandığı gibi, davada dayanılan maddi olaylar bakımından birkaç hukuki nedenin bir arada gösterilmesinde ilke olarak usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur. Hukuki sebeplerden bir tanesinin diğer hukuki sebebin incelenmesine olanak verir niteliği bulunduğu sürece önem ve lüzum derecesine göre birden fazla hukuki sebep aynı davada inceleme ve araştırma konusu yapılabilir. Ne var ki; dayanılan nedenlerden birinin hukuki ehliyetsizlik olması halinde kamu düzeniyle ilgili bulunması ve hukuki ehliyetsizliğin saptanması halinde öteki nedenlerin incelenme gereğinin ortadan kalkacağı hususları dikkate alındığında öncelikle bu neden üzerinde durulması gerektiği kuşkusuzdur.

6.2.2. Bilindiği üzere, davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) “fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi, şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış. 10. maddesi de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı Yasa'nın 13. maddesinde “yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.

Hemen belirtmek gerekir ki, TMK'nın 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.06.1941 tarihli, 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.

Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında; bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve malvarlığı hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar.

Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta gözlem (müşahede) kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 282. maddesinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.

Hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Dairesinden rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK'nın 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.

6.3. Değerlendirme

6.3.1. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, mirasbırakan ...’ın 29.03.2007 tarihinde vekil tayin ettiği dava dışı ... aracılığıyla 04.04.2007 tarihinde 3427 ada 6 parseldeki dava konusu 18 no.lu bağımsız bölümünü davalı ...’a, dava dışı 3 no.lu bağımsız bölümünü dava dışı Halef’e satış suretiyle temlik ettiği, mirasbırakanın 06.04.2007 tarihinde öldüğü, geride mirasçıları olarak çocukları; davacılar ile dava dışı Musa’nın kaldığı anlaşılmaktadır.

6.3.2. Somut olayda, Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulunun 07.07.2021 tarihli raporu ile, mirasbırakanın vekaletname tarihinde fiil ehliyetini haiz olduğu ancak satış tarihinde fiil ehliyetini haiz olmadığı belirlenmiştir.

Mirasbırakanın satış tarihinde ehliyetsiz olduğu anlaşıldığına göre davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.

V. SONUÇ

Tereke temsilcisinin açıklanan nedenlerle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı Yasa'nın geçici 3. maddesi yollaması ile1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09/11/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

....