Logo

1. Hukuk Dairesi2022/5511 E. 2023/7481 K.

Yapay Zeka Özeti

Bu karar için yapay zeka özeti oluşturulamadı.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2020/1245 E., 2022/447 K.

HÜKÜM/KARAR : Ret/Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Çorlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2019/93 E., 2020/55 K.

Taraflar arasındaki kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; Çorlu Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/1531 Esasında (istinaf karar kaldırma kararı öncesi 2017/769 E) kayıtlı dosya davacıları ... mirasçıları tarafından Çorlu Mal Müdürlüğü aleyhine kayyımlığın kaldırılması ile tapu kaydının düzeltilmesi istemiyle dava açıldığını, vekil edeni bankanın dosyaya asli müdahil olduğunu, halen davanın derdest bulunduğunu, 424 ada 34 ve 39 parsel sayılı taşınmazların tapu kaydına dayanak 1955 tarihli kadastro beyanname ve kayıt varakasında "Bilirkişilerin beyan ve ifadelerinde ve etraftan yapılan soruşturmalara nazaran bu gayrimenkulün ... oğulları ... ve ...'in tapuda mülkü olup ... K.Sani 327 tarih ve 154 numaralı tapu kaydı ile borçlarından dolayı bilmüzayede Ziraat Bankasına tedavül ettiği anlaşılmakla mezkur tapu kaydı gibi iş bu yerin Çorlu Ziraat Bankası memuru ... namına tesbiti yapılmakla komisyona sunuldu." şeklinde tespitte bulunulmasına istinaden taşınmazların tapu kaydı malik hanesine Çorlu Ziraat Bankası memuru ... olarak kayıt yapıldığını, yine dayanak belgede iktisap sebebi " ... oğulları ... ve ... 305 tarihli 96 nolu senetle uhdesindeyken Ziraat Bankasından istikraz eylediği (borç aldığı) meblağı ademi tediyesi nedeni bilmüzayede ihale kılındığı Çorlu dairesinin 22 Ağustos 327 ve 214 nolu müzekkeresinde anlaşılmakla müzayedeten Çorlu Ziraat Bankası memuru ..." olarak ifade edildiğini, resmi evraklardaki ifadelerden de anlaşılacağı üzere taşınmazların maliki ... oğulları ... ve ... olup Rumi Ağustos 305 tarihli 96 nolu senetle uhdesindeyken Ziraat Bankasından istikraz eylediği (borç aldığı) ve borçlarını ödememesi sonucunda ihale ile taşınmazların Ziraat Bankasına geçtiğini, ancak malik hanesine Ziraat Bankasına izafeten Çorlu Ziraat Bankası memuru ... olarak kadastro tespitinin ve tapu kütüğüne bu şekilde tescil yapıldığının ortada olduğunu, ...'ın banka adına işlem yapmasına rağmen Ziraat Bankası adına tescil edilmesi gereken bu taşınmazların "Ziraat Bankası memuru ..." adına tescil olduğunu, durumun kadastro tutanakları ve dayanaklarıyla belli olduğunu, Çorlu Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/1531 Esas dosyasında Mahkemece "Çorlu Ziraat Bankası Memuru ..." adına yapılan tescilin düzeltilmesi için davalılar vekiline 06.07.2017 tarihli yetki belgesi ile yetki verildiğini ve malik kaydının "Ziraat Bankası Memuru ..." iken 03.08.2017 tarihinde idari yoldan yetki belgesine dayanılarak tashih yapılarak "... ..." olarak değiştirildiğini, tapu sicilinde mülkiyet aktarımına yol açacak şekilde değişiklik yapıldığını açıklayarak 424 ada 39 parsel ve 424 ada 34 parsellerin tapu kayıtlarının iptali ile davacı Banka adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

1.Davalılar vekili; dava konusu taşınmazların kadastro nedeniyle Çorlu Ziraat Bankası memuru ... adına tescil olduğunu, kadastrodan sonra tutanaklara itiraz edilmediğini, hak düşürücü sürenin dolduğunu, davalılar mirasbırakanı ... 'in Ziraat Bankası memuru ... olarak bilindiğini, yaşamı boyunca bankada memurluk yaptığını, etrafta “Ziraat Bankası Memuru ..." olarak hitap edildiğini ve tanındığını, çekişmeli taşınmazların bankaya ait olduğu tespit edilemediğinden Çorlu Sulh Hukuk Mahkemesinin 12.11.2008 tarih 2007/311 Esas 2008/1448 Karar sayılı ve Çorlu Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/312 Esas 2008/874 Karar sayılı kararlarıyla dava konusu taşınmazlara Çorlu Mal Müdürlüğünün kayyım olarak atanmasına karar verildiğini, taraflarınca kayyumluğun kaldırılmasına dair işlemler yapılınca, sırf banka adı geçtiğinden haksız menfaat elde edilmeye çalışıldığını, mirasbırakanın yaşamı boyunca ekonomik durumunun oldukça iyi olduğunu, çok sayıda değerli taşınmaz bıraktığını, taşınmazların mirasbırakan ... 'in malı olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.

2.Davalı ... Malmüdürlüğü temsilcisi; dava konusu taşınmazlara ilişkin dayanak kaydın kime ait olduğunun tespit edilememesi nedeniyle Çorlu Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/312 Esas 2008/874 Karar ve 2007/311 Esas 2008/1448 Karar sayılı kararlarıyla taşınmazlara kayyım tayin edildiğini, taşınmazın gerek davacı Bankaya gerekse somut delil olmadan şahsa ait olduğunun iddia edilmesinin haksız olduğunu bildirerek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; uyuşmazlığın kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescile ilişkin olduğu, davaya konu 424 ada 34 ve 39 parsellerin tapulama tutanaklarının dosya arasına alındığı, kadastro tutanaklarının 11.01.1956-12.03.1956 tarihleri arasında askı ilanında kaldığı, itirazsız olarak 12.03.1956 tarihinde kesinleştiği, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 üncü maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin dava tarihi itibariyle dolmuş olduğu, hak düşürücü sürenin olumsuz dava koşulu olduğu gerekcesiyle Kadastro Kanunu'nun 12 nci maddesi gereğince hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki hususları tekrarlamış ve taşınmazın malikinin tapu kaydında açıkça belli olmadığını, bu nedenle hak düşürücü sürenin işlemeyeceğini bildirerek kararın kaldırılmasını ve davanın kabulünü istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; taşınmazlara ilişkin tespitin kesinleştiği 12.03.1956 tarihi ile dava tarihi olan 21.06.2019 tarihi arasında 10 yıldan fazla zaman geçtiğinin anlaşıldığı, bu durumda davanın açıldığı tarihe kadar 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 üncü maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğunun tespit edildiği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun oy çokluğu ile esastan reddine hükmedilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde, dava ve istinaf başvurusunda ileri sürdüğü hususları tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3 üncü maddesi

3. Değerlendirme

1.Kadastro sonucunda Çorlu ilçesi, Hatip mahallesi çalışma alanında bulunan dava konusu 424 ada 34 ve 424 ada 39 parsel sayılı taşınmazlar dayanak tapu kayıtlarına istinaden 09.01.1956 tarihinde Ziraat Bankası memuru ... adına tespitle itirazsız kesinleşmek suretiyle 12.03.1956 tarihinde tapuya tescil edilmiş; her iki parsele ilişkin malik hanesinin 03.08.2017 tarihinde kişi kimlik bilgilerinin düzeltilmesi suretiyle ... olarak düzeltildiği ve halen düzeltilmiş şekliyle tapuya kayıtlı olduğu anlaşılmıştır.

2.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

3.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere, çekişmeli taşınmazların kadastro tutanaklarının kesinleştiği 12.03.1956 tarihi ile eldeki davanın açıldığı 21.06.2019 tarihi arasında 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 üncü maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin dolmuş olduğunun anlaşılmasına göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılan bakiye temyiz harcının temyiz eden davacıya yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

14.12.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.

- KARŞI OY -

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasında yapılan yargılama sonucunda İlk Derece Mahkemesince (İDM) hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiş, kararın istinafı üzerine Bölge Adliye Mahkemesince (BAM) istinaf talebi oy çokluğuyla esastan reddedilmiştir. Dairemizin Sayın Çoğunluğunca da kararın onanmasına karar verilmiştir.

Sayın Çoğunlukça aramızda oluşan uyuşmazlık, davanın kadastrodan önceki nedene mi yoksa kadastro tespiti sırasındaki nedene mi dayalı olduğu, buradan hareketle davada 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun hak düşürücü süreye ilişkin hükmünün somut olayda uygulanıp uygulanmayacağı noktasında toplanmaktadır.

Anayasa’nın 36. maddesinde “Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” denilmek suretiyle hak arama özgürlüğü güvence altına alınmıştır. Hak arama özgürlüğünün temel unsurlarından biri de mahkemeye erişim hakkıdır. “Mahkemeye erişim hakkı, hukuki bir uyuşmazlığın bu konuda karar verme yetkisine sahip bir mahkeme önüne götürülmesi hakkını da kapsar. Kişinin uğradığı bir haksızlığa veya zarara karşı kendisini savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama veya işleme karşı haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin, zararını giderebilmesinin en etkili ve güvenceli yolu yargı mercileri önünde dava hakkını kullanabilmesidir. Kişilere yargı mercileri önünde dava hakkının tanınması hak arama özgürlüğünün ön koşulunu oluşturur” (AYM, E.2018/99, K.2021/14, 3/3/2021, § 21). Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 28/4/2023 tarihli ve E. 2021/5, K. 2023/2 sayılı kararında da açıkça ifade edildiği üzere “Davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi için ilk olarak kişiye mahkemeye erişim imkanının tanınması gerekir (YİBBGK, s. 23-24).

Belirtmek gerekir ki Anayasa’da güvence altına alınan hakların geniş bunlara getirilen sınırlamaların dar yorumlanması en önemli yorum ilkelerindendir. Diğer taraftan usul kurallarının mahkemeye erişim hakkını kısıtlayacak şekilde katı uygulanmaması gerekir(YİBBGK, E. 2021/5, K. 2023/2, 28/4/2023, s. 25).

Somut olay bu ilkeler ışığında ele alındığında davacı taraf 1955 tarihli kadastro beyanname ve kayıt varakasında "Bilirkişilerin beyan ve ifadelerinde ve etraftan yapılan soruşturmalara nazaran bu gayrimenkulün Şeh Mehmet oğulları ... ve ...'in tapuda mülkü olup ... K.Sani 327 tarih ve 154 numaralı tapu kaydı ile borçlarından dolayı bilmüzayede Ziraat Bankasına tedavül ettiği anlaşılmakla mezkur tapu kaydı gibi iş bu yerin Çorlu Ziraat Bankası memuru ... namına tesbiti yapılmakla komisyona sunuldu." şeklinde tespitte bulunulmasına istinaden taşınmazların tapu kaydı malik hanesine Çorlu Ziraat Bankası memuru ... olarak kayıt yapıldığını, yine dayanak belgede iktisap sebebi "... oğulları ... ve ... Ağustos 305 tarihli 96 nolu senetle uhdesindeyken Ziraat Bankasından istikraz eylediği (borç aldığı) meblağı ademi tediyesi nedeni bilmüzayede ihale kılındığı Çorlu dairesinin 22 Ağustos 327 ve 214 nolu müzekkeresinde anlaşılmakla müzayedeten Çorlu Ziraat Bankası memuru ..." olarak ifade edildiğini, resmi evraklardaki ifadelerden de anlaşılacağı üzere taşınmazların maliki ... oğulları ... ve ... olup Rumi Ağustos 305 tarihli 96 nolu senetle uhdesindeyken Ziraat Bankasından istikraz borç aldığı ve borçlarını ödememesi sonucunda ihale ile taşınmazların Ziraat Bankasına geçtiğini, ancak malik hanesine Ziraat Bankasına izafeten Çorlu Ziraat Bankası memuru ... olarak kadastro tespitinin ve tapu kütüğüne bu şekilde tescil yapıldığının ortada olduğunu, ...'ın banka adına işlem yapmasına rağmen Ziraat Bankası adına tescil edilmesi gereken bu taşınmazların "Ziraat Bankası memuru ..." adına tescil olduğunu, durumun kadastro tutanakları ve dayanaklarıyla belli olduğunu, Çorlu Sulh Hukuk Mahkemesinin E. 2018/1531 sayılı dosyasında Mahkemece "Çorlu Ziraat Bankası Memuru ..." adına yapılan tescilin düzeltilmesi için davalılar vekiline 06.07.2017 tarihli yetki belgesi ile yetki verildiğini ve malik kaydının "Ziraat Bankası Memuru ..." iken 03.08.2017 tarihinde idari yoldan yetki belgesine dayanılarak tashih yapılarak "... ..." olarak değiştirildiğini, tapu sicilinde mülkiyet aktarımına yol açacak şekilde değişiklik yapıldığını açıklayarak 424 ada 39 parsel ve 424 ada 34 parsellerin tapu kayıtlarının iptali ile davacı Banka adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Buna göre davanın dava konusu taşınmazların esasında Ziraat Bankası adına tescil edilmesi gerekirken o dönemde tüzel kişilik ile tüzel kişiliği temsil eden memur arasındaki ayrımın kadastro memurlarınca doğru olarak yapılamaması nedeniyle taşınmazın Banka yerine Çorlu Ziraat Bankası memuru ... adına tespit edilmesine ilişkin olarak açıldığı, bu çerçevede davanın yolsuz tescil iddiasına dayalı olduğu anlaşılmaktadır.

3402 sayılı Kanun’un 12. maddesi uyarınca kadastrodan önceki sebeplere dayalı olarak açılan davalarda 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanacağı açıktır. Ancak, somut olayın kendine özgü koşulları dikkate alındığında burada taraflar arasındaki mülkiyet uyuşmazlığı kadastrodan önceki bir nedene dayanmamakta, kadastro tespiti sırasındaki açık bir maddi hatadan kaynaklanmaktadır. Buna göre davacı tarafın davasını kadastro öncesi hukuki nedenden ziyade kadastro sırasında yapılan bir maddi hataya ve bu maddi hata sonrasında 2017 yılında yapılan isim tashihi gerekçesine dayandırdığı, bu durumda hak düşürücü süreden davanın reddedilmesinin yerinde olmadığı değerlendirilmektedir.

Öte yandan temel hak ve özgürlüklerin geniş, buna getirilen sınırlamaların dar yorumlanması gereğine ilişkin yorum ilkesi ile usul kurallarının mahkemeye erişim hakkını kısıtlayacak şekilde katı uygulanmaması yönündeki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun içtihadı (bkz. YİBBGK, E. 2021/5, K. 2023/2, 28/4/2023, s. 25) dikkate alındığında da burada davacının mahkemeye erişim hakkının bulunduğunu, buna getirilen süre sınırlamasının dar yorumlanarak davanın süresinde açıldığının kabul edilmesi gerekir.

Açıklanan nedenlerle işin esasının incelenmesini temin amacıyla BAM kararının ortadan kaldırılarak İDM kararının bozulması gerekirken Sayın Çoğunlukça yukarıda belirtilen nedenlerle verilen bozma kararına iştirak edemiyoruz.