"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TECSİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, süresi içinde davacılar vekilleri tarafından duruşma istemli olarak temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 08/03/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden davacı ... vekili v.d. gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, mirasbırakanları ...'ün maliki olduğu 1380 parsel sayılı taşınmazı davalıya devrettiğini ancak işlem sırasında ehliyetsiz olduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapusunun iptali ile adlarına tapuya tescilini istemişler, yargılama aşamasında davacılardan Raşit’in 17.01.2019 tarihinde ölümü üzerine mirasçıları tarafından davaya devam edilmiştir.
II. CEVAP
Davalı, mirasbırakanın dava konusu taşınmazı 50000-TL bedelle devrettiğini ve akit sırasında ehliyetli olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 04/03/2015 tarihli ve 2013/199 E., 2015/53 K. sayılı kararıyla; akit tarihi itibarı ile mirasbırakanın ehliyetli olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairenin 26/02/2019 tarihli ve 2016/18351 E., 2019/1307 K. sayılı kararıyla; “...Somut olaya gelince, mirasbırakan ... hakkında düzenlenen Adana Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi ile Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulu’nun raporlarında mirasbırakanın ceza ehliyeti olmadığının belirtildiği açık olup bu durumda; Adli Tıp Kurumunun 16.01.2015 tarihli raporu ile yukarıda anılan önceki tarihli Adli Tıp Kurumu raporu ve diğer kurumlarca verilen raporlar arasında çelişki olduğu açıktır. Hal böyle olunca; 15/7/2018 tarih ve 30479 sayılı Bakanlıklara Bağlı, İlgili, İlişkili Kurum Ve Kuruluşlar İle Diğer Kurum Ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin ‘’Adli Tıp Üst Kurullarının görevleri’’ başlıklı 16. maddesinin ç ve d fıkralarında düzenlenen; "Adlî tıp ihtisas kurulları ile ihtisas dairelerinin rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkileri, Adlî tıp ihtisas kurulları ile Adlî Tıp Kurumu dışındaki sağlık kuruluşlarının heyet hâlinde verdikleri rapor ve görüşler arasında ortaya çıkan çelişkileri konu ile ilgili uzman üyelerin katılımıyla inceler ve kesin karara bağlar. " hükmü gereğince dosyanın tümüyle Adli Tıp Üst Kuruluna gönderilerek, belirtilen raporlar irdelenmek, tanık beyanları ve tüm dosya değerlendirilmek suretiyle raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi, temlik işleminin yapıldığı 14.03.2013 tarihinde mirasbırakan ...’ün fiil ehliyetini haiz olup olmadığının tespiti ile hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken çelişkili raporlardan birisine itibar edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesiyle bozulmuştur.
3. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 07/04/2021 tarihli ve 2019/508 E., 2021/214 K. sayılı kararıyla; çelişkilerin giderilmesi amacıyla dosyanın Adli Tıp Üst Kuruluna gönderildiği, alınan raporda ...’ün akit tarihi olan 14.03.2013 tarihinde fiil ehliyetine haiz olduğunun bildirildiği davalıya yapılan satışın geçerli bir satış olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ... vekili ile yargılama sırasında ölen diğer davacı ... mirasçıları vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
5.1. Davacı ... vekili; hükme esas alınan 23.11.2020 tarihli Adli Tıp Raporunun dosya kapsamına ve gerçek duruma aykırı olarak düzenlendiğini, murisin akıl sağlığı olmadığının küçük bir yer olan Karapınar’da herkes tarafından bilindiğini, davanın niteliği ve kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle her türlü delille ispatının mümkün olduğunu, bu nedenle mahkemece bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi kapsamında belirttikleri delillerin toplanması gerekirken hiç dikkate alınmaksızın davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
5.2. Davacı ... mirasçıları vekili; Yerel Mahkemenin dosyada usulen noksan adli tıp raporuna yapılan itirazlara rağmen davanın reddine karar verdiğini, muris Mehmet Ali’nin kronik şizofreni hastası olduğunun hastane raporları, doktor reçeteleri ve tanık beyanlarıyla alenen ortada olduğunu belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ehliyetsizlik hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. Bilindiği üzere, davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) “Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi, şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış. 10. maddesi de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlem ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı Yasa'nın 13. maddesinde “Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu Kanun'a göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu Yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
Hemen belirtmek gerekir ki, TMK.nın 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, Kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.06.1941 tarihli ve 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.
Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında; bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve malvarlığı hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar.
Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta gözlem (müşahede) kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 282. maddesinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
Hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Dairesinden rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK'nın 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
6.2.2. 6100 sayılı HMK’nın 190. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.",
6.2.3. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.", hükümlerine yer verilmiştir.
6.3. Değerlendirme
(IV/2.) no.lu paragrafta yer verilen ve hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak ve davacı tarafın iddialarını TMK’nın 6. ve HMK’nın 190. maddeleri uyarınca kanıtlayamadığı gözetilerek, yazılı şekilde karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davacılar vekillerinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, temyiz edilen davalı vekili duruşmaya katılmadığından duruşma vekalet ücreti takdir edilmesine yer olmadığına, aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacı ...’den alınmasına, davacı ... mirasçılarından onama harcı peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15/09/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.