Logo

1. Hukuk Dairesi2022/5591 E. 2023/2576 K.

Yapay Zeka Özeti

Bu karar için yapay zeka özeti oluşturulamadı.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve terkin davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulüne ve İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince yeniden yapılan yargılama sonunda, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulüne ve davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı ve davalı vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde, tapuda davalı adına kayıtlı bulunan 112 ada 58 parsel sayılı taşınmazın 237,01 m2'lik kısmının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını ileri sürerek, bu kısmın tapu kaydının iptaliyle kıyı olarak terkinine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde, dava konusu 58 no.lu parselin, davalı tarafından 1970'li yıllarda üzerinde hiçbir takdiyat bulunmaması nedeniyle, tapu siciline güvenilerek satın alındığını, davalının idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlendiğini bu dava ile öğrendiğini, Mahkemece yeniden kıyı kenar çizgisi belirlenmesi gerektiğini belirterek, açılan davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.09.2017 tarihli ve 2014/540 E., 2017/311 K. sayılı kararı ile 3 jeoloji mühendisi, 1 harita mühendisi ve 1 ziraat mühendisinden oluşan bilirkişi heyetinin 06.06.2017 tarihli raporuyla dava konusu parselin 29,12 m2'lik kısmının kıyı kenar çizgisinin kıyı kısmında kaldığı tespit edildiğinden, davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı ... vekili istinaf dilekçesinde özetle; idare tarafından belirlenen kıyı kenar çizgisi ile bilirkişi heyetince belirlenen kıyı kenar çizgisinin arasındaki hat farklılığının raporda bilimsel veri ve gerekçelerle açıklanmadığını, davanın kısmen kabulüne karar verilmesine rağmen kendi lehlerine vekalet ücretine hükmedilmemesinin de hatalı olduğunu ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

1.Bölge Adliye Mahkemesinin 07.12.2017 tarihli ve 2017/10 E., 2017/7 K. sayılı kararıyla, idare tarafından belirlenen kıyı kenar çizgisine dayanak teşkil eden Komisyon kararları ile raporların temini, kıyı kenar çizgisinin taşınmaz maliklerine tebliğ edilip edilmediğine dair evrak ve bu kıyı kenar çizgisine karşı idare mahkemesinde dava açılıp açılmadığının sorulması, dava konusu taşınmazın ilk tesisinden itibaren tüm tedavüllerini gösteren tapu kaydının temin edilmesi gerekçesiyle, dosyanın Mahkemesine geri çevrilmesine karar verilmiştir.

2.Bölge Adliye Mahkemesinin 26.09.2018 tarihli ve 2018/33 E., 2018/498 K. sayılı kararıyla, ... Tapulama Mahkemesinin 1963/226 Esas 1967/127 Karar sayılı dosyasının temin edilmesi gerekçesiyle, dosyanın Mahkemesine geri çevrilmesine karar verilmiştir.

3.Bölge Adliye Mahkemesinin 09.10.2019 tarihli ve 2019/627 E., 2019/730 K. sayılı kararıyla, kıyı kenar çizgisinin belirlenmesine yönelik alınan bilirkişi raporlarında çelişki bulunduğu, ancak bu çelişkinin bilirkişilere açıklattırılmadığı, diğer yandan Hazinenin de tarafı olduğu bir ilam ile taşınmazın özel mülkiyete konu teşkil ettiği benimsenerek bir tescil hükmü kurulur ve taşınmaz hakkında bir sicil kaydı tesis edilirse, artık bu kararın Hazineyi bağlamayacağından söz edilemeyeceği, dava konusu taşınmazın tapu kaydının, 331 parsel sayılı taşınmazdan ifrazıyla 27.06.1969 tarihinde oluştuğu, 331 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının ise Hazinenin de tarafı olduğu ... Tapulama Hakimliğinin 08.11.1967 tarihli ve 963/226 Esas 967/127 Karar sayılı ilamıyla oluştuğu anlaşılmakla, anılan ilamın eldeki dava yönünden kesin hüküm teşkil edip etmediğinin araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.

D. Bölge Adliye Mahkemesinin Kaldırma Kararı Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararı

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile ... bu davanın konusunun Kıyı Kanunu kapsamında olduğundan ... Tapulama Hakimliğinin 1963/226 Esas 1967/127 Karar sayılı ilamının kesin hüküm oluşturmadığı, bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen raporda dava konusu taşınmazın 237,01 m2'lik kısmının kıyı kenar çizgisinin deniz tarafında kaldığı anlaşıldığından, davanın kabulüne karar verilmiştir.

E. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

F. İstinaf Sebepleri

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, ... Tapulama Hakimliğinin 1963/226 Esas 1967/127 Karar sayılı ilamının ... bu dosya için kesin hüküm teşkil ettiğini, ayrıca bilirkişi raporlarında çelişki bulunmasına rağmen bu çelişki giderilmeden hüküm kurulduğunu, daha önceki keşiflerde gözlem çukuru açılmasına rağmen, son yapılan keşifte gözlem çukuru açılamadığının raporda ifade edildiğini, aynı yöntemle farklı sonuçlar alındığını belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

G. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazın tapu kaydının, 331 parsel sayılı taşınmazdan ifrazıyla 27.06.1969 tarihinde oluştuğu, 331 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının ise Hazinenin de tarafı olduğu ... Tapulama Hakimliğinin 08.11.1967 tarihli ve 1963/226 Esas 1967/127 Karar sayılı ilamıyla oluştuğu, bu haliyle Hazinenin de taraf olduğu Mahkeme kararı ile özel mülkiyete elverişli olduğu belirtilerek kişiler adına tescile karar verilen taşınmaz yönüyle taşınmazın özel mülkiyete tabi olduğu yönünde kesin delil bulunduğu, Mahkemece önceki tarihli karar ile "davanın kısmen kabulüne, 03/07/2017 tarihli bilirkişi rapor eki krokide A harfi ile gösterilen 29,12 m2 yüz ölçümündeki bölüme ait tapu kaydının iptali ile kıyıya terkinine" dair hükmün davalı tarafından istinaf edilmediği, davalının önceki tarihli kararı istinaf etmemesinin esasen kabul mahiyetinde olduğu, bu haliyle Mahkemece önceki tarihli kararı istinaf etmeyen davalı yönüyle kesinleşen hususlar gözetilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekili ayrı ayrı temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesinin kararında kesin hüküm teşkil ettiği belirtilen ... Tapulama Hakimliğinin 08.11.1967 tarihli ve 1963/226 Esas 1967/127 Karar sayılı ilamı ile taşınmazın sadece orman sınırları içerisinde kalıp kalmadığınını tespit edildiğini, kıyı kenar çizgisi yönünden araştırma yapılmadığını, kıyı ve sahil şeritlerine ilişkin ilk yasal düzenlemenin 11.07.1972 tarihli olduğunu, dava konusu taşınmazın komşu parsellerine ilişkin olarak açılan davalarda da idarenin belirlediği kıyı kenar çizgisinin doğru olduğu yönünde bilirkişi raporlarının bulunduğunu ileri sürerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

2.Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesince, ... Tapulama Hakimliğinin 08.11.1967 tarihli ve 1963/226 Esas 1967/127 Karar sayılı ilamının ... bu dava yönünden kesin hüküm teşkil ettiği yönünde değerlendirmede bulunulmasına rağmen, İlk Derece Mahkemesinin bir önceki kararının davalı tarafça istinaf edilmemesinin kabul mahiyetinde olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, kesin hüküm itirazının taraflarca ileri sürülmese dahi yargılamanın her aşamasında hakim tarafından resen dikkate alınması gerektiğini, kesin hükmün varlığı halinde daha önce bir taraf yararına hüküm verilmiş olmasının usuli kazanılmış hak teşkil etmeyeceğini belirterek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, Kıyı Kanunu gereğince açılan tapu iptali ve terkin istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. T.C. Anayasası'nın ''Kıyılardan Yararlanma'' başlıklı 43. maddesinde; ''Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartları kanunla düzenlenir.''

2. 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 5. maddesinde; ''Kıyılar ile ilgili genel esaslar aşağıda belirtilmiştir: Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır, Kıyı ve sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyıda ve sahil şeridinde planlama ve uygulama yapılabilmesi için kıyı kenar çizgisinin tespiti zorunludur. Kıyı kenar çizgisinin tespit edilmediği bölgelerde talep vukuunda, talep tarihini takip eden üç ay içinde kıyı kenar çizgisinin tespiti zorunludur. Sahil şeritlerinde yapılacak yapılar kıyı kenar çizgisine en fazla 50 metre yaklaşabilir. Yaklaşma mesafesi ve kıyı kenar çizgisi arasında kalan alanlar, ancak yaya yolu, gezinti, dinlenme, seyir ve rekreaktif amaçla kullanılmak üzere düzenlenebilir. Sahil şeritlerinin derinliği, 4. maddede belirtilen mesafeden az olmamak üzere, sahil şeridindeki ve sahil şeridi gerisindeki kullanımlar ve doğal eşikler de dikkate alınarak belirlenir. Taşıt yolları, sahil şeridinin kara yönünde ... yaklaşma sınırı gerisinde kalan alanda düzenlenebilir. Sahil şeridinde yapılacak yapıların kullanım amacına bağlı olarak yapım koşulları yönetmelikte belirlenir.'' hükmüne yer verilmiştir.

3. 28.11.1997 tarihli ve 1996/5 E., 1997/3 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında; mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi görevinin adli yargıya ait olduğu; ancak, 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 9. maddesi uyarınca idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idari yargı tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında, bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerektiğine işaret edilmiştir.

4. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2020/(15)6-459 E., 2022/1735 K. sayılı kararında; "35. Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usulî kazanılmış hak” olgusunun, birçok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır:

a) Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili yeni bir kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma kararına uyulmuş olmakla oluşan usulî kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır.

b) Benzer şekilde uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.

c) Bu sayılanların dışında ayrıca görev, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı ve harç gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usulî kazanılmış haktan söz edilemez.

d) Ayrıca Yargıtay bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî kazanılmış hak kuralı, usul hukukunun ana esaslarından olmakla ve Yargıtayca titizlikle gözetilmekle birlikte bu kuralın açık bir maddî hata hâlinde dahi katı bir biçimde uygulanması bazı Yargıtay kararlarında adalet duygusuyla, maddi olgularla bağdaşmaz bulunmuş ve dolayısıyla giderek uygulamada uyulan bozma kararının her türlü hukukî değerlendirme veya delil takdiri dışında maddi bir hataya dayanması hâlinde usulî kazanılmış hak kuralının hukukî sonuç doğurmayacağı esası benimsenmiştir.

36. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 15.06.2021 tarihli ve 2019/(22)9-489 E., 2021/752 K.; 08.02.2022 tarihli ve 2021/(15)6-843 E., 2022/80 K.; 15.02.2022 tarihli ve 2019/(15)6-797 E., 2022/128 K.; 21.06.2022 tarihli ve 2020/(15)6-610 E., 2022/976 K. sayılı kararlarında da vurgulanmıştır."

3. Değerlendirme

1. Usuli kazanılmış hak kavramı, bir davada mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir. Hemen belirtmek gerek ki; gerek 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda (HUMK), gerek 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (HMK) usuli kazanılmış hak kavramına ilişkin açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu kurum davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir.

2. Yargıtay içtihatları ile kabul edilen usuli kazanılmış hak olgusunun, birçok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır. Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı ya da geçmişe etkili yeni bir kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma kararına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır. Benzer şekilde görev konusu da usuli kazanılmış hakkın istisnası olup, bu husus 04.02.1959 gün ve 1957/13 Esas-1959/5 Karar sayılı YİBK'da “...Kaide olarak usuli müktesep hak hükmünün vazife konusunda tatbik yeri olmayacağına ve duruşmanın bittiği bildirilinceye kadar vazifesizlik kararı verebileceğine,...” şeklinde ifade edilmiştir.

3. Bu sayılanların dışında ayrıca hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez.

4. Dava şartları arasında sayılan ve hakim tarafından resen gözetilmesi gereken kesin hüküm öncelikle hükmü veren mahkeme de dahil diğer bütün mahkemeleri bağlar. Mahkemeler aynı konuda, aynı dava sebebine dayanarak, aynı taraflar hakkında verilmiş olan kesin hüküm ile bağlıdır; aynı davayı yeniden inceleyemezler. Yasama ve yürütme organları ile idare de kesin hükme uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını (kesin hükmü) hiçbir surette değiştiremezler (Anayasa m. 138/5). Dolayısıyla kesin hüküm, sonradan çıkarılan bir kanunla da değiştirilemez ve ortadan kaldırılamaz. Yine sonradan çıkan içtihadı birleştirme kararı da kesinleşmiş hükümleri etkilemez.

5. Somut olayda dava konusu 112 ada 58 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının, 331 parsel sayılı taşınmazdan ifrazıyla 27.06.1969 tarihinde oluştuğu, 331 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının ise Hazinenin de tarafı olduğu ... Tapulama Hakimliğinin 08.11.1967 tarihli ve 1963/226 E., 1967/127 K. sayılı kararıyla oluştuğu, bu haliyle Hazinenin de taraf olduğu Mahkeme kararı ile özel mülkiyete elverişli olduğu belirtilerek kişiler adına tesciline karar verilen taşınmazın özel mülkiyete tabi olduğu yönünde kesin hüküm bulunduğu anlaşılmıştır.

6. Nitekim dava konusu 112 ada 58 parsel sayılı taşınmazla aynı kıyı kenar çizgisinde kalan komşu 120 ada 10 parsel sayılı taşınmazla ilgili yürütülen yargılama sonunda Mahkemesince, ... Tapulama Hakimliğinin 08.11.1967 tarihli ve 1963/226 E., 1967/127 K. sayılı kararının kesin hüküm teşkil ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, hükmün Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 09.07.2020 tarihli ve 2017/14669 E., 2020/4739 K. sayılı kararıyla onanarak 24.03.2021 tarihinde kesinleştiği görülmektedir.

7. Bölge Adliye Mahkemesince kesin hükmün varlığı kabul edilmiş ancak davalı tarafın bir önceki İlk Derece Mahkemesi kararını istinaf etmediği gerekçesiyle usuli kazanılmış hak oluştuğundan davanın kısmen kabulüne karar verilmişse de, yukarıda da ayrıntılı bahsedildiği üzere kamu düzeni ile ilgili olan görev, hak düşürücü süre ve kesin hüküm itirazı bulunan durumlarda usuli kazanılmış haktan söz edilmesi mümkün değildir.

8. Hal böyle olunca, kesin hükmün usuli kazanılmış hakkın istisnası olduğu gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz eden davalıya iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

15.05.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.