"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/509 E., 2022/193 K.
DAVA TARİHİ : 07.04.2015
HÜKÜM : Ret
Taraflar arasındaki tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi, Karakuyu mevkiinde tescil harici bulunan 6570.00 m² bağ vasıflı taşınmazın malik sıfatı ile 20 yıldan fazla süre ile zilyedi olduğunu, taşınmazın imar ve ıslahının da büyük emek ve masrafla kendisi ve kendisinden önceki bayileri tarafından yapıldığını ileri sürerek adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1. Davalı Hazine vekili; dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden mera olduğunu, davacının söz konusu yere ilişkin zilyetlik iddiası ve tescil talebinin haklı bulunmadığını, kazandırıcı zamanaşımı için gerekli sürenin davacı lehine gerçekleşmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
2. Dahili Davalı ... vekili; dava konusu yerin ... Belediyesi sınırları içerisinde yer aldığını, yetki ve sorumluluğun bu Belediyeye ait olduğunu belirterek husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle ret kararı verilmesini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece; davacı lehine tescil koşulları oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 14.11.2019 tarih 2016/16817 Esas, 2019/7361 Karar sayılı kararıyla; ... Büyükşehir Belediyesinin davaya dahil edilmeden esasa ilişkin karar verilmesi yasaya aykırı bulunarak sair yönler incelenmeksizin kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının nizasız ve fasılasız zilyetlik şartını yerine getiremediği, zilyetliğin kesintiye uğradığı, dava konusu olan (A) harfi ile gösterilen yerin yenileme çalışması öncesinde kadastro paftasında dağ olarak belirtme yapılan alanın içerisinde kaldığı gerekçesiyle davacının davasının reddine, taşınmazın tarla vasfı ile Maliye Hazinesi adına tesciline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz başvuru dilekçesinde; bilirkişi raporlarının lehe düzenlenmesine rağmen değerlendirmeye alınmadığını, tescil şartlarının kanıtlandığını, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü ve 17 inci maddeleri, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713/1 inci maddesi,
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı HMK'nin geçici 3/2 maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nın uygulanacağı davalar yönünden HUMK'un 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen ... Asliye Hukuk Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderlerinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
23.10.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
- KARŞI OY -
Taraflar arasındaki tescil davasında yapılan yargılama sonucunda İlk Derece Mahkemesinin (İDM) 05/05/2016 tarihli kararıyla davanın kabulüne karar verilmiş, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince taraf teşkilinin sağlanması amacıyla karar bozulmuş, bozma sonrasında Mahkemece mahaldeki tapulama çalışmalarının 1988 yılında yapıldığı, orman kadastrosunun 2007 yılında kesinleştiği, buna göre davacının zilyetlikle iktisap için kazandırıcı zamanaşımı süresinin dolmadığı, zilyetliğin kesintiye uğradığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir. Ayrıca mahkeme dava konusu yerin yenileme çalışması öncesi kadastro paftasında dağ olarak belirtilmesine de dayanmıştır. İDM'ce anılan gerekçelerle davacının davasının reddine ve davalı Hazinenin tescil talebi kabul edilerek taşınmazın tarla vasfıyla Hazine adına tesciline karar verilmiştir. Dairemizin Sayın Çoğunluğunca da karar onanmıştır.
Sayın Çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık dava konusu taşınmaz üzerinde zilyetlikle kazanım şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere, tescil davalarında 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği taşınmazın bulunduğu yerde yapılan kadastro tespit tarihinden itibaren değil davacının davasını ikame ettiği tarihten itibaren geriye doğru hesaplanır. Dairemizin yerleşik içtihatı da bu yöndedir. Buna göre İDM'ce dava tarihi olan 07/04/2015'ten geriye doğru 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı süresinin hesaplanması gerektiği açıktır. Bu çerçevede, davacının en geç 1995 tarihinde taşınmazın imar-ihyasını tamamlayıp 2015'e kadar ekonomik amaçlı zilyetlikle taşınmazı kullanması gerekmektedir.
Dosya arasında bulunan 27/01/2022 tarihli ziraat mühendisi bilirkişi raporuna göre dava konusu taşınmazın 1950'li yıllarda imar-ihyasının tamamlanarak çevresindeki yerle ile birlikte tarımsal amaçlı tarla olarak kullanıldığı, üzerinde münferit halde bir kaç adet antep fıstığı bulunduğu, 1990'lı yıllarda fıstık ağaçlarının dikilmeye başlandığı, 2000 yılından sonra bağ omaçları dikildiği ve günümüze kadarda bağ ve fıstık bahçesi şeklinde kullanılageldiği bildirilmiştir. Dosya arasında bulunan orman mühendisi ve harita mühendisi bilirkişi raporuna göre uydu fotoğrafları ve zeminde yapılan incelemeler neticesinde dava konusu taşınmazın evveliyatının orman olmadığı 1950 yıllarından beri çevresindeki yerler ile birlikte bir bütün halde tarla olarak kullanılan bir taşınmaz olduğu daha sonraki yıllarda sınırlarının belirginleştiği 1990'lı yıllarda fıstık ağaçlarının dikilmeye başlandığı bildirilmiştir. Dinlenilen mahalli bilirkişiler ve tanıklar dava konusu yerin 50 yıldan çok uzun bir süreden beri davacının dedesi tarafından kullanıldığı davacının da 20 yıldan fazla tek başına kullanımının olduğunu ifade etmişlerdir.
Tüm bu veriler karşısında davacının taşınmazdaki zilyetlikle edinim şartlarının gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar İDM'ce 1988 yılında yapılan kadastro çalışmaları arazi kadastrosu ile 2007 yılında kesinleşen orman kadastrosuna dayanılarak davacının zilyetliğinin kesintiye uğradığı kabul edilmiş ise de bu kabullerin yerinde olmadığı, dava konusu yer tescil harici bırakıldığından tescil harici bırakılan yerler ile ilgili yapılan arazi kadastrosu tespitlerinin tescile esas zilyetlik süresi üzerinde herhangi bir etkisinin bulunmadığı ve taşınmazın kesinleşmiş orman kadastrosu haritasına ve uzman bilirkişi raporuna göre orman da olmadığı açıkça anlaşılmıştır.
Öte yandan Mahkemece taşınmazın yenileme kadastrosu öncesindeki paftasında dağ olduğu ifade edilmiş ise de dosya arasında bulunan ... Kadastro Müdürlüğünün 09/08/2021 tarihli yazısında dava konusu taşınmazın bulunduğu alanın paftada boş bırakıldığı bu nedenle neden tescil harici bırakıldığının tespit edilemediğinin bildirilmiş olması ve 27/01/2022 tarihli ziraat bilirkişisinin raporunda taşınmazın komşu taşınmazlarla birlikte bağ ve bahçe olarak kullanıldığının belirlenmiş olması ayrıca teknik bilirkişiler ve mahalli bilirkişilerce de taşınmazın dağ veya herhangi bir nedenle kazanılması mümkün olmayan bir yer olduğuna ilişkin tespit yapılmamış olması karşısında mahkemenin bu kabulüne de bir değer atfetmek mümkün değildir.
Açıklanan gerekçelerle davanın kabulü yerine reddine karar verilmiş olması nedeniyle İDM kararının bozulması gerekirken Sayın Çoğunluğun aksi yönündeki onama kararına iştirak edemiyorum.