"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacının istinaf isteğinin kabulü ile kararın kaldırılması suretiyle yeniden hüküm kurularak, davacının kendisine ait talep ettiği 1/2’şer paylar yönünden davanın reddine, davacı tarafça... adına iptal-tescil talep edilen 1/2’şer paylar yönünden davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, 116 ada 7 ve 9, 109 ada 5 ve 8, 105 ada 20 parsel sayılı taşınmazların 1/2’şer paylarla kardeşi ... ile kendisine ait olduğunu, kardeşinin vekaletname vererek taşınmazlardaki 1/2’şer paylarını kendisine devretmek istediğini, kendisinin görme özürlü olması nedeniyle oğlu ...’ı vekil tayin ettiğini, ancak oğlunun vekalet görevini kötüye kullanarak taşınmazların adına tescilini sağladığını, oğlu ...’ın 06.02.2019 tarihinde ölümü ile taşınmazların mirasçıları olan davalılar adına intikal ettiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile ½ ‘şer paylarla kardeşi ... ve kendi adına tescilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar, taşınmazların mirasbırakanları ...’tan intikal ettiğini, davacının taşınmazlardaki...’a ait 1/2’şer payları vekaleten, kendine ait ½‘şer payları ise asaleten devrettiğini, davacının haksız ve kötü niyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
... Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.07.2021 tarihli ve 2020/221 Esas, 2021/222 Karar sayılı kararı ile dava konusu taşınmazlardaki ...’ye ait ½‘şer payların davacı tarafından ...’ye vekaleten, davacıya ait payların ise davacı tarafından asaleten oğlu ...’a devredildiği, davacı tarafından verilen bir vekaletname bulunmadığı, temliklerin davacının iradesi ile yapıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı asil istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı asil istinaf dilekçesinde özetle; kararın hukuka aykırı olduğunu, davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığını, re’sen gözönüne alınacak nedenlerle kararın kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 30.11.2021 tarihli ve 2021/989 E., 2021/992 K. sayılı kararıyla; davacı tarafından hem kendi adına, hem de...'a ait 1/2’şer paylar yönünden dava açıldığı, davacının kardeşine ait paylar yönünden aktif dava ehliyetinin bulunmadığı, bu nedenle...’a ait devredilen paylar yönünden davacının aktif dava ehliyeti bulunmaması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken esastan reddine karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün ortadan kaldırılarak , davacının kendisine ait talep ettiği 1/2’şer paylar yönünden davanın reddine, ... ... adına iptal-tescil talep edilen 1/2’şer paylar yönünden davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığından davanın usulden reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı asil temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı asil temyiz dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu taşınmazların 1/2’şer paylarının kendisine, 1/2’şer paylarının ise kardeşi ...’yi ait olduğunu, kardeşinin kendisine vekaletname vererek taşınmazları üzerine almasını istediğini,kendisinin görme özürlü olması nedeniyle bu vekaleti oğlu ...’a verdiğini,ancak oğlunun vekaleti kötüye kullanarak taşınmazları üzerine geçirdiğini,oğlunun 06.02.2019 tarihinde ölümü ile taşınmazların mirasçılarına intikal ettiğini, eksik araştırma ile hüküm verildiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması ve hile (aldatma) hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.6098 sayılı ... Borçlar Kanunu'nun (TBK) temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
TBK'da sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği ... ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda ... ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'da daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'da benzer alanda ... ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi TMK'nın 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
2. Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. ... Borçlar Kanunu’nun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunu’nun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
3. 6100 sayılı HMK’nın 297/2. maddesinde “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”
4. 6100 sayılı HMK’nın 33. maddesinde “Hâkim, ... hukukunu resen uygular”
5. 6100 sayılı HMK 'nın 26. maddesinde; "Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. Hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır" hükümlerini düzenlemiştir.
3. Değerlendirme
1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 105 ada 20, 109 ada 5 ve 8, 116 ada 7 ve 9 parsel sayılı taşınmazların 1/2’şer paylarının dava dışı..., 1/2’şer paylarının ise davacı ... adına kayıtlı iken, dava dışı ...’nin ... 3. Noterliğinin 5.04.2016 tarihli 7581 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile davacı ...’ı vekil tayin ettiği, 16.06.2016 tarihli 2241 yevmiye no.lu akitle davacı ...’ın dava konusu taşınmazlardaki 1/2’şer paylarını asaleten, dava dışı kardeşi ...’ye ait 1/2’şer payları ise vekaleten oğlu olan davalıların mirasbırakanı ...’a satış suretiyle devrettiği, ...’ın 07.02.2019 tarihinde ölümü üzerine 24.07.2020 tarihinde taşınmazların davalılar adına intikal ettiği, eldeki davada davacı ... tarafından hem kendi adına asaleten devrettiği 1/2’şer paylar, hem de dava dışı kardeşi ...’ye ait olup vekaleten devrettiği 1/2’şer paylar yönünden iptal-tescil isteğinde bulunulduğu anlaşılmaktadır.
2. Hemen belirtilmelidir ki, davacı tarafça dava dışı kardeşi ...’nin paylarına yönelik iptal-tescil isteği bakımından davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığından bu paylara ilişkin davanın usulden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.
3. Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 26 ve 33. maddelerine göre; olayları bildirmek ve ileri sürmek taraflara, bu kapsamda nitelemeyi yapmak ve belirlenecek hukuki tavsifle ilgili olarak tatbik edilecek kanun hükümlerini tesbit ve tayin ederek uygulamak hakime aittir.
Eldeki davada, dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden davacının dava konusu taşınmazlardaki kendisine ait bizzat temlik ettiği 1/2’şer paylar yönünden hile hukuksal nedenine dayanıldığı görülmektedir.Ne var ki, İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesince bu paylar açısından da dava vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olarak nitelendirilmiş olup belirtilen hukuki nedene ilişkin araştırma ve inceleme yapılmamıştır.
Hâl böyle olunca; yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca tarafların bildirdiği tüm deliller toplanarak, çekişme konusu taşınmazlarda davacının maliki olduğu ve bizzat devrettiği 1/2’şer payların temlikinin hileli olup olmadığının saptanması ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek noksan soruşturma ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı asilin değinilen yönlerden yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın karar veren ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
26.04.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.