Logo

1. Hukuk Dairesi2022/626 E. 2022/1453 K.

Yapay Zeka Özeti

Bu karar için yapay zeka özeti oluşturulamadı.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE

MAHKEMESİ : SALİHLİ 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen tapu iptal-tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verildiği Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne ilişkin verilen karar, süresi içinde davacı ve davalılar tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, 198 parsel sayılı bağ vasıflı taşınmazını ekonomik sıkıntı çekmesi nedeniyle dava dışı ...’ın kendisine verdiği kredi borcuna teminat teşkil etmesi için satış suretiyle devrettiğini, borç ödendiğinde çekişmeli taşınmazın iadesinin kararlaştırıldığını, krediyi ödediğini, ancak yeniden paraya ihtiyacı olması nedeniyle dava konusu taşınmazı bu kez de yakın arkadaşı olan davalıların mirasbırakanı ...’ya devrini sağladığını, ...’in kullandığı toplam 30.000,00 TL krediyi aldığını, bu kredinin tamamını bankaya ödemesine karşın ...’in anlaşmaya aykırı olarak taşınmazı iade etmediğini, arada küçük miktarlı bir takım kredilerin de kendisi ve ... için çekildiğini, ancak ...ve eşinin kendi adlarına biri 35.000,00 TL biri de 26.000,00 TL toplam 61.000,00 TL kredi daha kullandıklarını, bu kredilerin bilgisi dışında kullanıldığını ve kendisine verilmediğini, kötüniyetli olarak bu kredileri de ödemesini istediklerini ileri sürerek, dava konusu 198 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.

II. CEVAP

Davalılar, açılan davanın haksız ve yersiz olduğunu, mirasbırakanları ...’nun dava konusu taşınmazı dava dışı ...’dan gerçek bedeli üzerinden satın aldığını, iyiniyetli 3. kişi konumunda bulunduğunu, öte yandan mirasbırakanları ...’in davacı ve yakınları için çektiği krediler nedeniyle davacıdan alacaklı olduklarını, bu kredilerin ödenmediğini bildirip, davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince, inanç sözleşmesine ilişkin yazılı bir belge olmadığı, taraflar arasında sözlü olarak yapılmış bir inanç sözleşmesi bulunduğu, ancak davacı tarafın yükümlülüklerini yerine getirdiğini yazılı belge ile kanıtlayamadığı, davalıların mirasbırakanı ...’in de ceza mahkemesindeki beyanının iptal ve tescile dayanak olamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.

2.İstinaf Nedenleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; inançlı işlemin varlığının tanık beyanları ve ceza dosyasındaki davalıların mirasbırakanının ikrarı ile kanıtlandığını, sorunun davalıların mirasbırakanının kendi adına çektiği kredileri davacıya ödetmeye çelışmasından kaynaklandığı ve vekalet ücretinin hatalı belirlendiğini ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi hükmünün kaldırılmasını istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 31/01/2018 tarihli ve 2018/6 E., 2018/4165 K. sayılı kararıyla; inanç sözleşmesine dayalı dava açılabilmesi için davacı yanın öncelikle kendi edimini yerine getirmesi gerektiği, dosya kapsamındaki tanık anlatımları ve davacının zımni kabulüne göre davacının davalıya ödemesi gereken bir bedel bulunduğu gerekçesiyle davanın reddedilmesi gerektiğinden bahisle, 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın açıklanan gerekçeyle reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2.Bozma Kararı

Dairenin 16/05/2019 tarihli ve 2018/2754 Esas 2019/3048 Karar sayılı kararıyla; “.. ara malik ... ile davalıların mirasbırakanı ... yukarıda yer verilen beyanları ile maddi vakayı kabul etmiş, bir başka deyişle kendilerine temlikin bedelsiz olarak kredi kullanılması amacıyla yapıldığını ifade etmişlerdir. Bu beyanlar HMK’nin 188. maddesi uyarınca ikrar niteliğindedir. Böyle bir durumda yazılı delile ve yemin deliline gerek olmaksızın davacı ile... ve ... arasında inançlı işlem bulunduğu hususu tartışmasız hale gelmiştir. Bu aşamada çözümlenecek sorun inançlı temlik nedeniyle davalıların mirasbırakanı ...’nun ne miktarda kredi çektiği, davacıya ne kadarını verdiği, davacının da kendisine verileni hangi ölçüde geri ödediği hususudur. 6098 sayılı TBK’nın 97. maddesinde de; "Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir." hükmüne yer verilmiştir. Davacı taraf, dava açmak ile kendi edimini yerine getirmek istediğini karşı tarafa bildirmiştir. Dava açmadan önce varsa borcunu yerine getirmemiş olması tek başına inançlı işleme dayalı bir davanın ret sebebini teşkil etmez. O halde yapılacak iş, davacı ile davalıların mirasbırakanı ... arasında dava konusu taşınmazın inançlı işlem ile devri nedeniyle oluşan alacak-verecek miktarının saptanması, bu kapsamda ilgili bankadan ... tarafından temin edilen kredi borcunun kim veya kimler tarafından ödendiği hususları üzerinde durulması, buna ilişkin kayıtların getirtilmesi, varsa davacının davalıların mirasbırakanı ...’ya olan borç miktarının kayda dayalı saptanarak Mahkeme veznesine depo etmesi için davacı tarafa süre verilmesi, yatırdığı takdirde tapu iptal ve tescil isteğinin kabul edilmesi, aksi halde davanın reddine karar verilmesi gerekirken değinilen hususlar gözardı edilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir... .” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

3. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Bölge Adliye Mahkemesinin 08/04/2021 tarihli ve 2019/1801 E., 2021/819 K. sayılı kararıyla; krediler üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda davacının davalıya 112.100,00 TL borçlu olduğu ve bu bedelin mahkeme veznesine süresi içerisinde depo edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraflarca temyiz isteminde bulunulmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

2.1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; 2014 yılından sonra çekilen kredilerden davacının yararlandığının kanıtlanamadığı, bu kredilerle ilgisinin olmadığı, sırf taşınmazını kurtarabilmek için depo edilmesi istenen bedeli ödediğini, 71.000 TL borcu olduğunu kabullendiğine dair tanık ifadelerini kabul etmediğini ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.

2.2. Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; zararlarının 287.395 TL olduğunu, bilirkişilerin yaptıkları ödemeleri eksik hesapladığını ve faizli ödedikleri tutarların dikkate alınmadığını, kabule göre de; davacı kendi edimini yerine getirmediği için dava açılmış, hatta edimini yerine getirmediği için depo kararı verildiğini, bu nedenle davanın açılışında kusurları bulunmadığından yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu olmadıklarını ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

3.Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Taraflar arasındaki uyuşmazlık; inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.

Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.

Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.

Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.

İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK'nin 26 ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır. Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir.

3.2.2. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 97. maddesinde, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesi yer almaktadır.

3.3. Değerlendirme

3.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı ...’nın dava konusu 198 sayılı parselin tamamını 31.03.2010 tarihinde dava dışı ...’a, Faruk’un da 03.02.2011 tarihinde davalıların mirasbırakanı ...’ya satış göstererek temlik ettiği, ...’in ölümü üzerine de mirasçıları olan davalılar Ayşe, Bilgehan ve Gamzehan’a 23.03.2016 tarihinde intikal ettiği, davalıların mirasbırakanı Abdil Aksu tarafından taşınmaz teminat gösterilmek suretiyle ve teminat gösterilmeksizin farklı bankalardan çok sayıda kredi çekildiği kayden sabittir.

3.3.2. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda inançlı işlemin varlığı kabul edilmiştir. Bu husus, taraflarca temyiz konusu da yapılmadığından artık inançlı işlemin varlığı konusunda tereddüt bulunmamaktadır.

3.3.3. Çözümlenmesi gereken husus, taraflar arasındaki inançlı işlem gereğince, dava konusu taşınmazın iadesinin gerekip gerekmediği ve davacı tarafın taşınmazların iadesini isteyebilmesi için taraflar arasındaki alacak-borç miktarının saptanması yönündedir. Esasen bu hususun gözetilmesi gerektiğine hükmüne uyulan bozma ilamında da işaret edilmiştir. Ne var ki, Mahkemece, bozma ilamına uyulduğu halde, bozma gerekleri yerine getirilmemiş, TBK’nin 97. maddesi uyarınca taraflar arasındaki alacak-borç miktarı ispat kuralları çerçevesinde belirlenmeden ve hangi kredilerin inançlı işlem çerçevesinde çekildiği tespit edilmeden, alacak-borç durumunun farazi verilere dayanarak tespit edildiği bilirkişi kurulu raporunda belirlenen bedel depo ettirilmek suretiyle davanın kabulü yoluna gidilmiştir.

3.3.4. Bilindiği üzere TMK’nın 6. ve 6100 sayılı HMK’nın 190. maddeleri gereğince herkes iddiasını ispat ile mükelleftir. Davalılar, mirasbırakanları tarafından taşınmazın teminat gösterilmek suretiyle çekilen krediler ve hatta taşınmaz teminat gösterilmeksizin aynı bankadan ve başka bankalardan kullanılan kredilerin inançlı işlem kapsamında çekildiğini iddia ettiğine göre, bu kredilerin inançlı işlem çerçevesinde kullanıldığını ve bedellerinin davacıya teslim edildiğini ispat yükü davalı taraftadır. Davalıların iddialarını ispatlaması halinde ise, davacı kendisine ödenen bedeli bankaya ödediğini ispatla mükelleftir.

3.3.5. Öte yandan, davacı dava dilekçesinde taşınmaz teminat gösterilmek suretiyle toplamda 30.000,00 TL kredinin kendisi için çekildiğini kabul etmiş, dava dilekçesinin devamında ise arada ufak tefek bazı kredilerin de kendisi için çekildiği beyanında bulunmuştur. Bu nedenle, davacının isticvap edilmek suretiyle kabullendiği kredilerin hangi kredilerden oluşuğunun somutlaştırılması gerekir.

3.3.6 Ayrıca, öngörülen alacak-borç miktarının tanıkla ispatı mümkün olmadığı gibi davanın tarafları dışında üçüncü kişi Rukiye Kökkaya tarafından kullanılıp, davalılar mirasbırakanı ...’in kefil olduğu kredilerin inançlı işlem kapsamında kullanıldığının kabulü de mümkün değildir.

3.3.7 O halde yapılacak iş, HMK’nın 169-175. maddeler kapsamında davacının isticvap edilmek suretiyle kabullendiği kredilerin hangileri olduğunun somutlaştırılması, ardından ispat kuralları çerçevesinde davacı ile davalıların mirasbırakanı ... arasında dava konusu taşınmazın inançlı işlem ile devri nedeniyle oluşan alacak-borç miktarının saptanması, bu kapsamda ilgili bankadan ... tarafından temin edilen kredi borcunun kim veya kimler tarafından ödendiği hususları üzerinde durulması, tarafların maddi olguya ilişkin ikrar ve kabullerinin değerlendirilmesi, varsa davacının davalıların mirasbırakanı ...’ya olan borç miktarının kayda dayalı saptandıktan sonra, daha önce depo edilen bedel gözetilmek suretiyle eksik olan bedeli depo etmesi için davacı tarafa süre verilmesi, yatırdığı takdirde tapu iptal ve tescil isteğinin kabul edilmesi, aksi halde davanın reddine karar verilmesi gerekirken, değinilen hususlar gözardı edilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle, tarafların değinilen yön itibariyle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesi uyarınca İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, bozma kapsamına göre tarafların sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, 23/02/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.