Logo

1. Hukuk Dairesi2022/636 E. 2022/3234 K.

Yapay Zeka Özeti

Bu karar için yapay zeka özeti oluşturulamadı.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : TRABZON BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

.....

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ilk derece mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/(1)-b-1 maddesi gereğince esastan reddine dair karar, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından 02/12/2021 tarihli ek karar ile temyiz talebinin reddine dair karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle;temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosyadaki belgeler incelenerek gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, maliki olduğu 5 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışmaları sonucu 4.167 m2 olarak tapuya tescil edildiğini, geri kalan kısmının orman niteliği ile Hazine adına tescil edilen komşu taşınmaza katıldığını zannettiğini ve gerçekte daha büyük olduğunu düşünerek davalıya 4.176 m2 lik kısmını satış suretiyle temlik ettiğini, davalıdan bu miktar üzerinde kalan kısımda hakkı olmadığına dair belge aldığını, İstanbul’da ikamet ettiğini ve dava konusu taşınmazı uzun süredir kullanmadığını, tapu kaydında “ha” kısmındaki (1) rakamını ve anlamını bilmediğinden taşınmazın 4.167 m2 olduğunu zannederek Üsküdar Tapu Müdürlüğünde devir işlemi yaptığını, davalının bilgisizliği, tecrübesizliği ve deneyimsizliğinden faydalandığını, taşınmazın büyüklüğünün 14.176,80 m2 olduğunu 2019 yılında öğrendiğini ileri sürerek, taşınmazın tamamının yahut davalıya satış yapmadığı kısmının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı, satış işleminin Tapu Müdürlüğünde resmi şekilde yapıldığını ve davacının resmi senedi okudum yazarak imzaladığını, davacının dayandığı belgenin satıştan önce hazırlandığını ancak taşınmazın bölünememesi nedeniyle tamamı üzerinden pazarlık yapılarak satışın gerçekleştirildiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Alucra Asliye Hukuk Mahkemesinin 03/06/2021 tarihli ve 2019/135 E., 2021/151 K. sayılı kararıyla;davanın hata, hile, gabin hukuki nedenlerine dayalı olduğu, resmi akit tarihinin öğrenme tarihi olarak kabul edilmesi gerektiği, tapuda işlem yapıldıktan 6 yıl sonra dava açıldığı, TBK’nun 39. maddesinde düzenlenen 1 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

Davacı vekili, müvekkilinin maliki olduğu 5 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışmaları sonucu 4.167 m2 olarak tapuya tescil edildiğini, geri kalan kısmının orman niteliği ile Hazine adına tescil edilen komşu taşınmaza katıldığını zannettiğini, tapu kaydında “ha” kısmındaki (1) rakamını ve anlamını bilmediğinden taşınmazın 4.167 m2 olduğunu zannederek Üsküdar Tapu Müdürlüğünde devir işlemi yaptığını, davalıdan; tarlanın 4.167 m2 sinin kendisine ait olduğu haricinde hakkı olmadığna dair imzalı belge aldığını, müvekkilinin esaslı hataya düştüğünü, taşınmazın bulunduğu yörede 2019 yılında yapılan 2/B çalışması sırasında görevli mühendis ile telefonda yaptığı görüşme sonrasında tarlanın gerçekte 14.176,80 m2 olduğunu öğrendiğini, 1 yıllık hak düşürücü sürenin dolmadığını ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

3.1. Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 02/11/2021 tarihli 2021/1161 E., 2021/1141 K., sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın 18/09/2013 tarih 17579 yevmiye nosu ile davalı tarafa devrinin sağlandığı, dava tarihi olan 22/08/2019 tarihinde gabin yönünden beş yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu, bu sürelerin hakim tarafından re'sen gözetilmesi gerektiği ve dava şartlarından olduğu, hata/hile yönünden ise; aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde davanın açılması gerektiği, buna göre dava dilekçesinde belirtildiği üzere davacı tarafın dayandığı ve davalının da imzasını inkar etmediği resmi tutanak başlıklı, bila tarihli belgenin tapunun devri esnasında davalı tarafça imzalanıp davacıya verildiği, buna göre davacının devir tarihinde taşınmazın yüzölçümünü bildiğinin ve tapudaki devir ile gerçek iradelerin farklı olduğunun anlaşıldığı, buna göre hata/hile yönünden de hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu gerekçesiyle, istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/(1)-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

3.2. Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuş, bu kez Bölge Adliye Mahkemesinin 02/12/2021 tarihli ek kararı ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 362/1-a ve aynı Yasa'nın 362/2. maddeleri uyarınca kesinlik nedeniyle reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen 02/12/2021 tarihli ek kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili, davanın tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olduğu, 492 sayılı Harçlar Kanunu 16 ve 30. maddeleri gereği noksan harcın tamamlattırılmadığını, bu hususun Bölge Adliye Mahkemesince de re'sen dikkate alınması gerektiğini, öncelikle ek kararın kaldırılması ile kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, hata hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. Bilindiği üzere, sözleşmenin konusu, niteliği ve ödenecek miktar gibi hususlarda dikkatsizliği veya bilgisizliği sonucu gerçek iradesine uymayan beyanda bulunmak suretiyle esaslı hataya düşen tarafın sözleşme ile bağlı sayılamayacağı kuşkusuzdur. Kısaca iç irade ile açıklanan irade arasındaki bilmeyerek yapılan uyumsuzluk olarak tanımlanan hatanın (yanılmanın) esaslı kabul edilebilmesi için, uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa benimsendiği gibi, girişilen taahhüdün başlıca sebebini teşkil etmesi, daha açık söyleyişle hem yanılgıya düşen taraf, yönünden (sübjektif unsur), hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları (objektif unsur) açısından, hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanması zorunludur.

Bu koşulların varlığı halinde hataya düşen taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Yeter ki hatanın ileri sürülmesi TBK'nın 35. ve TMK'nın 2. maddesinde hükme bağlanan dürüstlük kuralına aykırı olmasın.

Hemen belirtmek gerekir ki, sözleşme yapılırken hataya düşen tarafın kusurlu bulunması sözleşmenin iptaline engel değildir. Ne var ki, TBK'nın 35. maddesinde öngörüldüğü gibi hatayı bilmeyen veya bilecek durumda bulunmayan ve kusursuz olan karşı tarafın menfi, gerektiğinde müspet zararının ödenmesi gerekir.

Öte yandan, iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Hatanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içinde, sözleşmenin karşı tarafına yöneltilecek tek taraflı bir irade açıklaması ile bildirilebileceği gibi def'i veya dava yoluyla da kullanılabilir. Ayrıca hatanın varlığı her türlü delille ispat edilebilir.

3.2.2. 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 16. maddesinde "Değer ölçüsüne göre harca tabi işlemlerde (1) sayılı tarifede yazılı değerler esastır. Müdahalenin men'i tescil ve tapu kayıt iptali gibi gayrimenkulün aynına taalluk eden davalarda gayrimenkulün değeri nazara alınır. Gayrimenkulün aynına taalluk eden davalarda ecrimisil ve tazminat gibi taleplerde de bulunulduğu takdirde harç, gayrimenkulün değeri ile talep olunan tazminat ve ecrimisil tutarı üzerinden alınır. Değer tayini mümkün olan hallerde dava dilekçelerinde değer gösterilmesi mecburidir. Gösterilmemişse davacıya tespit ettirilir. Tespitten kaçınma halinde, dava dilekçesi muameleye konmaz. Noksan tespit edilen değerler hakkında 30 uncu madde hükmü uygulanır." düzenlemesi yer almaktadır.

Harçlar Kanunu'nun harç alınmasını veya tamamlanmasını yanların isteklerine bırakmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re'sen) gözetilmesi gerektiğini hükme bağlamıştır. 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 32. maddesinde yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılmayacağı vurgulanmıştır. Aynı Kanun'un 30. maddesinde ise; "Muhakeme sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 150. maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır.'' hükmü düzenlenmiştir.

3.3. Değerlendirme

3.3.1. Her ne kadar İlk Derece Mahkemesince dava değeri 50.000,00 TL olarak alınmış ise de Harçlar Kanunu'nun 16. maddesi gereğince dava değeri taşınmazın dava tarihindeki değeridir. Davalı vekilince itiraz edilmekle birlikte 18/01/2021 tarihli bilirkişi raporunda güncel değeri, 331.424,95 TL, temlik tarihi olan 2013'te 169.119,68 TL olarak tespit edilmiş olup, 2021 yılı temyiz kesinlik sınırı olan 78.630,00 TL nin üzerinde olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davacı vekilinin temyiz isteminin kesinlik nedeniyle reddine ilişkin 02/12/2021 tarihli ek kararın kaldırılması gerekmiştir.

3.3.2. Davacı vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarına gelince; davacı hataya düşürüldüğünü Temmuz 2019'da anladığını belirtmiş, 09/09/2020 tarihli keşifte dinlenen davacı tanığı ...; davacının 2 yıl önce kendisine davalıdan aldığı belgeyi gösterdiğini ve “ben buranın 4.000 m2'sini satmıştım” dediğini ifade etmiştir. Keşif tarihinden 2 yıl geriye gidildiğinde davacının hatayı öğrendiği tarih Eylül 2018'e tekabül etmekte olup, bunun aksinin davalı tarafından ileri sürülmediği gibi bu yönde herhangi bir delil de ibraz edilmediği, davanın açıldığı Ağustos 2019 tarihi itibariyle açılarak hak düşürücü sürenin geçmediği anlaşılmaktadır.

3.3.3. Hal böyle olunca; Mahkemece öncelikle Harçlar Kanunu'nun 30. ve 32. maddeleri gereğince taşınmazın dava tarihindeki değeri üzerinden eksik harç tamamlattırılmalı, lüzumu halinde temlik tarihinde taşınmazın serbest piyasa (rayiç) alım satım bedelinin usulünce tespiti ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece, bu hususlar yerine getirilmeksizin eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.

VI. SONUÇ:

1. Yukarıda (V/3.3.1) nolu paragrafta açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi'nin 02/12/2021 tarihli ek kararın KALDIRILMASINA,

2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/1. maddesi uyarınca Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Alucra Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine Gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18/04/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.