Logo

1. Hukuk Dairesi2022/6534 E. 2023/6489 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Toprak tevzi çalışmaları sonucu Hazine adına tescil edilen taşınmaz üzerinde davacıların 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. ve 46/1. maddeleri uyarınca zilyetlikle iktisap şartlarını sağlayıp sağlamadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, davacıların zilyetlik iddiasının dayandığı tarih aralığının tespiti, hava fotoğrafları ve toplulaştırma çalışmaları gözetilerek toplanan delillerin değerlendirilmesinde eksiklik bulunması ve 10 yıllık hak düşürücü sürenin hesaplanmasında yanılgıya düşülmesi nedeniyle bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/407 E., 2022/193 K.

DAVA TARİHİ : 28.11.2011

HÜKÜM : Ret

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 30.12.2019 tarihli, 2016/14518 Esas, 2019/9192 Karar sayılı kararıyla bir kısım taşınmazlar yönüyle hükmün onanmasına, bir kısım taşınmazlar yönüyle ise bozulmasına karar verilmiş; davacılar vekili ile davalı Hazine vekili tarafından karar düzeltme talebinde bulunulması üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 01.10.2020 tarihli, 2020/2033 Esas, 2020/3949 sayılı kararıyla bir kısım taşınmazlar yönüyle karar düzeltme isteklerinin reddine, bir kısım taşınmazlar yönüyle ise Daire kararının kaldırılarak hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; kararın davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar ... ve müşterekleri vekili dava dilekçesinde; kadastro çalışmaları sonucunda dava konusu 6717, 7709, 8232, 10545, 10563, 10781, 10830 ve 11352 parsel sayılı taşınmazların davalı adına tespit ve tescil edildiğini, oysa taşınmazların müvekkilinin mirasbırakanlardan geldiğini, eklemeli şekilde 40-50 yıldır malik sıfatıyla zilyet edildiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile müvekkilleri adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazların davacı tarafından zilyet edilmediğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Kayseri 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/488 Esas sayılı dosyasında yapılan yargılama sırasında 03.05.2011 tarihli celsede, dava konusu taşınmazların tefrikine karar verilmiştir.

Tefrik üzerine Mahkemece yapılan yargılama sonunda, Mahkemenin 15.10.2015 tarihli, 2011/490 Esas, 2015/464 Karar sayılı kararıyla dava konusu 6717, 7709, 8232 ve 11352 parsel sayılı taşınmazların 1963 yılında Toprak Tevzi Komisyonunun çalışması sonucu Hazine adına tapuya bağlandığı, davacıların dava dilekçesinde 40-50 yıldır taşınmazları kullandığını beyan ettikleri, davacıların beyanlarına göre zilyetliklerinin başlangıç tarihinin dava tarihinden geriye doğru hesaplanması halinde 1955 yılına tekabül ettiği, keşifte dinlenen yerel bilirkişilerin de taşınmazların 1952 yılından beri zilyet edildiğini beyan ettiği düşünüldüğünde, 1963 yılından geriye doğru 20 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davacılar vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulması üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 30.12.2019 tarihli, 2016/14518 Esas, 2019/9192 sayılı kararıyla; dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacılar vekilinin yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle dava konusu 8232 ve 11352 parsel sayılı taşınmazlar hakkındaki usul ve yasaya uygun olan hükmün onanmasına; 6717 ve 7709 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince, Mahkemece dava konusu taşınmazlar başında keşif yapılmaksızın hüküm tesis edildiği, taşınmazın aynına ilişkin davalarda iddia ve savunmanın tespiti bakımından taşınmaz başında keşif yapılmasının zorunlu olduğu, hal böyle olunca Mahkemece taşınmazlar başında keşif yapılarak iddia ve savunmalar doğrultusunda tüm deliller toplandıktan sonra hüküm kurulması gerekirken keşif yapılmaksızın yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmasının isabetsizliğine değinilmek suretiyle karar bozulmuştur.

2. Davacılar vekili ile davalı Hazine vekili tarafından karar düzeltme talebinde bulunulması üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 01.10.2020 tarihli, 2020/2033 Esas, 2020/3949 Karar sayılı kararıyla; dosya içeriğine, Mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere, davacı dava dilekçesiyle 11352 parsel sayılı taşınmaz hakkında dava açmış olup yargılama sırasında dava konusu edilen taşınmazın mera niteliği ile sınırlandırılan 1154 parsel sayılı taşınmaz olduğu anlaşıldığı halde davasını bu yönde ıslah etmemiş olmasına ve mera niteliği ile sınırlandırılan taşınmazlar hakkındaki davanın Hazine yanında taşınmazın bulunduğu İlçe Belediyesi ile Büyükşehir Belediyesine de yöneltilmesi gerektiği halde, davacı tarafça bu usuli işlemler de yerine getirilmediğine göre, davanın artık 11352 parsel sayılı taşınmaza yönelik olduğunun kabulü gerektiği anlaşılmakla, davacının 11352 parsel hakkındaki Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 440 ıncı maddesinde sayılan nedenlerden hiçbirisine uygun olmayan karar düzeltme isteğinin yerinde olmadığı; dava konusu 8232 parsel hakkındaki onama ilamına ilişkin karar düzeltme talebinin incelenmesinde, dava konusu taşınmazın toprak tevzii sonucu Hazine adına oluşan tapu kaydı kapsamında kaldığı gerekçesiyle Hazine adına tespit ve tescil edildiği, yapılan keşif sonucunda fen bilirkişisi tarafından toprak tevzii paftası ile kadastro paftasının çakıştırılması suretiyle düzenlenen rapora göre taşınmazın Hazine tapusu kapsamında kaldığı hususunda ihtilaf bulunmadığı, çözümlenmesi gereken hususun taşınmaz üzerinde Hazine tapusunun oluştuğu 1963 yılına kadar davacılar lehine 3402 sayılı Kadastro Kanunun 14 ve 46/1 inci maddesinde öngörülen zilyetlikle iktisap koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplandığı ancak Mahkemece bu hususta yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olmadığı, Hazine adına tapu kaydının oluştuğu 1963 yılından önceki tarihlere ait hava fotoğrafları incelenmeksizin 1992 tarihli hava fotoğrafı üzerinde inceleme yapılmak suretiyle hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu, bu nedenle 8232 parsel hakkındaki hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekirken maddi hataya dayalı olarak onandığı anlaşılmakla, Dairenin onama ilamının ortadan kaldırılmasına ve 8232 parsel sayılı taşınmaz hakkındaki hükmün açıklanan nedenlerle bozulması gerektiği; davalı Hazine vekilinin dava konusu 6717 ve 7709 parsel sayılı taşınmazlar hakkındaki bozma ilamına ilişkin karar düzeltme isteminin incelenmesine gelince, davacılar vekili tarafından aynı iddia ve sebeple çok sayıda taşınmaz hakkında Mahkemenin 2015/488 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığı, yargılama sırasında 8232 ve 11352 parseller hakkındaki davanın tefrik edilerek eldeki 2011/490 Esasına kayıtlı dosya üzerinden yargılamaya devam edildiği, dava konusu 6717 ve 7709 parseller hakkındaki davanın da yine asıl dosyadan tefrikle 2011/491 esasına kaydedilerek yargılamasının bu dosya üzerinden yürütüldüğü anlaşılmakta olup Mahkemece bu husus gözden kaçırılarak eldeki davanın konusu olmayan 6717 ve 7709 parsel sayılı taşınmazlar hakkında hüküm kurulması isabetsiz olup hükmün bu nedenle bozulması gerekirken taşınmazlar hakkındaki davanın tefrik edilerek yargılamanın başka dosya üzerinden yürütüldüğü gözden kaçırılmak suretiyle işin esası hakkında araştırma ve incelemeye yönelik olarak bozulduğu anlaşılmakla davalı Hazine vekilinin karar düzeltme isteğinin kabulü ile Dairenin bozma ilamının ortadan kaldırılmasına ve açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Temyize Konu Karar

Mahkemenin 20.04.2021 tarihli, 2021/407 Esas, 2022/193 Karar sayılı kararıyla; hükmüne uyulan bozma ilamı uyarınca araştırma ve inceleme yapıldığı, dava konusu 8332 parsel sayılı taşınmazın ilk defa 31.07.1963 tarihinde tapulanarak Hazine adına tescil edildiği, dava tarihi itibariyle Kadastro Kanunu’nun 12/3 üncü maddesi uyarınca 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği düşünülebilecekse de Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin bu yönde bir değerlendirme yapmamış olması sebebiyle bu hususta Mahkemece de değerlendirme yapılmadığı, bölgede 1992 yılında tekrar kadastro çalışması yapıldığı ve dava konusu taşınmazların Hazine adına tescil edildiği, 10 yıl sonra açılan eldeki davada, davacıların dava dilekçesinde 40-50 yıldır taşınmazlarda zilyetliklerinin bulunduğunu iddia ettikleri, bu durumda davacıların zilyet olduğu tarihin 1962 yılına tekabül ettiği, kaldı ki keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıkların yaşları itibariyle 1963 yılından geriye doğru 20 yıllık süreyi bilme ihtimallerinin bulunmadığı, her ne kadar jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişi tarafından incelenen 1954 tarihli hava fotoğraflarında, dava konusu taşınmazların sürülü olduğu belirtilmiş ise de bu fotoğrafların 1963 yılından geriye doğru 20 yılı kapsamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davacılar vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

B. Temyiz Nedenleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde; Mahkemece yapılan yargılama sonunda verilen kararın eksik araştırma ve incelemeye dayalı olduğunu, dava konusu taşınmazların uzun yıllardır müvekkilleri tarafından kullanıldığını, dosya kapsamına göre 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 ve 46 ıncı maddelerinde öngörülen koşulların müvekkilleri lehine gerçekleştiğini ileri sürerek re’sen gözetilecek sebeplerle kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava; kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 ve 46 ıncı maddeleri

3. Değerlendirme

1. Kadastro çalışmaları sonucunda Kayseri ili, Kocasinan ilçesi, Yemliha Mahallesi çalışma alanında bulunan dava konusu 8232 parsel sayılı 15.903,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, toprak tevzi çalışmaları sonucunda oluşturulan tapu kaydı nedeniyle davalı Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir.

2. Mahkemece dava konusu taşınmazda davacılar lehine 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 ve 46 ıncı maddelerinde öngörülen zilyetlikle iktisap koşullarının oluşmadığı kabul edilmek suretiyle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş ise de yapılan değerlendirme ve varılan sonuç dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır.

Hükmüne uyulan bozma ilamında da belirtildiği üzere dava konusu taşınmaz, toprak tevzii sonucu Hazine adına oluşan tapu kaydının kapsamında kaldığı gerekçesiyle Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir. Mahallinde yapılan keşif sonrası fen bilirkişi tarafından toprak tevzii paftası ile kadastro paftasının çakıştırılması suretiyle düzenlenen rapora göre de taşınmazın Hazine adına kayıtlı tapu kaydının kapsamında kaldığı anlaşılmıştır. İhtilaf; Hazine tapusunun oluştuğu 1963 tarihine kadar davacılar lehine 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 46/1 inci maddesinde öngörülen zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

Dosya arasında bulunan belirtmelik tutanağına göre taşınmazın davacıların mirasbırakanın işgalinde olduğu yazılmak suretiyle Hazine adına belirtmesinin yapıldığı anlaşılmıştır.

Davacılar vekili tarafından dava dilekçesinde, müvekkillerinin taşınmazda 40-50 yıldır zilyetliklerinin bulunduğu belirtilmekte ise de, bu tarihler genel beyan niteliğindedir. 14.08.2014 tarihli keşifte dinlenen 1930 doğumlu yerel bilirkişi ..., aklının yettiğinden beri taşınmazlara davacıların mirasbırakanı Ali Bülbül ve onun da ölümü ile de davacıların zilyet ve tasarruf ettiğini, 1937 ve 1938 doğumlu tanıklar da benzer beyanlarda bulunarak davacı tarafın zilyetliğinin 40 yılı çoktan aştığını bildirmiştir. Bozma sonrası harita mühendisi bilirkişi kurulundan aldırılan raporda, bilirkişilerce incelenen 1954 yılına ait hava fotoğraflarına göre taşınmazın tarımsal amaçlı olarak kullanıldığının belirtildiği görülmüştür.

Dosya kapsamına göre, dava konusu taşınmazlarda davacılar lehine 3402 sayılı Kadastro Kanunun 14 ve 46/1 inci maddelerinde öngörülen zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğu, ancak Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün parsel sorgulama uygulamasından yapılan incelemede, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde toplulaştırma çalışmalarının yapıldığı anlaşılmıştır.

Hal böyle olunca, Mahkemece mahallinde teknik bilirkişinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalı, teknik bilirkişiden dava konusu taşınmazı toplulaştırma sonucu oluşan güncel pafta üzerinde gösterir şekilde taşınmazın hangi toplulaştırma parseli/parselleri içerisinde kaldığını belirten, keşfi takibe elverişli krokili rapor alınmalı ve sonucuna göre karar verilmelidir.

Öte yandan, dava konusu taşınmazın kadastro tespiti 03.05.1996 tarihinde kesinleştiği ve eldeki dava 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3 üncü maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı halde, Mahkemece, taşınmazın tespitine esas tapu kaydının oluşum tarihinin üzerinden 10 yıl geçtikten sonra eldeki davanın açıldığına yönelik yapılan değerlendirme de isabetsiz olup hükmün açıklanan sebeplerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının talep hâlinde temyiz eden davacılara iadesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

09.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.