"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TARİHİ : 11.09.2009
KARAR : Kabul
Taraflar arasında görülen el atmanın önlenmesi ve yıkım davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay 8. Hukuk Dairesince kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı ... Derneği vekili ve davalı ... vekili
tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı Hazine, dava konusu 3338 parsel sayılı taşınmaz önünde, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yere, davalılar tarafından bahçe ve duvarı yapılmak üzere işgalde bulunulduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazın deniz tarafındaki Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yere el atmanın önlenmesine ile yapıların kaline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı ..., davacının 2008 yılında gönderdiği ecrimisil ihbarnamesi üzerine belirtilen bedeli yatırdığını, kötüniyetli olarak dava açıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... Kızılay Derneği, taşınmaza haksız el atmanın söz konusu olmadığını, taşınmazı dava tarihinden sonra devraldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
... 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 09/11/2010 tarihli ve 2009/671 E. 2010/885 K. sayılı kararıyla davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın kuzeyindeki 6.64 m2'lik taş duvar, doğusundaki 4.33 m2'lik taş duvarların deniz tarafındaki Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yere müdahalesinin meni ile 06.08.2010 tarihli bilirkişi raporu ve krokisinde A harfi ile gösterilen tuğla duvar ve bu duvarların üzerindeki beton balkonun yıkımına karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 17.03.2016 tarihli ve 2014/21337 E. 2016/4898 K. sayılı kararıyla: “... öncelikle idare tarafından 362l sayılı Kanun'un 9.maddesi hükmüne göre "kıyı kenar çizgisi" haritasının düzenlenip, düzenlenmediği araştırılmalı, ondan sonra, üç jeolog mühendisi veya yüksek mühendisinden oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu ve tapu fen memuru aracılığıyla dava konusu yerde keşif yapılmalı; harita düzenlendiğinin ve 28.11.1997 tarih, 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı'nda belirtildiği şekilde işlem gördüğünün, böylece davanın taraflarını bağlayan bir içerik kazandığının anlaşılması durumunda"kıyı kenar çizgisi" idarenin düzenlendiği haritaya değer verilerek saptanmalıdır. Harita düzenlenmediğinin ya da düzenlenip de anılan İçtihadı Birleştirme Kararında yazılı olduğu gibi bizzat bildirim yapılmadığının veya ilanen bildirime karşın, idari yargıya başvurulmadığının ortaya çıkması halinde ise, kıyı kenar çizgisi, bilimsel verilerden ve düzenlenmiş olmakla birlikte bağlayıcılık niteliğini kazanamamış haritadan delil olarak yararlanılarak belli edilmeli belirlenen çizgi tapu fen memuru sıfatını taşıyan bilirkişinin krokisine infazda kuşkuya yer bırakmayacak biçimde yansıtılmalıdır. Hal böyle olunca; yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde kıyı-kenar çizgisinin belirlenmesi suretiyle uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır...” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın fen bilirkişisinin krokisinde göstermiş olduğu (A) harfi ile gösterilen 21,00 metrekare kısma bahçe duvarı yapmak suretiyle yine (B) harfiyle gösterilen 27,94 metrekarelik kısma beton dökmek suretiyle; kıyı kenar çizgisi dışına taşan tecavüzü bulunduğundan Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yere müdahalesinin men'i ile 30.12.2020 tarihli bilirkişi raporunda ve krokisinde (A) harfi gösterilen bahçe duvarı ile (B) harfi ile gösterilen beton platformun yıkımına karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... Derneği vekili ve davalı ... vekili
ı temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, Mahkemece bozma sonrası yapılan keşfin bozmaya uygun yapılmadığını, belediyeden imar planının getirtilmediğini, imar planına göre dava konusu taşınmazın bulunduğu ön taraf dolgu yapılarak kıyı kenar çizgisinin iptal edildiğini, davalının işgal etme amacıyla değil, deniz suyunun yükselmesi, dalgalar sonucunda deniz suyunun kendi mülklerine girmemesi için doğaya uyumlu taş duvar yaptığını, ... kayıt belgesi almış olunmasının değerlendirilmediğini, eksik inceleme sonucunda karar verildiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
Davalı ... Derneği vekili temyiz dilekçesinde özetle; taşınmaza haksız el atmanın söz konusu olmadığını, dava konusu taşınmazın ve eklerinin diğer davalı tarafından inşa edildiğini ve yıkımının mümkün olmadığını, 1970/80'li yıllardan beri taşınmazdaki istinat duvarının var olduğunun belirtildiğini, bilirkişi raporuna itirazları değerlendirilmeden karar verildiğini, kıyı kenar çizgisinin hatalı olarak belirlendiğini, imar barışı gereği ... kayıt belgesi almış olunmasının hiç değerlendirilmediğini, ayrıca davalı kurum harçlardan muaf olduğu halde harca hükmedilmesinin doğru olmadığını belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 3621 sayılı Kıyı Kanunu uyarınca açılan el atmanın önlenmesi ve yıkım istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kıyıdan yararlanma” başlıklı 43. maddesinde; “Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartları kanunla düzenlenir."
2. 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun "Genel Esaslar" başlıklı 5. maddesinde; "Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır."
3. 4721 sayılı ... Medeni Kanunu'nun "Sahipsiz yerler ve yararı kamuya ait mallar" başlıklı 715. maddesinde; "Sahipsiz yerler ile yararı kamuya ait mallar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.
Aksi ispatlanmadıkça, yararı kamuya ait sular ile kayalar, tepeler, dağlar, buzullar gibi tarıma elverişli olmayan yerler ve bunlardan çıkan kaynaklar, kimsenin mülkiyetinde değildir ve hiçbir şekilde özel mülkiyete konu olamaz."
4. ... Medeni Kanunu'nun "b. Kaydedilmeyecek taşınmazlar" başlıklı 999. maddesinde; “Özel mülkiyete tâbi olmayan ve kamunun yararlanmasına ayrılan taşınmazlar, bunlara ilişkin tescili gerekli bir aynî hakkın kurulması söz konusu olmadıkça kütüğe kaydolunmaz.
Tapuya kayıtlı bir taşınmaz, kayda tâbi olmayan bir taşınmaza dönüşürse, tapu sicilinden çıkarılır.” düzenlemeleri mevcuttur.
5. Uyuşmazlığın niteliğine göre, öncelikle yöntemince kıyı-kenar çizgisinin belirlenmesi ve zemine uygulanması gerekir. Bu doğrultuda, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde idarece oluşturulmuş kıyı kenar çizgisinin bulunup bulunmadığı Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünden sorularak belirlenmelidir. İdarece oluşturulmuş ve kesinleşmiş kıyı kenar çizgisi var ise, buna ilişkin karar ve dayanağı olan belgeleri ile kroki ve haritasının birlikte getirtilip dosya arasına konulması, mahallinde yerel ve teknik bilirkişi ile harita mühendisi aracılığıyla yapılacak keşifte araziye uygulanması, çekişme konusu taşınmazın yeri belirlenip harita üzerine işaretletilmesi gerekir.
6. İdarece oluşturulmuş kıyı kenar çizgisinin bulunmaması yahut idari yargı yerinde iptal edilmiş veya oluşturulan harita 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edilen ilkeye göre ilgililerine tebliğ edilerek kesinleştirilmemiş ve davalının itirazına uğramışsa; adli yargı mahkemesince, 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 4. maddesindeki tanımlamalar dikkate alınarak, aynı Kanun'un 5 ve 9. maddeleri ile 13.03.1972 tarihli ve 7/4 sayılı, 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları gözönünde tutularak, Kanun'un 9/2. maddesinde belirtilen bilirkişi kurulu aracılığıyla, keşif yapılarak açıklanan kural ve yöntemler doğrultusunda kıyı kenar çizgisi oluşturulmalıdır. Mahkeme aracılığıyla bu çalışma yapılırken, varsa idarenin önceden kıyı kenar çizgisi oluşturmak için yaptığı saptamalar ve bu konuda kurulan komisyonun çalışmalarının ortaya çıkardığı bilimsel değerlerin bulunduğu da göz ardı edilmemelidir.
7. İdarenin kıyı kenar çizgisi çalışmalarında, o yere ilişkin kamu görevlilerince önceden oluşturulmuş komisyon çalışmalarını içerir kayıt ve belgeler getirtilmeli, bunlardaki verilerle, Mahkemece kıyı kenar çizgisi oluşturmak için bilirkişilerce yapılan çalışmalarda elde edilen veri ve bulguların örtüşmemesi durumunda, bunun nedenleri hakkında bilirkişilerden bilimsel gerekçelere ve maddi bulgulara dayalı, doyurucu ve denetime açık ek rapor alınmalıdır. Başka bir anlatımla, eldeki uyuşmazlıkta idari saptamalardan takdiri delil olarak yararlanılması zorunludur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.06.2003 tarihli ve 97/110 sayılı kararı da bu doğrultudadır. Yapılacak bu araştırmalarla, dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisinin hangi tarafında kaldığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlendikten sonra, oluşacak durum, dosya içeriği, iddia ve savunma doğrultusunda toplanan diğer tüm deliller birlikte tartışılıp değerlendirilerek, uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekir.
3. Değerlendirme
1. Hemen belirtilmelidir ki, Mahkemenin Yargıtayca verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. "Usuli kazanılmış hak" olarak tanımlayacağımız bu müessese, Mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirir. (09.05.1960 tarihli 21/9 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı).
2.Ne var ki; Mahkemece bozma kararına uyulduğu halde, bozma gereklerinin tam olarak yerine getirildiğini söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır.
3. Şöyle ki; hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda, araştırma çukurları açılmadığı gibi, raporda idarece tespit edilen kıyı kenar çizgisinin sahaya uygulanması sonucunda kıyı kenar çizgisinin belirlendiği belirtilmiş olmasına rağmen, raporun eki olan krokide, keşfen tespit edilen kıyı kenar çizgisi ile Bakanlık tarafından onaylanan kıyı kenar çizgisi kroki üzerinde ayrı ayrı gösterilmemiş, usulüne uygun şekilde kıyı kenar çizgisi tespiti yapılmamıştır.
4. Hal böyle olunca; Mahkemece yukarıda belirtilen eksiklikler gözetilmek suretiyle 3621 sayılı Yasa'nın 9/2. maddesi ile 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre üç jeolog ya da jeoloji mühendisinden oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu ve tapu fen memuru aracılığıyla yerinde yeniden keşif icra edilmesi, taşınmazın farklı noktalarında toprak yapısını net bir şekilde belirleyecek derinlikte gözlem çukurları açılarak bu çukurlardan alınan verilerin incelenmesi, açılan gözlem çukurlarının harita üzerinde işaretlenerek gösterilmesi ve topoğrafik memleket haritalarından da yararlanılarak kıyı kenar çizgisinin tespit edilmesi, keşfen tespit edilen kıyı kenar çizgisi ile Bakanlık tarafından onaylanan kıyı kenar çizgisinin fen bilirkişi tarafından kroki üzerinde gösterilmesi, farklılık olursa sebebinin açıklattırılması, çevre parseller hakkında kesinleşmiş kıyı kenar çizgisi bulunup bulunmadığının araştırılması, bulunduğunun tespit edilmesi halinde kesinleşen kıyı kenar çizgisinin eldeki davada belirlenen kıyı kenar çizgisi ile çelişip çelişmediğinin göz önünde bulundurulması, dava konusu taşınmazın tamamen veya kısmen kıyı kenar çizgisi içinde kalıp kalmadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, raporda kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan kısmın renkli olarak belirtilmesi ve ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu hususlar gözetilmeden eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
5. Kabule göre de, davalı ... Derneğinin harçtan muaf olduğu gözetilmeden aleyhine harca hükmedilmesi doğru değildir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Davalı ... Derneği vekilinin ve davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine,
06.06.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.