Logo

1. Hukuk Dairesi2022/6714 E. 2023/3953 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın sağlığında yaptığı bazı taşınmaz temliklerinin ehliyetsizlik ve muris muvazaası nedeniyle iptali istemine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Yerel mahkemenin muris muvazaası iddiasına ilişkin kararının Anayasa ve HUMK’nın aradığı anlamda gerekçesiz olması ve hükümle maddi olgular arasında mantıksal bağlantı kurulmaması gözetilerek karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında Mahkemesinde görülen tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; 653 ada 18 parsel sayılı taşınmazdaki 7 ve 10 numaralı bağımsız bölümler yönünden davanın reddine, dava konusu diğer taşınmazlar yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı dava dilekçesinde, mirasbırakan ...'nın mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak 18 parsel sayılı taşınmazdaki 10 no.lu bağımsız bölümü davalı oğlu ...'ya, aynı taşınmazdaki 7 no.lu bağımsız bölümü davalı kızı Üreyde ...’a satış suretiyle devrettiğini, 808, 1070 ve 1082 parsel sayılı taşınmazlarını da kadastro çalışmaları esnasında davalı eşi ... adına tescil ettirdiğini, davalılardan ...’ın mirasbırakanın ölümünden 6 ay önce taşınmazı devraldığını ve devir zamanında mirasbırakan rahatsız olduğundan yapılan işlemlerin tümüyle batıl olduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazların davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline olmadığı takdirde bedelinin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiş, yargılama aşamasında talebini bedele hasretmiş, 808, 1070 ve 1082 parsel sayılı taşınmazlar bakımından davayı atiye terk ettiğini bildirmiş, aşamada ölümü üzerine mirasçıları davaya devam etmiştir.

II. CEVAP

Davalılar, dava konusu parseldeki 1, 2 ve 3 no.lu bölümlerin davacıya, 5 no.lu bölümün de davalı ...’e devredildiğini, 10 ve 7 no.lu bağımsız bölümlerde malik olmadıklarını, mirasbırakanın mal kaçırmak kastıyla tasarrufta bulunmadığını, kadastro tespiti ile davalı ... adına tescil edilen taşınmazların mirasbırakanla bir ilgisinin bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Mahkemenin 17.11.2015 tarihli ve 2014/343 Esas, 2015/749 Karar sayılı kararı ile dava konusu 18 parsel sayılı taşınmazdaki 7 ve 10 numaralı bağımsız bölümler yönünden mirasbırakanın paylaştırma iradesiyle temlikleri yaptığı gerekçesiyle davanın reddine, 808, 1070 ve 1082 parsel sayılı taşınmazlar bakımından dava takipsiz bırakıldığından davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairenin 16.01.2019 tarihli ve 2016/3185 Esas, 2019/191 Karar sayılı kararı ile “…Hemen belirtmek gerekir ki maddi vakıayı bildirmek taraflara hukuki nitelendirme yaparak olayı çözümleme hakime aittir. İddianın içeriğinden ve ileri sürülüş biçiminden davada, muris muvazaası hukuksal nedeni yanında davalı ...’a temlik edildiği ileri sürülen 10 no.lu bölüm yönünden ehliyetsizlik iddiasına da dayanılmıştır. Ne var ki; Mahkemece hüküm kurmaya yeterli araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur… Somut olayda, Mahkemece ehliyetsizlik iddası üzerinde durulmadığı gibi; mirasbırakanın, tüm mirasçılarına sağlığında mal ya da başka bir hak kazandırıp kazandırmadığı da usulünce araştırılmamıştır. Şöyle ki, mirasbırakan tarafından davalı ...’e kadastro tespiti ile verildiği iddia olunan taşınmazların kadastro tespit tutanakları getirtilmemiş, dava konusu 10 no.lu bölümün ise mirasbırakan tarafından temlik edilip edilmediği saptanmadan sonuca gidilmiştir. Hâl böyle olunca; öncelikle davacı tarafından takipsiz bırakılan 808, 1070 ve 1082 parsel sayılı taşınmazların kadastro tespit tutanakları ile dava konusu 10 no.lu bağımsız bölümün davalı ...’a devrini gösterir resmi akdin getirilmesi, 10 no.lu bölümün mirasbırakan tarafından temlik edildiğinin saptanması halinde hukuki ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek önemine binaen yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, tarafların bu yönde bildirecekleri tüm delillerin toplanması, varsa mirasbırakana ait sağlık kurulu raporları, hasta müşahade kağıtları, reçeteler vs. istenmesi, tüm dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderilmesi, davalı ...’a yapılan temlik tarihinde mirasbırakanın ehliyetli olup olmadığı yönünde rapor alınması ve bundan sonra varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.” gerekçesiyle Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

Mahkemece yukarıda tarihi ve sayılı belirtilen kararı ile 808, 1070 ve 1082 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin davanın atiye bırakıldığı, 10 numaralı bağımsız bölümün muris ... tarafından davalı ...'ya 06.05.1994 tarihli ve 3171 yevmiye numaralı satış akit tablosu ile kuru mülkiyetinin devredildiği intifa hakkının murisin yedinde bırakıldığı, akabinde 11.08.2014 tarih ve 10380 yevmiye numaralı tescil talebi ile daha önce kuru mülkiyeti davalı ...'ya bırakılan taşınmazın intifa hakkı sahibinin ölümü ile terkin işlemi isteminde bulunulduğu ve bu talebin kabul edildiği, murisin davaya konu edilen ve muvazaalı olduğu iddia edilen işlem tarihinin 06.05.1994 olduğu, bu tarihe ilişkin murisin hukuki ehliyetsizliğinin söz konusu olmadığı, bu tarihin davacı tarafça ileri sürülmediği gibi bu döneme ilişkin murisin tedavisine ilişkin dosyaya celp edilen kayıtlardan her hangi bir tedavi veya rahatsızlığına ilişkin kaydın da bulunmadığı, 1994 işlem tarihinde murisin hukuki ehliyetinin yerinde olduğu, 1994 tarihli işlemin kurucu işlem, 2014 tarihli tescil işleminin ise açıklayıcı işlem niteliğinde olduğu, dolayısıyla davanın kanıtlanamadığı gerekçesiyle; 653 ada 18 parsel sayılı taşınmazdaki 7 ve 10 numaralı bağımsız bölümler yönünden davanın reddine, diğer dava konusu taşınmazlar yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar temyiz dilekçelerinde özetle, yeterli inceleme yapılmadan hatalı karar verildiğini, Mahkemenin sadece 10 numaralı bağımsız bölüm yönünden inceleme yapılıp gerekçe yazdığını, 7 numaralı bağımsız bölümden gerekçede bahsedilmediğini, bu durumun Anayasa'ya aykırı olduğunu, tanık beyanlarının yanlı olduğunu, diğer tanıkların beyanlarına itibar edilmemesinin hatalı olduğunu, 1, 2 ve 3 numaralı bağımsız bölümlerin adına devredilmediğini, bu konuda tanık dinlenilemeyeceğini, kendisinin hiçbir zaman aracı ve taşınmazı olmadığını, araştırma yapılmadan yanlı tanık beyanları ile karar verildiğini, mal kaçırma kastı ile hareket edildiğini, kendisinin hep uzakta çalıştığını, yerleşik içtihat uyarınca muvazaa incelemesi yapılmadığını, paylaştırma olmadığını, değerler arasında fahiş fark bulunduğunu, tanıkların murisin akıl sağlığının son 1 yıl öncesine kadar iyice bozulduğunu beyan ettiklerini, ...'a yapılan devrin ölmeden 6 ay öncesinde yapıldığını, davalıların bedel ödemediklerini, murisin akıl sağlığının yerinde olmadığını, dava açılınca kötü niyetli olarak taşınmazların üçüncü kişilere temlik edildiğini ama kullanılmaya devam edildiğini, yerinde olmadığını beyan ettiklerini, kötü niyetli olduklarını ileri sürerek kararın bozulmasını istemişlerdir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuki sebeplerine dayalı tapu iptali ve tescili, olmazsa bedel istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

Muris muvazaasında 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de ... Medeni Kanunu'nun 706 ncı, ... Borçlar Kanunu'nun 237 nci ve Tapu Kanunu'nun 26 ncı maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 141 ... maddesinin üçüncü fıkrasında, "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli yazılır." hükmü bulunmaktadır. Bu hüküm ile gerekçenin önemi Anayasa düzeyinde vurgulanmış olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 297 nci maddesinde bir mahkeme hükmünün neleri kapsaması gerektiği açıklanmıştır.

07.06.1976 tarihli ve 1976/3-4 Esas, 1976/3 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de; “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklamaya yer verilmiştir.

3.“ Gerekçe, hâkimin tespit etmiş olduğu (sabit gördüğü) maddî vakıalar ile hüküm fıkrası (sonucu) arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde, sabit görülen vakıalardan çıkarılan sonuç ve hukukî sebep (veya sebepler), başka bir deyimle, hükmün dayandığı hukukî esaslar açıklanır. ... Hâkim, tarafların kendisine sundukları ve (tahkikat sonucunda) sabit gördüğü maddî vakıaların hukukî niteliğini (hukukî sebepleri) kendiliğinden (resen) araştırıp (m.33) bularak, hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar. Hâkim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendi kendini denetler. İstinaf mahkemesi ve Yargıtay da, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. ...Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz. ... Hukukî dinlenilme hakkı, mahkemenin, tarafların açıklamalarını dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini de içerir.” (..., Medeni Usul Hukuku El Kitabı, C.I, ..., İkinci Baskı, 2021, s.890-892)

3. Değerlendirme

1. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, yukarıdaki paragraflarda yer verilen ve hükmüne uyulan bozma kararlarında gösterildiği şekilde işlem yapılarak yazılı şekilde karar verilmesine ve özellikle 10 numaralı bağımsız bölümün temlik tarihinin 1994 yılında olduğu, bu tarihte murisin ehliyetsiz olduğuna yönelik iddia bulunmadığı, bu tarihlere ilişkin sağlık evrakına rastlanılmadığı, tanıkların da bu tarihte murisin fiil ehliyetini haiz olmadığı yönünde beyanda bulunmadıkları gözetilerek ehliyetsizlik iddiası yönünden davanın reddine karar verilmesi doğru olduğuna göre buna yönelik davacıların temyiz itirazlarının reddine,

2.Davacıların muris muvazaası hukuki nedenine dayalı iddialarının incelenmesine gelince;

Bilindiği üzere mahkeme kararlarında tarafların iddia ve savunmalarının özetlerinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür.

3. Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.

4. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.

5. Mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.

6. Gerekçeye ilişkin hükümler, kamu düzeni ile ilgili olup gözetilmesi kanun ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama, gerek yargı erki ile hâkimin, gerek mahkeme kararlarının her türlü kuşkudan uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.

7.Somut olayda; İlk Derece Mahkemesince davacıların muris muvazaası iddiaları yönünden Anayasa'nın ve HMK'nin aradığı anlamda herhangi bir gerekçe oluşturulmadan karar verildiği, kararda varılan sonuca ilişkin açıklama yer almadığı görülmektedir.

8. Bu durumda Mahkemece yapılacak ..., yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler gözetilerek anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte gerekçe içeren, önceki hüküm sonucuna uygun bir karar vermek olmalıdır.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine,

2. Davacılar vekilinin değinilen yön itibariyle yerinde görülen temyiz itirazının kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü 6100 sayılı Yasanın geçici 3 üncü maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428 ... maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek halinde yatırılan peşin temyiz harçlarının yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

04.07.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.