"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil - tazminat - tenkis davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.
Karar davacı vekili tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, duruşma günü olarak saptanan 24.01.2023 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı ... vekili Avukat ... ... ... geldiler. Duruşmaya başlandı, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildi. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, mirasbırakan babası ...’un, mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak dava konusu 15 ada 60 parsel sayılı taşınmazda bulunan 1 no.lu, 1369 ada 1 parsel sayılı taşınmazda bulunan 5 ve 6 no.lu bağımsız bölümleri, 121 ada 8, 120 ada 31, 124 ada 6, 127 ada 3, 127 ada 4, 131 ada 13, 281 ada 21, 330 ada 3, 329 ada 2, 306 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar ile 79, 143, 156, 177, 16, 62 parsel sayılı taşınmazları satış yolu ile davalı oğluna temlik ettiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazlarda tasarrufun iptaline, muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil talebinin kabulüne, olmazsa tenkisine, bu da olmazsa saklı payın nakten belirlenerek payı oranında ödenmesine karar verilmesini istemiş; davacı vekili 20.10.2015 tarihli dilekçeyle dava konusu 1369 da 1 parsel sayılı taşınmazda bulunan 5 ve 6 no.lu bağımsız bölümler yönünden davayı ... bıraktığını beyan etmiş, bozma sonrası sunulan 9.4.2021 tarihli dilekçede davalı vekili 5 ve 6 no.lu bağımsız bölümler yönünden davanın geri alınmasına muvafakat ettiklerini bildirmiştir.
II. CEVAP
Davalı, dava konusu 79, 143, 156, 177, 16, 62 parsel sayılı taşınmazların mirasbırakandan intikal ettiğini ve davacı da dahil mirasçıların paylarını satın aldığını, dava dışı 155, 75 ve 154 parsel sayılı taşınmazların da aynı şekilde mirasçılar tarafından davacıya devredildiğini, mirasbırakanın dava dışı 1369 ada 13 parsel sayılı taşınmaza yaptırdığı binadan 1990 yılında çocuklarına paylaştırma yaptığını, davacıya da bir daire ile bir dükkan verildiğini, payına karşılık dava dışı oğlu ...’e bir iş yeri ve kendisine de dava konusu 15 ada 60 parselde kayıtlı 1 no.lu dairenin verildiğini, mirasbırakanın paylaştırma amacıyla hareket ettiğini, dava konusu 1369 ada 1 parsel sayılı taşınmazda bulunan 5 ve 6 no.lu bağımsız bölümler kendisine verilirken aynı taşınmazda diğer kardeşlerine ve davacıya da ikişer daire verildiğini, dava konusu 121 ada 8, 120 ada 31, 124 ada 6, 127 ada 3, 127 ada 4, 131 ada 13, 281 ada 21, 330 ada 3, 329 ada 2, 306 ada 1 parsel sayılı on parça taşınmazın ise 23.09.2008 tarihinde bağış yoluyla temlik edilmiş olup muvazaa nedeniyle iptalleri istenemeyeceği gibi tenkis hükümlerinin de uygulanamayacağını, hak düşürücü sürenin geçtiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 19.07.2016 tarihli 2014/817 E. - 2016/426 K. sayılı kararıyla; temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile iptal tescile karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairenin 18.02.2020 tarihli ve 2017/1742 E. - 2020/1041 K. sayılı kararı ile; "6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 123. maddesine göre, davacı hüküm kesinleşinceye kadar, ancak davalının açık rızası ile davasını geri alabilir. Eldeki davada dava konusu 1369 da 1 parsel sayılı taşınmazda bulunan 5 ve 6 no.lu bağımsız bölümler yönünden davacı davasını ... terk ettiğini beyan etmiş ise de davalı taraf geri almaya açıkça muvafakat etmemiştir. O halde dava konusu 5 ve 6 no.lu bağımsız bölümler yönünden işin esasının incelenmesi gerektiğinde kuşku yoktur. Somut olayda; dava konusu 143, 156, 177, 16, 62, 79 parsel sayılı toplam altı parça taşınmazın mirasbırakan tarafından değil, mirasçılara intikali üzerine davacı da dahil olmak üzere bütün mirasçılar tarafından davalıya satış yoluyla temlik edildiği gözetildiğinde bu altı parça taşınmaz bakımından davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabul kararı verilmesi doğru değildir. Diğer yandan, dava konusu 121 ada 8, 120 ada 31, 124 ada 6, 127 ada 3, 127 ada 4, 131 ada 13, 281 ada 21, 330 ada 3, 329 ada 2, 306 ada 1 parsel sayılı toplam on parça taşınmazın kütük, tedavül kayıtları ve resmi senetleri getirtilerek öncelikle mirasbırakandan davalıya geçip geçmediklerinin, mirasbırakandan geçmiş iseler ne şekilde geçtiklerinin saptanması; dava konusu 15 ada 60 parsel sayılı taşınmazda bulunan 1 no.lu bağımsız bölüm ile dava konusu 1369 ada 1 parsel sayılı taşınmazda bulunan 5 ve 6 no.lu bağımsız bölümlerin mirasbırakandan satış yoluyla davalıya geçmesi karşısında davalının paylaştırma savunması üzerinde durulması, mirasbırakanın diğer mirasçılarına da bir taşınmaz ya da para veya herhangi bir hak verip vermediğinin açıklığa kavuşturulması, gerektiği takdirde her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınması, tarafların bütün delilleri toplanarak mirasbırakanın gerçek amacının denkleştirme mi yoksa mal kaçırma mı olduğunun duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanması ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; murisin mal kaçırma amacıyla hareket ettiği hususunun davacı tarafından ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde, mirasçılara bırakılmak istenmeyen ve davalıya gerçekte bağışlanmak istenen taşınmazların, mirasçıların sonrasında hak talep etmesini önlemek için davalıya satılmış gibi gösterildiğini, her ne kadar dava dilekçesinde; davalı ...'a muris ...'tan gerek satış gerek bağış yolu ile devrolunan taşınmazlar dava konusu edilmişse de; bozma öncesi yargılama aşamasında 2 taşınmaz yönünden dava dilekçesinde belirtilen taleplerden vazgeçildiğini; bozma sonrasında da; hali hazırda dava konusu edilen taşınmazların açık bir şekilde belirtildiğini, bozma kararından sonra 30.11.2021 tarihli duruşmanın 6 no.lu ara kararında; "...dosyanın 1 hesap uzmanı ve 1 miras hukukunda uzman bilirkişiye tevdi edilerek her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri bakımından mirasbırakanın gerçek amacının denkleştirme mi yoksa mal kaçırma mı olduğunun hususunda rapor tanzim edilmesinin istenilmesine..." şeklinde ara karar kurulduğunu, akabinde ise alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, buna rağmen Mahkemece bu raporun hükme esas alındığını, terditli taleplerinin neden reddedildiğinin gerekçede belirtilmediğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis, o da olmazsa bedel istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (Borçlar Kanunu'nun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras ... çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
2. HMK’nın 190. maddesi şöyledir:
"İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.",
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 6. maddesi şöyledir:
"Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür."
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Her ne kadar davacı vekili süresinden sonra sunduğu ek temyiz dilekçesinde davalı lehine hükmedilen vekalet ücretinin hatalı hesaplandığını, bu husus yönünden de kararın bozulması gerektiğini belirtmiş ise de, süresinden sonra sunulan dilekçedeki taleplerin değerlendirilmesi olanağı bulunmadığından bu taleplerin reddi gerekmiştir.
3. Öte yandan, öncelikle davanın geri alınmasına konu edilen 1369 da 1 parsel sayılı taşınmazda bulunan 5 ve 6 no.lu bağımsız bölümler yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, bu taşınmazlar yönünden de ret hükmü kurulması doğru olmadığı gibi, gerek 6100 sayılı Kanun'un 266. vd. maddelerinde yer alan hükümlerde, gerekse de 6154 sayılı Bilirkişilik Kanunu'nun 3. maddesinde belirtildiği üzere; mahkemenin çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişiden rapor alması gerekirken ve bilirkişinin de uzmanlık alanı dışında görüş bildirmesi, hukuki değerlendirme ve nitelendirmede bulunması mümkün değil iken, Mahkemece denkleştirme veya mal kaçırma hususunda rapor alınması doğru değil ise de, bu hususlar sonuca etkili olmadığından bozma sebebi yapılmamıştır.
4. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozma kararına uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma kararına uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 99,20 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,
03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalı vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davacıdan alınmasına,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.01.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.