Logo

1. Hukuk Dairesi2022/721 E. 2022/2981 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekilin, vekaletname ile satışı yetkilendirildiği taşınmazı, vekil edenin rızası dışında vekil edenin akrabasına satması nedeniyle açılan tapu iptali ve tescil davasında, vekalet görevinin kötüye kullanılıp kullanılmadığı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Vekilin, vekil edenin menfaatine aykırı hareket ederek vekalet görevini kötüye kullandığı ve alıcının da bu kötüniyetli işlemden haberdar olduğu gözetilerek, tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair istinaf kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ TESCİL - TAZMİNAT

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda;istinaf başvurusu kabul edilmiş, İlk Derece Mahkemesi kararı HMK'nın 353/1.b.2. maddesi gereği kaldırılarak davanın kabulüne dair verilen karar davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosyadaki belgeler incelenerek gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, kayınpederi olan davalı ... ile maliki olduğu 9 parsel sayılı arsa üzerine bina inşa etmek üzere kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlediklerini, ilişkilerinin bozulması ve başka olaylar sebebiyle bir araya gelmediklerini, bu nedenle kardeşi olan diğer davalı ...’i vekil tayin ettiğini, anılan vekilin vekalet görevini kötüye kullanarak kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereği kendisine verilmesi gereken 2 nolu bağımsız bölümü el ve işbirliği içerisinde olduğu diğer davalı ...’ye satış suretiyle temlik ettiğini, davalıların kötüniyetli olduklarını, satış bedelinin de ödenmediğini ileri sürerek, tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde taşınmaz bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ..., dava konusu taşınmazın satış işleminin gerçek olduğunu, davacının kötüniyet iddiasının asılsız olduğunu, aksine davacı ve diğer davalı kardeşinin kendisine karşı kötüniyetle işbirliği yaptıklarını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

2. Davalı ..., davacının davalı ...’ın gelinini kaçırdığını bu sebeple aralarında husumet yaşandığını, kendisine verilen vekalete istinaden dava konusu taşınmazın bedeli karşılığında satış işlemi yapıldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Mersin 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 04/09/2020 tarihli ve 2014/23 E., 2020/193 K. sayılı kararıyla; davacının yaşadığı ailevi sorunlar nedeniyle yeni bir hayat kurmak amacıyla taşınmazlarını vekil aracılığı ile sattığı, davalı ...'in taşınmaz bedelini davacıya ödememesi için bir neden bulunmadığı, davacının iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

Davacı vekili, kayınpederi olan davalı ... ile yaptıkları sözleşme gereği dava konusu taşınmazın kendisine düştüğünü ancak kardeşi olan diğer davalı ...’in kendisinden habersiz kötüniyetli olarak taşınmazı satış göstermek suretiyle temlik ettiğini kendisine para ödenmediğini, davalıların el ve işbirliği içinde hareket ettiklerini, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek istinaf başvurusunda bulunmuştur.

3. Gerekçe ve Sonuç

Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 20/12/2021 tarihli 2021/590 E., 2021/1663 K., sayılı kararıyla;davacıya ödemenin yapıldığının ispat edilemediği, davalı ... ile davacı arasında husumet bulunduğu, davalı vekil Ahmet ile diğer davalı ...'ın davacıyı zarara uğratmak amacıyla el ve işbirliği içerisinde hareket ederek dava konusu taşınmazı davacıdan davalı ... üzerine geçirdikleri, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmayacağı gerekçesiyle istinaf başvurusu kabul edilmiş, İlk Derece Mahkemesi kararı HMK'nın 353/1.b.2. maddesi gereği kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

1. Davalı ..., davacının iddiasını yazılı delil ile ispatlaması gerektiğini ancak yazılı delil ibraz etmediğini, satışın gerçek olduğunu, diğer davalı vekil Ahmet’in vekaleti kötüye kullandığına dair dosyada delil bulunmadığını belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.

2. Davalı ..., davacının verdiği vekalete dayanarak dava konusu taşınmazı bedeli karşılığında diğer davalıya sattığını, davacının durumu bildiğini, davacının iddiasını yazılı delille ispatlayamadığını, taşınmazın gerçek değeri ile temlik değeri arasında fahiş fark bulunmadığını belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde alacak istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. Bilindiği üzere; Türk Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

3.3. Değerlendirme

Kararın (IV.3.) numaralı paragrafındaki gerekçeler yerinde bulunmakla, dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle, davalılar vekillerinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 6.916,39 TL bakiye onama harcının davalı ...’den, 6.915,85 TL bakiye onama harcının davalı ...’den alınmasına, 11/04/2022 tarihinde oybirliğiyle kesin olmak üzere karar verildi.