Logo

1. Hukuk Dairesi2022/7718 E. 2023/630 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İnançlı işlem yoluyla devredilen taşınmazın, davacı tarafından kredi borcunun ödenip ödenmediği hususunun tespiti ve buna bağlı olarak tapu iptal tescil davasının kabul edilip edilmeyeceği.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı ve davalı arasında yapılan inançlı işlem sözleşmesi gereğince davacı tarafından kullanılacak kredi miktarı ve ödemekle yükümlü olduğu taksitlerin belirlendiği, davalının bozmadan sonraki beyanı ile davacının bir kısım ödemeyi yaptığı kabul edildiğinden, davacının ödemekle yükümlü olduğu taksitlerin ne kadarının ödenip ödenmediğinin tespiti ve ödenmeyen kısmın TBK'nın 97. maddesi uyarınca mahkeme veznesine depo ettirilmesi gerektiği gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

KARAR : Kabul

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairemizce kararın bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davalı ... vekili ile davalı ... vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, duruşma günü olarak saptanan 07/02/2023 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... vekili Avukat ..., davalı ... vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı ... vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen davalı ... gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, eşinin yakın arkadaşı olan davalı ... ... ile yaptığı 17.10.2006 tarihli ve "özel anlaşmadır" başlıklı anlaşma gereğince 411 ada 9 parsel (eski 1460 parsel) sayılı taşınmazını davalıya devrettiğini, anlaşma uyarınca devir nedeniyle temin edilen kredinin 40.000,00 TL'sinin kendisi tarafından, 20.000,00 TL'sinin davalı ... ... tarafından kullanıldığını, kredi ödemelerinin davalı ... ... hesabına yatırıldığını, kredi ödemeleri bittikten sonra taşınmazın iadesi konusunda anlaştıklarını ancak davalı ... ...'ın ekonomik durumunda ortaya çıkan olumsuzluklar nedeniyle taksit ödemelerinde gecikmeler olduğunu, davalı ... ... adına kayıtlı olan dava konusu taşınmaz ve dava dışı diğer taşınmazlarına hacizler konulmaya başlandığını, davalı ... ...'ın aleyhine başlatılabilecek diğer icra takiplerinden kurtulmak için dava konusu taşınmaz dahil pek çok taşınmazını kendisinin ve şirketinin kefili olan davalı ...'ya, ... ...'nın da, komşusu olan diğer davalı ...'a devrettiğini, davalılar ... ve ...'ın taşınmazın kredi temini için devredildiğini bilen ve bilebilecek durumdan olan kişiler olup iyiniyetli olmadıklarını ileri sürerek çekişme konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı ... ..., davaya cevap vermemiş, isticvap beyanında, davacı ile inanç sözleşmesi yaptıklarını, sözleşme içeriğini kabul ettiğini, ancak davacının edimini yerine getirmediğini belirtip davanın reddini savunmuştur.

Diğer davalılar, satışların gerçek olduğunu, iyiniyetli alıcı olduklarını, davacı ile davalı ... ... arasındaki ilişkiyi bilemeyeceklerini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 13.04.2016 tarihli ve 2013/474 Esas, 2016/261 Karar sayılı kararıyla; çekişme konusu taşınmazın inançlı işlem ile davalı ... ...'a temlik edildiği, ... ...'dan taşınmazı devralan diğer davalılar ... ... ve ...'ın da iyiniyetli olmadıkları gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, davalı ... ve ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 10.03.2020 tarihli ve 2017/1323 Esas, 2020/1720 Karar sayılı kararıyla; "Somut olayda, dava konusu taşınmazın inançlı işlem suretiyle devredildiği 17.10.2006 tarihli "özel anlaşmadır" başlıklı belge ile sabittir. İkinci el konumundaki davalı ...'nın , davalı ... ... ve şirketinin kefili olduğu, üçüncü el konumundaki diğer davalı ...'ın ise dava konusu taşınmaza 12,82 metre uzaklıkta kuaför olduğu, davacıyı yıllar öncesinden tanıdığı, her iki davalının da durumu bilen ve bilmesi gereken kişiler konumunda oldukları, Türk Medeni Kanununun (TMK) 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacaklarının saptanmasında bir isabetsizlik yoktur. Ne var ki, davacının karşılıklı edimler içeren inanç sözleşmesine dayanarak taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tescilini isteyebilmesi için 6098 sayılı TBK'nin 97 maddesi uyarınca öncelikle kendi edimlerini yerine getirmesi zorunludur. Ne var ki, mahkemece davacının sözleşme kapsamına göre belirlenmiş edimlerini yerine getirip getirmediği noktasında hükme yeterli bir araştırma yapılmamıştır. Hal böyle olunca, inançlı işlem iddiasının sabit olduğu gözetilerek, 17.10.2006 tarihli inanç sözleşmesinde belirtildiği üzere davacı ...’ın ödemekle yükümlü olduğu taksitlerin (2/3’ü) kim tarafından yatırıldığının açıklığa kavuşturulması, davacı ...’ın ödemediği kısım var ise , Türk Borçlar Kanununun (TBK) 97. maddesi uyarınca bu bedelin mahkeme veznesine depo edilmesi için süre verilmesi, yatırıldığı takdirde davanın kabul edilmesi, davacının ödemekle yükümlü olduğu taksitin bulunmadığı saptanır ise depo kararı verilmeksizin davanın kabul edilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir. " gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Karar Düzeltme

Dairemizin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, davacı vekili, davalı ... ve ... vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

Dairemizin 01.02.2021 tarihli ve 2021/28 Esas, 2021/504 Karar sayılı kararıyla; tarafların karar düzeltme istekleri, karar düzeltme dilekçelerinde yazılı nedenlerin 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) 440. maddesinde gösterilen dört halden hiçbirine uymadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.

C. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin, yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; inançlı işlem iddiasının sabit olduğu, davacı ...'ın anlaşma gereğince ödemekle yükümlü olduğu kredi taksitlerini ödediği, bu hususun davalı ... ...'ın da kabulünde olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili ile davalı ... vekili, duruşma istekli temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davalı ... vekili, savunmalarını tekrarlayıp, davalı ... ...'ın bozmadan önce davacının inançlı işlemden kaynaklanan yükümlüğünü yerine getirmediğini belirtip bozmadan sonra aksi yönde beyanda bulunduğunu, davacının borcunu ödediğini ispatlayamadığını, ödeme yapılsa idi kredi borcu nedeniyle icra takibi başlatılmamış olacağını ve davalı ... ...'ın diğer taşınmazlarına haciz ve ipotek tesis edilmemiş olacağını, davacı ve davalı ... ... tarafından ödenemeyen kredi borcuna ilişkin takip ve haciz kaldırma tutarlarının davalılar ... ... ve ... tarafından ödendiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

2. Davalı ... vekili, davacının kredi borcunu ödediğine ilişkin iddialarını ispatlayamadığını, ödeme yapılsa idi kredi borcu nedeniyle icra takibi başlatılmamış olacağını ve davalı ... ...'ın diğer taşınmazlarına haciz ve ipotek tesis edilmemiş olacağını, davalı ... ...'ın bozmadan sonraki beyanının bozmadan önceki beyanı ile çelişkili olup, kabul etmediklerini, davacı ve davalı ... ... tarafından ödenemeyen kredi borcuna ilişkin takip ve haciz kaldırma tutarlarının davalılar ... ... ve ... tarafından ödendiğini, davanın reddine karar verilmemesi halinde davalılar ... ... ve ...'ın ödemiş olduğu tutarların tamamının reeskont faizi ile birlikte depo edilmesine karar verilmesinin hakkaniyete uygun olacağını ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

Bilindiği üzere; inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İnançları Birleştirme kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme ... olduğu da şüphesizdir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “İyiniyetli üçüncü kişilere karşı” başlıklı 1023. maddesi;

“Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.” şeklinde düzenlenmiştir. Anılan bu maddeye göre, tapu sicilinde ismi geçen kişinin gerçek hak sahibi olduğuna inanan veya kendisinden beklenen tüm özeni göstermesine rağmen gerçek malik olmadığını, tapu sicilinde yolsuzluk bulunduğunu bilmesi imkânsız olan kişinin iktisabı korunur.

Öte yandan aynı Kanun'un “İyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı” başlıklı 1024. maddesi ise;

“Bir aynî hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz.

Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.

Böyle bir tescil yüzünden aynî ... zedelenen kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir.” hükmünü içermektedir. Bu madde ile de iyi niyetli olmayan kimsenin iktisabının korunmayacağına vurgu yapılmıştır. TMK’nın 1023. maddesi iyiniyetle mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korurken; aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğinde bulunan 1024. madde ile iyiniyetli olmayan üçüncü şahısların kazanımını hükümsüz saymıştır.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 97. maddesinde, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme ... olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesi yer almaktadır.

Mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. "Usuli kazanılmış hak" olarak tanımlayacağımız bu müessese, mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirir. (09/05/1960 tarihli 21/9 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı).

3. Değerlendirme

1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı ...’ın çekişme konusu 411 ada 9 parsel (eski 1460 parsel) sayılı taşınmazını 17.10.2006 tarihinde davalı ...'na, ... ...’ın 11.4.2013 tarihinde davalı ...'ya, ... ...'nın da 10.05.2013 tarihinde diğer davalı ...'ya satış suretiyle temlik ettiği, davalı ... ...’ın 17.10.2006 tarihinde temin ettiği 120 ay vadeli 60.000,00 TL konut kredisi nedeniyle dava konusu taşınmaz üzerine dava dışı Türkiye Halbankası A.Ş. lehine ipotek tesis edildiği, davacı ... ile davalı ... ... arasında düzenlenen “özel anlaşmadır” başlıklı 17.10.2006 tarihli belgeye göre de çekişme konusu taşımazın Halbankası lehine ipotek tesis edilerek temin edilen 60.000,00 TL kredinin 20.000,00 TL’sinin davalı ... ..., 40.000,00 TL’nin davacı ... tarafından alındığı, taksitlerden 1/3’ünün davalı ... ..., 2/3’ünün davacı ... tarafından ödeneceği, tarafların banka kredi borcunun bitmesinden sonra taşınmazın davacı ...’a iade edileceği hususlarında anlaştıkları, dava dışı Türkiye Halbankası A.Ş.’nin ... 2. İcra Dairesi’nin 2013/3646 Esas sayılı dosyası ile 17.10.2006 tarih ve 4341 yevmiye no.lu 1. derecede 180.000,00 TL kesin borç ipoteğine istinaden 06.03.2013 tarihinde davalı ... ... aleyhine asıl alacak 41.660,99 TL olmak üzere toplam 44.650,58 TL alacak tutarı ile icra takibi başlattığı, bozmadan sonra yapılan araştırma sonucunda davalı ... ... tarafından temin edilen kredinin 31.12.2012 tarihinde takip hesabına aktarıldığı ve 15.05.2013 tarihinde de kapatıldığı, kredi ödemelerinin davalı ... ...'ın kendisine ait hesaptan, internet üzerinden ve kasadan ödemeler şeklinde gerçekleştirildiği, hesap ektrelerinden yatıranın isminin görünmediği anlaşılmaktadır.

2. Taraflar arasında yapılan inançlı işlem sözleşmesi ile davalı ... ... tarafından temin edilen konut kredisinin 40.000,00 TL'si davacı, 20.000,00 TL'si ise davalı ... ... tarafından kullanılmıştır. Davalı ... ... bozmadan sonra 11.03.2022 tarihli duruşmadaki beyanı ile 2012 yılının sekizinci ayına kadar davacının ödemeler yaptığını kabul etmiştir. Bu durumda 2012 yılının sekizinci ayına kadar yapılan ödemelerin davacı tarafından kullanılan 40.000,00 TL kredi borcunun geri ödeme miktarına isabet eden kısmını karşıladığının tespiti halinde davanın kabul edilmesi, eksik kalan kısım olur ise faiziyle birlikte TBK'nın 97. maddesi uyarınca mahkeme veznesine depo ettirilmesine karar verilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı ... vekili ile davalı ... vekilinin değinilen yönlerden yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,

Peşin yatırılan temyiz harcının yatıranlara iadesine,

03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalılar vekilleri için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacıdan alınmasına,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

07.02.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.