"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil istekli dava sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen kararın davalı ... vekili tarafından istinafı üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince, istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulü yönünde yeniden kurulan hükmün, davalı ... vekilinin temyizi ile Dairece bozulması üzerine, bozma ilamına uyularak Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16.Hukuk Dairesince, davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar yasal süre içerisinde taraflarca temyiz edilmiş olup; davalı ... vekilinin duruşma isteğinin değerden reddine karar verilerek; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, mirasbırakanları ... ...’un maliki olduğu taşınmazları davalı ...’a, ...’ın da davalı ...’in yakın arkadaşı davalı ...’e devrettiğini, ...’in aynı taşınmazları davalı ...’e temlik ettiğini, yapılan tüm temliklerin muvazaalı ve mal kaçırma amaçlı olduğunu ileri sürerek, dava konusu 204, 401, 425, 430, 431, 1561, 1563, 1564, 1566, 1573, 1574 parsel sayılı taşınmazların satış sözleşmelerinin geçersizliğinin tespiti ile davalı ... adına kayıtlı bulunan tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalı ..., mirasbırakanın ikinci eşi ile evlenmeden önce maliki olduğu bir kısım taşınmazlarını çocukları arasında paylaştırdığını, mirasçıların ortak kararı sonucunda dava konusu taşınmazların davalı ...’e devredildiğini, mirasbırakanın davacılara da kazandırmalarda bulunduğunu; davalı ..., mirasbırakanın taşınmazlarını çocukları arasında paylaştırdığını; davalı ... duruşmadaki beyanında, mirasbırakanın kendisinden borç aldığını ve teminat olarak da taşınmazları temlik ettiğini, borcun davalı ... tarafından ödendiğini, bu nedenle taşınmazları Devlet’e devrettiğini belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08/06/2017 tarihli 2014/100 Esas 2017/339 Karar sayılı kararıyla; temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV.İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Mirastan en çok pay alanların muvazaa iddiasında bulunduklarını, diğer mirasçıların muvazaadan söz etmediklerini, mirasbırakanın aczinden faydalanan davacılar ile eşlerinin sürekli arsa talep etmeleri nedeniyle temliklerin yapıldığını, temlik edilen payların sadece davalı ...’e değil, beş mirasçıya ait olduğunu, davaların birleştirilmediğini, davalı ... ...’un yazılı beyanı bulunduğu halde bu yazılı beyana itibar edilmediğini, davacılar ile davalıların kardeş olduklarını, yüzleştirme yapılmasını talep ettiklerini, sözlü yargılama için gün tayin edildiğini ancak söz konusu taleplerinin karşılanmadığını belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 01/02/2019 tarihli 2018/1130 Esas 2019/109 Karar sayılı kararıyla; infazda tereddüt yaratmayacak şekilde hüküm oluşturulması gerektiği gerekçesi ile davalının istinaf başvurusunun açıklanan nedenden ötürü kabulüne, hükmün 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davanın kabulünün usul ve yasaya aykırı olduğunu, davaların birleştirilmesi talebinin reddine karar verilmesinin doğru olmadığını, eldeki 2014/100 Esas sayılı dava ile, aynı Mahkemenin 2014/101 Esas sayılı dosyasının birleştirilmesi gerektiğini, bilirkişi raporuna itirazın nazara alınmadığını, bilirkişi heyetinde hukukçu bilirkişinin yer alması konusu üzerinde durulmadığını, eksik incelemeyle karar verildiğini, davacı ...’ın yazılı beyanının dikkate alınmadığını, tarafların yüzleştirilmesi talep edildiği halde bunun karşılanmadığını, kararların gerekçeli olmak zorunda olduğunu, delillerin tartışılması ve hangi delillere itibar edilip edilmediğinin kararda yer alması gerektiğini belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
3.Bozma Kararı
Dairenin 31/10/2019 tarihli 2019/2588 Esas 2019/5576 Karar sayılı kararıyla; “...davacı ... yönünden davanın kabulüne karar verilmesinde kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Ne var ki, davalı ... tarafından sunulan 27.12.2011 tarihli "ibranamedir’’ başlıklı ve imzası davacı ... tarafından inkar edilmeyen adi yazılı belgede davacı ...; mirasbırakandan intikal etmesi gerekirken davalı adına tescil edilen taşınmazlardaki tüm payını davalı ... aracılığı ile sattığını, geride davalı ... adına kayıtlı olan taşınmazlarda hiçbir hakkı kalmadığını ve davalı ...’i ibra ettiğini belirtmiştir. Hal böyle olunca, anılan ibraname başlıklı belgeye değer verilerek davacı ... yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken bu belgede çekişme konusu taşınmazları kapsayan açık bir beyan olmadığı gerekçesi ile davacı ... yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Kabule göre de, çekişme konusu taşınmazlardan 425 parsel sayılı taşınmazın imar uygulaması ile 29791 ada 1 ve 29797 ada 1 parsel sayılı taşınmazlara gittiği, davalı ...’in her iki parselde de adına birden fazla pay tescil edildiği kayden sabit olup bu payların ne kadarının dava konusu 425 parselden geldiği saptanarak sonuca gidilmesi gerekirken hakimin doğru sicil oluşturma ilkesine aykırı olarak infazda tereddüt yaratacak şekilde bu husus saptanmadan hüküm kurulması da doğru değildir.” gerekçesiyle IV/3. paragrafta yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararı bozulmuştur.
4. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 21/10/2021 tarihli 2019/2323 Esas 2021/1917 Karar sayılı kararıyla; bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda ibraname başlıklı belge nazara alınarak davacı ...’ın kanıtlanamayan davasının reddine, hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda ve iddianın sabit olduğu gerekçesiyle davacı ...’ın davasının dava konusu 10 parça taşınmaz yönünden kabulü ile davacı ...’ın miras payı oranında iptal tescile, bozmadan sonra feragat edilen dava konusu 425 parsel (yeni 29791 ada 1 ve 29797 ada 1 parseller) sayılı taşınmaz yönünden ise davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili ile katılma yoluyla davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.
2. Temyiz Nedenleri
2.1. Davalı ... vekili temyiz itirazlarında
Kararın hukuka aykırı olduğunu, davacı ... yönünden verilen kısmen kabul kararının bozulması gerektiğini, Yerel Mahkemece alınan 11/10/2016 tarihli bilirkişi raporu ile muris muvazaası olmadığının açıklığa kavuştuğunu, zira davacı ...’ın tefecilere borçlandığı için malların el değiştirdiğini, mirasbırakanın mallarını çocukları arasında paylaştırdığını, davacılardan ...’ın ibraname verdiğini, davacı ...’ın ise miras payına karşılık birtakım taşınmazları satıp parasını aldığını, dava konusu taşınmazların her ne kadar bedel alınmasa da muvazaalı devir olmadığı hususlarının ortaya konulduğunu, dava dışı bir kısım taşınmazın satılarak davacı ...’ın borçlarının ödendiğini, davacı ...’ın miras payına karşılık satılan yerlerin değerleri tespit edilmeden eksik incelemeyle karar verildiğini, mirasbırakanın gerçek amacının tefecilerden, davacılar dışındaki birtakım mirasçıların ve davalının miras paylarını kurtarmak olduğunu, Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/100 Esas sayılı dosyasında dinlenen kardeş ...’in “davacı ... ... tefecilere borçlandığı için mal el değiştirdi” ifadesini kullandığını, yine kardeş ... ...’ün de anılan dosyadaki beyanında “... ... tefeciden para aldı, babama imza attırdı, tefeciye borcunu ödemediği için tefeci bu arsaları alacak diye el değiştirdi arsa, ... ... ve ... ... kendilerinin hisselerini sattı” ifadesini kullandığını, yani mirasbırakanın diğer mirasçılar ile davalı ...’in miras haklarını korumak amacıyla hareket ettiğini, somut olayda muris muvazaasından söz edilemeyeceğini belirterek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının, davacı ...’ın kabul edilen davası yönünden bozulmasına karar verilmesini, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılmasını istemiştir.
2.2. Davacılar vekili katılma yoluyla temyiz itirazlarında
Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı ...’ın kabul edilen davası yönünden bozulması gerektiğini, davacı ... yönünden maddi olguların hatalı değerlendirildiğini, 27/12/2011 tarihli ibranamede ibranın hangi parseller için, kaç para karşılığında verildiğinin ve bedelin ödenip ödenmediğinin belirsiz olduğunu, bu hususların ispatlanmadığını, davalı ...’in cevap dilekçesinde taşınmazların bedeli olarak 34.000 TL ödediğini iddia etmekle ispat yükünün davalıya geçtiğini, söz konusu belgede hisselerin davalı ...’e satıldığından değil, ağabeyi Devlet tarafından satılan hisselerin parasının alındığından söz edildiğini, davalı ...’in bu yönüyle ibra edildiğini, ibranamenin verildiği tarih itibarıyla aracılar kullanılarak muvazaalı devir yapılıp taşınmazların davalı ... üzerine geçirildiğinden davacının haberdar olmadığını, verilen ibranamenin dava konusu taşınmazlarla ilgisi olmadığını belirterek, davacı ... yönünden verilen ret kararının bozulmasını, ayrıca davacılar ... ve ...’ın soyadlarının Toprak olarak değiştirildiği halde hüküm kısmında yine ... olarak yazılmasının infazda tereddüt yaratacağını, bunun da düzeltilmesi gerektiğini belirterek, kararın davacı ... yönünden bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
3.Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
3.3. Değerlendirme
Hükmüne uyulan (V.3.) numaralı paragrafta belirtilen bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak (V.4.) numaralı paragrafta yazılı şekilde karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Davacıların soyadlarının hükümde ... olarak yazılması mahallinde düzeltilebilir maddi hata olarak değerlendirilmiştir.
VII. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle, tarafların yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 4.655,61 TL bakiye onama harcının davalı ...’tan alınmasına, aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının davacılardan alınmasına, 17/05/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.