"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/37 E., 2022/137 K.
DAHİLİ DAVALILAR : ..., ... Belediye Başkanlığı vekili Avukat ...
FER'Î MÜDAHİLLER : ..., ..., ... vekilleri Avukat ...
DAVA TARİHİ : ...
HÜKÜM : Ret
Taraflar arasındaki tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; 04.09.2009 tarihinde ... ilçesi ... ada 3 parsel sayılı taşınmazı köylüsü ...'dan satın aldığını, taşınmazın kadastro tespitinden önce kadimden beri ...'ya ait olduğunu, bu taşınmazının bitişiğinde bulunan ve yapılacak keşifte sınırlarını göstereceği yerlerin de ... adına tespit edilmesi gerekirken bir kısmının Maliye Hazinesi adına bırakıldığını ileri sürerek davalı Hazine adına bırakılan kısmın tapu kaydının iptali ile 122 ada 3 parsel sayılı taşınmaza eklenmek suretiyle adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1. Davalı Hazine, katıldığı duruşmada davanın reddini savunmuştur.
2. Dahili davalı ... Belediye Başkanlığı, katıldığı duruşmalarda davanın reddini savunmuştur.
3. Dahili davalı ..., tapusuz taşınmazın tescili için gerekli şartların oluşup oluşmadığının yeterince araştırılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 29.03.2013 tarihli ve 2010/187 E. - 2013/234 K. sayılı kararıyla; tespit dışı bırakılan bir yerin davacı adına tapuya tescil edilebilmesi için bu yer üzerindeki zilyetliğin en erken tespit dışı bırakılma tarihinde başlayacağı, tespit dışı bırakma tarihinin de dava konusu edilen taşınmazların çevresindeki taşınmazlar için kadastro kesinleşme tarihi olduğunun kabulü ile tespit dışı bırakılma işleminin yapıldığı tarihten dava tarihine kadar 20 yıldan fazla süre ile kanunda belirtilen koşullar altında zilyetliğin sürdürülmediği, kadastro tespitinin kesinleştiği 25.01.2007 tarihi ile davanın açıldığı tarih olan 15.10.2010 tarihi arasında 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı ile iktisap süresinin dolmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. İlk Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 26.11.2013 tarih ve 2013/10116 E. - 2013/11426 K. sayılı kararıyla; " ... Dava, tescil harici bırakılan ve tapuda kaydı bulunmayan taşınmazın tescili istemi ile açılmıştır. Tapusuz taşınmazlarda mülkiyetin alıcısına geçmesi zilyetliğin devri ile sağlanır. Somut olayda; davacı çekişmeli taşınmazı 2009 yılında önceki zilyedinden satın aldığı iddiasına dayanmıştır. Hal böyle olunca; davacının satın aldığı kişi yararına komşu taşınmazların kadastro tespitlerinin yapıldığı tarihe kadar 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü maddesinde öngörülen şartların gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılmaksızın dosya kapsamına uygun olmayan gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir. Bu şekilde eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulamaz. Doğru sonuca varılabilmesi için üç kişiden oluşan yerel bilirkişi kurulu ile gösterilecek tanıkların katılımıyla keşif yapılarak yerel bilirkişi ve tanıklardan çekişmeli taşınmazın kim tarafından ne zamandan beri ne şekilde kullanıldığı, kimden kime ne şekilde intikal ettiği hususları sorulup saptanmalı, davacının taşınmazı satın aldığı kişi açısından 3402 sayılı Yasa'nın 14 üncü maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği belirlenmeli, ondan sonra toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre karar verilmelidir. Eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir" gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 29.06.2016 tarihli ve 2014/302 E. - 2016/251 K. sayılı kararı ile; davanın kabulüne, 06.06.2016 tarihli fen bilirkişisi raporunda (A) harfi ile gösterilen 42,35 metrekare ve (B) harfi ile gösterilen 176,48 metrekarelik alanın davacı adına kayıtlı 122 ada 3 parsel sayılı taşınmazla tevhidi suretiyle ev ve arsa vasfıyla davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 01.12.2020 tarihli 2018/697 Esas, 2020/5999 Karar sayılı kararıyla; "... Mahkemece öncelikle davacıya, davasını 6360 sayılı Yasa uyarınca yasal hasım konumunda bulunan Konya Büyükşehir Belediye Başkanlığına da yöneltmesi için süre ve imkan tanınmalı, bu şekilde taraf teşkilinin sağlanması halinde anılan belediyeden savunma ve delilleri sorulmalı, bildirdiği takdirde TMK'nın 713/4 üncü ve 5 inci fıkraları gereğince keşif sonucu elde edilen bilirkişinin rapor ve krokisine göre gerekli yerel ve gazete ilanları yöntemine uygun bir biçimde yapılmalı, ilanın yapıldığı gazete ile ilan tutanakları dosya arasına konulmalı, yasal 3 aylık itiraz süresinin dolması beklenilmeli ve bundan sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Mahkemece bu hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi, kabule göre de; 6100 sayılı HMK'nın "hükmün kapsamı" başlığını taşıyan 297 nci maddesinin (b) bendinde, tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile TC kimlik numaraları, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad soyadları ile adreslerinin karar başlığında gösterilmesinin zorunlu olduğu belirtildiği halde dosya içerisinde harcı yatırılmış müdahale dilekçesi uyarınca fer'i müdahil sıfatını haiz bulunan ..., ... ve ...'ün karar başlığında gösterilmemesi ve gerekçeli kararın anılan şahıslara tebliğ edilmemesi de isabetsizdir" gerekçesiyle karar bozulmuştur.
D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 15.06.2022 tarih ve 2021/37 E. - 2022/137 K. sayılı kararı ile; tüm dosya kapsamı ve bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde; nizalı bölümlere ait 1990 ve 1986 yıllarına ait hava fotoğraflarında üzerlerinde herhangi bir yapının olmadığı, tarımsal amaçlarla kullanılmadıkları ve üzerlerinin boş olduğu, 2011 tarihli hava fotoğraflarında ise tarımsal amaçlı kullanıldıklarının görüldüğü, her ne kadar mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarıyla bu yerlerin ...'dan ...'ya, ...'dan da davacıya kaldığı belirtilmiş ise de bilimsel verilere dayalı Jeodezi ve Fotogrametri bilirkişinin raporu ve Ziraatçi bilirkişinin ağaçların yaşına ilişkin vermiş olduğu rapor bir bütün olarak değerlendirildiğinde dava konusu yerlerin öncesinde tarımsal amaçlı kullanılmadığı ve üzerinin boş olduğu, taşınmazın en az 1987 yılından beri davacı veya arasında hukuki bağlantı bulunan kimseler tarafından nizasız ve fasılasız olarak zilyetlik iradesiyle ekonomik amaca uygun bir şekilde kullanılıyor olması gerektiği, bilirkişi raporları da dikkate alındığında davacının dava konusu bölüm üzerindeki zilyetliğinin ekonomik amaca uygun zilyetlik olarak kabulünün hukuken mümkün olmadığı ve dava konusu taşınmaz üzerinde davacı lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava konusu yerleri de kapsayan alanı bir bütün olarak ...'dan satın aldığını, dava konusu yerin evvelinde (kadimden beri) ...'nun olduğunu, şahsın dava sürecindeki kendi beyanıyla dahi anlaşıldığı üzere dava konusu yerde evlerinin olduğu, bahçe etrafında taş duvarlar olduğu, hatta evin yıkıldığı, daha sonra ise yerleri satıp göçtükleri, satın alan müvekkilinin de meyve ağacı dikip çeşitli sebzeler yetiştirip bahçe olarak kullandığının sabit olduğunu, esasen sadece ...'nun zilyetliğinin dahi yirmi yıldan çok çok fazla olduğunu, yirmi yıl tamamlandıktan sonra örneğin kadastro çalışmalarından önceki bir süreçte kullanımın kesintiye uğramış olmasının zilyetliğin terki manasına gelmeyeceğini, hava fotoğraflarının çekildiği dönem eğer ki tarım için elverişli olmayan bir mevsime denk gelirse elbette ki fotoğraflarda tarımsal faaliyetin görülmeyeceğini ya da sadece hava fotoğraflarının alındığı yıl köylünün araziyi boş bırakmış olabileceğini, ancak bu durumun taşınmazların kullanılmadığı manasına gelmeyeceğini, dava konusu yerlerin müvekkilinin taşınmazıyla doğal sınırlar içerisinde bir bütünlük arz ettiğini, kamuya ait olmadığını, karar ile davalılar lehine vekalet ücretine hükmedildiğini, ancak davanın davalısının ... olduğunu ve vekille temsil edilmediğini, dolayısıyla müvekkili aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, dahili davalılar ve feri müdahiller yararına vekalet ücretine hükmedilme olanağı da olmadığından kararın bu kısmının da hatalı olduğunu belirterek bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1 inci maddesi; 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14/1 inci ve 17 nci maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Kadastro sonucu; ... ada 3 parsel sayılı 105,27 m2 yüzölçümlü ev ve arsa vasıflı taşınmazın 13.09.2006 tarihinde ... adına tespit edildiği, söz konusu tespitin 25.01.2007 tarihinde kesinleştiği, daha sonra 04.09.2009 tarihinde bu taşınmazın satış yolu ile davacı ...'a temlik edildiği, davacının bu taşınmazının bitişiğinde bulunan fen bilirkişi raporunda (A) ve (B) harfleri ile gösterilip tespit dışı bırakılan yerlerin de ...'dan satın aldığı taşınmaz kapsamında bulunduğunu ileri sürerek eldeki temyize konu davayı açtığı anlaşılmaktadır.
2.Temyiz olunan nihai kararların bozulması, 6100 sayılı HMK'nın geçici 3/2 nci maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un uygulanacağı davalar yönünden HUMK'un 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
3. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 346,90 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
1086 sayılı HUMK'un 440/III-1 inci maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
08.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
...