Logo

1. Hukuk Dairesi2022/8148 E. 2023/2233 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı, davalı şirkete devrettiği taşınmazın inançlı işlem olduğunu iddia ederek tapu iptali ve tescil talep etmiştir.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının inançlı işlem iddiasını ispatlayacak yazılı delil veya delil başlangıcı niteliğinde belge sunamaması ve davacının kolluktaki beyanlarında taşınmazı sattığını beyan etmesi gözetilerek yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, maliki olduğu 331 ada 6 parsel sayılı taşınmazının ½ payını aynı sektörde faaliyet gösteren davalı ... A.Ş.’ye kredi temini için geri verilmek şartıyla değerinin çok altında bir bedel gösterilerek 27.08.2010 tarihinde devrettiğini,taşınmaz teminat gösterilerek bankadan kredi kullanıldığını, taraflar arasında akdedilecek protokol için boş kağıda “Ecz. ...” yazarak imzaladığını ve davalı şirket yetkilisi ...’a tanıklar huzurunda verdiğini, ancak ...’in aralarındaki anlaşmaya aykırı hüküm içeren sözleşme hazırlayarak kendisine verdiğini, 02.08.2010 tarihli protokolü düzeltip göndermeleri için bir suretini davalı tarafa gönderdiğini, ancak olumlu cevap alamadığını, davalı şirket yetkilisinin sözleşme için uhdesinde bulundurduğu açığa imzalı kağıdı kullanarak kendisini 1.700.000,00 TL borçlu gösterdiğini ve hakkında icra takibi başlattığını, bunun üzerine suç duyurusunda bulunduğunu ve şirket yetkilisi hakkında ... 17. Ağır Ceza Mahkemesi’ne dava açıldığını, davalının taşınmazı iade etmediğini ileri sürürek tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiş, yargılama sırasında ölümü ile mirasçıları davaya devam etmişlerdir.

II. CEVAP

Davalı, dava konusu taşınmazın şirket tarafından kredi kullanılmak suretiyle satın alındığını,çekilen kredinin de davacıya ödendiğini, kredi geri ödemelerinin de şirket tarafından yapıldığını, şirket ortağı ... hakkında yargılamaların devam ettiğini, iddiaların haksız ve yersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

... 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.11.2021 tarihli, 2020/11 Esas, 2021/462 Karar sayılı kararı ile taraflar arasında inançlı işlem yapıldığına dair yazılı belge veya yazılı delil başlangıcı niteliğinde belge bulunmadığı, inançlı işlem iddiasının ispat edilemediği, davacının kendi muvazaasına dayanamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, yazılı delil başlangıcı bulunmasına rağmen tanık dinletme talebinin reddedilmesinin doğru olmadığını, davacının taşınmazın ½ payını, kredi temini için inançlı işlem çerçevesinde devrettiğini, taşınmazın ½ payı davalıya devredildikten sonra davacının payı ile birlikte teminat gösterilerek kredi kullanıldığını, davacının davalı şirket ile arasındaki ilişki nedeniyle, şirketin ortağı...’un davacıya ait eczanede çalıştığını ve davacının rahatsızlığı nedeni ile eczaneye gelmemesi üzerine eczanenin sevk ve idaresini yaptığını, davalı şirketin kredi geri ödemelerinin ... tarafından davacının eczanesinin kasasından ödendiğini, ... hakkında hizmet nedeni ile görevi kötüye kullanma suçundan dava açıldığını, davalı ile yapılacak protokol için davacının boş kağıda "Ecz. ..." yazarak imzaladığını ve davalı şirket yetkilisi ...’e verdiğini, ancak şirket yetkilisinin önceden anlaştıkları gibi bir protokol hazırlamadığını, değişik şekilde tanzim ettiği protokolü davacıya gönderdiğini, davacının da bu protokolü kabul etmediğini, aralarındaki anlaşmaya göre düzeltilmesi için davalıya iade ettiğini, şirket yetkilisi ...’in davacının boş kağıda imzaladığı belgeyi iade etmediği gibi, bu belgeyi kullanarak sahte senet düzenleyerek davacı hakkında icra takibi başlattığını, davacının 17.12.2013 tarihli kolluk ifadesinin sadece Savcılık dosyasına yönelik olduğunu, temlik tarihinde taşınmazın gerçek değeri ile resmi senette gösterilen bedel arasında fahiş fark bulunduğunu, taşınmazın ½ payının davalıya devredilmesinin ardından, taşınmazın halen davacı tarafından kullanılması nedeniyle davacının davalı ile zorunlu olarak kira sözleşmesi akdettiğini, kredi ödemelerinin kim tarafından yapıldığının bankadan sorulmadığını, davalı şirket tarafından cevap dilekçesinin süresinde verilmediğini, ancak mahkemece davalının savunmasına itibar edilerek hüküm kurulduğunu, dava değeri olarak resmi senette gösterilen satış bedelinin esas alınmasını, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 07.10.2022 tarihli, 2022/907 Esas, 2022/1444 Karar sayılı kararıyla; dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı kararın yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle dosya kapsamında yazılı delil veya delil başlangıcı niteliğinde bir belge bulunmadığı gibi, davacının 17.12.2013 tarihli kolluk ifadesinde "taşınmazın 1/2 payını 1.650.000 TL bedelle davalı şirkete sattığı, 1.050.000 TL'sini peşin, kalan 1.500.000 TL lik bedeli ise hisse devri tapuda gerçekleştikten sonra 3-5 ay içerisinde parça parça aldığı, bu satıştan dolaya şirketen bir alacağının kalmadığı" şeklindeki ikrar niteliğindeki beyanları gözetilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, istinaf dilekçesindeki taleplerinin tekrarı ile kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.

Bu sözleşme, tarafların hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.

Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü bir hak tanır.

Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.

İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de 6098 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TBK) 26. ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.

Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli, 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan belgenin sözleşmeye taraf olanların veya inanılanın imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hem de taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.

Anılan 05.02.1947 tarihli, 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.

2. HMK’nın 190. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir."

3. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." hükümlerine yer verilmiştir.

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacılar vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 99,20 TL bakiye onama harcının temyiz edenlerden alınmasına, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

12.04.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.