Logo

1. Hukuk Dairesi2022/8307 E. 2023/1324 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Çaplı taşınmaza el atmanın önlenmesi, ecrimisil ve vekalet görevinin kötüye kullanılması sebebiyle tapu iptali ve tescil istemleri.

Gerekçe ve Sonuç: Vekilin vekalet görevini kötüye kullanarak taşınmazları devrettiği iddiasının ispatlanamaması ve davalının taşınmaza haklı bir sebep olmaksızın el attığının tespit edilmesi gözetilerek, yerel mahkemenin davalının el atmasının önlenmesi ve ecrimisil talebinin kısmen kabulü yönündeki, tapu iptali ve tescil talebinin ise reddine ilişkin kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

KARAR : Kısmen Kabul - Kısmen Ret

Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi-ecrimisil/tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece kararın bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece, bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl davada müdahalenin men'i talebinin kabulüne, ecrimisil talebinin kısmen kabul kısmen reddine, birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı, asıl davada davalı-birleştirilen davada davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, duruşma günü olarak saptanan 07/03/2023 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı-birleştirilen davada davacı ... vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı-birleştirilen davada davalı ... vekili ... geldiler, duruşmaya başlandı, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Asıl davada davacı ..., maliki olduğu 340 ada 35, 39 ve 55 parsel sayılı taşınmazlarına davalılar tarafından pancar ekilmek suretiyle haksız şekilde el atıldığını, davalı ...’in diğer davalı ...’den kira aldığını, davalı ...’nin çekişmeli taşınmazların ...’e ait olmadığını bilmesine ve uyarılara rağmen kullanımına devam ettiğini ileri sürerek, davalıların el atmalarının önlenmesini, fazlaya dair istekleri saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100,00 TL ecrimisilin yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsilini istemiş, 15.03.2012 tarihli celsede davalı ... hakkındaki davasından feragat etmiş, yargılama sırasında ecrimisil isteğini 7.789,77 TL’ye artırmıştır.

2. Birleştirilen davada davacı ..., maliki olduğu 340 ada 35, 39 ve 55 sayılı parsellerini satıp kredi borçlarını kapatması için baldızı olan dava dışı ...’i vekil tayin ettiğini, vekil ...’in ise vekalet görevini kötüye kullanarak anılan taşınmazları boşandığı eşi dava dışı ...’ye devrettiğini, ...’nin muvazaalı olarak davalı ...’a temlik ettiğini ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

1. Asıl davada davalı ..., dava konusu taşınmazları satıp kredi borcunu ödemesi için dava dışı ...’i vekil tayin ettiğini, ancak vekilin kötüniyetli olarak boşandığı eşine taşınmazları devrettiğini, taşınmazların aslında kendisine ait olduğunu belirterek, asıl davanın reddini savunmuştur.

2. Birleştirilen davada davalı ..., iddiaların haksız ve yersiz olduğunu, vekil ...’in vekil edenin iradesine uygun olarak taşınmazları devrettiğini belirterek, birleştirilen davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 07.04.2016 tarihli ve 2011/396 E., 2016/203 K. sayılı kararıyla, dava dışı vekil ...’in vekalet görevini kötüye kullanarak ...’in dava konusu taşınmazlarını boşandığı eşi ...’ye devrettiği, ...’nin de muvazaalı olarak ...’in oğlu olan davalı ...’a temlik ettiği gerekçesiyle birleştirilen davanın kabulü ile çekişmeli taşınmazların davalı ... adına olan tapu kayıtlarının iptaline ve davacı ... adına tesciline, birleştirilen dava kabul edildiğinden asıl davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davacı-birleştirilen davada davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairenin 09.06.2021 tarihli ve 2016/15653 E., 2021/3191 K. sayılı kararıyla; ''...Hemen belirtilmelidir ki, dava konusu taşınmazların aynını ilgilendiren birleştirilen davanın çözümlenmesi ve birleştirilen davada da öncelikle ilk temlik yönünden vekalet görevinin kötüye kullanılıp kullanılmadığının saptanması gerektiği, neticesine göre de asıl dava yönünden değerlendirme yapılması gerektiği muhakkaktır.

Birleştirilen dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması nedenine dayalı olup, böylesine bir davanın ispat edilebilmesi için, vekil ile taşınmazları devralan kişinin el ve iş birliği içerisinde vekil edeni zararlandırma kastı ile hareket ettiğinin kanıtlanmış olması gerekmektedir.

...

Bu olguların, eldeki davada değerlendirilmesi neticesinde; birleştirilen davanın davacısı ... ile eşi ...’nin devirden çok önce ayrı yaşamaya başladıkları ve aralarında mal paylaşımına ilişkin uyuşmazlıkların devam ettiği, bu sırada ...’ın ayrı yaşadığı eşi ...’nin kardeşi olan ...’i, taşınmazlarını satarak bankaya olan borcunu kapatması için vekil tayin etmesinin hayatın olağan akışı ile uyumlu olmadığı, birleştirilen davanın temelini bu iddianın oluşturduğu, Ziraat Bankasından gelen kayıtlar ile de ilk temlikten sonra borcun ödendiğinden bahisle 07.03.2005 tarihinde çekişmeli taşınmazlar üzerindeki ipoteğin terkin edildiği, ...’ın iddiasının aksine, taşınmazlar devredildikten sonra borç ile muhatap olmadığı tespit edilmiştir.

O halde, birleştirilen davanın 4721 sayılı TMK’nın 6. ve 6100 sayılı HMK’nın 190. maddeleri uyarınca ispatlandığından bahsedilemeyeceği, ...’ın ayrılık sürecince olduğu eşi ...’ye mal kazandırma amacı ile hareket ettiği, yapılan temliklerin ...’in iradesine uygun olduğu, ...’in zararlandırılmasından söz edilemeyeceği anlaşılmıştır.

Hal böyle olunca, birleştirilen davanın reddine karar verilmesi, haklı ve geçerli bir nedene dayanmaksızın dava konusu taşınmazlara el attığı dosya kapsamı ile sabit olan ... yönünden asıl davanın kabul edilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir." gerekçesiyle mahkeme kararı bozulmuştur.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 09.09.2022 tarihli ve 2021/272 E., 2022/320 K. sayılı kararıyla; bozma kararında belirtilen gerekçe benimsenmek suretiyle asıl davada müdahalenin men'i talebinin kabulüne, ecrimisil talebinin kısmen kabul kısmen reddine, birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davalı-birleştirilen davada davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı-birleştirilen davada davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın yasa ve usule aykırı olduğunu, iddiaların ispatlandığını, tanıklarının Mahkemece dinlenilmediğini, delil bildirme isteğinin reddedildiğini, bozmadan sonra ve bozmada belirtilen hususların aydınlatılması bakımından delil ikame edebilmeleri gerektiğini, ipotek bedelinin, talep etmiş olmalarına rağmen, kimin tarafından yatırıldığı konusunun araştırılmadığını, ipotek borcunun davalı-birleştirilen davada davacı tarafından ödendiğini, taşınmazlarının satışı neticesi elde edilen gelirden faydalanmadığını ve zarara uğradığını, boşanma davası yok iken mal paylaşımından bahsetmenin, eşe mal kazandırmaktan bahsetmenin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, zaten eşe mal kazandırmak gibi bir durumun da söz konusu olmadığını, taraflar her ne kadar ayrı yaşıyor olsalar da boşanma davasının 2009 yılında açıldığını ve tarafların 2010 yılında boşandıklarını, mahkemenin bozmada belirtilen konular ile ilgili araştırma yapmadığını, delil ve tanık bildirme isteklerinin yasaya aykırı olarak reddedildiğini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık; asıl davada çaplı taşınmaza el atmanın önlenmesi ve ecrimisil, birleştirilen davada ise vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.Türk Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu ... unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun (BK) 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.

Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan ... sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'da daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'da benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK)190/1. maddesi şöyledir:

"İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir",

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 6. maddesi şöyledir:

"Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. "

3. Değerlendirme

1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3/2. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un uygulanacağı davalar yönünden HUMK'un 428. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Asıl davada davalı-birleştirilen davada davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

03/09/2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davacı-birleştirilen davada davalı vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davalı-birleştirilen davada davacıdan alınmasına,

Aşağıda yazılı 1.985,78 TL bakiye onama harcının temyiz edenden alınmasına,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

07.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.