"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TESCİL
Taraflar arasındaki tespit harici bırakılan taşınmazın tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece verilen davanın kabulüne ilişkin karar süresi içinde davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.
I. DAVA
Davacı Ereğli ... Fabrikaları T.A.Ş. vekili, Ereğli ilçesi ... köyü çalışma alanında bulunan ve 1991 yılında kamulaştırma sonucu hükmen vekil edeni adına tescil edilip tapuya kaydedilen taşınmaz bölümlerinin 2007 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında dere yatağı olarak tespit harici bırakıldığı iddiasıyla, yüz ölçümleri dayanak tapu kayıtlarında belirtilen taşınmazların şirket adına tescili istemiyle, 30.01.2008 tarihinde Kadastro Mahkemesine dava açmıştır.
II. CEVAP
Davalı Hazine, dere yataklarının Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu, özel mülkiyete konu olamayacağını, kıyıların herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açık olduğunu, Kadastro Kanunu gereği deniz, göl, nehir gibi genel suların tescil ve sınırlandırmaya tabi olmadığını, ayrıca dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgenin bol yağışlı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... tüzel kişiliği, köy halkının davacı şirketten kamulaştırmaya ilişkin paralarını aldıklarını, bu sebeple davaya itirazları olmadığını bildirmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Kdz. Ereğli Kadastro Mahkemesinin 07/05/2008 tarih 2008/40-179 E-K. sayılı kararı ile davanın husumetten reddine karar verilmiş, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 09/10/2008 tarihli 2008/4600-3829 E-K. sayılı bozma kararı ile "Kadastro Müdürlüğüne yöneltilen davanın husumetten reddine karar veriilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, diğer davalılar yönünden ise taşınmazlar başında keşif yapılarak davacının talep ettiği kısımlar hakkında kadastro tutanağı düzenlenip düzenlenmediğinin tespit edilerek duruma göre karar verilmesi gerektiği" gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozma kararı sonrası Kdz. Ereğli Kadastro Mahkemesinin 26/11/2013 tarihli 2013/176-147 E-K. sayılı kararı ile davacı tarafın talebinin paftasında dere yatağı olarak gösterilen bölümlere yönelik olduğu ve bu taşınmazlara yönelik kadastro tutanağı düzenlenmediği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilerek dosya Kdz. Ereğli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiştir.
Kdz. Ereğli 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin11/05/2016 tarihli 2014/29 Esas 2016/173 Karar sayılı kararı ile; davanın kabulüne, dere yatağı olarak tespit dışı bırakılan11/04/2016 havale tarihli fen bilirkişi raporu ve eki krokide belirtilen ve tümü kamulaştırma zilyetlik parselleri olan 281 parsel sayılı taşınmaz için hesaplanan 483,75 m2 alanın, 282 parsel sayılı taşınmaz için hesaplanan 30,78 m2 alanın, 283 parsel sayılı taşınmaz için hesaplanan 37,83 m2 alanın, 284 parsel sayılı taşınmaz için hesaplanan 85,13 m2 alanın, 285 parsel sayılı taşınmaz için hesaplanan 62,95 m2 alanın, 286 parsel sayılı taşınmaz için hesaplanan 134,02 m2 alanın, 287 parsel sayılı taşınmaz için hesaplanan 24,71 m2 alanın, 288 parsel sayılı taşınmaz için hesaplanan 11,21 m2 alanın, 289 parsel sayılı taşınmaz için hesaplanan 36,70 m2 alanın, 290 parsel sayılı taşınmaz için hesaplanan 70,67 m2 alanın, 291 parsel sayılı taşınmaz için hesaplanan 393,39 m2 alanın, 292 parsel sayılı taşınmaz için hesaplanan 215,74 m2 alanın, 293 parsel sayılı taşınmaz için hesaplanan 111,83 m2 alanın, 294 parsel sayılı taşınmaz için hesaplanan 43,85 m2 alanın, 295 parsel sayılı taşınmaz için hesaplanan 141,07 m2 alanın, 296 parsel sayılı taşınmaz için hesaplanan 145,95 m2 alanın, 297 parsel sayılı taşınmaz için hesaplanan 137,12 m2 alanın, 298 parsel sayılı taşınmaz için hesaplanan 306,70 m2 alanın, 299 parsel sayılı taşınmaz için hesaplanan 994,42 m2 alanın, 300 parsel sayılı taşınmaz için hesaplanan 266,13 m2 alanın, 301 parsel sayılı taşınmaz için hesaplanan 173,55 m2 alanın, 302 parsel sayılı taşınmaz için hesaplanan 676,13 m2 alanın, 303 parsel sayılı taşınmaz için hesaplanan 636,84 m2 alanın krokilerde belirtilen koordinatlarına göre bulundukları adanın son parsel numarası verilerek davacı şirket adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz talebinde bulunmuştur.
2.Temyiz Nedenleri
Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde; Mahkemece yeterli araştırma ve inceleme yapılmadan kabul kararı verildiğini, çekişmeli bölümlerin aktif dere yatağı içerinde kalması nedeniyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 16/C maddesi ile TMK'nın 715. maddesi gereğince özel mülkiyete konu olamayacağını, ayrıca davalı Hazinenin yasal hasım olması nedeniyle Hazine aleyhine yargılama giderleri ile vekalet ücreti hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ve resen dikkate alınacak sair hususlar ile Mahkemenin kabul kararının bozulmasını talep etmiştir.
3.Gerekçe
3.1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, istimlak nedeniyle hükmen oluşan tapu kayıtlarına dayalı olarak açılan tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi, "Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir. " 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesi, “Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edilir.” hükümlerini içermektedir.
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 16. maddesi, “Kamunun ortak kullanılmasına veya bir kamu hizmetinin görülmesine ayrılan yerlerle Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan sahipsiz yerlerden:
C) Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan kayalar, tepeler, dağlar (bunlardan çıkan kaynaklar) gibi, tarıma elverişli olmayan sahipsiz yerler ile deniz, göl, nehir gibi genel sular tescil ve sınırlandırmaya tabi değildir, istisnalar saklıdır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 715. maddesi “Sahipsiz yerler ile yararı kamuya ait mallar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Aksi ispatlanmadıkça, yararı kamuya ait sular ile kayalar, tepeler, dağlar, buzullar gibi tarıma elverişli olmayan yerler ve bunlardan çıkan kaynaklar, kimsenin mülkiyetinde değildir ve hiçbir şekilde özel mülkiyete konu olamaz. Sahipsiz yerler ile yararı kamuya ait malların kazanılması, bakımı, korunması, işletilmesi ve kullanılması özel kanun hükümlerine tâbidir”
3.3. Değerlendirme
Mahkemece, davacı tarafın dayandığı tapu kayıtlarının dava konusu taşınmaz bölümünü kapsadığı gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de; yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Her ne kadar Mahkemece davacı tarafın dayanağını oluşturan Ereğli Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.11.1991 tarih, 1991/1526, 1527, 1528, 1529, 1530, 1531, 1532, 1533, 1534, 1535, 1536, 1537, 1538..... Esas sayılı istimlak kararları ile hükmen oluşan 28.06.1993 tarih ve 171, 172, 173....193 sıra numaralı tapu kayıtlarının dayanağı kamulaştırma kararlarının haritası ile kadastro haritası çakıştırılması sonucu, dava konusu edilen çekişmeli bölümün tespit harici bırakılan kısımları da kapsadığı kabul edilmiş ise de, tüm tapu kayıtlarının ilk tesislerinden itibaren bütün tedavülleri ve varsa haritaları Tapu Müdürlüğünden eksiksiz şekilde getirtilerek zeminde ayrı ayrı yöntemince mahalline uygulanmamış, dava konusu taşınmaz bölümlerinin ... köyünde yer aldığı ancak davacı tarafın dayanak tapu kayıtlarında taşınmazlar ... köyü diye belirtilmiş olmasına rağmen bu husus açıklanmamış, ayrıca davacı tarafın dayandığı tapu kayıtlarının oluşumuna esas Mahkeme kararlarında, Hazine ile ... köyü Tüzel kişiliği taraf olmadığından sözü edilen kararların Hazineyi ve ilgili köy tüzel kişiliğini bağlamayacağı, bu kararların yalnızca dosyanın tarafı olan davacı şirket ile dava dışı fiilen işgalci diye gösterilen şahısları bağlayacağı kuşkusuzdur.
Dava konusu taşınmaz bölümü, 2007 yılında yörede yapılan kadastro çalışmaları sırasında dere yatağı vasfı ile tespit harici bırakıldığından bu bölümün, kamulaştırma sonucu oluşan tapu kayıt tarihi olan 1993 yılına kadar kamulaştırma davasında işgalci olarak gösterilen dava dışı şahıslar tarafından emek ve masraf sarfı suretiyle imar ihya ile tarıma elverişli hale getirilip getirilmediği, imar ihya edilmiş ise kamulaştırma tarihine kadar yasada aranan 20 yıllık zilyetlik süresinin dolup dolmadığının araştırılıp belirlenmesi gerekmektedir. Zira bu bölümlerin, öncesinde Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup olmadığı yahut imar ihyaya muhtaç yerlerden olup olmadığı, dereden kazanılıp kazanılmadığı, dere ya da dere yatağı vasfında olup olmadığı, derenin yatak değiştirip değiştirmediği hususları yöntemine uygun biçimde araştırılıp belirlenmemiştir. Bu şekilde eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak hüküm kurulamaz.
Diğer taraftan kamulaştırma davasında işgalci olarak belirlenip istimlak parası ödenen dava dışı şahıslar adına usulüne uygun belgesiz araştırması yapılmamıştır. Ayrıca bir arazinin kullanım süresi ile niteliğini ve üzerindeki imar-ihya işlemlerinin tamamlandığı tarihi en iyi belirleme yöntemi hava fotoğrafları olduğu halde Mahkemece uzman bilirkişilere hava fotoğrafı incelemesi yaptırılmamış, çekişmeli taşınmaz bölümünün kadastro sırasındaki vasfının dere yatağı olarak gösterilmesi ve davalı Hazine vekilince çekişmeli bölümün öncesinde de dere yatağı olduğu savunulmuş olmasına rağmen keşfe ziraat ve jeolog bilirkişisi alınmadığı gibi keşfe tanık ve mahalli bilirkişi götürülmediğinden, bu husus araştırılmamıştır.
Hal böyle olunca; doğru sonuca varılabilmesi için Mahkemece öncelikle, çekişmeli taşınmaz bölümüne ait temin edilebilen en eski ve yeni tarihli orto foto ve uydu fotoğrafları ile memleket haritaları ilgili yerlerden getirtilmeli, Harita Genel Müdürlüğü web sitesinin hava fotoğrafı sorgulama sayfasına girilerek, taşınmazın bulunduğu köyü/ mahalleyi kapsayacak şekilde hangi yıllara ait hava fotoğrafı bulunduğu araştırılıp belirlenmek ve (denetimin sağlanması bakımından) ilgili sayfanın çıktısı dosya içerisine konulmak suretiyle buradan elde edilen verilere göre istimlak tarihinden 15-20-25 yıl öncesine (bulunmadığı takdirde bu tarihlere en yakın tarihlere) ait farklı dönemlerde çekilmiş en az üç adet stereoskopik hava fotoğrafı tarihleri açıkça yazılmak suretiyle Harita Genel Müdürlüğünden getirtilerek dosya arasına konulmalı, çekişmeli taşınmaza komşu parsellerin tamamının kadastro tutanakları ve varsa dayanakları ile davalı iseler dava dosyaları temin edilmeli, dosya bu şekilde keşfe hazır hale getirildikten sonra mahallinde, yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler ve taraf tanıkları ile jeodezi ve fotogrametri mühendisi, jeolog bilirkişi, teknik bilirkişi ve 3 kişilik ziraat mühendisi bilirkişi kurulunun katılımıyla keşif yapılmalı;
Yapılacak bu keşif sırasında dinlenilecek yerel bilirkişilerden, tapu kayıtları ayrı ayrı okunup kayıtlarda yazılı hudutlar yerel bilirkişilerce zeminde tek tek gösterilmeli, bilirkişilerin gösteremediği hudutların tespiti için taraflara tanık dinletme imkanı sağlanmalı, bilirkişi ve tanıkların zeminde gösterdiği hudutlar teknik bilirkişiye haritasında işaret ettirilmeli, tapu kaydında okunan ... köyü ile dava konusu edilen bölümlerin bulunduğu ... köyünün aynı yer olup olmadığı hususu sorulup saptanmalı, dava edilen taşınmaz bölümlerine tapu kaydının uyup uymadığı kesin olarak belirlenmeli, tapu kayıtlarının dava edilen bölüme uyması halinde yerel bilirkişiler ve tanıklardan çekişmeli taşınmaz bölümünün önceki ve şimdiki niteliği, öncesinin dere yatağı olup olmadığı, toprak ile doldurulup doldurulmadığı, ilk olarak ne zaman ve nasıl kullanılmaya başlandığı, kime ait olduğu, kimden nasıl intikal ettiği, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olması halinde imar-ihyaya konu edilip edilmediği, edilmiş ise imar-ihyasının hangi tarihte tamamlandığı, üzerinde sürdürülen zilyetliğin bulunup bulunmadığı ve mevcut ise zilyetliğin hangi tasarruflarla sürdürüldüğü etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı; yerel bilirkişi ve tanıkların sözleri arasında doğabilecek çelişkiler, gerektiğinde yüzleştirme yapılarak yöntemince giderilmeli ve yerel bilirkişi ve tanık sözleri komşu taşınmazların tutanak ve dayanaklarıyla denetlenmeli;
Jeoloji bilirkişiden, gerektiğinde araştırma çukurları da açılmak suretiyle, taşınmazın aktif dere ya da dere yatağı içerisinde kalıp kalmadığı, dere yatağının yer değiştirip değiştirmediği, çekişmeli bölüme dolgu yapılıp yapılmadığı hususlarında rapor düzenlemeleri istenilmeli;
Ziraat mühendisi bilirkişi kurulundan, çekişmeli taşınmaz bölümünün önceki ve mevcut niteliğinin ne olduğu, imar ihyaya muhtaç yerlerden olup olmadığı, imar ihyaya muhtaç ise imar-ihyasının hangi tarihte başlayıp hangi tarihte tamamlandığını, zilyetliğin başlangıcını, sürdürülüş biçimini ve kullanım durumunu kuşkuya yer bırakmayacak biçimde belirleyen ve taşınmaz bölümünü her yönünden çekilmiş ve sınırları kabaca işaretlenmiş renkli fotoğraflarını içerir, somut verilere ve bilimsel esaslara dayanan, ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı;
Jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişisine, hava fotoğrafları üzerinde inceleme yaptırılmak suretiyle, hava fotoğraflarının çekildiği tarihlerde çekişmeli taşınmaz bölümünün sınırları ve niteliği ile imar-ihyaya muhtaç yerlerden ise, imar-ihyasına hangi tarihte başlanıldığının ve hangi tarihte tamamlandığının belirlenmesine çalışılmalı, taşınmaz bölümü üzerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıcını, şeklini ve süresini belirtir şekilde rapor alınmalı;
Fen bilirkişisine, keşfi takibe ve denetlemeye imkan veren rapor ve kroki düzenlettirilmeli; mahkeme hakiminin, taşınmazın niteliğine ve çevre parsellerle karşılaştırılmalı olarak fiziksel özelliklerine ilişkin gözlemi keşif tutanağına aynen yansıtılmalı;
Çekişmeli bölümleri, istimlak tarihine kadar fiilen kullanan şahıslar adına aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden başkaca taşınmaz mal tespit ya da tescil edilip edilmediği tapu müdürlüğü ve ilgili kadastro müdürlüğü ile hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulup saptanmalı, TMK'nın 713/4 ve 5. fıkraları gereğince keşif sonucu elde edilen bilirkişi rapor ve krokisine göre gerekli yerel ve gazete ilanları yöntemine uygun bir biçimde yaptırılmalı, ilanların yapıldığı gazete ilan tutanakları dosya arasına konulmalı, yasal 3 aylık sürenin dolması beklenmeli, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle nizalı bölümün zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olup olmadığı ve dava dışı şahıslar yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile iktisap koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği tereddütsüz belirlenerek sonucuna göre karar verilmelidir.
Mahkemece bu yönler göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi, kabule göre de, davanın belirlenen niteliği itibariyle yasal hasım durumundaki davalı Hazine aleyhine vekalet ücreti dahil hiçbir yargılama gideri yükletilemeyeceği gözetilmeden, anılan davalı aleyhine yargılama giderlerine hükmedilmesi de isabetsiz olmuştur.
V.SONUÇ
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.03.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.