Logo

1. Hukuk Dairesi2023/1481 E. 2024/3057 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Taraflar arasında akdedilen bir sözleşme gereği, taşınmaz devri karşılığı ödenmesi gereken bedelin ödenip ödenmediği ve tapu iptali ve tescil talebinin hukuka uygun olup olmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin, Yargıtay’ın daha önceki bozma kararlarında belirtilen hususlara aykırı olarak ve ödenmeyen bedel yönünden hüküm kurması gerekirken, tapu iptali ve tesciline karar vermesi, usul ve yasaya aykırı görülerek bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/280 E., 2022/341 K.

HÜKÜM : Kabul

Taraflar arasında Mahkemesinde görülen tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkemece verilen üç kararın bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemesince, son bozma sonrası yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davalılar vekili tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 30.04.2024 Salı günü duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde, temyiz eden davalılar vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı ... ve davacı ... geldi. Gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. Temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar, çekişme konusu 7918 parsel sayılı taşınmazın davalılardan ...'e satış suretiyle temlik edildiğini, ondan da diğer davalıya devredildiğini ancak satış bedelinin kendilerine ödenmediğini ileri sürerek tapu iptali ve tesciline, olmazsa tazminata karar verilmesini istemişlerdir.

II. CEVAP

Davalı, bedelin ödendiğini, buna ilişkin ibranamenin bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 24.12.2010 tarihli ve 2002/268 Esas, 2010/844 Karar sayılı kararı ile; ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairenin 12.03.2012 tarihli ve 2012/85 Esas, 2012/2746 Karar sayılı kararı ile; davacı tarafa taşınmaz devrini öngören harici sözleşmeye mülkiyetin nakli anlamında hukuksal değer yüklenemeyeceği ancak sözleşme uyarınca kararlaştırılan gerçek satış bedeline karşılık olmak üzere yapıldığı kabul edilen miktar da gözetilmek suretiyle, davacı tarafa, gerek doğrudan ve gerekse üçüncü kişilerden satın alınarak taşınmaz devrinin sağlanıp sağlanmadığının tespiti, iki taşınmaz yönünden davalının devre hazır olduğu yönündeki beyanının değerlendirilmesi; ondan sonra Borçlar Kanununun 83 üncü maddesi hükmü gereğince davacı tarafa ödenmesi gereken Türk parası karşılığı bir alacağın mevcut olup olmadığının saptanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemesince Bozma Kararı Sonrası Verilen Karar

Mahkemenin 04.05.2016 tarihli ve 2012/495 Esas, 2016/355 Karar sayılı kararı ile; davalı tarafın sözleşmede kararlaştırılan edimini yerine getirmediği gerekçesiyle 100.000 Alman Markının dava tarihindeki değeri olan 59.927,71 TL yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı

Dairenin 14.06.2017 tarihli ve 2016/14779 Esas, 2017/3491 Karar sayılı kararı ile; taraflar arasında akdedilen sözleşmedeki edimlerin yerine getirip getirilmediği hususunda eksik araştırma yapıldığı gerekçesiyle Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

D. Mahkemesince İkinci Bozma Kararı Sonrası Verilen Karar

Mahkemenin 25.10.2018 tarihli ve 2017/618 Esas, 2018/501 Karar sayılı kararı ile; davalı tarafın sözleşmede kararlaştırılan edimini yerine getirmediği gerekçesiyle 100.000 Alman Markının dava tarihindeki değeri olan 59.927,71 TL yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

E. Üçüncü Bozma Kararı

Dairenin 14.11.2019 tarihli ve 2019/781 Esas, 2019/5836 Karar sayılı kararı ile; taraflar arasında akdedilen sözleşmedeki edimin yerine getirilip getirilmediğinin tarafları isticvap etmek ve davacı tanığı ...’ü de yeniden dinlemek suretiyle sözleşmede geçen ve miktarı ile yeri belirtilen taşınmazların hangi parseller olduğu açıkça belirlendikten sonra, bu parsellerden davacıya temlik edilen bir taşınmaz varsa hangi sebeple devredildiği, sözleşmedeki edimleri yerine getirme amacıyla devredilip devredilmediklerinin belirlenmesi, devredilen taşınmazların sözleşme tarihi itibariyle Alman Markı karşılığı değerinin tespit edilmesi, devredilmeyen taşınmaz varsa bu taşınmazların da sözleşme tarihi itibariyle Alman Markı karşılığı bulunduktan sonra, bu karşılığın Türk Lirasına çevrilmek suretiyle bulunan miktar yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

F. Mahkemesince Üçüncü Bozma Kararı Sonrası Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarihi ve sayısı belirtilen kararı ile; davacıların davasının sübut bulduğu gerekçesiyle davanın tapu iptali ve tescili talebi yönünden kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalılar temyiz dilekçelerinde özetle; kararın gerekçesiz olduğunu, tapu iptali ve tescile karar verilerek hükmüne uyulan bozma ilamlarına aykırı davranıldığını, kazanılmış hakkın ihlal edildiğini, taraflar arasındaki uyuşmazlığın sözleşmede belirlenen taşınmazların davacıya intikal edip etmediği noktasında toplandığını, bozma kararında belirtildiği üzere devredilen taşınmazlara ilişkin araştırma yapılmadığını, taşınmazların değerlerinin belirlenmediğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemişlerdir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, sözleşme gereği intikali yapılmayan taşınmazın tapusunun iptali ve tescil olmadığı takdirde bedel isteğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 141 inci maddesinin üçüncü fıkrası; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 297 nci maddesi; 07.06.1976 tarihli ve 1976/3-4 Esas, 1976/3 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı.

3. Değerlendirme

1. Dosya içeriğinden; taraflarca düzenlenen tarihsiz “mukavele” başlıklı sözleşmede 7918 parsel sayılı taşınmazdaki 13 numaralı dubleks dairenin 140.000 DM karşılığında ...'e satıldığı, 100.00 DM karşılığı olmak üzere Edirne’de bulunan 9.600 m² ve 4.300 m² yüzölçümlü, ...’de bulunan 2.200 m², 800 m² ve 5.600 m² yüzölçümlü, ...’de bulunan 800 m² ve 700 m² yüzölçümlü taşınmazların tapu kayıtlarının davacıya verileceği, kalan 40.000 DM'nin de iki eşit taksitle ödeneceğinin kararlaştırıldığı, ... 371 ve 373 parsel sayılı taşınmazların ... tarafından 19.07.2001 tarihinde, ... 2006 parsel sayılı taşınmazın ... tarafından 19.07.2001 tarihinde, aynı yer 1922 parsel sayılı taşınmazın ... tarafından 19.07.2001 tarihinde, Arnavutköy 457 ve 460 parsel sayılı taşınmazların ... tarafından 29.06.2001 tarihinde ...'a satış suretiyle temlik edildikleri, Bağcılar 244 ada 1 parsel sayılı taşınmazın ... tarafından 02.07.2001 tarihinde Dursun Hanım isimli kişiye devredildiği, Fevzi'nin 7918 parsel sayılı taşınmazdaki 10/200 payını 11.09.2001 tarihinde ...'e temlik ettiği, ...'in de 21.12.2001 tarihinde Dursun Hanım'a devrettiği görülmüştür.

Yukarıda belirtilen ilgili hukuk uyarınca bir mahkeme kararında; tarafların iddia ve savunmalarının özetlerinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür.

“ Gerekçe, hâkimin tespit etmiş olduğu (sabit gördüğü) maddî vakıalar ile hüküm fıkrası (sonucu) arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde, sabit görülen vakıalardan çıkarılan sonuç ve hukukî sebep (veya sebepler), başka bir deyimle, hükmün dayandığı hukukî esaslar açıklanır. ... Hâkim, tarafların kendisine sundukları ve (tahkikat sonucunda) sabit gördüğü maddî vakıaların hukukî niteliğini (hukukî sebepleri) kendiliğinden (resen) araştırıp (m.33) bularak, hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar. Hâkim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendi kendini denetler. İstinaf mahkemesi ve Yargıtay da, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. ...Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz. ... Hukukî dinlenilme hakkı, mahkemenin, tarafların açıklamalarını dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini de içerir.” (Baki Kuru, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, C.I, Ankara, İkinci Baskı, 2021, s.890-892)

Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.

Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.

Mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.

Gerekçeye ilişkin hükümler, kamu düzeni ile ilgili olup gözetilmesi kanun ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama, gerek yargı erki ile hâkimin, gerek mahkeme kararlarının her türlü kuşkudan uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.

Öte yandan, Mahkemenin Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak doğar. Diğer taraftan Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu müessese, Mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirir (09.05.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK).

2.Somut olayda; İlk Derece Mahkemesince, Anayasa'nın ve 6100 sayılı Kanun’un aradığı anlamda herhangi bir gerekçe oluşturulmadan karar verildiği, kararın hangi sebep ya da sebeplerle verildiğine ilişkin açıklama ve gerekçe içermediği görülmüştür.

Diğer taraftan, Mahkemenin 24.12.2010 tarihli kararı ile davanın reddine karar verildiği, Daire'nin 12.03.2012 tarihli kararı ile taşınmazın satış bedelinin 140.000 DM olarak kararlaştırıldığı, ibraname ile 40.00 DM ödendiğinin belirlendiği tespitleri yapılarak davacı tarafa ödenmesi gereken alacak olup olmadığının araştırılması için kararın bozulduğu, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda Mahkemenin 04.05.2016 tarihli kararı ile ödenmeyen bedel yönünden davanın kısmen kabulüne karar verildiği, anılan kararın davalılar tarafından temyizi üzerine Dairenin 14.06.2017 tarihli kararı ile muvaledeki edimlerin yerine getirilip getirilmediğinin araştırılması için hükmün bozulduğu, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda Mahkemenin 25.10.2018 tarihli kararı ile ödenmeyen bedel yönünden davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı davalıların temyiz yoluna başvurduğu ve Dairenin 14.11.2019 tarihli kararı ile sözleşmedeki edimleri yerine getirme amacıyla devir yapılıp yapılmadığının belirlenmesi ve sonucuna göre işlem yapılması gerektiği gerekçesiyle kararın bozulduğu, bozma sonrası yapılan araştırmada ...'a, sözleşme kapsamındaki edimi yerine getirmek amacıyla devredildiği iddia edilen taşınmazların üçüncü kişilerden ...'a satış suretiyle devredildiği ve sözleşmedeki edimi yerine getirmek amacıyla davalıların yönlendirmesi ile ilgililerin anılan devirleri yaptıklarının usulünce ispatlanamadığı görülmüştür.

Ne var ki, Mahkemece hükmüne uyulan bozma kararları uyarınca ödenmeyen kısım yönünden bedele hükmedilmesi gerekirken hükmüne uyulan bozma ilamları ve usuli kazanılmış hak gözetilmeksizin üç bozma kararı sonrası tapu iptali ve tescili yönünden kabul kararı verilmesi hatalıdır.

3. Hal böyle olunca, 40.000 DM ödendiğinin tespit edildiği gözetilerek ödenmeyen bedel yönünden hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalılar vekilinin değinilen yön itibariyle yerinde görülen temyiz itirazının kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasa'nın geçici 3 üncü maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

Peşin harcın istek halinde yatıranlara iadesine,

21.09.2023 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalılar vekili için 17.100,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacılardan alınmasına,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

1086 sayılı HUMK'un 440/III-1 inci maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,

30.04.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.