"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/409 E., 2022/943 K.
HÜKÜM/KARAR : Ret/Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Pazar(Rize) 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/513 E., 2021/819 K.
Taraflar arasındaki tescil, tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince kesin hüküm nedeniyle tescil davasının reddine, zamanaşımı nedeniyle tazminat davasının reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, Rize ili, Ardeşen ilçesi, ... Mahallesinde bulunan 10 ada 706 parsel sayılı taşınmazın maliki olduklarını, 10 ada 706 parsel ile 3 ada 3 parsel arasında kalan boşluğun tescil dışı bırakıldığını, ancak söz konusu alanın kendi tapularının içerisinde kaldığını, Pazar Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/172 Esas, 2008/320 Karar sayılı kararı ile dava konusu yerde kıyı kenar çizgisinin yeniden belirlendiğini, bu durumun yenilik doğurucu bir durum olduğunu ve bu vesile ile ellerinden alınan mülkiyet hakkının yeniden işlerlik kazanacağını, Pazar Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2008/172 Esas, 2008/320 Karar sayılı kararı ile kıyı kenar çizgisinin yeniden belirlendiğini ve bu belirlemenin tescil harici bırakılan yer için de geçerli olduğunu, kıyı kenar çizgisinin yeniden belirlenmesiyle, tespit dışı bırakılan yerlerini geri alma hakları doğduğunu, bu suretle öncelikle eski tapunun uygulanarak, tespit dışı kalan kısmın adlarına tescili, kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan kısmın var ise bedelinin tazmin edilmesi gerektiğini ileri sürerek, dava konusu yerin adlarına tesciline, olmadığı takdirde tazminata karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili, davanın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu yere ilişkin yapılan kadastro tespitine karşı Ardeşen Kadastro Mahkemesince yargılama yapıldığını ve verilen kararın 1994 tarihinde kesinleştiğini, kesinleşmiş kadastro tespitinin üzerinden 10 yıl geçmesi nedeniyle davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmesini, davacı tarafın tazminat talebinin de haksız olduğunu, ayrıca tazminat talebi yönünden de 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, taşınmazın mahkeme kararı ile tescil edildiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince verilen ilk kararda, Ardeşen Kadastro Mahkemesinin 1992/10 Esas, 1994/1 karar sayılı kararının kesin hüküm teşkil ettiği ve bu kararın kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği, dava konusu taşınmazın tespit dışı bırakılmasına ilişkin Ardeşen Kadastro Mahkemesinin 1992/10 Esas, 1994/1 Karar sayılı ilamının 08.04.1996 tarihinde kesinleştiği, davacı tarafın 10 yıllık zamanaşımı süre içerisinde dava açmadığı, tazminat taleplerinin de zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Kaldırma Kararı
Bölge Adliye Mahkemesince verilen ilk kararda, gerekçe ile hüküm fıkrası arasında açık çelişki oluştuğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulüne, 6100 sayılı HMK'nın 353/1-a-6 ncı maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
C. İlk Derece Mahkemesince Kaldırma Kararı Sonrasında Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, Ardeşen Kadastro Mahkemesinin 1992/10 Esas, 1994/1 Karar sayılı kararı ile dava konusu taşınmazın mahkeme kararı ile tescil harici bırakıldığı, kararın 08.04.1996 tarihinde kesinleştiği, kadastro mahkemesi ile eldeki dosyada, davanın taraflarının, konusunun ve talep sonucunun aynı olması nedeniyle, Ardeşen Kadastro Mahkemesi'nin 1992/10 Esas sayılı dosyasının, eldeki dava yönünden kesin hüküm teşkil ettiği gerekçesiyle kesin hüküm nedeniyle tescil talebinin reddine; dava konusu yerin tespit dışı bırakılmasına dair Ardeşen Kadastro Mahkemesi'nin 1992/10 Esas, 1994/1 Karar sayılı kararının 08.04.1996 tarihinde kesinleştiği, 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde dava açılmadığı gerekçesiyle zamanaşımı nedeniyle tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
D. Kaldırma Kararı Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
E. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; gerekçenin hukuka uygun olmadığını, davanın tescil harici bırakılan yer ile ilgili olduğunu ve bu nedenle zamanaşımının uygulanmayacağını, tazminat konusunda köklü içtihadın değiştiğini ve tazminat hakkının 2007 yılında tanındığını, var olmayan bir hakkın kullanılmamasından dolayı davanın reddedildiğini, vekalet ücretinin hatalı olduğunu, maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, davacı taraftan alınan harca da itiraz ettiklerini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
F. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, eldeki davada davacıların Pazar Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/172 Esas, 2008/320 Karar sayılı dosyası ile belirlenen kıyı kenar çizgisine dayandığı, bu nedenle Ardeşen Kadastro Mahkemesinin 1992/10 Esas 1994/1 Karar sayılı dava dosyası ile eldeki dava dosyasının sebeplerinin farklı olduğu, bu haliyle kesin hüküm sebebiyle davanını reddolunamayacağı, ancak, ilgili kadastro mahkemesi dosyasının 1996 tarihinde kesinleşmesi nedeniyle 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı süresinin 2016 yılında dolmasına rağmen eldeki davanın 2013 yılında açılması nedeniyle henüz kazanım süresinin dolmadığı, süre dolsa dahi dava konusu yerin niteliği itibariyle kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla iktisabının mümkün olmadığı gözetilerek davanın esastan reddi gerektiği halde usulden reddine karar verilmiş olması hatalı ise de, istinaf edenin sıfatına göre usulden ret kararı davacının lehine olduğundan, aleyhe kaldırma yasağı gözetilerek bu hususun kaldırma sebebi yapılmadığı, ayrıca nispi vekalet ücreti takdirinin bu haliyle yerinde olduğu gerekçesiyle 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca, davacıların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki itiraz nedenlerini yineleyip kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava; kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığından tescil harici bırakılan taşınmazın, kıyı kenar çizgisinin yeniden belirlenmesine dayanılarak tescili, olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 114/1-i, 115 inci maddeleri, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 1007 nci maddesi, 6098 sayılı Borçlar Kanunu'nun 146 ncı maddesi
3. Değerlendirme
1. Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesinin kararı, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, dava şartlarına, yargılama ve ispat kurallarına göre usul ve kanuna uygun olup, davacılar vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
2. Öte yandan, dosya içeriği ve toplanan delillerden; kadastro çalışmaları sonucu, Rize ili, Ardeşen ilçesi, ... Mahallesi çalışma alanında bulunan 3 ada 5 parsel sayılı taşınmazın 1/4'er paylarla davacılar adına tespit edildiği, ... tarafından yapılan itirazın Komisyonca reddedildiği, taşınmazın bir kısmının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı gerekçesiyle askı ilan süresi içerisinde Maliye Hazinesinin Ardeşen Kadastro Mahkemesinin 1992/10 Esas sayılı itiraz davası açtığı, yapılan yargılama neticesinde 1992/10 Esas, 1994/1 Karar sayılı kararla taşınmazın bir kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı gerekçesiyle tespit dışı bırakılmasına, 1.771,45 metrekarelik kısmının ise davalılar (eldeki davada davacılar) adına tesciline karar verildiği, kararın 08.04.1996 tarihinde kesinleştiği, 3 ada 5 parsel olarak tescil edilen taşınmazın tevhit ve ifraz işlemleri ile 10 ada 706 parsel numarası ile, 1.390,99 metrekare yüz ölçümlü olarak davacılar adına tescil edildiği, bilahare Hazine tarafından söz konusu taşınmaza ilişkin olarak taşınmazın bir kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığından bahisle açılan tapu iptali ve terkin davası neticesinde, Pazar Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/172 Esas, 2008/320 Karar sayılı kararı ile 706 parsel sayılı taşınmazın bir bölümünün kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığından 839,81 metrekarelik kısmının iptali ile tescil harici bırakılmasına karar verildiği, verilen bu kararın da 27.03.2009 tarihinde kesinleştiği, davacıların Ardeşen Kadastro Mahkemesinin 1992/10 Esas, 1994/1 Karar sayılı kararı ile tespit harici bırakılan bahsedilen kısma ilişkin olarak tescil, olmadığı takdirde tazminat talebiyle eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
4. Her ne kadar, Bölge Adliye Mahkemesince, kesin hüküm sebebiyle davanın reddolunamayacağı, ilgili Kadastro Mahkemesi dosyasının 1996 tarihinde kesinleşmesi nedeniyle 20 yıllık kazandırıcı süresinin 2016 yılında dolmasına rağmen eldeki davanın 2013 yılında açıldığı, henüz kazanım süresinin dolmadığı, bu süre dolsa dahi dava konusu yerin niteliği itibariyle kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla iktisabının mümkün olmadığı gözetilerek davanın esastan reddi gerektiği halde usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu, ancak aleyhe kaldırma yasağı gözetilerek bu hususun kararın kaldırması sebebi yapılmadığı, ayrıca mahkemenin nispi vekalet ücreti takdirinin bu haliyle yerinde olduğu gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de, yukarıda bahsedildiği ve ilk derece mahkemesinin gerekçesinde yer verildiği üzere, Ardeşen Kadastro Mahkemesinin 1992/10 Esas, 1994/1 Karar sayılı kararının 08.04.1996 tarihinde kesinleştiği, tarafları, konusu ve talep sonucunun aynı olması nedeniyle, Kadastro Mahkemesi dosyasının eldeki dava yönünden kesin hüküm teşkil ettiği, tazminat talebinin ise zamanaşımına uğradığı, zamanaşımından tazminat talebinin reddine karar verilmesi nedeniyle ilk derece mahkemesince hükmedilen nispi vekalet ücretinin de doğru olduğu sonucuna varılmakla, bu gerekçe ile karar verilmesi gerekirken, Bölge Adliye Mahkemesince dosya kapsamına uygun olmayan gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir.
Ne var ki bu anılan husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca kararın düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, değinilen yönden temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinin yukarıda yer verildiği üzere değiştirilmek suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
İstek hâlinde peşin alınan temyiz harcının temyiz eden davacılara iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
08.05.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.