Logo

1. Hukuk Dairesi2023/2821 E. 2024/3265 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kesinleşmiş bir kararın yargılama giderlerine ilişkin hükmünün tavzihi talebi üzerine verilen ek kararın, Yargıtay tarafından bozulmasının ardından yerel mahkemece nasıl bir karar verilmesi gerektiği hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Yargıtay'ın bozma kararına uyulması gerektiği ve bozma kararının, yerel mahkemeye, bozma ilamında belirtilen çerçevede tavzih talebini değerlendirip hüküm verme yükümlülüğü getirdiği, ancak yerel mahkemenin bozma kararına rağmen esas hakkında hüküm kurarcasına dosyada yeni esas numarası ile karar vermesinin usule aykırı olduğu gözetilerek, yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/105 E., 2022/421 K.

HÜKÜM : Karar verilmesine yer olmadığına

Taraflar arasında görülen tavzih istemine ilişkin davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda Dairece kararın bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda asıl dava ve birleştirilen davada esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Karar asıl davada davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı Cemaat Vakfı; mevhum muvazaalı kişiler üzerinde göstererek zilyet ve tasarruf ettikleri 1279 ada 2 parsel sayılı taşınmazın, Vakıflar İdaresine verilen 1328 sayılı Eşhası Hükmiye Cetvelleri ve 1936 yılı beyannamesinde bildirildiği halde kadastro tespitinin Cemaat Vakfı adına yapılması gerekirken davalı ... adına tescil edildiğini, anılan taşınmazın Kilise Vakfına ait olduğunu, birleştirilen davada yargılama sırasında dava konusu taşınmazın davalı ... Belediyesine devredildiğini, temlikin iyiniyetli yapılmadığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile Cemaat Vakfı adına tescilini istemiştir.

II. CEVAP

Asıl davada davalı ...; kadastro tespitinin İstanbul Belediyesi adına yapıldığını, tespitin 11.02.1946 tarihinde kesinleştiğini, 10 yıllık hak düşürücü süre dolduğu gibi 5737 sayılı Yasa'nın geçici 7 nci maddesinde gösterilen sürede gerekli başvuruların da yapılmadığını, Eşhası Hükmiye Cetvelleri, 1936 sayılı beyannamesinde de Vakıflar Genel Müdürlüğüne bildirildiği ileri sürüldüğüne göre davanın Hazine ve Vakıflar Genel Müdürlüğüne ihbarı gerektiğini, azınlık statüsündeki vakıfların mal ediniminin mümkün olmadığını; birleştirilen davada davalı ... trampa yoluyla taşınmazın adına tescil edildiğini, yolsuz tescil bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

III. MAHKEMENİN KARARI

Mahkemece, iddianın sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne ilişkin verilen karar Dairece onanmış, davalı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine Dairece, 5304 sayılı Yasa'nın Ek 1 inci maddesinin 2 inci fıkrasında hak düşürücü sürenin uygulanmayacağı öngörülmüş ise de sonradan 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 sayılı Yasa'nın 2 nci maddesinin 3 üncü fıkrası "Bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır." hükmünün değerlendirilmesi için bozulmuş, Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne ilişkin verilen karar Dairece bu kez taşınmaz yargılama sırasında el değiştirdiğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 125 inci maddesinin gözetilmesi gerektiği, ancak İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/253 Esas sayılı dava dosyasında ... aleyhine de dava açıldığı anlaşıldığından her iki davanın birlikte değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuş, Mahkemenin 03.04.2014 tarihli ve 2013/102 Esas, 2014/184 Karar sayılı kararı ile; bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda asıl davanın usulden reddine, birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiş, Dairece karar onanmış, asıl ve birleştirilen davada davalıların karar düzeltme isteği 01.10.2019 tarihinde reddedilerek karar kesinleşmiştir.

Asıl davada davalı vekili 25.12.2019 tarihli dilekçesi ile; yargılama giderlerine ilişkin 6.756,10 TL yönünden asıl davada husumetten ret kararı verilmesine rağmen “davalıdan alınarak davacıya verilmesine” karar verilmesine şeklindeki hükmün tavzihini talep etmiş, Mahkemece 14.01.2020 tarihli ek kararı ile talep kabul edilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

Mahkemenin yukarıda belirtilen ek kararına karşı süresi içinde asıl davada davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

Dairenin 22.06.2020 tarihli ve 2020/1076 Esas, 2020/2974 Karar sayılı kararıyla; tavzih yoluyla hükmün değiştirilemeyeceği, tavzih talebinin reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuş, asıl davada davalının karar düzeltme talebi Dairece 01.02.2021 tarihinde reddedilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İstanbul 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.05.2022 tarihli ve 2022/105 Esas, 2022/421 Karar sayılı kararı ile; bozmaya uyularak asıl ve birleştirilen dosyadaki ana kararın bozma ilamı kapsamı dışında olduğu gerekçesiyle, asıl ve birleştirilen dosya açısından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Asıl davada davalı vekili temyiz dilekçesinde; 6.756,10 TL yargılama gideri yönünden hükmün bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, tavzih istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

HMK'nın 305 inci maddesinde "(1)Hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini isteyebilir. (2)Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez." şeklinde düzenlenmiştir.

3. Değerlendirme

Hemen belirtilmelidir ki; Mahkemenin Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşur. Diğer taraftan Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu müessese Mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirir (09.05.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK).

Somut olayda; Mahkemece bozma ilamına uyulduğuna göre bundan sonra Mahkemece yapılacak iş bozma ilamına uygun şekilde tavzih talebi hakkında karar vermektir.

Ancak, Mahkemece 03.04.2014 tarihli ve 2013/102 Esas, 2014/184 Karar sayılı kararın kesinleştiği, uyuşmazlığın tavzih istemine ilişkin olduğu gözetilmeksizin, aynı dosya üzerinden bozma ilamı sonrası yeni esas numarası verilmek suretiyle yeniden hüküm tesisi edilmesi, dosyanın esas incelemesi yapılır gibi hüküm oluşturulması usul hukukuna açıkça aykırılık teşkil etmektedir.

Hal böyle olunca, bozma kararlarında belirtilen ilkeler ve yukarıda değinilen olgular doğrultusunda bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Asıl davada davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı Yasa’nın geçici 3 üncü maddesi yollamasıyla 1086 sayılı Yasa’nın 428 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA,

Peşin yatırılan harcın yatırana iadesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

07.05.2024 tarihinde oybirliği ile karar verildi.