Logo

1. Hukuk Dairesi2023/4433 E. 2024/2622 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro öncesi tapu kaydına dayalı olarak, kadastro sonrası tapu kaydında sınır ve miktar hatalarının düzeltilmesi talebi üzerine açılan davanın reddine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Kadastrosu tamamlanan alanlardaki eski tapu kayıtlarının, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/4. maddesi gereğince işleme tabi kayıt niteliğini kaybetmesi ve davacının kayıt miktar fazlası için talepte bulunduğu bölüm yönünden 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması gözetilerek, yerel mahkemenin davayı reddeden direnme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/221 E., 2023/139 K.

HÜKÜM : Ret

Taraflar arasındaki kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali tescil ve revizyon gören kayıtların sınırlarının hatalı olduğunun tespiti ile düzeltilmesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 208 inci maddesine dayanarak 580, 581, 582, 1443 parsellere revizyon gören zabıt kayıtlarında ve tapu senetlerinde sınırların Torbalı Tapu Sicil muhafızlığında gerçek dışı olarak işlendiğini, 27.04.1968 tarih 708 yevmiye numaralı işlemle ... lehine yapılan işlemin Torbalı Tapu Sicil muhafızlığında Tapu Sicil Tüzüğüne aykırı olarak icra edildiğini, 30.04.1968 tarih 940 sayılı sahte yazıya istinaden Torbalı Tapu Sicil muhafızlığında yapılan düzeltmenin yolsuz olduğunu, 581 ile 582 sayılı parsellerde zabıt kayıtlarına aykırı tapulama tutanağı düzenlendiğini, 580, 581, 582, 1443 sayılı parsellere revizyon gören zabıt kayıtlarında yapılan hatalı sınır kayıtları olduğunu, bu hatalı kayıtların düzeltilmesi gerektiğini, 1443 sayılı parselin tapulama tutanağında düzgün bir sınırlandırma krokisi olmasına rağmen 1439 parsele revizyon gören tarlanın bir parçasının önce 1443 sayılı parsele eklendiğini, sonra eklenen bu parçanın 1722 parsel adıyla ifrazen ayrıldığını, 1443 parsele revizyon gören tarlanın gerçek hudutlarının batısı yol, kuzeyi 1932 parsele revizyon gören ... adına Tapuda kayıtlı görünen fakat ... zilyedinde olan tarla, doğusu köy, güneyi 1444 parsele revizyon gören tarla ve kısmen yol olduğu, 1443 sayılı parselin 1722 sayılı parsele revizyon gören tarla parçası ile ilgisinin olmadığını ve orman arazisi ile sınırının olmadığını, 766 sayılı Tapulama Kanunu'na göre sabit sınırlı ve miktarına değil sınırlarına tabi olan bu tarlanın sınırlarının gerçek şekliyle ve sabit sınır olduğunun tespit edilmesi gerektiğini ileri sürerek 580, 581, 582 ve 1443 sayılı parsellere revizyon gören kayıtların sınırlarının hatalı olduğunun tespiti ile düzeltilmesine, 27.04.1968 tarih ve 708 yevmiye ile ...'e yapılan işlemin yolsuz olduğunun tespit ve iptaline, 581 ile 582 sayılı parsellerin dayanak kayıtlara aykırı kadastro tutanağı düzenlendiğinin tespiti ve tapu sicilinde yapılan yüzölçümü düzeltiminin yolsuz olduğunun tespiti ile yolsuz düzeltmenin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; 580, 581, 582 ve 1443 parsel sayılı taşınmazlarda davacının ilgisi ve hakkının olmadığını, tapuda malik olmadığını, dava ehliyetinin olmadığını, taşınmazlarla ilgili davaların, lehine yanlış ya da yolsuz tescil ya da kayıt yapılan kişiler aleyhine açılması gerektiğini, davanın 5520 sayılı Kanun ile değişik Tapu Kanunu'nun 31 inci maddesine göre açılan dava özelliğinde olmadığını, dava şartlarına uymadığını, davanın yolsuz tescilin iptali ve düzeltilmesi olarak kabul edilse dahi dava tarihi itibariyle dava konusunun zamanaşımına uğradığını, dava konusu taşınmazlardan 580, 581 ve 582 parseller hakkında aynı iddia ile Torbalı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/243 Esas sayılı davanın açılmış olduğunu ve derdest olduğunu, yine Mahkemenin 2011/581 Esas 2012/1 Karar ve 2011/582 Esas sayılı dosyalarında aynı taşınmazlar hakkında resmi senetlerin sahteliği nedeniyle iptali konusunda davanın reddi kararının verildiğini, kararların henüz kesinleşmediğini, 1443 parsel hakkında ise kesinleşmiş mahkeme kararının mevcut olduğunu, kesin hüküm nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, davacının bu iddialarının da 1969 ve 1971 tarihli işlemlere dayanmakta olduğunu, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, açıklanan nedenlerle zamanaşımı ve derdestlik itirazlarının kabulü ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. MAHKEME KARARI

Torbalı 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 31.05.2012 tarihli ve 2011/591 Esas, 2012/310 Karar sayılı kararıyla; dava konusu sahteliği tespit ve iptali istenilen resmi belgelerle ilgili olarak Torbalı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/243 Esas sayılı dosyasında açılmış ve halen derdest olan dava olduğu, ayrıca dava konusu taşınmazların davalılar adına kayıtlı olduğu, davacının taşınmazın mülkiyet hakkına sahip olmadığı, davacının aktif husumet ehliyetinin olmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 13.05.2013 tarihli ve 2013/4572 Esas, 2013/5265 Karar sayılı kararıyla; 580, 581 ve 582 sayılı parseller hakkında taşınmazların tescillerinin yolsuz olduğu iddiası ile açılan ve Torbalı 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/243 Esas sayılı dosyasında ileri sürülen iddiaların dayanağını oluşturmak maksadıyla tapu işlemlerinde ve tutanaklardaki sahteliğin tespiti ve iptali istemiyle açılmış olan bu davanın konusunu teşkil eden olayların ön sorun şeklinde daha evvel açılmış olan tapu iptal ve tescil davasında re'sen nazara alınacağı gerekçesiyle HMK'nın 114/(ı) bendi ile 208/3 üncü maddesi birlikte düşünüldüğünde davacı vekilinin yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddi ile 580, 581 ve 582 sayılı parsellere ilişkin hükmün onanmasına; dava konusu 1443 sayılı parsele ilişkin temyiz itirazları yönünden yapılan değerlendirmede Mahkemece Torbalı 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/243 Esasında açılmış dava bulunduğu ve davacının tapu maliki olmadığı gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiş ise de Mahkemenin kabulünün dosya kapsamına uygun düşmediği, kadastro tespiti sırasında 1443 sayılı parsele tapu kaydı uygulanarak davacının mirasbırakanı ... adına tespit edildiği, tespite itiraz davası sonunda hükmen 3.195 m² olarak ... adına tescil edildiği, sonradan tapudan yapılan bağış ile davacının vasisi olduğu annesi ... adına tescil edildiği, davaya konu edilen 1443 sayılı parsel hakkında Asliye Hukuk Mahkemesinde yolsuz tescil istemi ile açılan tapu iptal ve tescil davasının mevcut olmadığı, davacı tarafından taşınmaza revizyon gören zabıt kayıtlarında ve tapu senedinde sınır bilgilerinin hatalı olduğunun tespiti ile düzeltilmesine karar verilmesinin istenildiği, hal böyle olunca, davacının istemi çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna göre davanın esasına ilişkin bir karar verilmesi gerekirken dosya kapsamına uygun düşmeyen yazılı gerekçeler ile davanın usulden reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

1. Torbalı 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 23.05.2016 tarihli ve 2013/753 Esas ve 2016/140 karar sayılı kararıyla; hükme esas alınan 04.03.2016 tarihli bilirkişi ek raporunda dava konusu taşınmazın arzdaki yerinin ve sınırının çaplı tasarruf vesikası ve 1965 yılı ortofoto haritasında olduğu gibi bulunduğunun bildirildiği, bilirkişi tarafından dava konusu taşınmazın planimetrik alan hesabı ve Hazine fazlalığı olup olmadığı yolunda yapılan değerlendirmesinde 800 m²'lik 1722 parsele dair yapılan tespit ve tescilin arzdaki 1443 parseli kapsamadığının değerlendirildiği, bu bağlamda bilirkişi tarafından planimetrik alan miktarı (10.100 m²), çaplı tasarruf vesikasındaki taşınmaz sınırı ve ortofoto haritasındaki kroki birlikte değerlendirildiğinde bu üç belgenin birbiriyle örtüştüğünün ve dava konusu taşınmazda hak sahibi olan kişi/kişilerin maliki olması gerekli alanın 3.795 m² değil, 4.595 m² olduğunun belirlendiği, Hazine fazlalığının da bu çerçevede 6.305 m² değil, 5.505 m² olması gerektiği kanaatinin bildirildiği, 6 no'lu kroki tanzim edilerek A=800 m² miktarlı kısmın taşınmaz bütünlüğü ve kullanımı dikkate alındığında mülkiyetinin tapulama tarihi itibarıyla maliki ... ve/veya yasal mirasçıları adına aynı krokideki bakiye B=2787,58 m² miktarlı kısmın ise mülkiyetinin Hazine (zilyedliği ...) adına tescil edilmesi kanaatinin bildirildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 1443 parsel sayılı ... kızı ... adına tapulu taşınmazın, taşınmaza revizyon gören kayıtlarında ve tapu senedinde miktar ve sınır bilgilerinin hatalı olduğunun, arzdaki yerinin ve sınırlarının çaplı tasarruf vesikası ve 1965 yılı ortofoto haritasında olduğu gibi bulunduğunun tesbitine, 04.03.2016 tarihli bilirkişi ek raporuna nazaran mülkiyeti Hazine, zilyetliği ... adına olan 2971 parsel sayılı taşınmazın 04.03.2016 tarihli ek rapor ekinde yer alan Kroki 6'daki gibi (A) ve (B) olarak iki parçaya ifrazı ile; (A)=800 m² miktarlı kısmın tapulama tarihi itibarıyla maliki ... mirasçıları adına ve (B)=2787,58 m² miktarlı kısmın ise mülkiyeti Hazine adına (zilyetliği ...) tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi bilirkişi tarafından öngörülmüş ise de Tapulama Mahkemesinin 31.12.1971 tarihli ve 1969/41 Esas, 1971/554 Karar sayılı kararının Yargıtay 7. Hukuk Dairesi tarafından 16.10.1972 tarihinde onanarak kesinleşmekle kesin hüküm oluşturması sebebiyle tescile yönelik karar kurulamayacağına, dahili dava yolu ile davaya dahil edilen 1722 parsel sayılı taşınmaza nazaran bu taşınmazın dava konusu yer ile ilgisi bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı

1. Mahkemece verilen karara karşı süresi içinde davacı ..., davacı ... ve Davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. 16. Hukuk Dairesinin 17.02.2021 tarihli ve 2016/14386 Esas, 2020/4733 Karar sayılı kararıyla; Mahkemece, çekişmeli taşınmaza revizyon gören kayıtlarda ve tapu senedinde miktar ve sınır bilgilerinin hatalı olduğu, çekişmeli taşınmazın arzdaki yerinin ve sınırlarının çaplı tasarruf vesikası ve 1965 yılı ortofoto haritasında olduğu gibi bulunduğu gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de varılan sonucun dosya kapsamına uygun düşmediği, davacının sınırlarının düzeltilmesini talep ettiği çekişmeli 1443 parsel sayılı taşınmaza revizyon gören 22.02.1961 tarih 69 sıra numaralı tapu kaydının, 3402 sayılı Kanun’un 12/4 üncü maddesinde yer alan “Kadastrosu tamamlanan çalışma alanı içerisinde kalan eski tapu kayıtları, işleme tabi kayıt niteliğini kaybederler. Bu kayıtlara dayanılarak kadastro ve tapu sicil müdürlüklerinde işlem yapılamaz.” hükmü gereğince işleme tabi kayıt niteliğini kaybettiğinden eldeki davanın dinlenme olanağı bulunmadığı gibi davacının bu davayı açmakla kayıt miktar fazlası olarak Hazine adına tescil edilen bölümün adına tescilini sağlamak istediğinden, bu istem yönünden kadastro tespitinin kesinleştiği 22.02.1973 tarihi ile dava tarihi olan 21.12.2011 tarihi arasında Kadastro Kanunu'nun 12/3 üncü maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin de geçtiğinin anlaşıldığı, hal böyle olunca, Mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesinin isabetsiz olduğu gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiş; davacıların karar düzeltme talebinin de 1. Hukuk Dairesinin 2021/10147 Esas, 2022/3933 Karar sayılı kararı ile reddine karar verilmiştir.

D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Torbalı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.03.2023 tarih ve 2022/221 Esas ve 2023/139 Karar sayılı kararıyla; davacının sınırlarının düzeltilmesini talep ettiği, 1443 parsel sayılı taşınmaza revizyon gören 22.02.1961 tarih 69 sıra numaralı tapu kaydının, 3402 sayılı Kanun’un 12/4 üncü maddesinde yer alan “Kadastrosu tamamlanan çalışma alanı içerisinde kalan eski tapu kayıtları, işleme tabi kayıt niteliğini kaybederler. Bu kayıtlara dayanılarak kadastro ve tapu sicil müdürlüklerinde işlem yapılamaz.” hükmü gereğince işleme tabi kayıt niteliğini kaybettiği ve davacının bu davayı açmakla kayıt miktar fazlası olarak Hazine adına tescil edilen bölümün adına tescilini sağlamak istediği, bu istem yönünden kadastro tespitinin kesinleştiği 22.02.1973 tarihi ile dava tarihi olan 21.12.2011 tarihi arasında Kadastro Kanunu'nun 12/3 üncü maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin de geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Nedenleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle, öncelikle kanun yolu bakımından verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, 2016 yılından sonra yapılan yasal düzenleme ile istinaf mahkemelerinin devreye girdiğini, dolayısı ile dosyanın görevsizlik kararı verilerek görevli ve yetkili İzmir Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini, davanın 1443 parselle ilgili kısmının Mahkemece "3402 sayılı Kanun’un 12/4 üncü maddesinde yer alan “Kadastrosu tamamlanan çalışma alanı içerisinde kalan eski tapu kayıtları, işleme tabi kayıt niteliğini kaybederler. Bu kayıtlara dayanılarak kadastro ve tapu sicil müdürlüklerinde işlem yapılamaz.” şeklindeki düzenlemeye dayanarak reddinin hukuka uygun olmadığını, tapulama çalışmalarında 1722 parsel ile ilgili kadastrodan önceye ait bir tapu kaydı ve hiçbir kroki bulunmadığını, 1443 parselin ilk tesisinden itibaren değişmez ve genişletilmeye elverişli olmayan sınırlı bir parsel olduğunu, HMK'nin 208/4 üncü maddesinin açık hükmü karşısında İlk Derece Mahkemesince işin esasına girilip inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğini, tapulamadan önce 1722 parselle ilgili hiç bir tapu kaydı bulunmadığının bilirkişi raporunda da tespit edildiğini, ilk tesisinden beri 1443 parsele revizyon gören tarlanın tapu kayıtlarında yüz ölçümünün 4.595 m² olarak göründüğünü ve sınır tarifinde kuzeyi orman batı sınırı ... yazdığını, uyuşmazlığın kökünde bu sınır tarifi bulunduğunu, hava fotoğrafı, standart kadastral pafta ve çaplı tasarruf vesikası gibi kesin deliller karşısında önceki tapu kayıtlarının sınır tariflemelerinin gerçeği yansıtmadığını, 1443 parselin kuzeyi ve batısının yol, güneyi ve doğusunun köy evleri olduğunu, 1443 parselin sabit sınırlı olduğunu, 1933 yılından beri 1771 sayılı Kanun kapsamında şahısların zilyedinde olduğunu, bunun dışındaki bütün tespitlerin yolsuz tespitler olduğunu, dosyada alınan ek bilirkişi raporunda taşınmazın doğu ve güney sınırlarının yanılgılı olarak değişken kabul edildiği halde, olması gereken yüz ölçümün 4.595 m² olması gerektiğinin bildirildiğini, her ne kadar hukukun gereğinin tapulama çalışmaları sonucunda tespit edilen 1443 parselin yüzölçümünü 9.100 m² olarak düzeltmek olsa da, 1722 parselden kaynaklı 800 m² yolsuz eksiltmeyi ortadan kaldırıp tapu kaydında mevcut olan 4.595 m² seviyesine çıkarılması gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali- tescil ve taşınmazlara revizyon gören kayıtların sınırlarının hatalı olduğunun tespiti ile düzeltilmesi istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3 ve 12/4 ncü maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Temyiz olunan nihai kararların bozulması HMK'nın geçici 3/2 inci maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) uygulanacağı davalar yönünden HUMK'un 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Alınması gereken 247,70 TL bakiye onama harcının davacılara yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

01.04.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.