"İçtihat Metni"
....
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/899 E., 2023/916 K.
DAVACILAR : ..., ... mirasçıları ..., ..., ..., ... vekilleri Avukat ..., Avukat ...
DAVALILAR : ... mirasçıları ..., ..., ..., ... vekili Avukat ...
DAVA TARİHİ : ...
HÜKÜM/KARAR : Kısmen Kabul / Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Dikili 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/52 E., 2021/296 K.
Taraflar arasındaki tapu iptali tescil ve tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacılar vekilinin başvurusunun esastan reddine, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde; ... parsel ve 105 ada 3 parsel sayılı taşınmazların tarafların kök mirasbırakanı ..'den kaldığını, davalıların mirasbırakanı ...'in taşınmazlardaki payını 09.07.1991 tarihinde kardeşleri olan davacı ... ve diğer davacıların mirasbırakanı ...'e sattığını ve zilyetliğini devrettiğini, ancak kadastro çalışmaları sırasında miras payı oranında davalıların mirasbırakanı adına da tespit ve tescil edildiğini ileri sürerek davalıların mirasbırakanı adına olan tapu kaydının iptali ve payları oranında davacılar adına tescilini mümkün olmadığı takdirde taşınmazın rayiç bedelinin tahsilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davanın öncelikle hak düşürücü süre, zamanaşımı aksi halde esastan reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Kadastro Kanunu'nun 12/3 üncü maddesi gereğince 10 yıllık hak düşürücü süre dolduğu gerekçesi ile tapu iptali ve tescile yönelik davanın reddine, tazminata yönelik davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle, Mahkemece tapu iptal ve tescil talebinin reddine ilişkin kararın hukuka aykırı olduğunu, dava konusu taşınmazların kadastro tespitinden önce muhtar senedi ile satın alındığını, zamanaşımının söz konusu olamayacağını belirterek tapu iptali ve tescil talebinin reddine yönelik hükmün kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini, aksi halde kararın onanmasını talep etmiştir.
2.Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece tazminatın kabulüne dair verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, muhtar satış sözleşmesinin herhangi bir geçerliliğinin olmadığını, satış senedinin sahteliği konusunda şüphe olduğunu, mahkemece imzaların gerçek olup olmadığı yönündeki taleplerinin dikkate alınmadığını belirterek zamanaşımı itirazları doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazın kadastro tutanağının 27.05.1994 tarihinde kesinleştiği, bu tarih ile dava tarihi olan 22.09.2020 tarihi arasında 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 üncü maddesinde yazılı 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş bulunduğu gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesince tapu iptali ve tescil isteğinin reddine karar verilmiş olmasında isabetsizlik bulunmadığı, kadastro tespitinin kesinleştiği 27.05.1994 tarihinden itibaren 10 yıllık süre geçtikten sonra ifanın imkansız hale geldiği, 27.05.2004 tarihinden itibaren başlayan 10 yıllık zamanaşımı süresinin 27.05.2014 tarihinde dolduğu, davanın ise 22.09.2020 tarihinde açıldığı ve davalıların yasal süre içinde verdikleri cevap dilekçelerinde zamanaşımı itirazında bulundukları gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde, Bölge Adliye Mahkemesi kararında davalılardan ...,...'ın zamanaşımı itirazında değil hak düşürücü süre itirazında bulundukları, diğer davalılardan ...,...'in ise cevap dilekçesi sunmadıklarını, zamanaşımının def-i niteliğinde olup ancak tarafların ileri sürmesi halinde hakim tarafından dikkate alınabileceğini, tarafların mirasbırakanları arasında kadastro öncesine dayalı harici sözleşme bulunduğunu, sözleşmenin tescili yolsuz hale getirdiğini bu nedenle zamanaşımı süresinin uygulanamayacağını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptali tescil ve tazminat isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 üncü maddesi.
3. Değerlendirme
1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişmeli taşınmazın kadastro tutanağının kesinleştiği 27.05.1994 tarihi ile davanın açıldığı 22.09.2020 tarihi arasında 3402 sayılı Kanun'un 12/3 üncü maddesinde belirlenen hak düşürücü sürenin geçtiği anlaşılmaktadır.
2. Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
3. Bilindiği üzere, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun “Kadastro tutanaklarının kesinleşmesi ve hak düşürücü süre” başlıklı 12 nci maddesinin 3 üncü fıkrası şöyledir; “Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz”
Bunun yanı sıra on yıllık hak düşürücü süre içinde açılacak davada ileri sürülecek hakkın türü bakımından 3402 sayılı Kanun’un 12 nci maddesinin 3 üncü fıkrasında herhangi bir ayrım yapılmamıştır. Anılan hükümde yer verilen "tutanakta belirtilen hak", ayni hak olabileceği gibi kişisel bir hak da olabilir. Yeter ki tespitten önceki evrede oluşan bir hak olsun (Sapanoğlu, Süleyman: 3402 sayılı Kadastro Kanunu, Ankara 2009, s.86). Belirtilen on yıllık süre kamu düzeni ile ilgili olduğu için hak düşürücü süredir. Çünkü getirilen bu süre ile tapu sicilinde kararlılık sağlanması, sicillerin bozulmaması, belli bir süre geçtikten sonra yargı organlarınca bu sicillerin tartışma konusu yapılmaması amaçlanmıştır (Özmen, İhsan; Çorbalı, Halim: 3402 sayılı Kadastro Kanunu Şerhi, s.247, 248). Nitekim aynı husus Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 02.04.2004 tarihli ve 2003/1 E. 2004/1 K. sayılı kararında hak düşürücü sürenin, doğrudan doğruya hakim tarafından kendiliğinden göz önünde tutulması gereken, davada “itiraz” olarak başvurulması zorunlu olan ve zamanaşımı gibi “kesme” ve “durma” hükümlerine bağlı olmayan, uyulmama halinde “hakkın” kaybına yol açan yani hakkın özünü ortadan kaldıran süre olduğu da vurgulanmıştır.
Görüleceği üzere hak düşürücü süreler, ilişkin oldukları hakları ortadan kaldıran sürelerdir. Kanunda belirtilen süre, söz konusu hak kullanılmaksızın geçirildiği takdirde hakkın özü son buluyorsa hak düşürücü süreden söz edilmektedir. Hak düşürücü süreye bağlı tutulmuş haklar, ancak ve sadece hak düşürücü süre içerisinde dava açılmış olması durumunda korunur. Burada sürenin dolması ile birlikte sadece hakkın dava edilebilirliği değil hakkın kendisi de yok olmaktadır. Hak düşürücü süreler genel anlamda hukuki bir durumun daha hızlı çözüme kavuşturulmak istendiği hallerde öngörülmüş olup hak düşürücü süreye bağlı bir davada, hasım olan kimsenin sürenin geçmesine karşın davaya bakılmasına açık ya da zımni muvafakati dahi mahkemeyi bağlamaz. (HGK'nın 08.12.2022 tarih ve 2020/(16)1-691 E., 2022/1680 K. sayılı ilamı).
4.Somut olaya gelince, dava konusu taşınmazlara ait kadastro tutanakları 27.05.1994 tarihinde kesinleşmiş, buna karşın dava 22.09.2020 tarihinde on yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra, diğer bir anlatımla davacıların malvarlıkları üzerindeki hakları ortadan kalktıktan sonra açılmıştır. Bu nedenle davacıların tazminat istemi bakımından 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 77 nci ve devamı maddelerinde öngörülen sebepsiz zenginleşme hükümlerinin somut olayda uygulama olanağı bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenle davanın reddine karar verilmiş olması bu gerekçe ve sonucu itibariyle doğru olup davacılar vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 157,75 TL bakiye onama harcının davacılardan alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
18.01.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.
...