"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/248 E., 2023/414 K.
HÜKÜM/KARAR : Ret / Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bucak 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/48 E., 2021/197 K.
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı bir kısım davacı mirasçısı ... v.d. vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; 77 yaşında olup yalnız yaşadığını, oturduğu evin kira olduğunu, torunu olan davalı ...'ın "taşınmazlarını satıp Antalya'da oturacağın yeni bir ev alalım, daha rahat edersin" şeklindeki telkinleri ile kendisinden hile ile vekaletname alarak tek malvarlığı olan dava konusu 341 ada 15 ve 629 ada 19 parsel sayılı taşınmazlarını arkadaşı olan diğer davalı ...'ya satış suretiyle devrettiğini, ancak devirden sonra kendisine herhangi bir bedel ödenmediğini, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını, davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket ederek kendisini zararlandırdığını ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile adına tescilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı ...; iddiaların doğru olmadığını, davacı dedesinin taşınmazlarını satmak istemesi üzerine alım-satım işlerinde yardımcı olması amacıyla kendisini vekil tayin ettiğini, diğer davalının internet sitesinde gördüğü ilan üzerine taşınmazları satın almak istediğini, davalıyı daha öncesinde tanımadığını, toplam 120.000 TL bedelle taşınmazların satışı hususunda anlaştıklarını, satış bedelinden mahsup edilmek üzere 7.000 TL ile taşınmaz üzerindeki hacizlerin kaldırıldığını, kalan 103.000 TL'yi ise davacı dedesine elden teslim etiğini, taşınmaz alım-satım konusunda tecrübesiz olduğundan rayiç bedel konusunda yeterli bilgisinin bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ...; iddiaların doğru olmadığını, dava konusu taşınmazları internet sitesinde verilen ilandan görerek bedeli karşılığında satın aldığını, davacıyı ve diğer davalıyı öncesinde tanımadığını, dava konusu 341 ada 15 parseli 50.000 TL karşılığında satın aldığını, taşınmaz üzerinde bulunan icra hacizleri için 3.218 TL ve 4.156 TL ödeyip hacizleri kaldırdığını, kalan 42.625 TL satış bedelini ise elden nakit olarak davalı ...'a teslim ettiğini, diğer dava konusu 629 ada 19 parsel sayılı taşınmazın ise 70.000 TL'ye satışı hususunda anlaştıklarını, satış bedeline mahsuben 60.000 TL değerindeki otomobilini davalı ...'ın annesine devrettiğini, kalan 10.000 TL'nin 3.000 TL'sini banka kanalıyla ödediğini, kalan 7.000 TL için de senet düzenlediğini, taşınmazları iyiniyetli olarak satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı asilin 11.02.2021 tarihli duruşmadaki beyanında taşınmazlarının satışı için davalı torununa vekaletname verdiğini, diğer davalı ... ile torunu ...'ın arkadaş olup olmadıklarını bilmediğini beyan ettiği, dosya kapsamıyla davalıların daha önceden tanıştığına dair şüpheden uzak bir kanaate varılamadığı, davacının iradi olarak torununa vekaletname verdiği, taşınmazları devralan diğer davalı ...'nın ediniminde kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı, satış bedeli ile gerçek bedel arasındaki farkın fazla olması ve satış bedelinin ödenmediği yönündeki iddiaların vekalet görevinin kötüye kullanıldığına işaret eden hususlar ise de satış bedelini vekil edene ödediğini ispat külfetinin vekile yüklendiği, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davanın ispalandığını, davalıların daha önceden birbirini tanıdığı hususunun da açık olduğunu, davalıların aynı beldede yaşadıklarını, dava konusu taşınmazların aleni olarak satışa çıkarılmadığının da ispatlandığını, bedeller arasında fahiş farklılık bulunduğunu, davalıların el ve işbirliği içinde hareket ettiğini, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı asılın 11.02.2021 tarihli duruşmadaki beyanında torunu olan ...'a dava konusu taşınmazların satışı için vekalet verdiğini bildiğinin anlaşıldığı, tüm dosya kapsamıyla kayıt maliki davalı ...'nın ediniminde kötüniyetli olduğu hususunun da ispatlanamadığı, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, temyiz aşamasında ölen davacının bir kısım mirasçısı ... v.d.'nin vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Bir kısım davacı mirasçısı ... v.d.'nin vekili temyiz dilekçesinde özetle; verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı tanığının beyanıyla davalıların daha önceden birbirlerini tanıdıklarının ortaya çıktığını, davalı ...'nın kayınpederinin dava konusu taşınmazların bulunduğu ... köyünden olduğunu ve davacıyı tanıdığını, davalıların aynı beldede yaşayıp yakın mahalle komşusu olduklarını, dava konusu taşınmazların aleni olarak satılığa çıkarılmadığını, satış bedeli ile gerçek değerler arasında aşırı fark bulunduğunu, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını, davacıya hiçbir bedel ödenmediğini, davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket ederek davacının tüm malvarlığını ele geçirdiklerini belirterek kararın bozulmasını istemişlerdir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 504/1 inci ve 506 ncı maddeleri.
2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 2 nci ve 3 üncü maddeleri.
3. Değerlendirme
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacının Bucak 1. Noterliğinin 24.10.2019 tarihli ve 14513 yevmiye numaralı vekâletnamesi ile dava konusu taşınmazların satışı konusunda torunu olan davalı ...'i vekil tayin ettiği, vekil ...'ın da dava konusu 341 ada 15 parsel sayılı taşınmazı 03.01.2020 tarihinde, diğer dava konusu 629 ada 19 parsel sayılı taşınmazı 08.01.2020 tarihinde davalı ...'ya satış suretiyle devrettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; Türk Borçlar Kanunu'nda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506 ncı maddesinde; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır.
Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk TBK'da benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan; vekil ile sözleşme yapan kişi TMK'nın 3 üncü maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2 nci maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek, en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince; Mahkemece davacı asılın 11.02.2021 tarihli duruşmadaki beyanına yanlış anlam yüklenerek davacının satış için vekaletname verdiğini bildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de davacının satışı bilmesinin vekalet görevinin kötüye kullanılmadığı anlamına gelmeyeceği, zira dinlenen tanıkların davacının davalı torunu ... tarafından dolandırıldığını beyan ettikleri, dolayısıyla vekaletnamenin hile ile alındığının açık olduğu, davalı ...'ın vekalet görevini kötüye kullanarak dava konusu taşınmazları diğer davalı ...'ya satış suretiyle devrettiği, köy yerinde bulunan taşınmazların satılığa çıkarıldığının çevrede duyulmadığı, tüm tarafları tanıyan davacı tanığı Mevlüt Kösem'in beyanından ise davalıların daha öncesinde tanıştıklarının anlaşıldığı, davalı ...'nın satış bedelini ödediğini usulünce ispatlayamadığı gibi ödediğini savunduğu 120.000 TL bedelin taşınmazların akit tarihindeki gerçek değeri olan 347.853 TL'den oldukça düşük olduğu, aynı yörede yaşayan davalının taşınmazların gerçek değerlerini ufak bir araştırmayla dahi bilebileceği, anılan davalının sadece taşınmaz üzerindeki 2.737 TL ve 3.668 TL tutarlarındaki hacizleri kaldırmış olmasının sonuca etkili olmayacağı, açıklanan tüm bu olgular ve olayların akışından, davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket ederek davacıyı zararlandırdıkları, davalı ...'nın ediniminde iyiniyetli kabul edilemeyeceği ve Türk Medeni Kanunu’nun 1023 üncü maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Bir kısım davacı mirasçısı ... v.d.'nin vekilinin temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
23.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.