Logo

1. Hukuk Dairesi2023/4732 E. 2024/7081 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Hazine adına tespit ve tescil edilen taşınmazın davacı tarafından tapu iptali ve tescili istemiyle açılan davada, zilyetlikle iktisap koşullarının oluşup oluşmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Taşlık vasıflı taşınmazın imar ve ihya edilmeden zilyetlikle iktisap edilemeyeceği, davacı lehine zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının oluşmadığı ve mahkemenin dosya kapsamına uygun olmayan gerekçelerle davanın kabulüne karar verdiği gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/172 E., 2023/74 K.

Mahkemece bozmaya uyularak davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; ... Mahallesi, .... Mevkinde bulanan 315 ada 6 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitleri sırasında davalı Hazine adına tespit ve tescil edildiğini, taşınmazın önce 315 ada 1 parsel nosuyla 6.140 m2 olarak tespit edilmesine rağmen Komisyon kararı ile aynı ada 6 parsel numarası verilerek 2.419 m2 olarak Hazine adına tespit edildiğini, taşınmazın esasen 70-80 yıldır eklemeli zilyetlikle kendisi tarafından kuru tarım yapılmak sureti ile kullanıldığını, teraslanmış olduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili; kadastro tespit işlemleri sırasında dava konusu taşınmazda zilyetlik bulunmadığının tespit edilmesi ve taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olması nedeniyle Hazine adına tespit edildiğini ve tespitin kesinleştiğini, bu durumda davacının dava konusu taşınmaz üzerindeki uzun yıllara dayanan zilyetlik iddiasının haksız ve yersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 02.10.2013 tarihli ve 2012/36 Esas, 2013/623 Karar sayılı kararıyla; 315 ada 6 parsel sayılı taşınmazın kadim meralardan olmadığı, orman sınırları içerisinde bulunmadığı, tescilli sit alanları içerisinde bulunmasına rağmen 2863 sayılı Yasa uyarınca zilyetlikle iktisabının olanaklı olduğu, kıyı - kenar çizgisinde kalmadığı, davalı taşınmazın sınırlarının sabit ve değişmez olduğu, taşınmazın fen bilirkişisinin raporunda (A) harfiyle gösterilen kısmı üzerindeki davacı zilyetliğinin tespit tarihine kadar kesintisiz ve aralıksız olarak devam ettiği, 3402 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen mülk edinme şartlarının davacı lehine oluştuğu, davacı adına tespit edilen taşınmaz miktarının yasada belirtilen sınırları geçmediği, fen bilirkişisinin raporunda (A) harfiyle gösterilen kısma ilişkin davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, .... Beldesi, 315 ada 6 parselin tapusunun iptaline, taşınmazın fen bilirkişinin raporunda (6A) harfi ile gösterilen 2.180,28 m²'lik kısmının ayrı bir parsel numarasıyla davacı adına tesciline karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

Mahkeme kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili tarafından temyiz isteminde bulunulması üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 12.02.2014 tarihli ve 2014/121 Esas. 2014/1126 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın hava fotoğraflarının getirtilmesi ve mahallinde 3 kişilik ziraat bilirkişi mühendisleri kurulu ile jeodezi ve fotogrametri uzmanı harita mühendisinden oluşan bilirkişi heyeti aracılığıyla keşif yapılması, hangi tarihte imar-ihyaya başlandığı, tamamlandığı ve zilyetliğin hangi tasarruflar ile sürdürüldüğü hususunun araştırılması gereğine değinilerek karar bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde Mahkemenin 17.02.2016 tarihli ve 2014/278 Esas, 2016/148 Karar sayılı kararıyla; davanın kabulüne, çekişmeli 315 ada 6 parsel sayılı taşınmazın temyize konu fen bilirkişi raporunda (6A) harfi ile gösterilen 2.180,28 metrekarelik bölümünün tapu kaydının iptali ile davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, kararın davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine bu kez Dairenin 07.10.2020 tarihli ve 2020/53 Esas, 2020/4040 Karar sayılı kararıyla; Mahkemece 1975, 1987 ve 1992 tarihlerine ait hava fotoğraflarının Harita Genel Müdürlüğünden temin edilerek harita mühendisi bilirkişisinden rapor alındığı, ancak bu raporda, hava fotoğraflarında dava konusu taşınmaz bölümü üzerinde setlerin bulunduğu ve taşınmaz bölümünün kullanıldığına kanaat getirildiği belirtilmesine rağmen, taşınmaz bölümünün evveliyatına, kullanım süresine, niteliğine ve üzerindeki imar-ihya işlemlerinin tamamlanıp tamamlanmadığına ilişkin açıklamalara yer verilmediği halde, belirtilen tarihler arasında başka uçuşun bulunup bulunmadığı Harita Genel Müdürlüğünden sorulup varsa hava fotoğrafları temin edilip denetime elverişli rapor alınmadığı, ziraatçi bilirkişi kurulu raporunda yetersiz ve soyut değerlendirme ile taşınmazın kuru tarım arazisi olduğunun belirtildiği, ancak rapora ekli dava konusu taşınmaza ait fotoğraflarla rapor içeriğindeki değerlendirme arasında çelişki oluşturulduğu halde bu çelişki giderilmediği gibi, taşınmaz bölümünün niteliğini belirlemekten uzak ziraatçi bilirkişi kurulu raporu ile tanık ve yerel bilirkişilerin soyut beyanlarının hükme esas alındığı, böylelikle bozma ilamının gereklerinin tam olarak yerine getirilmediği, bu şekilde eksik inceleme ve araştırmaya dayanılarak hüküm kurulamayacağı gerekçesiyle karar bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde; Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17. maddelerinde belirtilen zilyedlik ve imar-ihya nedenlerine dayalı mevcut davada bilirkişiler...,...,...,..., ve ... tarafından düzenlenen 17.03.2022 havale tarihli rapor ekinde bulunan krokide (A) ve (B) harfleri ile gösterilen taşınmaz bölümlerinin tarım arazisi olduğu, zilyetliğin tespit tarihine kadar çekişmesiz, aralıksız ve malik sıfatıyla 20 yılı aşan bir süre devam ettiği, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesinde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile mülk edinme şartlarının gerçekleştiği, imar ve ihyanın tespit tarihinden 20 yıl önce tamamlandığı, bu kapsamda davacı lehine 315 ada 6 parsel içerisinde yer alan (A) ve (B) bölümleri açısından TMK'nın 713/1. ve 3402 sayılı Yasa'nın 14 ve 17. maddelerinde belirtilen kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla mülk edinme koşullarının, dava konusu taşınmazın (A) ve (B) bölümleri yönünden gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemece 02.03.2022 tarihinde yapılan keşif sonrası alınan raporlara itiraz dilekçesinde de belirtildiği üzere, ziraat bilirkişi raporunda taşımazın (A) ve (B) harfleri ile gösterilen kısımlarının % 12-20 arası eğime sahip, % 15-20 taşlılık ve erozyon problemi olan, toprağı organik bakımdan fakir bir taşınmaz olduğunun belirtildiğini, kadastro teknisyenleri tarafından sunulan raporda ise 1992 yılına kadar (A) harfi ile gösterilen yer dışındaki yerler için imar-ihyanın söz konusu olmadığının belirtildiğini, bu durumun ise ziraat bilirkişi raporundaki iddiaları tekzip ettiğini, bu tarih esas alındığında imar-ihya için gerekli 20 yıllık sürenin tespit tarihi itibariyle dolmadığının görüleceğini, taşınmaz üzerindeki ağaçların kadastro çalışmalarından hemen önce ekildiğini, bu nedenle ancak 2009 yılındaki hava fotoğraflarında seçilebildiğini, kadastro tutanağı 2010 yılında düzenlenmiş olduğundan, 1992 yılından itibaren 20 yıllık sürenin geçmemiş olduğunun açık olduğunu, ek rapor hazırlanırken sadece davacı tarafın itirazlarının değerlendirildiğini, dava konusu taşınmazların niteliği itibariyle Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu, zilyetlikle iktisaba elverişli yerlerden olmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

Kadastro sonucu, Muğla ili, ... ilçesi, .... Mahallesi 315 ada 6 parsel sayılı 2.419,58 metrekare miktarlı taşınmaz 315 ada 1 parsele uygulanan tapu kaydının miktar fazlası olarak taşlık vasfıyla Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı ..., tapu kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak tapu iptali ve tescil istemiyle dava açmış, Mahkemece bozmaya uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Mahkemece, dava konusu taşınmaz kısımları üzerinde davacı taraf yararına 4721 sayılı Kanun'un 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesinde öngörülen zilyetlikle iktisap koşullarının gerçekleştiği kabul edilmek suretiyle hüküm kurulmuş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir.

Bilindiği üzere; 4721 sayılı TMK'nın 713/1. ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17. maddelerinde; orman yahut kamu orta malı sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazlardan imar-ihya edilerek dava tarihine kadar 20 yıl süreyle çekişmesiz ve aralıksız olarak zilyet edilenlerin zilyetleri adına tescil edilebileceği hüküm altına alınmıştır. Terk edilmiş dere yatakları, kayalık, taşlık, yol ve yol boşluğu gibi taşınmazlar ancak imar-ihya yolu ile 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 17. maddesi uyarınca iktisap edilebilir. Taşınmazın zilyetlikle kazanılabilmesi için öncelikle zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olması, bundan sonra da 3402 sayılı Yasa'nın 14 ve 17. maddeleri uyarınca, emek ve para harcanmak suretiyle imar-ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilmesi ve bu işlemlerin tamamlanmasından sonra kazanmayı sağlayacak zilyetlik süresinin geçmesi zorunludur.

Somut olayda; taşlık vasıflı dava konusu 315 ada 6 parsel sayılı taşınmazın ancak imar ve ihya edildikten sonra iktisap edilebileceği tereddütsüzdür. Mahalllinde beyanına başvurulan davacı tanıklarının ve mahalli bilirkişilerin beyanlarına göre dava konusu taşınmazın öncesinde davacının babası ...'a ait olduğu ve onun tarafından kullanıldığı, yapılan taksim işlemi sonucu oğlu Salih'e verildiği, daha sonra onun tarafından da davacıya satıldığı, taşınmazda öncesinden itibaren kuru tarım yapıldığı, taşınmazın arpa, buğday ekilmek suretiyle kullanıldığı husularının belirtildiği, ancak bozma öncesi ve sonrası alınan bilirkişi raporlarına ekli görüntülere göre taşınmazlarda taş unsurunun toprak unsuruna galip geldiği, taşlılık sorununun taşınmazlar tarıma elverişli hale getirilecek biçimde ortadan kaldırılmadığı; 30.03.2022 tarihli 3 kişilik ziraat mühendisi bilirkişi raporunda ise dava konusu taşınmazın krokilerde (A) ve (B) harfleri ile gösterilen bölümünün yamaç arazi konumunda, %12-20 eğimli, %15-20 taşlılık problemi olan alan olduğu, (B) harfi ile gösterilen alanda imar-ihyanın 1992 yılında başladığının belirtildiği görülmektedir. Toplanan bu deliller ışığında soyut ve genel ifadeler içeren jeodezi mühendisi bilirkişi raporuna ve mahallinde dinlenen tanıklar ile mahalli bilirkişi beyanlarına itibar edilmesi mümkün görünmemektedir.

Hal böyle olunca; Mahkemece, dava konusu taşınmazlar üzerinde davacı lehine zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının oluşmadığı dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamına uygun olmayan gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi isabetsiz olup temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görülmüştür.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,

Temyiz eden davalı Hazine harçtan muaf bulunduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,

Dosyanın Marmaris 3. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

25.12.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.