Logo

1. Hukuk Dairesi2023/4923 E. 2024/5805 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekaletle satılan taşınmazın bedeli ödenmediği ve taşınmazın hileli bir şekilde üçüncü kişiye devredildiği iddiasıyla açılan tapu iptali ve tescil davasında, alıcının iyi niyetli olup olmadığının belirlenmesi.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı alıcının, taşınmazın piyasa değerinin çok altında bir bedelle aldığı, ödeme şeklinin şüpheli olduğu ve alıcının gayrimenkul sektöründeki tecrübesi dikkate alınarak iyi niyetli olmadığı kanaatine varılarak, yerel mahkemenin tapu iptali ve tescil talebini reddeden kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/433 E., 2023/1507 K.

HÜKÜM/KARAR : Asıl Dava Kısmen Kabul-Birleştirilen Dava Ret / Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : İzmir 7. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/143 E., 2022/430 K.

Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali tescil, olmazsa bedel davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davada davalı ... yönünden davanın reddine, davalı ... yönünden davanın kabulü ile bedele; birleştirilen davanın ise reddine karar verilmiştir.

Kararın asıl davada davacı (birleştirilen davada davalı) vekili ve birleştirilen davada davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı asıl davada davacı (birleştirilen davada davalı) vekili ve birleştirilen davada davacı vekili tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 22.10.2024 Salı günü duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde, temyiz eden asıl davada davacı (birleştirilen davada davalı) ... vekili Avukat ... ile temyiz edilen asıl ve birleştirilen davada davalı ... vekili Avukat ... geldiler. Davetiye tebliğine rağmen birleştirilen davada davacı ... vekili, asıl ve birleştirilen davada davalı ... gelmedi. Yokluklarında duruşmaya başlandı. Gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. Temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Asıl davada davacı ...; 16 parsel sayılı taşınmazdaki maliki olduğu dava konusu 23 numaralı bağımsız bölümü satmaya karar verdiğini, emlak ve inşaat işleriyle uğraşan davalı ... ile tanıştığını, davalı ...'ın önce evi kendisinin satın alacağını sonra ise 575.000,00 TL'ye evi satabileceğini, Urla'da inşaat yaptığı yerlerden birini teminat olarak vereceğini söyleyerek vekaletname istediğini, daire verileceği inancıyla 25.05.2016 tarihli ve 8992 yevmiye numaralı vekaletname ile davalı ...'ı vekil tayin ettiğini, taşınmazının diğer davalı ...'a temlik edildiğini öğrenmesi üzerine ...'a sorduğunda taşınmazın emaneten diğer davalıya devredildiği, şimdilik Urla'daki evi vereceğini söyleyerek bankada göstermelik para alışverişi yaptıklarını, taşınmazını da devredeceğini söylediğini, ancak ne kendi taşınmazını verdiğini ne de teminat olacak taşınmazın kendisine devredildiğini, davalıların birlikte hareket ettiklerini ve dolandırıldığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde bedelin tahsiline karar verilmesini istemiştir.

2. Birleştirilen davada davacı ...; 16 parsel sayılı taşınmazdaki çekişme konusu 23 numaralı bağımsız bölümü bedelini ödeyerek 2012 yılında satın aldığını, asıl davada davacı - birleştirilen davada davalı ... ile evli olduğundan ısrarı üzerine taşınmazın 1/2 payının ... adına tescil edildiğini, bilahare boşandıklarını ancak fiilen birlikte yaşamaya devam ettiklerini, davalı ...'ın aldatarak taşınmazın diğer 1/2 payının da satış göstermek suretiyle kendisine devrini sağladığını, taşınmazı bir an evvel satıp parasını almak için ... isimli şahısla birlikte hareket ederek satış vekaletnamesi ile davalı ...'a sattığını, kandırılmak suretiyle taşınmazının ele geçirildiğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmazsa bedele karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

1. Asıl ve birleştirilen davada davalı ...; dava konusu taşınmazı bedeli karşılığında satın aldığını, iyi niyetli üçüncü kişi olduğunu, diğer davalı ile herhangi bir bağlantısı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

2. Birleştirilen davada davalı ...; dava konusu taşınmazı boşandığı eşi ile birlikte satın aldıklarını, davacı ...'in dava konusu taşınmazdaki payını devretmesi koşuluyla boşandıklarını, söz konusu payın boşanma davasının maddi tazminatı olarak devredildiğini belirterek birleştirilen davanın reddini savunmuştur.

3. Davalı ...; savunma getirmemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince ilk kararda; asıl davanın vekalet görevinin kötüye kullanılması, birleştirilen davanın ise inançlı işlem nedenine dayalı olduğuna ilişkin hukuki nitelendirme yapılmak suretiyle davalı ...'ın kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle davalı ... yönünden davanın reddine, vekalet ilişkisini kötüye kullandığı sabit olan davalı ...'ın dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değeri tutarında davacıya karşı sorumlu olduğu gerekçesiyle tazminat isteğinin kabulüne, iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davacı vekili ve birleştirilen davada davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Kaldırma Kararları, İlk Derece Mahkemesince Kaldırma Kararları Sonrasında Verilen Kararlar

Bölge Adliye Mahkemesince; asıl dava ve birleştirilen dava yönünden davanın hukuksal dayanağının bir yönünün de hile olması karşısında, hile yönünden delillerin bir bütün olarak değerlendirilmediğinden bahsedilerek hile unsurunun bulunup bulunmadığının araştırılıp delillerin bu kapsamda toplanıp tartışılıp sonrasında karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Bu karar üzerine İlk Derece Mahkemesince ikinci kararda; önceki gerekçe ile davalı ... yönünden davanın reddine, davalı ... yönünden tazminat talebinin kabulüne; kısa kararda birleştirilen davaya ilişkin hükmün geçmediğinin gerekçeli karar yazımı esnasında anlaşıldığına değinilerek, HMK 305/A maddesi uyarınca ek karar ile birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir. Kararın asıl davada davacı vekili ve birleştirilen davada davacı vekili tarafından istinafı üzerine Bölge Adliye Mahkemesince bu kez; kaldırma kararı gereği yapılan işlemlerin yeterli bulunmadığı, ayrıca karar duruşmasında karar verilmeyen birleştirilen dava yönünden taraflar yeniden sözlü yargılamaya çağrılmadan ek karar ile karar verilmesinin de doğru olmadığı gerekçesiyle istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesinden sonra, İlk Derece Mahkemesince yukarıda tarih ve sayısı belirtilen üçüncü kararı ile; davalı ... tarafından davacının iradesinin fesada uğratılarak vekaletin kötüye kullanılması suretiyle devredilen taşınmaz bedelinin davacıya ödenmediği, davalı ...'ın diğer davalının hileli davranışlarına karıştığı, ya da bu hileli eylemlerden haberdar olduğu, kötüniyetli bulunduğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle davalı ... (tapu iptali ve tescil istemi) yönünden davanın reddine, vekalet ilişkisini kötüye kullandığı sabit olan davalı ...'ın dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değeri tutarında davacıya karşı sorumlu olduğu gerekçesiyle tazminat istemli davanın kabulüne, birleştirilen dava yönünden iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.

C. Kaldırma Kararı Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davacı (birleştirilen davada davalı) vekili ve birleştirilen davada davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

D. İstinaf Sebepleri

1. Asıl davada davacı (birleştirilen davada davalı) vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı ... yönünden tapu iptal-tescil davasının kabulüne karar verilmesi gerektiğini, paravan veya yardımcı kişilere geçirilen araçların, zaten başından beri işin içinde olan ve galericilik işi de yapan yine davalı ...’a döndüğünü, davalıların işbirliği içinde hareket ettiklerini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2. Birleştirilen davada davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararın olaya, kanuna, hakkaniyete aykırı olduğunu, dava konusu taşınmazın eski malikinden satın alınması sırasında tüm paranın birleştirilen davanın davacısı ... tarafından bankadan havale edildiğinin dosya içindeki makbuzdan anlaşıldığı halde bu hususun hiç dikkate alınmadığını, somut olayda iki farklı hile unsuru bulunduğunu, tanık dinletme hakları olduğunu bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

E. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca, istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davacı (birleştirilen davada davalı) vekili ve birleştirilen davada davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Asıl davada davacı (birleştirilen davada davalı) vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki itiraz nedenlerini yineleyip kararın usul ve yasaya uygun olmadığını bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Birleştirilen davada davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki itiraz nedenlerini yineleyip kararın usul ve yasaya uygun olmadığını bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Asıl dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel; birleştirilen dava, hile ve inançlı işlem hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel istemlerine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 506. maddesi,

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1023 ve 1024. maddeleri,

6908 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 36/1. maddesi,

05.02.1947 tarihli, 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı.

3. Değerlendirme

1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 23 numaralı bağımsız bölümün 09.11.2012 tarihinde asıl davada davacı (birleştirilen davada davalı) ... ve birleştirilen davada davacı ... tarafından 1/2'şer paylarla satın alındığını, satın aldıkları tarihte...ve ...'ın karı-koca oldukları, ...'in 1/2 payını 18.02.2016 tarihinde satış suretiyle ...'a devrettiği ve ...'ın taşınmazın tamamının maliki olduğu, 19.02.2016 tarihinde ise ... tarafından boşanma davası açıldığı ve 24.02.2016 tarihinde de ... ve ...'in boşanmalarına karar verildiği, asıl davada davacı (birleştirilen davada davalı) ...'ın İzmir 32. Noterliğinin 25.05.2016 tarihli ve 8992 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile davalı ...'ı vekil tayin ettiği, davacı ... adına kayıtlı çekişme konusu 23 numaralı bağımsız bölümün anılan vekaletname ile davalı vekil ... tarafından 25.05.2016 tarihinde diğer davalı ...'a satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.

2. Birleştirilen dava yönünden temyiz itirazlarının incelenmesi;

Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

3. Temyizen incelenen birleştirilen dava yönünden verilen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup birleştirilen davada davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

4. Asıl dava yönünden temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

Bilindiği üzere; hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alışverişte bulunmaları, satın aldıkları şeylerin ileride kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 2. maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989; tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.

Bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK'nın 1023. maddesinde "Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024. maddenin 1. fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.

Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden, iktisapta bulunan kişinin iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse, diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.

Bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta şeklen iyi niyetli gözükeni değil gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.

Nitekim bu görüşten hareketle, "kötüniyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (re'sen) nazara alınacağı” ilkeleri 08.11.1991 tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşler de aynı doğrultuda gelişmiştir.

5. Somut olaya gelince; davalı vekil ...'ın asıl davada davacı ... adına kayıtlı taşınmazı diğer davalı ...'a devrettiği, davalı ...'ın söz konusu temlik işlemi nedeniyle nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediğinin İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/114 Esas, 2018/48 Karar sayılı kararı ve anılan kararın kesinleşmesi ile sabit olduğu, davalı vekil ... tarafından vekalet görevinin kötüye kullanıldığı, davalı ...'ın ise taşınmazı bedeli karşılığında satın aldığını savunduğu, anılan davalının dava konusu taşınmazı iyi niyetle edinmiş olması halinde bu kazanımının korunacağı açıktır. Buradan hareketle; dava konusu taşınmazın davalı ...'a temlik tarihi itibariyle değerinin 585.000,00 TL olduğunun bilirkişilerce tespit edildiği, davalı ... ve davacı adına vekaleten davalı ... arasında düzenlenen harici satış sözleşmesine göre dava konusu taşınmazın satış bedelinin 400.000,00 TL olarak belirlendiği, sözleşmede bedelin 361.000,00 TL'lik kısmının araç satışı ile ödeneceğinin yer aldığı, anlaşma gereği davalı ... adına kayıtlı bir aracın ve dava dışı kişiler adına kayıtlı üç aracın noterde düzenlenen araç satış sözleşmeleri ile yine dava dışı kişilere devredildiği, 34.000,00 TL'lik bir miktarın ise dava dışı ... (davalı ...'ın oğlu) tarafından 25.05.2016 tarihinde davacı ...'ın hesabına havale edildiği (...'ın hesabındaki bir kısım paranın davalı vekil ... tarafından teslim alındığının Ceza Mahkemesi dosyasından anlaşıldığı), davalı ...'ın inşaat işleri ile uğraştığı, davalı ... tanıklarından Yüksel'in, kendisinin de davalı ... gibi gayrimenkul ve petrol istasyonu çalıştırma işi yaptığını, davalıya taşınmazı alması için tavsiyede bulunduğunu, evin piyasa değerinin 550.000,00 TL civarında olduğunu tespit ettiklerini, taşınmaz ucuz olduğu için satın alındığını ancak durumdan şüphelenmediklerini beyan ettiği, yine davalı ...'ın ... isimli tanığının, kendisinin emlakçılık yaptığı, davalı ...'ın gayrimenkul yatırımcısı olduğu, birçok taşınmaz alım satımı yaptıkları yönünde beyanda bulunduğu, tüm dosya kapsamı ve tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde; davalı ...'ın iyi niyetli sayılamayacağı ve TMK’nın 1023. maddesinden istifade edemeyeceği sonucuna varılmaktadır.

6. Hal böyle olunca; asıl davanın kabulü ile tapu iptali ve tescile karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmektedir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Birleştirilen davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca, birleştirilen dava yönünden ONANMASINA,

03.10.2024 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca gelen temyiz edilen birleştirilen davada davalılar vekilleri için 28.000,00 TL duruşma vekalet ücretinin temyiz eden birleştirilen davada davacıdan alınmasına,

Aşağıda yazılı 247,70 TL bakiye onama harcının temyiz eden birleştirilen davada davacıdan alınmasına,

2. Asıl davada davacı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile; İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının asıl dava yönünden ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının asıl dava yönünden BOZULMASINA,

03.10.2024 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca gelen temyiz eden asıl davada davacı ... vekili için 28.000,00 TL duruşma vekalet ücretinin temyiz edilen asıl davada davalılardan alınmasına,

Peşin alınan harcın istek hâlinde temyiz eden asıl davada davacıya iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

22.10.2024 tarihinde, birleştirilen dava yönünden kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.