"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/1254 E., 2020/1459 K.
HÜKÜM/KARAR : Kısmen Kabul/ Yeniden Hüküm Kurulması
İLK DERECE MAHKEMESİ : Çorum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2015/6727 E., 2018/419 K.
Taraflar arasındaki tapunun iptali ve yola terkin davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince kararın kamu düzenine aykırılık teşkil etmesi nedeniyle İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle;kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; çekişmeli taşınmazın yol inşaat ve emniyet sahası içinde kalan 5636,00 m²'lik bölümünün lehlerine terkin edildiği halde kadastro çalışmaları sırasında özel mülkiyet olarak tahdit ve tespit edildiğini, bu kısmın özel mülkiyete konu olamayacağını öne sürerek kamulaştırma planları nazara alınmadan davalı adına yapılan tespit ve sınırlandırmanın iptali ile yola terkinine ve kamulaştırma hudut genişliğinin korunmasına karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı ...; dava konusu eski 1405 numaralı parselin babasından miras kaldığını, Karayolları Genel Müdürlüğünün arazilerinde herhangi bir kamulaştırma işlemi yapmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; mahallinde yapılan keşif sonucunda fen bilirkişilerin teknik ölçümlerine itibar edildiği, kamulaştırma bedelinin davalıların miras bırakanına ödendiği belirlenerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Nedenleri
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Mahkemece verilen kararda talepleri gibi değil de taşınmazın 63,05 m² sinin tapu kaydının iptali ile yol olarak terkinine karar verildiğini, açılan davanın tarafları lehine sonuçlandığını, dava açılmasına idarenin sebebiyet vermediğini, idareleri vekil ile temsil edildiğinden idare lehine vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken bütün yargılama giderinin idare üzerine bırakıldığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; 173 ada 27 (eski 1405) parsel sayılı taşınmazın kadastrosunun 12.04.1972'de kesinleştiği, tespitten önce 09.05.1962 tarihli kamulaştırma işlemine dayanılarak açılan davanın tespitin kesinleşmesinden sonra Kadastro Kanunu'nun 12/3 üncü maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü süreden sonra açıldığı, davacı vekilinin istinaf dilekçesinde gösterdiği nedenlerin yerinde olmadığı, ancak kararın kamu düzenine aykırılık teşkil ettiği gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz başvuru dilekçesinde; kadastro tespitine itiraz davalarında uygulanan 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanamayacağı, taşınmazın özel mülkiyete tabi olmadığı, kamu malı niteliğini haiz olduğu ve fen bilirkişi raporlarında da açıkça fiilen yol olarak kullanılması nedeniyle hak düşürücü sürenin uygulanmayacağını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve terkin istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3 üncü maddesi
3. Değerlendirme
1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; eldeki davanın 12.04.2013 tarihinde açıldığı, dava konusu ... köyünde 173 ada 27 (eski 1405) parsel sayılı taşınmazın ... mirasçıları ..., ..., ... adlarına tespit gördüğü ve 12.04.1972 tarihinde kadastro tespitinin kesinleştiği; ... Kamulaştırma Planının kadastrodan önce hazırlandığı, kamulaştırılan parselin ... zilyetliğinde ve tasarrufunda yer aldığı belirtilerek istimlak cetvelinde 41. sırada gösterildiği ve 908 m2'lik kısma cebri terk işlemi yapıldığı anlaşılmaktadır.
2. Hemen belirtilmelidir ki; dava kadastrodan önceki nedenlere ve mülkiyet hakkına dayalı olduğundan kural olarak 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 üncü maddesinde öngörülen hak düşürücü süreye tabidir. Ancak, kamu malı niteliğinde olan mera, kıyı, orman gibi yerlerle fiilen yol olan yerler hakkında açılacak davalarda bu süre uygulanmayacaktır.
3. Hal böyle olunca; doğru sonuca varılabilmesi için öncelikle taşınmazın tamamının veya bir bölümünün fiilen yol olup olmadığının değerlendirilmesi, bu hususun tespiti için de gerektiği takdirde mahallinde ziraat mühendisi bilirkişisi ve teknik bilirkişinin katılımıyla yeniden keşif yapılması, keşifte dava konusu taşınmazın halen kamu malı niteliğinde, aktif biçimde yol olarak kullanılan yerlerden olup olmadığının belirlenmesi, buna ilişkin mahkeme gözleminin tutanağa geçirilmesi, keşif sırasında hazır bulundurulacak fotoğrafçıya değişik açılardan taşınmazın fotoğrafları çektirilerek dosya arasına konulması, ziraat mühendisi bilirkişiden taşınmazın mevcut niteliği hakkında ayrıntılı rapor alınması, teknik bilirkişiden dava konusu taşınmaza ait tesis kadastrosu, uygulama kadastrosu ve kamulaştırma haritasının ölçeği eşitlenerek çakıştırılmak suretiyle dava konusu taşınmazı gösterir krokili rapor düzenlemesinin istenmesi, buna göre dava konusu taşınmazın idarenin kamulaştırma haritası kapsamında kalıp kalmadığının, tamamının veya bir bölümünün halen tarım arazisi olmayıp aktif biçimde yol olarak kullanılan yer olup olmadığının belirlenmesi, aktif biçimde yol olarak kullanılan bölümü olduğunun anlaşılması halinde ise davanın, yukarıda belirtildiği şekilde 3402 sayılı Kanunu'nun 12/3 üncü maddesindeki 10 yıllık süreye tabi olmayacağı da gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
VI. KARAR:
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin değinilen yönden yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371/1-a maddesi uyarınca temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Temyiz eden davacı ... harçtan muaf olduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
22.01.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
-KARŞI OY-
Dava, tapulu taşınmazın iptali ile yol olarak terkinine ilişkindir. Bölge Adliye Mahkemesince (BAM) hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, Dairemizin Sayın Çoğunluğunca taşınmazın fiilen kullanılan aktif yol olduğunun tespiti halinde 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçerli olmayacağı gerekçesiyle BAM kararının bozulmasına karar verilmiştir. Aşağıda belirtilen nedenlerle anılan karara iştirak etmek mümkün olmamıştır.
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12. maddesinin üçüncü fıkrasında "Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz." hükmüne yer verilmiştir. Buna göre, davacısı ve davalısının sıfatı önemli olmaksızın özel mülkiyete konu taşınmazlarla ilgili yapılan kadastro tespitine karşı tespit tarihinden itibaren 10 yıl geçtikten sonra açılan davalar hakkında hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir. Hak düşürücü süre kamu düzenine ilişkin olup re'sen nazara alınması gereken bir husustur.
Sayın Çoğunlukça, dava konusu taşınmazın fiilen aktif yol olduğunun tespit edilmesi durumunda bu hak düşürücü sürenin uygulanmayacağı belirtilmiş ise de bu yorumun Kanun'un açık metni ile uyumlu olduğu söylenemez. Kadastro tespitinde dava konusu taşınmaz tarla olarak tespit edilmiştir. Davacı tarafından da taşınmazın kadastro tespiti öncesinde özel mülkiyete konu olamayacak yerlerden olduğu açıkça iddia edilmemiş, kadastro tespitinden önce kamulaştırıldığı ileri sürülmüştür. Buna göre davanın hak düşürücü sürenin geçirilmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesi yönündeki BAM kararının yerinde olduğu anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, BAM kararının onanması gerekirken Sayın Çoğunluğun aksi yöndeki bozma kararına iştirak edemiyorum.