Logo

1. Hukuk Dairesi2023/5317 E. 2024/80 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İnançlı işlem sözleşmesi kapsamında devredilen taşınmazın borcun ödenmemesi nedeniyle geri devrinin talep edilip edilemeyeceği.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, inançlı işlem sözleşmesine konu borç miktarının tespiti için gerekli incelemenin yapılmamış olması ve davacıya borcunu ödemesi için önel verilmemesi, bozma kararına uyulmadığı gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/2 E., 2022/151 K.

ASIL DAVADA DAVACI / BİRLEŞTİRİLEN DAVADA

ASIL DAVADA DAVALI / BİRLEŞTİRİLEN DAVADA

DAVA TARİHİ : ...,...

HÜKÜM : Asıl Dava Ret - Birleştirilen Dava Kabul

Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali tescil, elatmanın önlenmesi davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece, Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı asıl davada davacı-birleştirilen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Asıl davada davacı; 1 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 14 nolu bağımsız bölümü davalıya aralarında yaptıkları 11.03.2015 tarihli protokol gereğince teminat amacıyla devrettiğini, 2,5 yıl içerisinde borç ödendiğinde iadesinin kararlaştırıldığını, belirlenen süre beklenmeksizin taşınmazın davalı tarafından satılığa çıkarılarak protokole aykırı hareket edildiğini ileri sürerek 14 no’lu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı; devrin teminat amacıyla yapılmadığını belirterek davanın reddini savunmuş; birleştirilen davasında ise, taşınmazın davalı tarafından kullanıldığını ileri sürerek asıl davada davacı - birleştirilen davada davalının müdahalesinin önlenmesine karar verilmesini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Kahramanmaraş 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.12.2015 tarihli ve 2015/518 Esas, 2015/301 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın borca mahsuben davalıya devredildiği, davacı tarafça iddanın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairenin 10.10.2019 tarihli ve 2016/7179 Esas, 2019/5173 Karar sayılı kararıyla; “...Somut olaya gelince, taraflar arasında inançlı işlem sözleşmesi olduğu hususunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Davacı taraf, aralarındaki sözleşme uyarınca edimini kararlaştırılan süre içerisinde ifa edeceğini iddia etmiş, davalı taraf ise temlikin teminat amacıyla değil, davacının borcuna mahsuben yapıldığını savunmuştur. Ne var ki, Mahkemece iddia ve savunma doğrultusunda tarafların bildirdiği deliller toplanmak suretiyle hükme elverişli bir araştırma yapılmadan sonucuna gidilmiştir. Hâl böyle olunca, tapu kayıtları, banka kayıtları, icra dosyaları ve bunlarla ilişkili mahkeme dosyaları incelenip taraflar arasındaki sözleşmeye esas olmak üzere davacının borç miktarının tespit edilmesi, 6098 sayılı TBK'nın 97 nci maddesi (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 81 inci maddesi) değerlendirilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir... ” gerekçeleriyle bozulmuştur.

B. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Kahramanmaraş 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.03.2022 tarihli ve 2020/2 Esas, 2022/151 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmaz üzerine 26.03.2012 tarihinde davalı lehine 50.000,00 TL bedelle ipotek tesis edildiği, 18.11.2014 tarihinde ise davalının babasına ait olan ... Ecza Deposu tarafından 148.462,00 TL bedelle haciz konulduğu, taşınmazın haciz ve ipotekle yüklü olarak davalıya devredildiği, taraflar arasında akdedilen 13.03.2015 sözleşme gereğince davacının 2,5 yıl içerisinde evin bedelini öderse evini geri alabileceğinin kararlaştırıldığı, bu durumun inançlı temlik olduğu, ancak bilirkişi incelemesi ile sabit olduğu üzere davacının davalıya olan borcunu ödemediği, inanç sözleşmesi gereği kendine düşen edimi yerine getirmediği, davalı - karşı davacının kayıt maliki olup davacı - karşı davalının taşınmazda işgalci konumuna düştüğü gerekçesiyle asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davacı - birleştirilen davada davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Asıl davada davacı - birleştirilen davada davalı vekili temyiz dilekçesinde; davacı ile davalı arasında inanç sözleşmesi imzalandığını, davacının eczacı olduğunu, eczanesinde satmak üzere davalıdan ilaç temin ettiğini ve aylık 2.000,00 TL aldığını, karşılığında da teminat olarak dava konusu taşınmazını devrettiğini, davacının iki buçuk yıl içerisinde evin bedelini ödeyerek taşınmazı geri alma hakkına sahip olduğunu, sözleşmenin davalı tarafından ihlal edildiğini, sözleşme tarihinden 10 gün sonra davalı tarafından taşınmazın tahliye edilmesi için ihtarname gönderildiğini ve taşınmazın davalı tarafından satışa çıkarıldığını, sözleşme süresinin 2,5 yıl olmasına rağmen davalının bu süreye uymayarak taşınmazı satılığa çıkardığını, davacının davalı tarafından aldatıldığını, taraflar arasındaki borcun davacı ile davalı arasında değil, davacı ile davalının babası ... arasında olduğunu, ...’un ecza deposu işlettiğini, davacının da eczası olması nedeniyle aralarında borç ilişkisi mevcut olduğunu, bu borç için zaten davacı aleyhine ayrıca icra takibi başlatıldığını, icra takibi neticesinde dava konusu taşınmazı alamayacağını anlayan davalı tarafın, inançlı işlem yaptığı hususunda davacıyı aldatarak taşınmazı ele geçirdiğini, evin borca karşılık olarak davacı tarafından rıza ile verildiği iddiasının mahkemeyi yanıltmaya yönelik olduğunu belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Asıl dava, inançlı işlem hukuki sebebine dayalı tapu iptali ve tescil; birleştirilen dava, mülkiyet hakkına dayalı el atmanın önlenmesi istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

05.02.1947 tarihli, 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı.

3. Değerlendirme

1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu taşınmazın taraflar arasında yapılan 11.03.2015 tarihli “protokol” başlıklı belgede, davacı tarafından işletilmekte olan eczanenin borçları nedeniyle teminat amacıyla devredilmesinin kararlaştırıldığı, bu doğrultuda 13.03.2015 tarihli resmi senette 135.000,00 TL bedelle inançlı işleme dayalı olarak dava konusu 1 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 14 nolu bağımsız bölümün davalıya satış suretiyle devredildiği, protokol tarihinden itibaren 2,5 yıl içerisinde borç ödendiği takdirde taşınmazın tekrar davacıya iadesinin kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır.

2. Dairenin 10.10.2019 tarihli ve 2016/7179 Esas, 2019/5173 Karar sayılı kararı ile; dava konusu taşınmazın davalı ...’a inanç sözleşmesi kapsamında temlik edildiği kabul edilerek tapu kayıtları, banka kayıtları, icra dosyaları ve bunlarla ilişkili mahkeme dosyaları incelenip taraflar arasındaki sözleşmeye esas olmak üzere davacının borç miktarının tespit edilmesi, bundan sonra TBK’nın 97 nci maddesi gereğince işlem yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gereğine değinilerek mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Ne var ki, Mahkemece bozma kararına uyulmasına rağmen bozma gereklerinin tam olarak yerine getirilmediği anlaşılmaktadır.

Şöyle ki; Mahkemece taraflar arasındaki sözleşmeye esas olmak üzere davacının borç miktarının tespit edilmesi için tapu kayıtları, taraflara ait banka kayıtları ve taraflar arasındaki icra dosyaları celbedilerek mali müşavir bilirkişiden rapor alınmıştır. Bilirkişi, 25.01.2022 tarihli raporunda; dava konusu taşımaz üzerine 26.03.2012 tarihinde davalının alacağı için 50.000,00 TL tutarında ipotek tesis edildiği, yine 18.11.2014 tarihinde davalının babasına ait olan ... Ecza Deposu’nun alacağı için Nurdağı İcra Müdürlüğünün 2014/87 Esas sayılı dosyasından taşınmaz üzerine haciz konduğu, tapu kaydında yer alan ipotek ve haciz borcu değerinin ( 50.000,00 TL + 148.462,00 TL ) 199.462,00 TL olduğu, 148.462,00 TL için Nurdağı İcra Müdürlüğünün 21.04.2021 tarihli yazısında 2014/87 Esas sayılı dosyanın icra kapak hesabında davalının borcunun 547.852,49 TL olduğunu belirtmiştir. Ancak, dosya içerisindeki belgelerden 547.852,49 TL olduğu bildirilen kapak hesabının Nurdağı İcra Dairesinin 2015/228 Esas sayılı dosyasına ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda bilirkişi raporunun eksik ve çelişkili olup hüküm kurmaya elverişli olmadığı, taraflar arasındaki sözleşmeye esas olmak üzere davacının borç miktarının tam olarak tespit edilmediği anlaşılmaktadır.

3. Hâl böyle olunca; tapu kayıtları, banka kayıtları, icra dosyaları (Nurdağı İcra Dairesinin 2014/87 Esas ve 2015/228 Esas) incelenip taraflar arasındaki sözleşmeye esas olmak üzere davacının borç miktarının tam olarak tespit edilmesi, tespit edilen bu bedelin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 97 nci maddesi uyarınca mahkeme veznesine depo ettirilmesi için davacıya önel verilmesi ve sonucuna göre asıl ve birleştirilen dava hakkında bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Asıl davada davacı - birleştirilen davada davalı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazının kabulüyle, hükmün 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

09.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.