Logo

1. Hukuk Dairesi2023/5327 E. 2024/1470 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro tespiti kesinleştikten sonra mera vasfına dönüştürülen taşınmaz üzerindeki mülkiyet iddiasının, kadastro kanununda öngörülen hak düşürücü süre içinde ileri sürülüp sürülmediği.

Gerekçe ve Sonuç: Taşınmazın kadastro tespitinin kesinleşme tarihinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde dava açılmadığı gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/451 E., 2023/670 K.

HÜKÜM/KARAR : Ret/Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Gaziantep 5. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/118 E., 2022/512 K.

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; Gaziantep ili, ... ilçesi, ... köyü çalışma alanında bulunan 121 ada 163 parsel sayılı taşınmazın mera olarak sınırlandırıldığını, davacının bu taşınmaza komşu 125 ada 53 parsel sayılı taşınmazı 2000'li yıllarda satın alarak bu taşınmazla çevresinde bulunan 126 ada 1 ve 121 ada 137 parsel sayılı taşınmazları bir bütün olarak malik sıfatı ile kullandığını, yine aynı mahallede bulunan 121 ada 140 parsel sayılı taşınmazın da köy senedi ile ...'den satın alındığını ve günümüze kadar kullanıldığını, bu taşınmazların davacının bayileri tarafından da tarla olarak ekilip biçildiğini ve taşınmazların çevresindeki taşınmazlarla birlikte kullanılan ve mera olarak tescil olunan yerlerin hiçbir zaman mera vasfında bulunmadığını, kadimden beri tarla olduğunu ve davacı taşınmazına eklenmesi istenilmiş ise de bunda muvaffak olunamadığını ileri sürerek 121 ada 163 parsel sayılı mera vasfılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile 5 dönüm ve 15 dönüm büyüklüğündeki davaya konu alanların davacı adına tescilini talep etmiştir.

II. CEVAP

1.Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; taşınmazın 4342 sayılı Mera Kanunu'na göre işlem yapılarak komisyon kararıyla mera vasfını kazandığını, davanın hak düşürücü süreden sonra açıldığını belirterek davanın reddini istemiştir.

2.Davalı ... Belediye Başkanlığı cevap dilekçesinde; davaya konu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu, zilyetlik iddiasının doğru olmadığını, taşınmazın özel mülkiyete konu olamayacağını, davacı lehine zilyetlik koşullarının oluşmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.

3.Dahili davalı ... Belediyesi vekili cevap dilekçesinde davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davaya konu 121 ada 163 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespit tutanağının 1992 yılında kesinleştiği, davanın 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 üncü maddesi ile öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süreden sonra açıldığı, somut olayda kadastro tespiti kesinleştikten sonra taşınmazın idari yolla Hazine adına tescil edilmiş olmasının bir kadastro işlemi olmayıp davacıya hak düşürücü süre geçmiş parsel yönünden yeni bir dava hakkı vermeyeceği ve davacının iddiasının tespitten önceki zilyetliği de kapsadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde dava dilekçesindeki hususları tekrarlamış, eldeki davanın Türk Medeni Kanunu'nun 713 üncü maddesine dayanan tapu iptali ve tescil davası olduğunu, anılan düzenlemede öngörülen şartların davacı lehine oluştuğunu, kadastrodan önce satın alınan taşınmazın kadastro sırasında çıkarılan tapuya dahil edilmemesine rağmen taşınmazın 1992 yılı sonrasında da malik sıfatıyla kullanıldığını, davacı lehine edinme koşulları gerçekleştikten sonra taşınmazın mera olarak tescil edildiğini, ayrıca tescil tarihi olan 1992 yılından sonra 20 yıllık zamanaşımı süresinin davacı yönünden dolduğunu, Mahkemece davanın esası hakkında araştırma ve keşif yapılmaksızın karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davaya konu taşınmazın kadastro tespitinin 17.10.1992 tarihinde kesinleştiği, 25.03.2022 tarihinde açılan davanın 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 üncü maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü süreden sonra açıldığı, bu nedenle Mahkeme kararının yerinde olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde istinaf dilekçesindeki hususları tekrarlayarak kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastrodan önceki hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12 inci maddesinin üçüncü fıkrası.

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dosyanın incelenmesinden; davaya konu 121 ada 163 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin 30.08.1992 tarihinde ham toprak vasfıyla Hazine adına tespit edildiği ve tespitin 17.10.1992 tarihinde kesinleştiği, taşınmaz hakkında 06.05.2002 tarihli mera ihtiyaç tespit raporu düzenlenerek taşınmazın 11.08.2011 tarihinde 4342 sayılı Mera Kanunu uyarınca mera kütüğünde tescil edildiği, eldeki davanın ise 25.03.2022 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.

3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,22.02.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.