"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/903 E., 2023/1117 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Cihanbeyli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/245 E., 2022/815 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, asıl ve birleştirilen davada davacı mirasçısı ... tarafından duruşma istekli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usuli eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 29.04.2025 Salı günü duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde, asıl ve birleştirilen davada davacı mirasçısı ... ile temyiz edilen davalı Hazine ve birleştirilen davada davalı ... Destek Hizmetleri Başkanlığı vekilleri Avukat ... geldiler, asıl davada yargılama sırasında vefat eden davacının diğer mirasçıları gelmedi. Gelen asil ve vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Asıl davada davacı ..., murisi olan annesi ...’e vesayeten dava dilekçesinde; ailesinin 1950 yılında Bulgaristan’dan gelen göçmenlerden olduğunu, 1951 yılında 40 nolu Toprak Tevzi Komisyonunca murisine çeşitli mülkler verildiğini, 55 ada 3 parsel sayılı taşınmaz 1.000,00 metrekare yüz ölçümlü olarak “ev yeri” vasfı ile murisine verilmesine rağmen kadastro çalışmaları sırasında bu yerin 610,00 metrekare olarak tespit edildiğini, yine 55 ada 2 parsel sayılı taşınmazın annesinin babası Hasan Bülbül’e ait olmasının muhtemel olduğunu, İskan Kanunu’na göre 2 ve 3 parsel sayılı taşınmazdan komşu 55 ada 7 parsel sayılı taşınmaza terk, satış vs. yapılmaması gerekirken tapu kayıtları üzerinde oynama yapılması sebebiyle mülkiyet haklarının gaspedildiğini, ev yeri olan taşınmazın tarla gibi işlem gördüğünü, taşınmazlarda DOP kesintileri ve yola terk işlemleri yapıldığını, bu hususta Devletin de sorumluluğunun bulunduğunu ileri sürerek 55 ada 3 parsel sayılı taşınmazın iskan kayıtlarında belirtildiği üzere 1.000,00 metrekare yüz ölçümlü hale getirilmesini, annesinin babası Hasan Bülbül’e ait 55 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki annesine ait payın 3 parsele eklenmesini, ailesinin uzun yıllardır yaşadığı hak kayıpları sebebiyle maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini istemiştir.
... 28.07.2017 tarihli dilekçeyle; murisi olan annesi ...’in vefat ettiğini, davaya asil olarak devam etmek istediğini belirtmiştir.
... 14.09.2017 tarihli dilekçeyle; 55 ada 7 parsel sayılı taşınmaza adliye inşa edilmesine engel olmadığını, yalnızca 55 ada 2 ve 3 parsel sayılı taşınmazlardaki hak kayıplarının tarafına teslim edilmesini istediğini, 55 adada bulunan tüm taşınmazlar yönüyle yeni imar uygulaması yapılması gerekirken yalnızca 55 ada 7 parsel sayılı taşınmazda yapılmasının hatalı olduğunu belirtmiştir.
... 11.12.2018 tarihli duruşmada; Toprak Komisyonunca murisine 4 parça yer verildiğini ancak kadastro sırasında ev yeri olarak gösterilen yerin tapusunun taraflarına verilmediğini, diğer yerlerin tapusunun var olduğunu beyan etmiştir.
2. Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma-gönderme kararından sonra birleştirilen davada davacı ... dava dilekçesinde; asıl davada ileri sürdüğü sebepleri tekrarla dava konusu taşınmazlarla ilgili henüz kesinleşmiş bir yargı kararı olmadığı halde taşınmazlara yeni adliye sarayı binası yapıldığını, bu nedenle Adalet Bakanlığına karşı dava açmak zorunda kaldığını ileri sürerek tapu kayıtlarında oynama yapılan 55 ada 2, 3, 12 (eski 7) parsel sayılı taşınmazların tamamının annesinin mirasçılarına sorunsuz şekilde teslimini, 70 yıl boyunca ailesinin uğradığı baskı ve tehditler sebebiyle maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini, yeni adliye sarayı binasının inşaatının durdurulmasına karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Asıl ve birleştirilen davada davalı vekili; 55 ada 2 ve 3 parselde Hazinenin payı olmadığından davada taraf sıfatlarının bulunmadığını, 55 ada 7 parsel sayılı taşınmazda ise imar uygulaması ve DOP kesintisi yapıldığını ancak Hazinenin bu işlemlerle ilgisinin bulunmadığını, davacının davasında haksız olduğunu, tapu kayıtlarında bir hata da bulunmadığından tazminat istemi yönüyle de sorumluluklarının bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. İlk Derece Mahkemesinin 08.11.2019 tarihli ve 2017/361 Esas, 2019/468 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazların kadastro tutanakları kesinleşip tapulama işlemlerinin yapıldığı, davacının iddiasına dayanak olan 40 nolu Toprak Tevzi Komisyonu kararının 1950 tarihli olduğu, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun "Kadastro tutanaklarının kesinleşmesi ve hak düşürücü süre" başlıklı 12/3. maddesinde "Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz" hükmünün yer aldığı, dava tarihi itibariyle davacının iddiasının hak düşürücü süre yönünden dinlenemeyeceği gerekçesiyle davanın hak düşürücü süre nedeni ile usulden reddine karar verilmiştir.
2. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içerisinde asıl davada davacı mirasçısı ... tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin 26.02.2020 tarihli ve 2020/176 Esas, 2020/205 Karar sayılı kararıyla; davacı ... hakkında kısıtlama kararı bulunmasına rağmen vasi tarafından dava açmak için vesayet makamından izin aldığına ilişkin Mahkeme kararı sunulmadığı, ayrıca davacı ...’in yargılama sırasında vefat ettiği ve taraf ehliyetinin son bulduğu, Mahkemece davacının mirasçıları re'sen davadan haberdar edilerek davaya devam edip etmeyecekleri açıklığa kavuşturulduktan sonra karar verilmesi gerekmekte iken bu husus göz ardı edilerek davacının sunduğu mirasçılara ilişkin vekaletnameler kabul edilerek yargılamaya devam edildiği, nitekim Avukatlık Kanunu’nun 35. ve HMK'nın 71. maddeleri uyarınca davada temsil yetkisi yalnızca avukatlara tanınmış olmakla avukat olmayan birisine verilen vekaletname ile davada temsil yetkisi verilmesinin mümkün olmadığı, kabule göre de davacının maddi ve manevi tazminat talebi bakımından talebini somutlaştırmadığı gerekçesiyle davacı adına vasisinin istinaf başvurusunun kabulü ile açıklanan hususlarda araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi için İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
3. Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma-gönderme kararı üzerine, İlk Derece Mahkemesinin 30.11.2022 tarihli ve 2020/245 Esas, 2022/815 Karar sayılı kararıyla; Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma-gönderme kararında belirtilen eksikliklerin giderildiği, mirasçılar ..., ... ve ...'in davayı takip ettiklerine dair dilekçe ibraz ettikleri, mahallinde yapılan keşif sonrası teknik bilirkişiden aldırılan 09.05.2022 tarihli rapora göre 55 ada 3 parsel sayılı taşınmaza başka parsellerden bir müdahalenin olmadığı, taşınmazda meydana gelen 390,00 metrekarelik alan kaybının imar uygulamasından kaynaklı olduğu, bu noktada taşınmazdaki metrekare kaybının her ne kadar kadastro tutanağında imar uygulaması nedeniyle yol kaybı olarak belirtildiği görülmüşse de bu yolun kadastro yolu olduğu, Belediyenin müzekkere cevabı ile teknik bilirkişi tespit ve krokisinde herhangi bir çelişkinin olmadığı, taşınmazdaki kesintinin yola tekabül etmesi nedeniyle meydana geldiği, kadastro tutanağında da fiili zemin durumu ile tapu kaydındaki farklılığın sebebinin ayrıntılı şekilde tutanağa geçirildiğinin görüldüğü, Kadastro Müdürlüğünün 07.10.2022 tarihli müzekkere cevabından da anlaşılacağı üzere, taşınmazın tapuda 610,00 metrekare yüz ölçümünde olduğu, tapulamadan beri taşınmazda herhangi bir değişikliğin yapılmadığı, davacının yüz ölçümden kaynaklı herhangi bir zararının doğmadığı, taşınmazda meydana gelen eksilmenin taşınmazın bir kısmının yola tekabül etmesi nedeniyle oluştuğu, diğer ada parsellerden bu taşınmaza yönelik bir müdahale olmadığı gibi bu taşınmazdan da yol kesintisi dışında herhangi bir kesintinin yapılmadığı, nitekim kadastro tespiti sırasında da davacılar murisinin taşınmazın bir kısmının yola tekabül etmesi nedeniyle Toprak Tevzi Komisyonundan verilen alandan yola tekabül eden kısmın düşülerek tespitin yapılmasına yönelik olarak kadastro tutanağına "Şu anki zemin durumuna göre kullandığımız yere razıyız. İleride ibraz ettiğimiz tapu ile hiçbir hak talebinde bulunmayacağız. Müştereken ev ve arsa olarak hisselerimiz adına yapılan tespite imza ve muvafakat ederiz" şeklinde muvafakat verdikleri, ortada bir maddi- manevi zarar kalemi de bulunmadığı gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içerisinde asıl ve birleştirilen davada davacı mirasçısı ... tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin 09.06.2023 tarihli ve 2023/903 Esas, 2023/1117 Karar sayılı kararıyla; asıl davada davacının tapu iptali ile tescil ve tazminat talebinin kadastro öncesi hukuki nedenlere dayandığı, 55 ada 2 parselin 20.11.1986 tarihinde kadastro tespitinin kesinleşmesi ile Hasan Özbayrak adına tescil edildiği, 55 ada 3 parselin 20.11.1986 tarihinde kadastro tespitinin kesinleşmesi ile ... ve müşterekleri adına tescil edildiği, taşınmazın en son izale-i şüyu nedeniyle ... adına tescil edildiği, 55 ada 7 parselin ise 20.11.1986 tarihinde kadastro tespitinin kesinleşmesi ile Hazine adına tescil edildiği, dava tarihi olan 29.06.2017 tarihi itibariyle kadastro tespitinin kesinleştiği 20.11.1986 tarihi arasında 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesi uyarınca hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle asıl davada 55 ada 2 parseldeki yüzölçümü eksikliğinin giderilmesine yönelik tapu iptali ve tescil davası ile hak kaybı bulunmadığından tazminat talebinin reddine; 55 ada 3 parsel yönünden davacı bu parselin kayıt maliki ya da mirasçısı olmadığından davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine, tapu iptali ve tescil davası kayıt malikine karşı açılması gerekmekte olup birleştirilen davada tahsis belgesi nedeniyle Adalet Bakanlığına yöneltilen davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, birleştirilen davada tazminat gerektirecek hak kaybı olmadığı gerekçesiyle tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin isabetsiz olduğu gerekçesiyle davacı ...'in istinaf başvurusunun kamu düzenine ilişkin nedenlerle kısmen kabulü ile HMK'nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca anılan İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle asıl davada 55 ada 3 parsel yönünden davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine, 55 ada 2 parsel yönünden tapu iptali ve tescil talebinin 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesi gereğince 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddine, maddi ve manevi tazminat talebinin reddine, birleştirilen davanın ise husumet yokluğu nedeniyle karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Asıl ve birleştirilen davada davacı mirasçısı ... duruşma istekli temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemece yapılan yargılama sonunda verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, tapu kayıtlarında hatanın 1954 yılında yapımında başlanan 55 ada 7 parseldeki hastanenin yerleşim yerinden kaynaklandığı hususunun İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarında yer almadığını, taşınmazlarının 1960 yılından önce gaspedildiğini, 10 yıllık hak düşürücü sürenin eldeki davada uygulanamayacağını, henüz dava konusu taşınmazlarla ilgili kesinleşmiş bir yargı kararı olmadığı halde taşınmaz üzerine yeni adliye binası yapılmasının haksız olduğunu, tapunun 1960 yılı öncesinde eksiltildiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
1. Dava; kadastro öncesi sebebe dayalı tapu iptali ve tescil ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
2. Kadastro sonucunda Konya ili, Cihanbeyli ilçesi, Atçeken Mahallesi çalışma alanında bulunan 55 ada 2 parsel sayılı 815,00 metrekare yüz ölçümündeki taşınmaz, tapu kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle Hasan Özbayrak adına tespit ve 20.11.1986 tarihinde tescil edilmiş; taşınmaz daha sonra kayden intikal suretiyle dava dışı Yusuf İzzet Özbayrak ve müşterekleri adına tescil edilmiştir.
Aynı çalışma alanında bulunan 55 ada 3 parsel sayılı 610,00 metrekare yüz ölçümündeki taşınmaz, tapu kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle Fatma Ataner ve müşterekleri adına tespit ve 20.11.1986 tarihinde tescil edilmiş; daha sonra kayden intikal suretiyle ... ve müşterekleri adına tescil edilmiş ve ortaklığın giderilmesi davası sonucunda yapılan satış sonucunda davacının murisi olan annesi ... adına tescil edilmiştir.
3. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
4. Temyizen incelenen karar; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, asıl ve birleştirilen davada davacı mirasçısı ...’in temyiz dilekçesinde ileri sürülen sebepler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Asıl ve birleştirilen davada davacı mirasçısı ...’in temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 75,80 TL bakiye onama harcının ... terekesinin mirasçılarından alınmasına,
03.10.2024 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca duruşmaya gelen temyiz edilen asıl ve birleştirilen davada davalı vekilleri için 28.000,00 TL duruşma vekalet ücretinin temyiz eden ...’in murisi ... terekesinin mirasçılarından alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
29.04.2025 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.