Logo

1. Hukuk Dairesi2023/5772 E. 2024/7072 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasında hak düşürücü süre geçtikten sonra davanın açılıp açılmadığı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile davanın açıldığı tarih arasında 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması gözetilerek, ilk derece mahkemesinin taraf ehliyeti yokluğu gerekçesiyle verdiği ret kararının gerekçesi düzeltilerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/1331 E., 2023/1607 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Büyükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2016/557 E., 2020/458 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; eski tapu kaydına göre İstanbul ili, .... ilçesi, .... köyü 97 parsel sayılı taşınmazın yenilenmiş kayıtlara göre İstanbul ili, .... ilçesi, ... (....) köyü, .... mevki 97 parsel sayılı olarak davalı adına kayıtlı olduğunu, Büyükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 22.12.2010 tarihli ve 2010/3576 Esas, 2010/3782 Karar sayılı mirasçılık belgesinin müvekkillerinin muris ...'in mirasçısı olduğunu gösterdiğini, mezkur mirasçılık belgesinde bahsi geçen mirasçıların bir kısmı ölmüş olup bir kısım davacı müvekkilinin merhumların mirasçısı olduğunu, buna dair veraset ilamı için başvuru yapıldığını ve henüz taraflarına tebliğ edilmediğini, dilekçe ekinde sundukları kadastro tespit tutanağında dava konusu taşınmaz ile ilgili olarak gerçek dışı ve yasal olmayan beyanların mevcut olduğunu, buna göre muris....'in dava konusu taşınmazdaki miras payını 1958 yılında kardeşleri ... ve ...'ye hibe ettiğinin kayda alındığını, ...'in 1962 yılında öldüğü, geriye mirasçı olarak davalı ile diğer mirasçıların kaldığını, diğer mirasçıların da paylarını davalıya hibe ettiğinden bahsedildiğini, böyle bir hibe işleminin hiç olmadığını, sadece iddiadan ibaret olduğunu, halen davalı üzerindeki hisselerin bir kısmının yolsuz tescil ile önce davalının babası müteveffa ... adına, bilahare de davalı adına tescil gördüğünü, müvekkillerinin muris ...'den kaynaklanan kanuni miras haklarından hukuka aykırı işlemler neticesinde haksız olarak mahrum bırakıldığını ileri sürerek İstanbul ili, .... ilçesi, .... köyü, .... mevkii 97 parsel sayılı taşınmazın tapusunun iptali ile veraset ilamındaki payları oranında müvekkilleri adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

Feri müdahiller vekili 10.10.2018 havale tarihli dilekçesinde özetle; müvekkillerinin dava konusu taşınmaz üzerinde hak sahibi olup muris ...'in mirasçısı olduklarını, davanın kazanılması halinde hukuki yararlarının bulunduğunu belirtmiştir.

Davacı ... ...., aşamada 04.12.2018 tarihinde ölmüş, mirasçıları davayı sürdürmüştür.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dosya kapsamında bir kısım davacı tarafından aynı taşınmaz için müvekkiline karşı Büyükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/423 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, bu dava ön inceleme aşamasına varmadan yine bir kısım davacılar tarafından Büyükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/521 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, netice olarak Büyükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/423 Esas sayılı dosyası kapsamında birleştirilen davada karşı tarafın taleplerinin 01.11.2016 tarihli duruşmada reddedildiğini, bu nedenle aynı konuda 3. kez açılan davaya derdestlik itirazında bulunduklarını, karşı tarafın davasını kadastro tespitinden önceki nedenlere dayandırarak tapu iptali ve tescil talep etmesinin hiçbir hukuki gerekçesinin söz konusu olmadığını, 23.05.1970 tarihli kadastro tespit tutanağı incelendiğinde davacıların murisi ... ile eşi ... ...'in hayatta olduğunu, ... ve ...'in mirasçıları tarafından bugüne kadar kadastro tespitine itiraz edilmediğini, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra davanın açıldığını, davacı tarafın taraf teşkilini sağlamadan işbu davayı açtığını, davanın muris ...'in tüm mirasçıları tarafından açılması gerektiğini, zira iştirak halindeki taleplerin tüm mirasçılar tarafından ileri sürülebileceğini, davacı tarafın dava konusu taşınmazın değerini çok düşük gösterdiğini, bu nedenle karşı tarafça eksik harç tamamlatılması gerektiğini, davacı yanın, müvekkili tarafından dava konusu taşınmazda kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince inşaata başlandığını öğrenir öğrenmez böyle bir dava açma gereği duyduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; tüm dosya kapsamı ve deliller birlikte değerlendirildiğinde davacılar vekilinin davalıya ait taşınmaza ilişkin tapu kaydının iptali ile davacıların miras payları oranında davacılar adına tescilini talep ettiği, muris ...'in veraset ilamının incelenmesinde davacıların dışında da mirasçıların olduğu, bir kısım mirasçıların murise ait olduğu iddia olunan bir taşınmazın mirasçılar dışındaki üçüncü bir kişiye ait olan tapu kaydının yolsuz tescil nedeniyle iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini talep edemeyecekleri, bu husustaki eksikliğin terekeye temsilci tayini veya diğer mirasçıların davaya muvafakatı yolu ile de giderilemeyeceği gerekçesiyle davanın taraf ehliyeti yönünden usulden reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dosyada bulunan bilgi ve belgelerden aynı taşınmaza yönelik olarak muris ...'in eldeki dosyada davacı olmayan başka mirasçıları tarafından Büyükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/423 Esas, 2016/551 Karar sayılı dosyasında aynı hukuki sebebe dayalı olarak tapu iptal tescil davası açıldığı, Mahkemece davanın 10 yıllık hak düşürücü süreden sonra açıldığı gerekçesiyle reddine karar verildiği, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 2017/454 Esas, 2017/513 Karar sayılı kararıyla verilen kararın kesin olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun reddedildiği, bu karara karşı yapılan temyiz başvurusu üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 2021/3240 Esas, 2021/7348 Karar sayılı ilamı ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılması üzerine davanın esasına yönelik yapılan incelemede, kadastro tespitinin kesinleştiği 28.12.1970 tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 3402 sayılı Kanun'un 12/3. maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş bulunması gerekçesiyle verilen kararın onandığının anlaşıldığı, davacıların kendi miras payları oranında adlarına tescil istemeleri karşısında terekeye karşı üçüncü kişi konumunda bulunan davalı aleyhine tek başlarına genel mahkemede tapu iptali ve tescil davası açıp bu davayı sürdürme yetkileri bulunmadığı gibi tüm mirasçılar (tereke) adına tescil istenilmediği için dava dışı mirasçıların davaya katılımlarının sağlanması veya terekeye temsilci atanması yoluyla da davanın yürütülmesinin mümkün olmadığı, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının usule ve yasaya aykırı olduğunu, bir kısım mirasçının eldeki davayı ikamesinde hukuken bir engel olmadığını, bunun bir eksiklik olduğu varsayıldığında dahi İlk Derece Mahkemesinin hangi gerekçeyle bu eksikliğin terekeye temsilci atanması yahut diğer mirasçıların davaya muvafakat etmesi yoluyla giderilemeyeceği yönünde karar tesis ettiğinin anlaşılamadığını, İlk Derece Mahkemesince bu hususta 03.11.2016 tarihinde ara karar oluşturularak terekeye temsilci atanması için taraflarına yetki ve süre verildiğini, Büyükçekmece 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 26.07.2018 tarihli ve 2016/433 Esas, 2018/827 Karar sayılı kararı ile terekeye temsilci tayin edildiğini, buna karşın İlk Derece Mahkemesince hiçbir hukuki dayanak olmaksızın terekeye temsilci atanmasına ilişkin dosyanın kesinleşmesinin beklenmesi kararından rücu edilerek eldeki şekilde karar verildiğini, bu kararın hukuka uygun bir yanının olmadığını, kaldı ki aynı murisin başka bir takım mirasçısı adına da aynı davalıya karşı ve dava konusu taşınmaza ilişkin Büyükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/423 Esas sayılı dosyası ile tapu iptali ve tescil talepli dava ikame edildiğini, söz konusu davanın hak düşürücü süre nedeniyle usulden reddedildiğini, anılan dosyanın halen Yargıtay'da olduğunu, aynı konuda farklı kararlar verilmesinin hukuka güven ilkesini zedelediğini, istinaf mahkemesince eksik inceleme ile karar verildiğini, davalı üçüncü kişiye yapılan tescilin yolsuz tescil olduğunu ve hukuki sebepten yoksun bulunduğunu ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Kadastro sonucu; İstanbul ili, ... ilçesi, .... köyü, Bağlar mevki çalışma alanında bulunan dava konusu 97 parsel sayılı taşınmazın davalı ... adına tespit edildiği, kadastro tespitinin 28.12.1970 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 02.11.2016 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.

Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine; ancak dava, kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olup davaya konu taşınmazın kadastro tutanağının 28.12.1970 tarihinde kesinleşerek tapuya tescil edildiği tarih ile davanın açıldığı 02.11.2016 tarihi arasında 3402 sayılı Kanun'un 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu açıktır.

İlk Derece Mahkemesince de davanın bu gerekçe ile reddi gerekirken aktif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu görülmüştür.

Ne var ki anılan husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, sonucu itibarıyla doğru bulunan İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinin değiştirilerek ve düzeltilerek onanması 6100 sayılı Kanun’un 370. maddesinin dördüncü fıkrası hükmü gereğidir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekilinin temyiz itirazının değinilen yönünden kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, sonucu itibarıyla doğru olan İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi değiştirilerek ve DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

İstek hâlinde peşin alınan temyiz harcının temyiz eden davacılara iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

24.12.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.