Logo

1. Hukuk Dairesi2023/5851 E. 2024/3931 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddia edilen taşınmaza müdahalenin önlenmesi ve kal davasında, taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalıp kalmadığının tespiti ve davalının haksız müdahalesinin bulunup bulunmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin, Yargıtay'ın bozma kararında belirtilen hususlara uygun bir tespit yapmaması, kıyı kenar çizgisinin belirlenmesinde yeterli araştırma ve inceleme yapmaması, hükme esas alınan bilirkişi raporunun yetersiz olması ve 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'na uygun hareket edilmemesi gözetilerek yerel mahkeme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2018/463 E., 2021/477 K.

HÜKÜM : Kabul

Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve kal davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 8. Hukuk Dairesince kararın bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece, bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı, davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı Hazine vekili dava dilekçesinde; Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yaklaşık 1.256,59 m2 yüz ölçümlü alanın üzerine davalı tarafından restaurant ve çay bahçesi yapılmak suretiyle işgal edildiğini, taşınmazın Hazine adına kayıtlı iken 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 11 inci maddesi uyarınca park olarak kullanılmak üzere ...'nin tasarrufuna bırakıldığını, terk edilirken beyanlar hanesine "bu gayrimenkul 3194 sayılı Kanun'un 11 inci maddesi gereği umumi hizmetlere ayrılması sebebi ile terk edilmiştir. Başka bir maksada tahsis edildiğinde idare adına tescil edilecektir" ibaresinin eklenerek devredildiğini, kıyı kenar çizgisinin deniz tarafında kalan tescil harici taşınmazın belediyece amacına uygun kullanılmadığını ve davalının işgalinin söz konusu olduğunu ileri sürerek davalının müdahalesinin men'i ile taşınmaz üzerindeki her türlü yapının ve eklentilerin kal'ine karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı cevap dilekçesinde; davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI, BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

1. Mahkemece; davalının kıyı kenar çizgisinin içinde kalan yere haksız olarak müdahalede bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karara karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 04.07.2018 tarihli ve 2018/11568 Esas, 2018/14921 Karar sayılı kararı ile; dava konusu edilmeyen, dava dışı taraflar adına kayıtlı (2910 parsel içinde kalan) ve bilirkişi raporunda (D) ve (F) harfleri ile gösterilen yer ve yapılar ile ilgili el atmanın önlenmesi ve kal kararı verilmesinin doğru olmadığı, davacı Hâzinenin harçtan muaf olması nedeniyle harç alınmasına yer olmadığına karar verilmesi gerektiği, hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunun da denetime elverişli olmadığına değinilerek yeniden keşif yapılıp 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, öncelikle idare tarafından belirlenen kıyı kenar çizgisine ilişkin krokinin uzman bilirkişi kurulu aracılığıyla yapılacak keşifte uygulanması, gerek görüldüğü takdirde kıyı kenar çizgisinin bizzat Mahkemece belirlenmesinin düşünülmesi, 3621 sayılı Kanun'un 9 uncu maddesine göre oluşturulacak bilirkişi heyeti vasıtası ile (denetime elverişli şekilde) dava konusu edilen taşınmaz ile kıyı kenar çizgisi ayrıntılı şekilde gösterilerek var ise müdahale edilen alanların ölçekli ve koordinatlı krokide gösterilmesi, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

3. Mahkemenin 04.11.2021 tarihli ve 2018/463 Esas, 2021/477 Karar sayılı kararıyla; bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, davalının kıyı kenar çizgisinin içinde kalan 1.036,70 m2'lik yere haksız olarak müdahalede bulunduğu gerekçesiyle bilirkişi raporunda (C) harfiyle gösterilen 1.036,70 m2'lik kısma davalının müdahalesinin men'ine ve bu alan içerisindeki yapıların kal'ine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunun bozma kararında belirtilen hususları karşılamaktan uzak olduğunu, idarece belirlenen kıyı kenar çizgisi tartışılmaksızın aynen kabul edilmek suretiyle rapor tanzim edildiğini, hükme esas alınamayacağını, kıyı kenar çizgisinin belirlenmesiyle ilgili bir değerlendirmenin söz konusu olmadığını bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunduğu iddia edilen taşınmaza müdahalenin önlenmesi ve kal isteğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

Anayasa’nın "Kıyılardan yararlanma" başlıklı 43 üncü maddesi, 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 4 üncü, 5 inci ve 9 uncu maddeleri, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 715 inci maddesi, 13.03.1972 tarihli ve 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı.

3. Değerlendirme

1. Bilindiği üzere, Mahkemenin Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak doğar. Diğer taraftan Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu müessese Mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirir.

2. Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; Mahkemece, dava konusu taşınmazın 1.036,70 m2'lik kısmın kıyı kenar çizgisinin içinde kaldığı gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de, bozma kararına uyulmasına rağmen bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmediği gibi, yapılan keşif sırasında araştırma çukurları açılmadığı, hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunun maddi bulgulara ve bilimsel verilere dayalı, gerekçeli ve denetime açık olmadığı, itirazlar üzerine alınan bilirkişi ek raporunda da itirazların karşılanmadığı, kıyı kenar çizgisinin tespiti bakımından yapılan incelemenin yetersiz olduğu anlaşılmakla, yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır.

3. Hemen belirtmek gerekir ki, 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre, adli yargı mahkemesince 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 4 üncü maddesindeki tanımlamalar dikkate alınarak aynı Kanun'un 5 inci ve 9 uncu maddeleri ile 13.03.1972 tarihli ve 7/4 sayılı, 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları gözönünde tutularak Kanun'un 9/2 nci maddesinde belirtilen bilirkişi kurulu aracılığıyla keşif yapılarak açıklanan kural ve yöntemler doğrultusunda kıyı kenar çizgisi oluşturulmalıdır. Mahkeme aracılığıyla bu çalışma yapılırken, varsa idarenin önceden kıyı kenar çizgisi oluşturmak için yaptığı saptamalar ve bu konuda kurulan komisyonun çalışmalarının ortaya çıkardığı bilimsel değerlerin bulunduğu da göz ardı edilmemelidir.

4. İdarenin kıyı kenar çizgisi çalışmalarında, o yere ilişkin kamu görevlilerince önceden oluşturulmuş komisyon çalışmalarını içerir kayıt ve belgeler getirtilmeli, bunlardaki verilerle Mahkemece kıyı kenar çizgisi oluşturmak için bilirkişilerce yapılan çalışmalarda elde edilen veri ve bulguların örtüşmemesi durumunda, bunun nedenleri hakkında bilirkişilerden bilimsel gerekçelere ve maddi bulgulara dayalı, doyurucu ve denetime açık ek rapor alınmalıdır. Başka bir anlatımla, eldeki uyuşmazlıkta idari saptamalardan takdiri delil olarak yararlanılması zorunludur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.06.2003 tarihli ve 97/110 sayılı kararı da bu doğrultudadır. Yapılacak bu araştırmalarla, dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisinin hangi tarafında kaldığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlendikten sonra oluşacak durum, dosya içeriği, iddia ve savunma doğrultusunda toplanan diğer tüm deliller birlikte tartışılıp değerlendirilerek uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekir.

5. Hal böyle olunca; 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gözetilmek suretiyle 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 4 üncü maddesindeki tanımlamalar dikkate alınarak aynı Kanun'un 5 inci ve 9 uncu maddeleri ile 13.03.1972 tarihli ve 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı göz önünde tutularak 3621 sayılı Kanun'un 9/2 nci maddesinde belirtilen bilirkişi heyeti oluşturulup dava konusu taşınmaz başında yeniden keşif yapılması, taşınmazın farklı noktalarında gözlem çukurları açılarak bu çukurlardan alınan verilerin incelenmesi, açılan gözlem çukurlarının harita üzerinde işaretlenerek gösterilmesi ve topoğrafik memleket haritalarından da yararlanılarak kıyı kenar çizgisinin tespit edilmesi, keşfen tespit edilen kıyı kenar çizgisi ile Bakanlık tarafından onaylanan kıyı kenar çizgisinin fen bilirkişi tarafından kroki üzerinde gösterilmesi, farklılık olursa sebebinin açıklattırılması, çevre parseller hakkında kesinleşmiş kıyı kenar çizgisi bulunup bulunmadığının araştırılması, varsa kesinleşen kıyı kenar çizgisinin eldeki davada belirlenen kıyı kenar çizgisi ile çelişip çelişmediğinin göz önünde bulundurulması, gerektiği takdirde bilirkişi kurulundan bu hususları da karşılayacak şekilde rapor alınması, raporda kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan kısmın renkli olarak belirtilmesi, dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalıp kalmadığının, kıyı kenar çizgisi içerisinde ise ne kadarlık kısmının kıyı kenar çizgisi içinde olduğunun duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, var ise müdahale edilen alanların ölçekli ve koordinatlı krokide gösterilmesi, önceki bilirkişi raporları da dikkate alınarak çelişkiler olduğu takdirde bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin nedenlerinin denetime açık, bilimsel verilere dayalı olarak bilirkişilere açıklattırılması, ondan sonra tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı

şekilde karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmektedir.

V. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde temyiz edene iadesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

29.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.