"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/51 E., 2021/81 K.
HÜKÜM : Ret
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı, davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı Hazine vekili; dava konusu Erzurum ili, Karayazı ilçesi, ... köyü 112 ada 63 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında davalı adına tespit ve tescil edildiğini, ancak taşınmazın bazı şahıslar tarafından kullanıldığını ve Hazine tarafından bu işgalcilerden ecrimisil alındığını, davalının bu işgalcilerden olmadığını, taşınmazlar üzerinde zilyetliğe dayalı olarak hak iddia etmenin mümkün olmadığını, Karayazı Tapu Müdürlüğü zabıt defterinde 366 parsel olan, kadastro revizyonundan sonra sırasıyla 112 ada 63 parsel numarası alan bu taşınmazın malikinin Maliye Hazinesi olduğunu, Toprak Tevzi Komisyonu kararları, 1972 tapulama tutanakları celp edilerek keşifte zemine uygulandığında bu durumun açıkça ortaya çıkacağını, dava konusu taşınmazın davalı adına tescilinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı; savunma getirmemiştir.
III. MAHKEME KARARI, BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
1. Mahkemece; 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 46 ncı maddesinde belirtilen şartların davalı taraf lehine oluştuğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı süresi içinde davacı Hazine temsilcisi temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 21.10.2019 tarihli ve 2016/12320 Esas, 2019/6543 Karar sayılı kararı ile; toprak tevzi haritaları getirtilerek dava konusu taşınmazın tevzi haritalarının kapsamında kalıp kalmadığı, harita kapsamında kalıyor ise hangi parsel içinde kaldığı belirlenmeden ve belirtmelik tutanakları dosya arasına alınmadan, eksik araştırma, inceleme ve uygulamaya dayalı olarak karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olmadığından bahsedilerek, davacı Hazine'nin dayandığı ve aynı zamanda tespit dayanağı olan 22.12.1972 tarih ve 182 sayılı tapu kaydının oluşumuna esas toprak tevzi haritası getirtilerek çekişmeli 116 ada 63 parsel sayılı taşınmazın hangi tevzi parseli içerisinde kaldığının tespit edilmesi, belirtmelik tutanaklarının başta Özel İdare Müdürlüğü olmak üzere bulunabileceği yerlerden araştırılıp getirtilerek dosyasına konulması ve belirtmelik tutanağında taşınmazın niteliğinin ne olarak tespit edilmiş olduğunun belirlenmesi, üç kişilik yerel bilirkişi kurulu, kadastro tespit bilirkişileri ve taraf tanıklarının katılımı ile yeniden keşif yapılması, dava konusu taşınmazın toprak tevziinin hangi parseli içerisinde kaldığının kesin olarak belirlenmesi, dava konusu taşınmazın öncesinin geleneksel biçimde kullanılan kadim mera olup olmadığının araştırması, ziraat bilirkişisinden somut verilere dayalı ayrıntılı rapor alınması, fen bilirkişisinden keşfi takibe ve denetlemeye elverişli rapor ve kroki düzenlemesinin istenilmesi, taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı yolu ile kazanılabilecek nitelikte olduğunun tespiti halinde zilyetlikle kazanma şartlarının davalı taraf lehine oluşup oluşmadığının kesin olarak belirlenmesi, Hazine tapusunun oluştuğu tarihe kadar davacı yararına Kadastro Kanunu'nun 46/1 inci, 14 üncü ve devamı maddelerinde sözü edilen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle mülk edinme koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin tartışılması, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
3. Mahkemenin 11.11.2021
tarihli ve 2020/51 Esas, 2021/81 Karar sayılı kararıyla; bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, dava konusu taşınmazın uzun zamandan beri davalının zilyetliğinde olduğu, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki ham toprak, orman, mera, yaylak ve kışlak gibi araziler ile bir ilişkisinin olmadığı, davacının davasını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın hukuka aykırı olduğunu, dava konusu taşınmazda davalı tarafın zilyetliği bulunmadığını, 1972 yılında dava konusu taşınmazın Hazine adına tapusunun oluştuğunu, bu tarihten sonra davalı tarafça herhangi bir itirazda bulunulmadığını, dava açılmadığını, davalı tarafın zilyet olunduğunu ispatlayamadığını, zilyetliği ispat edici herhangi bir delil sunulmadığını bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava; kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 üncü ve 46 ncı maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; kadastro sonucu, dava konusu Erzurum ili, Karayazı ilçesi, ... köyü 112 ada 63 parsel sayılı, 37.165,26 m2 yüz ölçümlü, tarla vasıflı taşınmazın, Hazine adına kayıtlı toprak tevzinin 366 nolu parseli, 22.12.1972 tarih ve 182 nolu tapu kaydı dayanak alınarak Hazine'nin taşınmazlar üzerinde herhangi bir tasarrufunun olmadığı, tapunun oluştuğu tarihe kadar kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile iktisap şartlarının ... lehine oluştuğu edinme sebebi olarak açıklanmak suretiyle ... adına tespit ve tescil edildiği anlaşılmaktadır.
2. Dava konusu taşınmaz, 4753 sayılı Kanun uyarınca oluşturulan tapu kaydı esas alınarak kaydın oluştuğu tarihe kadar iktisap koşullarının oluştuğu gerekçesiyle ... adına tespit edilmiş olup bu şekilde oluşan tapu kayıtlarının kapsamında kalan yerlerin tapu kaydının oluştuğu tarihe kadar zilyetleri yararına iktisap koşullarının gerçekleşmesi halinde zilyetleri adına tescile karar verileceği 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 46/1 inci maddesinde düzenlenmiştir. Bu durumda anılan Kanun maddesi uyarınca, tapu kaydının oluştuğu tarihe kadar davalı taraf yararına zilyetlikle iktisap koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması gerekmektedir.
3. Bilindiği üzere, Mahkemenin Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak doğar. Diğer taraftan Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu müessese, Mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirir (09.05.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK).
4. Somut olaya gelince; yukarıdaki düzenlemede yer verildiği üzere bozma kararına uymakla Mahkemenin bozma kararında belirtildiği şekilde işlem yapma, bozma kapsamında araştırma yapma zorunluluğu bulunmaktadır. Ne var ki; Mahkemece bozma kararına uyulmasına rağmen bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmediği gibi, yapılan araştırma ve incelemenin de hüküm kurmaya elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır.
5. Şöyle ki, dava konusu taşınmazın bulunduğu yörede 1972 yılında yapılan toprak tevzi çalışması sonucunda oluşan ve dava konusu taşınmazın dayanağı olan 185 numaralı parselin belirtmelik tutanağında 1937 tarih ve 78 tahrir numaralı tasarruf belgesinin gösterildiği, sınırların gayri sabit olduğu, 1965 yılında şagilleri (... ve ...) tarafından meradan büyütmek suretiyle tarla haline getirildiği belirtilerek 185 numaralı parselin ifrazı neticesi oluşan 366 numaralı parselin Hazine adına tevzi edildiği anlaşılmakta olup taşınmazın şagilleri tarafından meradan açıldığı belirtildiği halde yöntemince mera araştırması yapılmamış, bu kapsamda ziraat bilirkişisinden ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmamış, toprak tevzi çalışmalarının yapıldığı tarihten önceki zilyetliğin belirlenmesi hususunda bir arazinin niteliğini ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin şeklini ve süresini en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarının incelenmesi olduğu halde hava fotoğraflarından da yararlanılmamıştır. Öte yandan, teknik bilirkişi raporunda tevzi haritası ile kadastro paftası bilgisayar programı aracılığıyla ölçekleri eşitlenerek yöntemince çakıştırılmamış olup dayanak olarak belirtilen 1937 tarih ve 78 tahrir numaralı vergi kaydı getirtilip yöntemince zemine uygulanıp kapsamı belirlenmeksizin sonuca gidilmiştir.
6. Hal böyle olunca; öncelikle dava konusu taşınmaza ilişkin tevzi tapu kaydının oluştuğu tarihten 15-20-25 yıl öncesine (bulunmadığı takdirde bu tarihlere en yakın tarihlere) ait farklı dönemlerde çekilmiş en az üç adet stereoskopik hava fotoğrafı tarihleri açıkça yazılarak Harita Genel Müdürlüğünden temin edilmeli; mahallinde elverdiğince yaşlı (taşınmazların tespitine esas tapu kayıtlarının oluşumundan öncesini bilebilecek yaşta), tarafsız ve yöreyi iyi bilen şahıslar arasından seçilecek aynı köy ve komşu köyler halkından ayrı ayrı üçer kişilik yerel bilirkişi kurulu, taraf tanıkları, 3 kişilik jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişisi kurulu, 3 kişilik ziraat mühendisi bilirkişi kurulu ve fen bilirkişinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalı; yapılacak bu keşifte yerel bilirkişi ve tanıklardan taşınmazın öncesinin ne olduğu, kimden kime kaldığı, zilyetliğin ne zaman başladığı, taşınmazın kim tarafından ne zamandan beri kullanıldığı, kamu orta malı niteliğinde mera, yaylak gibi özel mülkiyete konu olamayacak yerlerden olup olmadığı, meradan sökülerek elde edilip edilmediği hususlarında maddi olaylara dayalı bilgi alınmalı, çekişmeli taşınmazın belirtmelik tutanağında uygulandığı belirtilen 1937 tarih 78 tahrir numaralı vergi kaydı temin edilip mahalli bilirkişiler aracılığı ile zemine uygulanarak kapsamı belirlenmeli, keşifte alınan beyanlar komşu parsellerin tutanak ve dayanağı kayıtlar ile denetlenmeli; dava konusu taşınmaza ait belirtmelik tutanağında şagil olduğu belirtilen kişi/kişiler ile davalı arasında akdi veya irsi ilişki bulunup bulunmadığı saptanmalı; fen bilirkişinden bilgisayar programı aracılığıyla tevzi haritası ile kadastro paftası ölçekleri eşitlenerek yöntemince çakıştırılmak suretiyle keşfi takibe elverişli krokili rapor düzenlenmesi istenmeli; ziraat bilirkişisi kurulundan taşınmazı değişik yönlerden gösteren fotoğrafları da eklenmek suretiyle çekişmeli taşınmazın önceki ve mevcut niteliğini, toprak yapısını, eğimini, bitki desenini, tarımsal niteliğini, sürdürülen zilyetliğin şeklini ve süresini, imar-ihya gerektiren yerlerden ise imar-ihyaya konu olmaya başladığı ve imar-ihyanın tamamlandığı tarihi bildirir, taşınmazın komşu parsellerden doğal yahut yapay ayırıcı sınırlarla ayrılıp ayrılmadığını, nasıl ayrıldığını, tasarruf sınırlarının belirgin olup olmadığını, mera, yaylak gibi özel mülkiyete konu olamayacak yerlerden olup olmadığını, meradan sökülerek elde edilip edilmediğini belirten ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı; jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişilerinden oluşan kuruldan taşınmazı kapsayan hava fotoğrafları üzerinde stereoskop aletiyle inceleme yaptırılarak dava konusu taşınmazın hava fotoğraflarında gösterilmesi istenilmeli ve taşınmazın önceki ve şimdiki niteliğinin ne olduğunu ve arazinin ekonomik amacına uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle zilyetliğine ne zaman başlanıldığını, şeklini ve süresini belirten rapor alınmalı; belirtilen şekilde yapılan uygulama sonunda davalı taraf yararına 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 üncü ve 46/1 inci maddelerinde öngörülen edinme koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği belirlenmeli, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece, değinilen hususlar göz ardı edilmek suretiyle eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmektedir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı Hazine vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
Temyiz eden davalı Hazine harçtan muaf bulunduğundan bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
24.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.