"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/183 E., 2023/1763 K.
HÜKÜM/KARAR : Ret / Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Silivri 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/123 E., 2021/25 K.
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı ... vekili; Belediyenin maliki olduğu 190 ada 9 parsel sayılı taşınmazın, Silivri Belediyesi Meclisinin 06.07.2009 tarihli ve 53 sayılı kararına istinaden belediye encümenince yapılan ihale ile 13.11.2009 tarihli ve 1467 sayılı Kararla davalı ...'na satıldığını, satışa dayanak teşkil eden Meclis kararının İstanbul 5. İdare Mahkemesinin 2009/1410 E., 2010/942 K. sayılı kararı ile "Satışa sunulan taşınmazlardan bir bölümünün İmar Kanunu'nun 18 inci maddesi uygulaması ile belediye adına tescil edilen taşınmazlar olduğu, bu taşınmazların umumi hizmetlerle ilgili başka maksatlarla kullanılamayacağı" gerekçesi ile iptal edildiğini, kararın kesinleştiğini, Meclis kararının iptaline dair İdare Mahkemesinin kesinleşen kararı ile davalı adına olan tescilin yolsuz tescil haline geldiğini; ... ada, 9 parsel sayılı taşınmazın davalı ...'nun talebi üzerine 190 ada 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20 ve 21 parsellere ifraz olduğunu, dava konusu 190 ada 20 parsel sayılı taşınmazın iptal kararının sonuçlarını bertaraf etmek üzere davalılar arasında satış gibi gösterilerek kötüniyetli bir biçimde devir ve tescil edildiğini, dava konusu taşınmazın hali hazırda davalılardan ... adına kayıtlı olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile ... adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı ..., dava konusu 190 ada 20 parsel sayılı taşınmazı emlakçı vasıtası ile toplam 60.000,00 TL bedelle 2013 yılında satın aldığını, satış bedelinin 27.500,00 TL'sini Türkiye ... Bankası A.Ş. ... Çarşı Şubesinden çektiği kredi ile kalan 32.500,00 TL'sini çek ile ödediğini, taşınmazın borcunu öderken maddeten zorlandığını ancak borçlarını ödediğini, taşınmazı İstanbul'da yatırım maksadı ile satın aldığını; davalı ..., 190 ada 9 parsel sayılı taşınmazı davacı Belediyenin açmış olduğu ihale ile satın aldığını, taşınmazın 12 parsele ifrazı için talepte bulunduğunu, Belediye Encümeninin 15.01.2010-63 sayılı Kararı ile 9 no.lu parselin 12 parçaya ifraz edildiğini, taşınmazı ticari amaçla ifraz ettiğini, ifraz sonucu oluşan parselleri 14.01.2011 tarihinde ticari nedenlerle sattığını, bu işlemler sırasında gerek kendisine gerekse taşınmazı satın alan kişilere bir bilgi verilmediğini, taşınmazın tapu kaydında da bir şerhin bulunmadığını, Belediyenin taşınmazlarla ilgili idari yargıda dava açılmasına rağmen ihaleye çıkarmasının iyiniyetli bir yaklaşım olmadığını, Meclis kararının iptaline dair davada taraf olmadığını, diğer davalı ..., taşınmazı emlakçı... aracılığı ile satın aldığını, bir süre sonra maddi sıkıntılar nedeniyle yine emlakçı vasıtası ile sattığını, taşınmazı kimden satın aldığını, kime sattığını hatırlayamadığını, her ne kadar silsile yolu ile davalı ise de tapu iptal ve tescil davasının açılmasında bir kusur ve kabahatinin olmadığını, Silivri'de hiç ikamet etmediğini, husumetin son malike yöneltilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Silivri 2. Asliye Mahkemesinin 26.01.2018 tarihli ve 2016/358 E., 2018/37 K. sayılı kararıyla; dava konusu taşınmaza ilişkin davalılar arasındaki satışların 2011-2013 yılları arasında yapıldığı, İdare Mahkemesi kararının kesinleşme tarihinin 16.06.2016, iptal kararına yönelik tapudaki beyanın 22.08.2016 tarihli olduğu, davalıların ve son malik davalı ...'ın Meclis kararının iptal edildiğini bildiği yahut bilebilecek durumda olduğuna dair bir kanıtın sunulamadığı, davalıların iyi niyetli olmadıklarının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. Kaldırma Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin 16.04.2019 tarihli ve 2019/63 E., 2019/568 K. sayılı kararıyla; “...Mahkemece yapılan yargılama sonucu davanın reddine karar verilmişse de, davalı ...’ın karar tarihinden önce 17.12.2017 tarihinde öldüğü nüfus kaydından anlaşılmaktadır. Davalı yargılama esnasında öldüğünden HMK’nın 55 inci maddesi gereği mirasçılarının davaya dahli ile davanın mirasçılar huzurunda görülmesi zorunludur. TMK’nın 599/1 inci maddesi gereği, “Mirasçılar, mirasbırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar.” Külli intikal de denilen ve yalnız kanun ile öngörülebilen terekeye ait bu kurala göre, mirasbırakanın terekesindeki mirasçılara geçişi mümkün olan hak ve borçları bir bütün olarak kendiliğinden mirasçılara intikal eder. Bu nedenle mirasbırakan mirasçılarının davaya dahli ile yargılamaya devam edilmesi gerekir.” gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin kabulüne, Yerel Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına ve dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
3. İlk Derece Mahkemesince Kaldırma Kararı Sonrasında Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin 13.01.2021 tarihli ve 2019/123 E., 2021/25 K. sayılı kararıyla; davalıların iyiniyetli olmadıklarının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
4. Kaldırma Kararı Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
5. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 05.04.2022 tarihli ve 2021/1482 E., 2022/584 K. sayılı kararıyla; bölgede çok sayıda taşınmazı ilgilendiren dava konusu durumun basında yer aldığı, kamuoyunun bilgi sahibi olduğu, yatırım amacıyla taşınmaz satın alanın sarf edeceği basit bir araştırmayla yolsuzluğu ve uyuşmazlığı bilecek durumda olduğu, bu durumda iyiniyet iddiasında bulunamayacağı, bankadan genel kredi kullanılması ve taşınmazın ipotek ettirilmesinin rayiç değerin ödendiğini ispata elverişli olmadığı, hiçbir davalının para alışverişini gösterir bir delil sunamadıkları, davanın kabulüne karar vermek gerekirken reddine karar verilmiş olmasının isabetsiz olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile Yerel Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılardan ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairenin 09.11.2022 tarihli ve 2022/4165 Esas, 2022/7350 Karar sayılı kararıyla; tüm dosya kapsamının bir bütün olarak değerlendirilmesi neticesinde, son kayıt maliki olan davalı ...’ın taşınmazı ediniminde kötüniyetli olduğuna dair herhangi bir delilin bulunmadığı, dava konusu ve dava dışı taşınmazlara ilişkin işlemlerin, Silivri gibi bir yerde 2010 yılında yerel bir gazete olan ...’de haber konusu yapılmasının, yine 2016 yılında başka bir yerel haber kaynağı olan ... habere konu edilmesinin tek başına son kayıt malikinin kötüniyetli olduğunu göstermeyeceği açıktır. Hal böyle olunca, davalı ...’ın taşınmaz satış tarihinde bankadan kredi çektiği, aynı tarihte taşınmaz üzerine ipotek tesis edildiği, kredi ödeme planı ve banka dekontunun davalı tarafından ibraz edildiği hususlarının bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucunda, davalının çekişme konusu taşınmazı bedeli karşılığında ve iyiniyetli olarak satın aldığı gözetilmek suretiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin 26.10.2023 tarihli ve 2023/183 Esas, 2023/1763 Karar sayılı kararıyla; Daire bozma ilamında belirtilen gerekçeler de benimsenerek, davalı ...’ın, taşınmaz satış tarihinde bankadan kredi çektiği, aynı tarihte taşınmaz üzerine ipotek tesis edildiği, kredi ödeme planı ve banka dekontunun davalı tarafından ibraz edildiği yönündeki delillerin değerlendirilmesi sonucu davalının çekişme konusu taşınmazı bedeli karşılığında ve iyiniyetli olarak satın aldığı kanısına varıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde ve aşamada ileri sürdüğü iddialarını yineleyip meclis kararının iptaline ilişkin karar her ne kadar 16.06.2016 tarihinde kesinleşmiş ise de iptal kararı tarihinin 31.05.2010 olduğunu, dava konusu taşınmaz davalılardan ...'a ihale edildikten sonra taşınmazın gördüğü bütün satışların bu tarihten sonra yapıldığını, bu süreçte taşınmazın üç kez el değiştirdiğini, davacıların iyiniyetli olmadıklarının söylenebilmesi için iptal kararının kesinleşmesinin gerekmediğini, davalıların dava konusu taşınmazı iptal kararını bertaraf etmek amacıyla aralarında satış gibi göstererek kötü niyetli bir şekilde devir ve tescil ettiklerini, davalıların İdare Mahkemesinin iptal kararından haberdar olmamalarının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, nitekim ...'in 27.07.2010 tarihli haberinde arsa satışlarının İdare Mahkemesi tarafından iptal edildiği hususunun yer aldığını, bununla birlikte ... Haber'in 31.08.2016 tarihli yazısında müvekkili Belediyenin sattığı arsalara ilişkin Meclis Kararının Mahkemece iptal edildiğinin belirtildiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, yolsuz tescil hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 705 inci, 1022 nci, 1023 üncü, 1024 üncü ve1025/1-2 nci maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; kök 190 ada 9 parsel sayılı taşınmazın Büyükçavuşlu Belediyesi adına kayıtlı iken 10.07.2009 tarihli tüzel kişiliklerin ünvan değişikliği işlemi ile Silivri Belediyesi adına kayıtlı hale geldiği, daha sonra (Belediye Meclisinin 06.07.2009 tarihli ve 53 sayılı kararına istinaden Belediye Encümenince yapılan ihale sonucunda) Silivri Belediyesini temsilen ... tarafından 07.01.2010 tarihli satış işlemi ile taşınmazın davalı ...’a temlik edildiği, 03.02.2010 tarihli ifraz işlemi ile 190 ada 9 parsel sayılı taşınmazın 190 ada 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20 ve 21 parsellere ifraz edildiği, davaya konu edilen 20 parselin davalı ... tarafından 14.01.2011 tarihinde davalı ...’a, onun tarafından 20.06.2011 tarihinde davalı ...’a, onun tarafından da 08.03.2013 tarihinde son kayıt maliki olan davalı ...’a satış yolu ile devredildiği, davalı ...’in yargılama aşamasında 17.12.2017 tarihinde ölümü üzerine mirasçılarının davaya dahil edildiği, Belediye Meclisinin 06.07.2009 tarihli ve 53 sayılı Kararının İstanbul 5. İdare Mahkemesinin 2009/1410 E., 2010/942 K. sayılı kararıyla iptal edildiği, söz konusu kararın Danıştay denetiminden geçmek suretiyle 16.06.2016 tarihinde kesinleştiği, davalı ...’ın 08.03.2013 tarihinde Türkiye ... Bankasından kredi çektiği, bu krediye ilişkin banka dekontu, kredi ödeme planının dosyaya celp edildiği, dava konusu 20 parsel sayılı taşınmaz üzerine aynı tarihte Türkiye ... Bankası lehine 100.000 TL’lik ipotek tesis edildiği anlaşılmaktadır.
2.Bilindiği üzere, bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğünün meydana geleceği 09.05.1960 tarih 21/9 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararı gereğidir. Usuli kazanılmış hak olarak tanımlayabileceğimiz bu hal, usul hukukunun vazgeçilmez temellerinden birisi olup kamu düzeni ile ilgilidir. Ne var ki, usuli kazanılmış hak kuralının istisnalarından birisi de yanılgıya dayalı bozma kararına uyulmuş olmasıdır.
Bu kapsamda vurgulanmalıdır ki, maddi hataya dayalı olan bir bozma kararına uyulmuş olunması halinde usuli kazanılmış hakka değer verilmesi mümkün değildir. Maddi hataya dayalı bozma kararına uyulmuş olması itibariyle kazanılmış hakkın bulunmadığından söz edilebilmesi için ancak Yargıtay Dairesinin vardığı sonuç her türlü değer yargısının dışında, hiçbir suretle başka biçimde yorumlanamayacak, tartışmasız ve açık bir maddi hata olarak belirlenmelidir.
Hemen belirtilmelidir ki, hükmüne uyulan önceki tarihli bozma kararında; son kayıt maliki olan davalı ...’ın taşınmazı ediniminde kötüniyetli olduğuna dair herhangi bir delilin bulunmadığı, davalının çekişme konusu taşınmazı bedeli karşılığında ve iyiniyetli olarak satın aldığı kabul edilmiş ise de, dosya kapsamına yansıyan delillere göre bu değerlendirmenin maddi hataya dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
3. Somut olaya gelince; tüm dosya kapsamından, dava konusu taşınmazın ihale yoluyla satışına dayanak olan Belediye Meclis Kararının idarî yargı merciinde iptal edildiği ve kararın deracattan geçerek kesinleştiği, ilk el davalı ... adına oluşan tescilin yolsuz hale geldiği, taşınmazın ilk el ... tarafından davalı ...'a, adı geçen tarafından davalı ...'a, ... tarafından da davalı ...'a kısa aralıklarla devredildiği, ilgili meclis kararının yerel ve ulusal basında haber konusu yapıldığı, kamuoyunun bilgi sahibi olduğu, yatırım amacıyla taşınmaz satın alan kişinin sarf edeceği basit bir araştırmayla yolsuzluğu ve uyuşmazlığı bilebilecek durumda olduğu, bu durumda iyiniyet iddiasında bulunulamayacağı, bankadan genel kredi kullanılması ve taşınmazın ipotek ettirilmesinin rayiç değerin ödendiğini ispata elverişli olmadığı, hiçbir davalının para alışverişini gösterir bir delil sunamadıkları, iyiniyetli kabul edilemeyecekleri açıktır.
4. Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmiş olması doğru değildir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Alınan peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
08.02.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
-KARŞI OY-
Dava, yolsuz tescile dayalı tapu iptali ve tescil davasıdır. İlk Derece Mahkemesinin (İDM) E. 2016/358 K. 2018/37 sayılı kararıyla yolsuz tescile konu işlemden sonra yapılan temliklerde davalıların ve özellikle son malik ... ...'ın iyi niyetli olmadığının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin (BAM) E.2021/1482, K.2022/584 sayılı kararıyla davalıların iyi niyetli olmadığı gerekçesiyle İDM kararının kaldırılarak davanın kabulü yönünde hüküm kurulmuştur.
Kararın temyizi üzerine Dairemizin 9.11.2022 tarihli ve E. 2022/4165, K. 2022/7350 sayılı kararıyla “...Tüm dosya kapsamının bir bütün olarak değerlendirilmesi neticesinde, son kayıt maliki olan davalı ...'ın taşınmazı ediniminde kötü niyetli olduğuna dair herhangi bir delilin bulunmadığı, dava konusu ve dava dışı taşınmazlara ilişkin işlemlerin, Silivri gibi bir yerde 2010 yılında yerel bir gazete olan ...'de haber konusu yapılmasının, yine 2016 yılında başka bir yerel haber kaynağı olan ... Haber'e konu edinilmesinin tek başına son kayıt malikinin kötü niyetli olduğunu göstermeyeceği açıktır. Hal böyle olunca, davalı ...'ın, taşınmaz satış tarihinde bankadan kredi çektiği, aynı tarihte taşınmaz üzerine ipotek tesis edildiği, kredi ödeme planı ve banka dekontunun davalı tarafından ibraz edildiği hususlarının bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucunda, davalının çekişme konusu taşınmazı bedeli karşılığında ve iyi niyetli olarak satın aldığı gözetilmek suretiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir." gerekçesiyle BAM kararı bozulmuştur.
BAM'ca yukarıda anılan bozma ilamınıa uyulmasına karar verilerek bozma doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın temyizi üzerine Dairemizin Sayın Çoğunluğunca ise bu kez Dairemizin önceki bozma ilamına aykırı düşecek şekilde son kayıt malik Muhammed Sıddık ile ondan önceki alıcıların iyi niyetli olmadığı ve bu sebeple davanın kabul edilmesi gerektiği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Sayın Çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık Dairemizin 9.11.2022 tarihli ve E. 2022/4165, K. 2022/7350 sayılı kararının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Dava konusu taşınmazın satışına dair Belediye meclis kararının İdari Yargı merciinde iptal edilmesi ile sicilin dayanağı olan işlemin ortadan kalktığı ve davalı birinci el alıcı olan ... adına oluşan tescilin yolsuz hale geldiği tartışmadan uzaktır. Ancak bu alıcıdan sonra taşınmazın tekrar başka kişilere satılmış olması nedeniyle ikinci el konumunda olan davalıların ve özellikle son kayıt malikinin iyi niyetli olmaları durumunda bu kazanımlarının korunması gerektiği de Kanun'un amir hükmü gereğidir.
Somut olayda taşınmazı son olarak devralan ...'ın ediniminin hukuka aykırı olduğuna karar verilebilmesi için taşınmaz ediniminde iyi niyetli olmadığının ispatlanması gerekmektedir.
Bu çerçevede yapılan inceleme uyarınca, gerek davanın reddine karar veren İDM'nin kararında, gerekse Dairemizin 9.11.2022 tarihli ve E. 2022/4165, K. 2022/7350 sayılı kararında belirtildiği üzere somut olayda son alıcı ...'ın iyi niyetli olmadığını gösteren bir delilin bulunmadğı, dava konusu taşınmazın 20/06/2011 tarihinde davalı ... tarafından satın alındıktan sonra son kayıt maliki davalı ...'a 8/3/2013 tarihinde satıldığı, söz konusu satışın sık aralıkla yapılmış bir satış olarak değerlendirilmesinin isabetli olmayacağı anlaşılmaktadır.
Öte yandan Davacı idarenin tapu iptal ve tescil davasını İdare Mahkemesi kararının kesinleştiği 16.06.2016 tarihinden sonra açtığı görülmektedir. Ayrıca son kayıt maliki davalı ...'ın, taşınmaz satış tarihinde bankadan kredi çektiği, aynı tarihte taşınmaz üzerine ipotek tesis edildiği, kredi ödeme planı ve banka dekontunun davalı tarafından ibraz edildiği, Dairemizin anılan bozma ilamında tespit edilmiş olup bu husus da davalı son malikin iyi niyetli alıcı olduğu yönündeki kabulü desteklemektedir.
Bunun da ötesinde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 3 üncü maddesi uyarınca "Kanunun iyiniyete hukukî bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyiniyetin varlığıdır." Dolayısıyla ikinci el davalı son kayıt malikinin iyi niyetli olmadığının davacı tarafça ispat edilmesi gerekmektedir. Davacı tarafça bir takım yerel gazete haberleri dışında herhangi bir delil bildirilmemiştir. Bu durumda ihalenin yapıldığı 2010 tarihinden 3 yıl sonra son malik ...'ın iyi niyetli olmadığının ispatlanamadığı, davacı vekilince yerel gazete olduğu ileri sürülen ...'de 2010 tarihinde çıkan bir yazının taşınmazı 2013 yılında satın alan kişi tarafından duyulmamış olabileceği, 31.08.2016 tarihinde ... Haber'de çıkan haberin ise zaten satışlardan sonra olduğu, dolayısıyla bu haberin çıktığı tarihten önce taşınmazları satın alan ikinci el malikin bu habere dayalı olarak iyi niyetli olmadığının söylenemeyeceği açıktır.
Açıklanan nedenlerle Dairemizin 9.11.2022 tarihli ve E.2022/4165, K.2022/7350 sayılı kararındaki bozma ilamına uygun olarak BAM tarafından verilen kararın onanması gerekirken Sayın Çoğunluğun aksi yöndeki bozma kararına iştirak edemiyorum.