"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
KARAR : Asıl Davada Hakkında Karar Verilmesine Yer Olmadığına, Birleştirilen Davanın Kabulüne
Davada Davalı ... vekili
Taraflar arasında Mahkemesinde görülen tapu iptali ve tescili davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl dava yönünden esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davanın açıldığı esnada davacının haksız olduğunun tespitine, birleştirilen davanın ise kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı asıl davada davacı ... vekili, birleştirilen davada davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Asıl davada davacı ..., kayden maliki olduğu dava konusu 9136 ada 8 parsel sayılı taşınmazını ikinci eşi olan davalı ...'ye kendisine ölünceye kadar bakacağı inancıyla rücu koşullu bağışladığını, ancak davalının bakım görevini yerine getirmediğini ileri sürerek tapu iptali ve tescile karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında ölümü ile mirasçısı Yavuz davaya devam etmiş, adı geçen asıl davanın konusunun kalmadığını bildirmiş, birleştirilen davanın reddini savunmuştur.
2. Birleştirilen davada davacı ..., usulsüz kesinleşen mahkeme kararına istinaden adlarına tescil yapılan davalıların kazanımlarının yolsuz olduğunu, iyiniyetli olmadıklarını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1. Asıl davada davalı ..., dava dilekçesi ve gerekçeli kararın kendisine usûlüne uygun tebliğ edilmediğini, dava konusu taşınmazı kendisine rücu koşullu hibe eden ...'e bakmadığı iddiasının resmi senetteki rücu şartı karşısında tanıkla ispat edilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
2. Birleştirilen davada davalı ..., iyiniyetli olduğunu, muvazaa iddiasına karşı zamanaşımı süresinin dolduğunu belirterek birleştirilen davanın reddini savunmuştur.
3. Birleştirilen davada davalı ..., davaya cevap vermemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Şişli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.11.2006 tarihli ve 2005/42 Esas, 2006/486 Karar sayılı kararıyla; davalının usulüne uygun olarak tebliğ edilen yemin davetiyesine rağmen duruşmaya gelmediği, yeminden kaçındığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairenin 17.02.2011 tarihli ve 2011/591 Esas, 2011/1690 Karar sayılı kararı ile “... Dava dilekçesinin davalıya tebliği 7201 sayılı Tebligat Yasasının 21. maddesi hükmü uyarınca yapıldığı, keza yargılama aşamasında yemin davetiyesi de davacının 3 yaşındaki torunu ...'a yapıldığı ve Tebligat parçasına oğlu olarak yazıldığı, öte yandan gerekçeli karar tebligatının da davacının gelinine yapıldığı dosya kapsamı ile sabittir. Evvel emirde davalıya 7201 sayılı Tebligat Yasasının 21. maddesi hükmü uyarınca yapılan tebligatın komşu adı ve imzası bulunmadığından yasaya uygun düştüğü söylenemez. Diğer taraftan yukarıda değinildiği üzere sair tebligatlarında usul hükümlerinin anladığı manada geçerli olduklarını kabul etmek olanaksızdır. Dava dilekçesinin tebligatının yapılması, davalının sunacağı delillerin toplanması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken HUMK'un 73. maddesi hükmü uyarınca usulü dairesinde taraf teşkili sağlanmaksızın işin esası bakımından karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesiyle Mahkeme kararı bozulmuştur.
B. Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 08.10.2013 tarihli ve 2011/450 Esas, 2013/469 Kararı sayılı kararı ile; asıl dava yönünden taşınmazın el değiştirdiği gerekçesiyle davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına, birleştirilen dava yönünden ise davalı ...'in iyiniyetli olduğu savunmasını kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davalı ... ve birleştirilen davada davalı ... temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairenin 15.10.2015 tarihli ve 2014/2254 Esas, 2015/11896 Karar sayılı kararı ile; “…Hemen belirtilmelidir ki, asıl davada bağıştan rücu koşulunun gerçekleşmediğinin saptanması hâlinde tapunun önceki kayıt maliki ...'e dönmüş olmasının yolsuz tescil hükmünde olacağı kuşkusuzdur. Ayrıca, birleşen davanın görülebilirlik koşulu asıl davanın haklı olup olmadığının saptanmasına bağlıdır. Öncelikle bağıştan rücu koşuluyla açılan davada bağıştan rücu koşulunun oluşup oluşmadığının belirlenmesi, koşulun oluşmadığının anlaşılması hâlinde sonraki temliklerin iyiniyetli olup olmadığının araştırılması ve temellük edenlerin iyiniyetli olmadıklarının da birleşen davanın davacısı ... tarafından kanıtlanması gerekeceği tartışmasızdır. Son kayıt maliki ...'in taşınmazı edinmesinin iyiniyetli olup olmadığı konusunda yapılan araştırmanın ve incelemenin yeterli olduğunu söyleme olanağı yoktur. Şöyle ki, Mahkemece, son kayıt maliki ... ile önceki kayıt malikleri arasında taşınmaz temlikinin nasıl ve ne şekilde yapıldığı, taşınmazın, ...'e teslim edilip edilmediği, taşınmazın ...'in tasarrufuna geçip geçmediği, ...'e temlik tarihi itibarı ile gerçek değeri ile resmi akitteki değerinin uyumlu olup olmadığı konuları araştırılmamıştır. Hâl böyle olunca, yukarıda değinilen olgular ve ilkeler gereğince inceleme ve araştırma yapılması, tanıklardan somut bilgilerinin sorulması yerinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılması gerekirken eksik ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğu değildir.” gerekçesiyle Mahkeme kararı bozulmuştur.
D. Mahkemesince İkinci Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 30.11.2017 tarihli ve 2016/469 Esas, 2017/519 Kararı sayılı kararı ile; asıl davada karar verilmesine yer olmadığına, birleştirilen davada ise davanın kabulüne karar verilmiştir.
E. Üçüncü Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı birleştirilen davada davalı ... temyiz isteminde bulunmuş, Mahkemece 29.03.2018 tarihli ek karar ile temyiz talebinin süresinde olmadığından reddine karar verilmiş, ek karar birleştirilen davada davalı ... temyiz etmiştir.
2. Dairenin 12.10.2020 tarihli ve 2018/2395 Esas, 2020/4981 Karar sayılı kararı ile; “…Mahkemece temyiz talebinin reddine ilişkin ek kararda temyiz süresi 15 gün olarak gösterildiğinden, 15 günlük süre içerisinde yapılan ek kararın temyizi isteminin süresinde olduğu anlaşılmakla, yerinde olmayan 29.03.2018 tarihli ek kararın ortadan kaldırılmasına karar verilerek işin esasının incelenmesine geçildi… Mahkemece asıl dava yönünden "tapu kaydının davalı ... adına olmadığı, davanın açılmasından sonra usulsüz kesinleşmeye binaen el değiştirdiği, bu durumda bu dosyaya konu davanın konusunun kalmadığı" gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ise de 15.10.2015 tarihli bozma ilamında da işaret edildiği üzere; asıl davada bağıştan rücu koşulunun gerçekleşmediğinin saptanması hâlinde tapunun önceki kayıt maliki ...'e dönmüş olmasının yolsuz tescil hükmünde olacağı kuşkusuzdur Ayrıca, birleşen davanın görülebilirlik koşulu asıl davanın haklı olup olmadığının saptanmasına bağlıdır. Öncelikle bağıştan rücu koşuluyla açılan davada bağıştan rücu koşulunun oluşup oluşmadığının belirlenmesi, koşulun oluşmadığının anlaşılması hâlinde sonraki temliklerin iyiniyetli olup olmadığının araştırılması gerekeceği tartışmasızdır… Mahkemece bozma ilamına uyulmasına rağmen, bozma ilamında açıklandığı şekilde hükme yeterli bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme imkanı yoktur. Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilke ve olgular gereğince inceleme ve araştırma yapılması gerekirken eksik ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olmadı doğru değildir.” gerekçesiyle Mahkeme kararı bozulmuştur.
D. Mahkemesince Üçüncü Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda belirtilen tarih ve sayılı kararı ile; asıl dava yönünden esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına ancak, bağıştan rücu şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın açıldığı esnada davacının haksız olduğunun tespitine, birleştirilen dava yönünden ise davalı ...'in iyi niyetli olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davacı ... vekili, birleştirilen davada davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Birleştirilen davada davalı ... temyiz dilekçesinde özetle, tapu siciline güvenerek taşınmazı edindiğini, davacı tanıklarının yanlı beyanda bulunduğunu, asıl davada davacı tanığı Nazire'nin davacının gelini olduğunu ...'nin aile içi yükümlülükler konusunda bilgi sahibi olduğunu, taşınmazı yatırım amaçlı aldığını, kullanımın kendisine geçmemesinin muvazaayı göstermediğini, taşınmazı edindikten çok sonra dinlenen tanıkların kendisini tanımamalarının normal olduğunu, Yavuz'un muvazaalı temlik yapacak kadar kendisini tanımadığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
2. Asıl davada davacı ... temyiz dilekçesinde özetle, ...'nin bakım yükümlülüğünü yerine getirmediğini, tanıkların da bu durumu doğruladığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık asıl davada bağıştan rücu hukuki nedenine dayalı; birleştirilen davada yolsuz tescil hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
Bilindiği üzere, bağıştan dönme (rücu) bağışlayanın tek yanlı, bağışlanana varması gereken beyanıyla geriye etkili (makable şamil) olarak hukuki ilişkiye son veren yenilik doğurucu bir haktır. Bağışlayan koşullu veya mükellefiyetli şekilde bağışta bulunmuşsa, bağışlanandan hukuka, ahlaka aykırı veya imkansız olmadığı sürece 6098 sayılı ... Borçlar Kanunu'nun (TBK) 291 ... maddesi uyarınca koşul veya mükellefiyetin yerine getirilmesini isteyebilir. Haklı bir neden olmaksızın yerine getirilmemesi halinde de TBK'nın 295 ... maddesine dayanarak bağıştan dönme hakkını kullanıp verdiğini geri isteyebilir.
4721 sayılı ... Medeni Kanunu’nun (TMK) 705 ... maddesinde; “Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.” 1022 nci maddesinin birinci fıkrasında ise “Aynî haklar, kütüğe tescil ile doğar; sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır.” hükmü düzenlenmiştir.
Yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler uyarınca, ayni haklar tapu siciline tescil ile doğar ve tescilin hukuki netice doğurabilmesi için de geçerli bir hukuki sebebinin bulunması zorunludur. Bu hususun tapunun illilik prensibinden kaynaklandığı açıktır. Oysa, oluşan sicilin hukuken geçerli bir sebebi bulunmadığı takdirde, tescilin yolsuz tescil niteliğini taşıyacağı ve sicilin iptali gerekeceğinde kuşku yoktur.
TMK’nın 1023 üncü maddesinde; “Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.”, 1024 üncü maddenin birinci fıkrasında; “Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz.” 1024 üncü maddenin ikinci fıkrasında; “Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.” 1024 üncü maddenin üçüncü fıkrasında; ise “Böyle bir tescil yüzünden ayni ... zedelenen kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir.” düzenlemelerine yer verilmiştir.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) geçici 3/2 maddesinin yollamasıyla, 1086 sayılı HUMK uygulanacağı davalar yönünden Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) 428 ... maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Asıl davada davacı ... vekilinin ve birleştirilen davada davalı ... vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 673,97 TL fazla yatırılan peşin harcın talep halinde asıl davada davacı ...'na iadesine, 2.561,63 TL onama harcının birleştirilen davada davalı ...'tan alınmasına,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
01.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.