Logo

1. Hukuk Dairesi2024/1084 E. 2025/1951 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Murisin vekaleten sattırdığı taşınmazların bedeliyle alınan taşınmazın, davalı tarafından muvazaalı olarak kendi üzerine tescil ettirilip ettirilmediği.

Gerekçe ve Sonuç: Davacıların, inançlı işlem iddiasını ispatlayacak yazılı delil veya yazılı delil başlangıcı sunamamaları ve davalının yemin ile inkâr etmesi gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1955 E., 2023/2183 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 15. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/391 E., 2022/260 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili; davacılar ile davalının kardeş olduklarını, tarafların murisi ...'ın 1980 yılında arsa vasıflı bir taşınmaz satın aldığını, arsanın bulunduğu bölgede imar uygulaması yapılması üzerine taşınmazın iki ayrı parsele gittiğini, davalının imar uygulamasından sonra murise her iki taşınmazı da satarak yeni bir taşınmaz satın almayı teklif ettiğini, murisin bu teklifi kabul etmesi üzerine davalının muris adına vekaleten her iki taşınmazı da satarak dava konusu 658 ada 18 parsel sayılı taşınmazı kendi adına satın aldığını ve bu taşınmaz üzerinde 3 katlı betonarme karkas bir bina inşa edildiğini, anılan işlemler esnasında davacı ... küçük olduğundan ve davalı tarafından taşınmazın tüm kardeşler için alındığı sözü verildiğinden dava konusu taşınmazın davalı adına alınmasına itiraz edilmediğini, nitekim dava konusu taşınmaz satın alınarak üzerindeki bina inşa edildikten sonra davacı ... ve davalının bu binada oturmaya başladıklarını ve halen oturmaya devam ettiklerini, dava konusu taşınmazın satın alınması üzerinden yaklaşık 30 yıl geçmesine rağmen davalının taşınmazda davacılara ait payları devretmediğini, davalının murisin tecrübesizliğinden ve davacıların yaşlarının küçük olmasından faydalandığını ileri sürerek dava konusu taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının muvazaa nedeniyle iptali ile miras payları oranında davacılar ve mirasçılar adına tesciline karar verilmesini talep etmiş, cevaba cevap dilekçesi ile dava konusu taşınmazın muris, davacı ve davalının birikimleri ile alındığı, murise ait iki parça taşınmazın ise satılarak dava konusu taşınmaz üzerindeki binanın inşa edildiğini, kalan satış bedelinin ise davalıda kaldığını belirtmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; murisin 1986 yılında 407 parselden 29 ve 75 nolu yerleri satın aldığını ancak fiilen 405 parseldeki 193 nolu yerde ikamet ettiğini, davalının 17.09.1992 tarihinde 33.500.000 TL bedelle 405 parseldeki 193 nolu yeri bedelini ödeyerek satın aldığını, daha sonra dava dışı belediyeden bahçe olarak kullanılan kısmı da satın aldığını, murisin ise 407 parseldeki yerleri 1994 yılında davalıya vekalet vererek sattığını, satış bedeli ile davalının dava konusu parselde bulunan binanın giriş katını inşa ettiğini, 1997 yılında da 1. katı inşa ettiğini ve bu katta davacı ...'ın ikamet ettiğini, hak düşürücü sürenin geçtiğini, davalının davacının 1. katta oturmasına izin verdiğini muris ...'la herhangi bir alışverişinin olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 26.06.2020 tarihli ve 2017/548 Esas, 2020/234 Karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verildiği, verilen kararın davacı tarafça istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin 15.06.2021 tarihli ve 2021/154 Esas, 2021/985 Karar sayılı kararı ile, davacıların delil listesinde yemin deliline dayandıkları, nam-ı müstear nedenine dayalı davalarda iddianın kesin delil ile kanıtlanması gerektiği, Mahkemenin davacılara yemin hakkını hatırlatmadan hüküm tesisinin hatalı olduğu gerekçesiyle kararın kaldırılmasına karar verildiği, kaldırma kararı üzerine İlk Derece Mahkemesinin tarih ve sayısı yukarıda belirtilen kararı ile; davacı tarafın davalıya yemin teklifinde bulunduğu, davalının 22.02.2022 tarihli duruşmada yemini ifa ettiği ve iddianın kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuş, Bölge Adliye Mahkemesinin tarih ve sayısı yukarıda belirtilen kararıyla; inançlı muamelelerde taraflar yakın akraba olsalar dahi tescile karar verilebilmesi için aralarında yazılı bir delil veya davalının elinden çıkmış aleyhlerine delil olabilecek yazılı bir belgenin bulunması gerektiği, yazılı delil başlangıcı bulunması durumunda tanık dahil her türlü delille ispat edilebileceği, yazılı delil veya yazılı delil başlangıcı bulunmaması durumunda ancak ikrar ve yemin gibi kesin delille ispatın gerekeceği, somut olayda davacı tarafça yazılı delil ibraz edilmediği gibi yazılı delil başlangıcının da bulunmadığı, bu nedenle tanık beyanlarının dikkate alınamayacağı, davacının yemin deliline dayandığı, davalının da duruşmadaki yeminli beyanında inançlı işlemi kabul etmediği yönünde beyanda bulunduğu bu haliyle inançlı işlemin davacı tarafça ispat edilemediği gerekçesi ile davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde; dava konusu taşınmaz satın alındıktan sonra murisin ve tarafların dava konusu taşınmazda yaşamaya başladıklarını, yapılan imar uygulaması ile muris adına aynı bölgede iki farklı arsa vasıflı taşınmaz tescil edildiğini ancak muris adına tescil edilen taşınmazların halihazırda oturulan taşınmaza isabet etmediğinin öğrenildiğini, bunun üzerine davalının murisi kandırarak dava konusu taşınmazın satın alınması ve üzerine yeni bir bina yapılması için kendisini vekil tayin ettirdiğini, dava konusu taşınmazın ilk iktisabından beri davacı ... ve davalı tarafından kullanıldığını ve halen kullanılmaya devam edildiğini, davalının, davacıları ve murisi aldatarak ve muvazaalı davranışlarla devir işlemlerini gerçekleştirdiğini, davalının taşınmazı devretmeyeceği iradesini davadan yaklaşık 1-2 ay önce ortaya koyduğunu, hukuki nitelendirmenin hatalı yapıldığını, murisin o dönem şehir dışında olduğundan davalıyı vekil tayin ettiğini, somut olayda nam-ı müstear bulunmadığını, aksinin kabulü halinde dahi iddianın her türlü delil ile ispatlanabileceğini, aralarında belli dereceye kadar hısımlık olanlar kanunun belirlediği miktarın üzerinde olan para alacaklarını da yazılı delil dışında başkaca delillerle kanıtlayabileceğini, murisin adına kayıtlı taşınmazların satılması için davalıyı vekil tayin ettiğini ve bu para ile davalının uyuşmazlığa konu taşınmazı sadece kendi üzerine tescil ettirdiğini, davacının 30 yılı aşkın süredir taşınmazda bedelsiz oturmasının da bu durumu gösterdiğini, davalının taşınmazı kendi birikimi ile satın aldığı savunmasının doğru olmadığını, davalının devir tarihinde dava konusu taşınmazı satın alabilecek bir ekonomik durumunun bulunmadığını, tanık beyanlarının dikkate alınması gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Muris Celal Gökpınar’ın 23.07.2016 tarihinde öldüğü, geride davacı çocukları ile davalı oğlunun mirasçı olarak kaldığı, dava konusu 405 parseldeki 265/70106 payın dava dışı 3. bir kişi tarafından 17.09.1992 tarihinde davalıya devredildiği, taşınmazın 08.08.2002 tarihli imar uygulaması ile 658 ada 3 parsele gittiği, 20.03.2018 tarihli ifraz sonucunda ise 658 ada 18 parselin davalı adına tescil edildiği, murisin dava dışı 407 parseldeki 1644/110400 payının 27.07.1995 tarihinde davalı tarafından vekalaten dava dışı 3. bir kişiye devredildiği anlaşılmaktadır.

Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacılar vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA,

Fazla yatırılan 3.654,60 TL temyiz harcının talep halinde davacılara iadesine,

Dosyanın İlk Derece İstanbul Anadolu 15. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesine gönderilmesine,

14.04.2025 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.