Logo

1. Hukuk Dairesi2024/1100 E. 2025/2228 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı, oğlunun borcu karşılığında devrettiği taşınmazın, davalının hileli davranışları nedeniyle devredildiğini iddia ederek tapu iptali ve tescil istemektedir.

Gerekçe ve Sonuç: Davalının, davacının oğluna karşı icra takibi başlatması ve davacı aleyhine tahliye davası açması gibi olaylardan davacının aldatmayı öğrendiği kabul edilerek, davanın Türk Borçlar Kanunu'nun 39/1. maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı gözetilerek yerel mahkemenin ret kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/304 E., 2023/364 K.

Mahkemece bozmaya uyularak verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı oğlu ...'nin davalıdan faizli borç para aldığını, davalının da altın fiyatlarının yükselmesini fırsat bilerek alınan borcu 2.000 gram has altın anapara ve 1.500 gram has altın faiz olmak üzere 3.500 gram altına çevirdiğini ve altın borcunu oğlunun 30.10.2005 tarihinde ödeyeceğine dair elinden yazılı taahhütname aldığını, bir müddet sonra davalının kendisini ve oğlunu borcun ödenmesi konusunda taciz ettiğini, müvekkilinin tacizler nedeniyle daha fazla dayanamayarak oğlunun borcuna karşılık maliki olduğu 1316 ada 76 sayılı parseldeki 5 nolu bağımsız bölümü 25.01.2006 tarihinde davalıya devrettiğini, devrettiği evin o dönem 6.000 gram has altına eş değer olduğunu, kira karşılığı evde oturmaya devam ettiğini, ne var ki davalının ... tarafından verilen taahhütnameyi daha sonra kendilerine vereceğini taşınmazın devri esnasında söylemesine rağmen aynı borca yönelik kötüniyetli olarak elindeki taahhütnameye dayalı İstanbul 6. İcra Müdürlüğünün 2010/19270 Esas sayılı dosyası ile icra takibi yaptığını, mükerrer tahsilat yapmaya çalıştığını, anılan icra takibi dosyasına yapılan itirazın iptaline ilişkin davanın İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/106 Esas sayılı dosyasında görülmekte olduğunu, davalının birbirini izleyen hileli hareketleri ile taşınmazı devraldığını, borç alınan paraya uygulanan yüksek faiz nedeniyle evini devretmek zorunda kaldığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tescilini, mümkün olmazsa taşınmazın dava tarihindeki değerinin yasal faizi ile birlikte tahsilini istemiştir.

Davacı vekili 09.03.2014 havale tarihli ihbar dilekçesinde özetle; davanın temel gerekçesinin müvekkilinin oğlu ...'in borcu için taşınmazını bedelsiz olarak devir ve tescil ettirdiğini zannederek taşınmazın satış bedelini tahsil etmemiş olduğunu, davalının sebepsiz olarak zenginleştiğini, çünkü taşınmaz bedelini oğlu ...'in borcundan mahsup etmediğini davalının yıllar sonra alacağını icra işlemlerine konu etmesiyle müvekkilinin öğrendiğini, HMK'nın 61. maddesi gereğince davayı ihbar etme gereği olduğunu belirterek davayı ...'ye ihbar etmiştir. İhbar olunana dava dilekçesi, ihbar dilekçesi ve duruşma gününü bildirir tebligatın 12.06.2015 tarihinde yapıldığı anlaşılmıştır.

İhbar olunan ... 12.10.2015 tarihli beyan dilekçesinde özetle; davalıdan borç para aldığını ve ödeme taahhüdünde bulunduğunu, ancak ödemeleri zamanında yapamayınca davalının kendisini ve davacı annesini tehdit ve rahatsız ettiğini, borcuna karşılık davacının dava konusu taşınmazı davalıya bedelsiz olarak devrettiğini, borcu olduğuna dair belgeyi davalının iade edeceğini söylemesine rağmen iade etmediğini, evin değeri alacağın çok üzerinde olduğu için davalının 7 yıllık kira parasını talep etmeyeceğini ve alacağını da aldığını beyan eden bir ibraname verdiğini, fakat daha sonra bunları inkar ettiğini, davalının borç taahhüt belgesine dayalı olarak devir işleminden tam 5 yıl sonra İstanbul 6. İcra Müdürlüğünün 2010/19270 Esas sayılı dosyası ile aleyhine icra takibi başlattığını, anılan icra takibi dosyasına yapılan itirazın iptaline ilişkin davada aleyhine karar verildiğini ancak henüz kesinleşmediğini, davalının aralarındaki davalarda gerçek dışı ve yanıltıcı beyanlarda bulunduğunu, davalı ... icra takibindeki alacağından feragat etmediğine göre, aleyhine açtığı İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/106 Esas sayılı dosyasında aleyhine verilen karar kesinleşirse ...'nin adına kayıtlı iken satış bedeli almaksızın borcuna karşılık devir ve tescil edilen 1316 ada 76 parselde kayıtlı bulunan 5 nolu bağımsız bölümün ... adına sicil kaydının iptali ile ... adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; tefecilik iddiasının doğru olmadığını, iddiaların haksız ve yersiz olduğunu, satış işleminin resmi makamlar huzurunda gerçekleştiğini, satışın iptalini gerektiren herhangi bir durum ya da belge olmadığını, müvekkilinin taşınmazın satışı sonrasında davacıya taşınmazda belirli bir süre oturması için muvafakatname verdiğini, ancak davacı ve oğlunun bu belgenin altına "altın borcunun tamamı ödenmiş olup, ibra ederim" şeklinde bir cümle ilave ederek menfaat elde etmeye çalıştıklarını, bu sahteciliğin üç farklı bilirkişi raporu ile tespit edildiğini ve davacının özel belgede sahtecilik suçundan İstanbul 51. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/58 Esas sayılı dosyasında oğlu ile birlikte yargılandığını, davacı aleyhine açtığı tahliye istekli davayı uzatmak amacı ile bu davanın açıldığını, çekişmeli devrin resmi şekilde yapıldığını, iddiaların senetle ispat edilebileceğini, tanık dinlenemeyeceğini bildirerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. MAHKEME KARARI

İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.06.2016 tarih ve 2013/173 Esas, 2016/236 Karar sayılı kararıyla; İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/106 Esas sayılı dosyasında icra takibine konu yapılan 3.400 gram has altın borcunun ödenmediği, davacının oğlu ...'nin bu altın borcu karşılığı olarak kendi evini davalının zorlaması üzerine tapuda devrettiğini iddia ettiği, bu iddiasının kabulü halinde karşılıklı edimlerin varlığının söz konusu olacağı, bu durumda da borcun ödendiğine ilişkin belge sunulması ya da borcun ödenmesi için Mahkemeden süre talep edilmesi gerekeceği, kaldı ki, davacının kendi borcuna değil oğlunun borcuna karşılık bu evi devrettiğini iddia ettiği, bu nedenle, olayda borçlu davacı olmadığından BK'nın 91. maddesinin uygulama yerinin olmayacağı, çünkü, karşılıklı edimleri gerektiren sözleşmenin, davacı ile davalı arasında değil, davalı ile oğlu arasında kabul edilmesi gerektiği, bunun dahi mümkün olmadığı, çünkü evin davacıya, borcun ise dava dışı olup ihbar olunan oğlu ...'ye ait olduğu, davacının tapu kaydının iptaline yönelik ileri sürdüğü iddialarını kanıtlayamadığı, resmi senetle devrettiği taşınmazın tapu kaydının iptaline yönelik herhangi bir resmi senet sunamadığı, bilindiği üzere, resmi senede karşı ancak resmi senetle ispatın mümkün olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.

2. Dairenin 22.09.2020 tarih ve 2017/1885 Esas, 2020/4329 Karar sayılı kararıyla; hükme yeterli araştırma ve inceleme yapılmadığı, şöyle ki, dava konusu taşınmazın devrini gösterir akit tablosu ya da tapu kütüğü sayfasının ilgili Tapu Müdürlüğünden celp edilmediği, devrin kayda dayalı görülmediği, davacı tarafın, tanık deliline dayanarak iki tanık ismi bildirdiği, ne var ki davacı tanıklarının dinlenmediği, yine davacı tarafın dayandığı İstanbul 6. İcra Müdürlüğünün 2010/19270 Esas sayılı dava dosyasının celp edilip incelenmediği gibi mahallinde keşif icra edilerek dava konusu taşınmazın değerinin de belirlenmediği, yine hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılmasının hiçbir şekle bağlı olmadığı, aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabileceği, hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilke gözetilerek taraf delillerinin eksiksiz bir biçimde toplanması, toplanan ve toplanacak deliller değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Davalı vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuş, Dairenin 17.02.2021 tarih ve 2021/193 Esas, 2021/859 Karar sayılı kararıyla karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Bozmaya uyan Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; somut olayda dava konusu taşınmazın 25.01.2006 tarihinde davacı tarafından davalıya devredildiği ve halen davalı adına kayıtlı olduğu, İstanbul 6. İcra Müdürlüğünün 2010/19270 Esas sayılı dosyasının incelenmesinde ise davalının davacının oğlu ve eldeki dosyada ihbar olunan olarak yer alan ... adına 22.09.2010 tarihinde icra takibi başlattığı ve borçlu ...'nin takibe itiraz etmeyerek takibin kesinleşip ve icra işlemlerine devam edildiği, eldeki davanın açılış tarihinin ise 05.04.2013 olduğu, her ne kadar davacı tanıkları davacının oğluna ait senetleri almak için davalı ile görüşme tarihine dair net olarak beyanda bulunmamışlarsa da davacının dava konusu taşınmazı davalıya devrettiği tarih ve daha sonra davalının dava dışı ... adına icra takibi başlattığı tarih dikkate alındığında TBK'nın 39/1. maddesinde belirtilen 1 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu gerekçesiyle davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle;

a. Mahkemenin tespitinin yanlış olduğunu, dava dışı ...'nin İstanbul 6. İcra Müdürlüğünün 2010/19270 Esas sayılı dosyasına süresinde itiraz ettiğini, itiraz neticesinde huzurda görülen davanın davalısı tarafından İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/106 Esas sayılı dosyası ile itirazın iptali davası açtığını, dava sonucunda 04.12.2013 tarihinde davanın kabulü ile ... tarafından yapılan itirazın iptaline karar verildiğini,

b. Müvekkilinin dava konusu taşınmazı oğlu ...'in borcuna karşılık 25.01.2006 tarihinde davalıya devrettiğini, davalının müvekkiline kira karşılığında dairede oturmaya devam edebileceğini söylediğini, ancak buna rağmen davalı tarafın müvekkili aleyhine 28.02.2013 tarihinde İstanbul 7. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/190 Esas sayılı dosyası ile dava konusu taşınmazla ilgili el atmanın önlenmesi ve tahliye davası açtığını, bu davanın açılması sonrasında müvekkilinin araştırma ile davalı ...'in hile ile taşınmazı devralmasına rağmen aynı tutarı oğlu ...'den tahsil etmeye çalıştığını öğrendiğini, eldeki davanın 05.04.2013 tarihinde, yani aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren yasal süresi içinde açıldığını, hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava, aldatma (hile) hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu İstanbul ili, Şişli ilçesi, Eskişehir Mahallesinde bulunan 1316 ada 76 parselde kayıtlı mesken nitelikli 5 nolu bağımsız bölüm davacı adına kayıtlı iken davacı tarafından 25.01.2006 tarih ve 438 yevmiye numaralı resmi senet ile davalı ...'e 30.000,00 TL bedelle satış yoluyla temlik edildiği, davacı vekilinin davanın ihbarına ilişkin 18.02.20214 tarihli dilekçesinde davalının taşınmaz bedelini ...'in borcuna mahsup etmediğini yıllar sonra davalının alacağını icra takibine konu etmesiyle öğrendiğini belirttiği, davalı ...'in davacının oğlu ve eldeki davada ihbar olunan olarak yer alan ... aleyhine 22.09.2010 tarihinde İstanbul 6. İcra Müdürlüğünün 2010/19270 Esas sayılı dosyasında icra takibi başlattığı, ödeme emrinin 28.09.2010 tarihinde ...'e tebliğ edildiği, ... vekili tarafından 01.10.2010 tarihinde takibe itiraz edildiği, itiraz üzerine eldeki davada davalı ... tarafından ihbar olunan ... aleyhine 15.03.2011 tarihinde İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/106 Esas sayılı dosyasında itirazın iptali davası açıldığı, yargılama sonucunda 04.12.2013 tarihinde davanın kabulü ile itirazın iptaline ve takibin aynı koşullarda devamına karar verildiği, kararın Yargıtay deracatından geçerek 03.03.2016 tarihinde kesinleştiği, yine 16.12.2010 tarihinde eldeki davada davalı ... tarafından davacı ... aleyhine Şişli 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/1470 Esas sayılı dosyasında dava konusu taşınmaza yönelik olarak ecrimisil ve tahliye davası açtığı, dava dilekçesi ve duruşma gününün ...'e 18.07.2011 tarihinde tebliğ edildiği, dosyanın devredildiği İstanbul 15. Sulh Hukuk Mahkemesinin 20.09.2011 tarih ve 2010/1470 Esas, 2011/1053 Karar sayılı kararıyla taşınmazın değeri ve ecrimisil talebi bakımından toplam birikmiş alacağa göre Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verildiği, ayrıca davalı ...'in eldeki davada davacı ... ve ihbar olunan ... hakkında alacak davası açtığı İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/106 Esas sayılı dosyasında ... ve ...'in borçlarından kurtulmak için sahte ibraname düzenledikleri iddiasıyla 13.08.2011 tarihinde özel belgede sahtecilik suçundan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğu, davacı ...'in İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/22945 soruşturma sayılı dosyasında 12.10.2011 tarihinde verdiği ifadesinde "daha sonra da aleyhimize alacak davası açınca vekilim marifeti ile bu ibranameyi Mahkemeye ibraz ettik" şeklindeki açıklamasından itirazın iptali davasından haberdar olduğu, eldeki davanın ise 05.04.2013 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.

Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 187,80 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

24.04.2025 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.