Logo

1. Hukuk Dairesi2024/1367 E. 2025/212 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından tapulama dışı bırakılan taşınmazlar üzerindeki zilyetliğe dayanarak tapu kaydı ve tescil istemine karşı Hazine'nin itirazı.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının kan davası nedeniyle köyden ayrılmasına rağmen, taşınmazlar üzerindeki zilyetliğini akrabaları aracılığıyla dolaylı olarak sürdürdüğü ve yasal koşulları sağladığı gözetilerek, yerel mahkemenin davacı lehine verdiği tapu kaydı ve tescil kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/126 E., 2023/236 K.

Mahkemece bozmaya uyularak verilen karar davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili özetle; davacının Şanlıurfa ili, Siverek ilçesi, Gülabibey Mahallesinde nüfusa kayıtlı olduğunu, dava dilekçesinde hudutlarını belirttiği tescil harici bırakılan taşınmazları yaklaşık olarak 50-55 yılı aşkın bir süreden bu yana bizzat malik sıfatı ile nizasız, fasılasız ve iyi niyetli olarak tasarruf ettiğini, davacının bilgisizliği yüzünden hukuki haklarını arayamadığını, taşınmazların etrafını taş duvarlarla ördüğünü ve bu taşınmazlarda tarım yaptığını, bu taşınmazları kadastro çalışmalarından önce de kullandığını belirterek taşınmazların davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili; davanın haksız ve dayanaksız olduğunu, taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu belirterek reddini talep savunmuştur.

Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazla Belediyenin ilgisinin bulunmadığını, aleyhe hususları kabul etmediklerini, davanın reddi gerektiğini belirtmiştir.

Davalı ... Belediyesi vekili; yargılama aşamasındaki beyanlarında davanın reddini talep etmiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin bozma üzerine verdiği 12.07.2016 tarihli 2015/293 Esas, 2016/340 Karar sayılı kararı ile; davacı yararına zilyetlikle mülk edinme koşullarının gerçekleşmediği kabul edilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesini 14.09.2020 tarihli 2017/19 Esas, 2020/2982 Karar sayılı kararı ile; keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve davacı tanıkları beyanları arasındaki mevcut çelişkilerin Mahkemece giderilmediği, hava fotoğraflarının uzmanlıkları bulunmayan kadastro teknisyeni bilirkişilerce incelendiği belirtilerek dava tarihinden en az 15-20-25 yıl öncesine ait ayrı evreye ilişkin stereoskopik hava fotoğrafları celp edilerek dosya arasına konulması ve ardından mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler, jeodezi veya harita mühendisi bilirkişi, 3 kişilik ziraat mühendisleri kurulu ve fen bilirkişisinin katılımıyla yeniden keşif yapılması ve yapılacak bu keşifte dinlenilecek yerel bilirkişi ve taraf tanıklarından tescili istenen çekişmeli taşınmaz bölümlerinin hangi tarihten beri kim veya kimlerin zilyetliğinde olduğu, zilyetliğin kimden kime ve ne şekilde geçtiği, taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetliğin kesintiye uğrayıp uğramadığı, zilyetliğin iradi olarak terk edilip edilmediği gibi, taşınmaz bölümlerinin davacı adına başkası tarafından kullanılıp kullanılmadığı, davacının asli zilyetliğinin bulunup bulunmadığı ve taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü için aydınlatılması gereken tüm hususlar ile çekişmeli taşınmaz bölümlerinin imar-ihyaya konu edilip edilmediği, imar-ihyaya konu edilmiş iseler ihyanın hangi tarihte başlayıp ne zaman bitirildiği etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılması, gerektiğinde bilirkişi ve tanık beyanları arasındaki çelişkilerin yüzleştirme yapılmak suretiyle giderilmesi, ayrıca HMK'nın 31. maddesinde düzenlenen "Hakimin Davayı Aydınlatma Ödevi" kapsamında, dava konusu taşınmazın zilyedi olduğunu iddia eden ve davacı aleyhine dava açtıktan sonra açmış olduğu tescil davasından feragat eden Cuma Arslan da tanık sıfatıyla dinlenmek suretiyle davacının taşınmaz bölümlerinde zilyet olup olmadığı, zilyetliğin asli zilyetlik mi yoksa fer'i zilyetlik mi olduğu ve Cuma Arslan'ın dava konusu taşınmaz bölümlerini hangi sıfatla kullandığının açıklığa kavuşturulması, bilirkişi raporlarının alınması ve bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dava konusu taşınmazların evveliyatında davacının zilyetliğinde bulunduğu, (A) harfi ile gösterilen taşınmazı davacının üstü kapalı ahır olarak kullanarak ekonomik amaca uygun olarak malik sıfatıyla tasarruf ettiği, (B) ve (C) harfleri ile gösterilen taşınmazlar yönünden de tarıma elverişli hale getirerek imar-ihyasının tamamlandığı, bağ ve bostan olarak malik sıfatıyla tasarrufta bulunduğu, ancak davacının kan davası nedeniyle 1980 yılında köyden ayrılmak zorunda kaldığı ve yaklaşık 30 yıldır köyde ikamet etmediği davacının köyden ayrıldığı tarih itibariyle davacının doğrudan zilyeliğinin 20 yılı doldurmadığı, kan davası sebebiyle köyden ayrılmak zorunda kaldığı, taşınmazlar üzerindeki zilyetliği kendi adına sürdürmeleri için akrabası olan ve alınan beyanlarında davacının iddialarını doğrulayan ve taşınmazları davacı adına kullandıklarını, sahip çıktıklarını ifade eden Süleyman Arslan ve Cuma Arslan'a aktardığı, bir kısım tanık ve mahalli bilirkişi beyanlarında davacının da belli zamanlarda köye gelerek taşınmazlarına sahip çıkmaya çalıştığı yönündeki beyanları birlikte değerlendirildiğinde, davacının taşınmazlar üzerindeki zilyetliğinin kesintiye uğramasının zilyetliğin terki olarak değerlendirilemeyeceği, bu kapsamda davacının köyden ayrılmasına müteakip dava konusu taşınmazlara zilyetlik eden Süleyman ve Cuma Arslan'ın emanetçi sıfatını haiz doğrudan zilyet oldukları, davacının ise dolaylı zilyetliğini bu şahıslar üzerinden devam ettirdiğinin değerlendirildiği, dava tarihi itibariyle yasanın aradığı yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulundurması şartının da davacı açısından sağlandığı gerekçesiyle davanın kabulü ile Fen Bilirkişisi ile Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisi tarafından hazırlanan 22.11.2021 tarihli rapor ve ekli krokide (A) harfi ile gösterilen 653,86 m², (B) harfi ile gösterilen 2.942,83 m², (C) harfi ile gösterilen 2.299,71 m² alanın davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine temsilcisi temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı Hazine temsilcisi temyiz dilekçesinde özetle; TMK ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu hükümleri uyarınca zilyetlikle iktisap şartlarının oluşmadığını, kararın sadece soyut tanık anlatımlarına dayalı olduğunu, tanık ve yerel bilirkişi ifadelerinin de birbiri ile örtüşmediğini, davacının zilyetliğine dair hiçbir emare hiçbir delil bulunmadığını, beyanı alınan tanıklardan ve yerel bilirkişilerden bazılarının sadece Cuma Arslan zilyetliği iddiası ile beyanda bulunurken, diğer kısmının sadece Süleyman Arslan zilyetliği iddiası ile beyanda bulunduğunu, zilyetliğin türüne ve zilyetliğin zamanına, teselsülüne ilişkin beyanların birbiri ile örtüşmediğini, dava konusu taşınmaza ilişkin "çekişmesiz-aralıksız, fasılasız" zilyetlikten bahsetmenin mümkün olmadığını ve taşınmazların zilyetlikle iktisaba uygun olmadığını öne sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Değerlendirme

Dava, 4721 sayılı TMK'nın 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17. maddelerine dayalı tapusuz taşınmazın tescili isteğine ilişkindir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; Fen Bilirkişisi ile Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisi tarafından hazırlanan 22.11.2021 tarihli rapor ve ekli krokide davaya konu (A) harfi ile gösterilen 653,86 m², (B) harfi ile gösterilen 2.942,83 m², (C) harfi ile gösterilen 2.299,71 m² alanın 1978 yılında yapılan kadastro çalışmalarında Tapulama Kanunu'nun 2. maddesi gereği tapulama harici bırakıldığı anlaşılmıştır.

Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı HMK’nın geçici 3/2. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un uygulanacağı davalar yönünden HUMK’un 428. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.

Temyizen incelenen kararın bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı Hazine temsilcisinin yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA,492 sayılı Harçlar Kanunu'nun değişik 13. maddesinin "j" bendi gereğince temyiz eden davalı Hazineden harç alınmasına yer olmadığına,Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.01.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.