"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1322 E., 2024/86 K.
DAVALILAR : Hazine vekili Avukat Deniz Uzunoğlan, ... Köyü Tüzel Kişiliği
İLK DERECE MAHKEMESİ : Yerköy 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/472 E., 2023/220 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı ... vekili dava dilekçesinde; davacının Kırşehir ili, Çiçekdağı ilçesi, ... köyü çalışma alanında bulunan 113 ada 1 parsel sayılı taşınmazı 1995 yılından önce ekmeye başladığını, 1995 yılından itibaren de ecrimisil ödemek suretiyle muhtelif ürünler ekerek nizasız ve fasılasız olarak kullandığını, taşınmazın 2013 yılında ham toprak vasfıyla Hazine adına tescil edildiğini, taşınmazın Hazine mülkiyetinde olması nedeni ile toplulaştırma çalışmalarına itiraz edilemediğini, taşınmazın bilahare mera olarak ... Köyü’ne tahsis edildiğini ancak mera vasfında olmadığını, Mera Kanunu’nun 13. maddesine göre mera komisyonunun tahsis veya ret kararı aleyhine açılacak davalara asliye hukuk mahkemelerinde bakılacağını ileri sürerek davaya konu taşınmazın mera kaydının iptali ile davacı adına tescilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; taşınmazın işgalcisi durumunda bulunup ecrimisil ödeyen davacı lehine zilyetlikle edinme koşullarının oluşmadığını, taşınmazın ham toprak vasfı ile Hazine adına tescil edildiğini, davanın hak düşürücü süreden sonra açıldığını, taşınmazın toplulaştırma projesi sahasında yer alması nedeniyle Mera Kanunu’nun 14. maddesi ve 28.12.2002 tarihli uygulama protokolü gereğince tahsis amacı değiştirilerek Hazine adına tescil edilmesi talebinin Başbakanlığın 2012/55 sayılı genelge kapsamında 22.04.2013 tarihli izni ve Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının 21.05.2013 tarihli uygun bulma yazısına istinaden İl Mera Komisyonunun 14.06.2013 tarihli kararı ve Valilik makamının 26.06.2013 tarihli olurları ile tahsis amacı değişikliğinin uygun bulunduğunu, toplulaştırma işlemi sonrası tekrar mera olarak tescil işleminin yapıldığını, davacının davayı Mera Kanunu'nun 13. maddesinde öngörülen 30 günlük süre içerisinde açmadığını, bu nedenle mera kaydının iptali talepli davanın idari yargıda görülmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının 22.04.2013 ve 24.03.2015 tarihli iki ayrı talep dilekçesi ile davalı kuruma başvurarak taşınmazda tarımsal faaliyette bulunduğunu beyanla taşınmazı satın alma talebinde bulunduğu, dinlenen yerel bilirkişilerin taşınmazın davacı ve babası tarafından kullanılırken babasının ölümüyle yalnızca davacı tarafından kullanıldığı yönünde beyanda bulunduğu, davacının zilyetliğini ecrimisil ödemelerine dayandırdığı, ecrimisil ödemelerinin icra tehdidi altında yapıldığının iddia ve ispat edilmediği, davacının dava konusu taşınmaz üzerindeki zilyetliğinin malik sıfatıyla değil Hazine’nin üstün mülkiyet hakkını kabul ederek sürdürülen fer'i zilyetlik şeklinde olduğu, davaya konu taşınmaz bakımından TMK'nın 713. ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 ve 17. maddelerinde belirtilen şartların oluşmadığı, davanın kayıt malikine karşı açılması gerektiğinden davalı ... kişiliğinin pasif husumetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazın 18.07.1973 tarihinde kadastro çalışmaları sonucunda orta malı vasfı ile Hazine adına 356 parsel numarası adı altında tespit edildiği, tespitin 06.04.1974 tarihinde kesinleştiği, taşınmazın bilahare 2004 tarihli ifraz sonucunda 805 parsel numarasını aldığı, 2013 yılında tahsis amacı değiştirilerek ham toprak vasfı ile tescil edildiği, 2017 yılında tekrar mera parseline dönüştürüldüğü, davalı tarafın görev yönünden itirazının yerinde olmadığı, 1974 tarihinde yapılan kadastro tespiti ile orta malı olarak kaydedilen taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetliğin mülkiyet hakkı yaratmayacağı, bu tarihten önce 20 yılı aşkın zilyetlik sürdürüldüğüne ilişkin bir ispat vasıtası bulunmadığı, 2020 yılındaki keşifte dinlenen yerel bilirkişilerin taşınmazın 30-35 yıldır (1985 yılına denk gelecek şekilde) kullanıldığını beyan ettiği, davacı tanığı taşınmazın 1967 yılından beri kullanıldığını beyan etmiş ise de bu tarihin 1973 yılından önceki 20 yılı kapsamadığı, kaldı ki kadastro tutanağına göre 10 yıllık hak düşürücü sürenin de dolmuş olduğu, mera komisyon kararına itiraz bakımından ise davacının taşınmazın kendi adına tescili istemi bulunmakta olup Hazine adına tescil isteminin bulunmadığı, taşınmazın yeniden mera parseli olması nedeniyle köy hükmi şahsiyeti yönünden husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış ise de sonuç itibariyle davanın reddinin dosya kapsamına uygun olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; toplanan deliller ve düzenlenen bilirkişi raporları sonucunda davaya konu 113 ada 1 parsel sayılı taşınmazın tarım arazisi niteliğinde olduğunun ve yakınlarında mera vasfında taşınmaz bulunmadığının belirlendiğini, teknik bilirkişi raporunda toplulaştırma öncesi bu konumda yer alan tüm taşınmazlar olmasa bile 185 ve 192 parsel sayılı taşınmazların davacı tarafından kullanıldığı sonucuna varıldığını, ecrimisil makbuzlarının zilyetlik başlangıcını belirtmek amacıyla sunulduğunu, taşınmazı satın almak amacıyla başvuru yapılmasının zilyetlik nedeniyle tescil talep etmeye engel olmadığını, köy tüzel kişiliğinin yasal hasım olması gerektiğini, davanın süresinde açıldığını, dosya kapsamından 113 ada 1 parsel sayılı taşınmazın evveliyatının mera olmadığının anlaşıldığını, istinaf kararında mera kaydının iptali talebinin de yeterli şekilde incelenmediğini, Mera Kanunu’nun 21. maddesinde tahsis kararlarında belirtilen haklara tahsislerin kesinleştiği tarihten itibaren 5 yıl geçtikten sonra itiraz edilemeyeceğinin düzenlendiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararına göre de 21. maddede yer verilen 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde tespitten önceki hukuki nedene dayanarak açılacak davada tahsis kararlarında belirtilen haklara yönelik iddiaların ileri sürülebileceğini, bu hususta adli yargının görevli olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
1.Dosyanın incelenmesinden; kök 356 parsel sayılı 130.900 m2 yüz ölçümündeki taşınmazın mülga 766 sayılı Kanun'un 35. maddesinde belirtilen yerlerden olduğu gerekçesiyle 18.07.1973 tarihinde orta malı olarak sınırlandırılarak 08.04.1974 tarihinde mera kütüğüne tescil edildiği, bu taşınmazın ifrazı sonucunda 805, 806 ve 807 parsel sayılı taşınmazların oluştuğu, 805 parsel sayılı taşınmazın da mera kütüğüne 22.06.2004 tarihinde tescil edildiği, daha sonra tahsis amacı değiştirilerek 22.11.2013 tarihinde ham toprak vasfı ile Hazine adına tescil edildiği, 805 parsel sayılı taşınmazın toplulaştırma işlemine tabi tutulması sonucunda ise davaya konu 113 ada 1 parsel sayılı 29.946,54 m2 yüz ölçümündeki taşınmazın ham toprak vasfıyla 20.05.2016 tarihinde Hazine adına kaydedildiği, 805 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının taşınmazın KOM parseline dönüştürülmesi nedeniyle 28.04.2017 tarihinde pasifleştiği, 113 ada 1 parsel sayılı taşınmazın da aynı tarihte kamu orta malı olarak tapuya tescil edildiği anlaşılmıştır. Mahkemece yapılan keşif üzerine düzenlenen 09.12.2020 tarihli teknik bilirkişi raporunda da 805 parselin toplulaştırılması sonucunda davaya konu 113 ada 1 parsel ve dava dışı 6 farklı taşınmazın oluştuğu, 805 nolu parselin zeminde bulunduğu yerde ise şimdiki 117 ada 1 ve 118 ada 1 parsel sayılı taşınmazların olduğu, toplulaştırma öncesinde davaya konu 113 ada 1 parsel sayılı taşınmazın bulunduğu yerde 13 parça kadastro parselinin bulunduğu, bunlardan 185 ve 192 numaralı olanların davacı adına, diğerlerinin Hazine ve üçüncü şahıslar adına kayıtlı olduğu, davacı adına kayıtlı olan 185 ve 192 parsel sayılı taşınmazların ise toplulaştırma ile davaya konu 113 ada 1 parsele komşu 113 ada 5 parsele gittiği, 1972 ortofoto görüntüsünde bu bölgede bulunan taşınmazlardan eski 321 parsel dışındakilerin tarım arazisi olarak kullanıldığının gözlemlendiği anlaşılmıştır.
2. Hal böyle olunca; davaya konu taşınmazın 113 ada 1 parsele isabet eden yer olduğu, bu parselin geldisi olan 80 parsel sayılı taşınmazın toplulaştırma işlemi öncesinde daha güneydoğuda ve farklı bir konumda olduğu, dolayısıyla incelenmesi gereken taşınmazın esasen 805 parsel ve onun geldisi olan 356 nolu mera parseli olmadığı, 113 ada 1 parselin bulunduğu bölgede de geçmişte tarım arazilerinin bulunduğunun bildirildiği dikkate alınarak yapılacak keşifte davacı tarafa talebine konu taşınmazın sınırlarını göstermek üzere imkan tanınması ve talebinin açıklattırılması, daha sonra toplanacak delillerin tamamı dikkate alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle karar verilmiş olması isabetsizdir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde temyiz eden davacıya iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.03.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.