"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/599 E., 2023/2064 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 27. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/242 E., 2021/236 K.
Bölge Adliye Mahkemesince bozma kararına uyularak verilen karar davacı vekili ve katılma yoluyla davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; davalı eşine karşı 23.10.2015 tarihinde tapu iptali ve tescil istemli dava açtığını, eşiyle barışma amacıyla anılan davayı takipsiz bıraktığını ve davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, eşinin parkinson ve depresyon hastası olduğunu, kendisini aldattığını, dava konusu taşınmazı alacak ekonomik gücü olmadığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiş, aşamada dava konusu taşınmazın 901 ada 14 parsel sayılı taşınmazdaki 10 numaralı bağımsız bölüm olduğunu bildirmiştir.
II. CEVAP
Davalı; taşınmaz 1999 yılında satın alınırken yarısının bedelini ödediğini ve adına tescil edildiğini, sonrasında da eşinin sürekli Yunanistan’a gittiğini, kendisinin bunu istemediğini ve eşinin gönlünü almak için çıplak mülkiyeti üzerinde bırakmak suretiyle ½ payı kendisine devrettiğini, eşinin kendisini ve çocuklarını ihmal ettiğini, kendisini aldattığını, kendisinin eşini aldatmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İstanbul Anadolu 27. Asliye Hukuk Mahkemesinin 22.06.2021 tarihli ve 2018/242 Esas, 2021/236 Karar sayılı kararıyla; davacının bağışa ilişkin herhangi bir yazılı belge ibraz edemediği, davacının tapu iptali ve tescil talepli davasını tanıkla ispatlamasının mümkün bulunmadığı, dinlenen tanıkların taşınmazın bedelinin davalı tarafından ödenerek alındığı yönünde beyanda bulundukları, temlikin davalıya satış yolu ile yapıldığı, ortada bağışın olmadığı, TBK’nın 295. maddesinde düzenlenen bağıştan rücu nedenlerinin uygulama alanının bulunmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin 22.06.2021 tarihli kararına karşı süresi içinde davacı vekilinin istinaf başvurusunda bulunması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin 19.04.2022 tarihli kararı ile; davacının ilk açtığı davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, söz konusu davanın açılış tarihinin 23.10.2015 olduğu, 19.10.2017 tarihinde davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, eldeki davanın ise 1 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 22.05.2018 tarihinde açıldığı, bu nedenle hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün kaldırılmasına, yeniden hüküm tesisi ile hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA KARARI VE SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin 19.04.2022 tarihli kararının süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 09.11.2022 tarihli ve 2022/3852 Esas, 2022/7376 Karar sayılı kararı ile; “ Her ne kadar İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesince dava bağıştan rücu olarak nitelendirilmiş ise de davacı tarafından yapılan temlikin bağış suretiyle olmadığı, dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden davanın hile hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Somut olayda, davacının kandırıldığını iddia ettiği ve bu durumu en geç davalı eşinin kendisine açtığı boşanma davası ile öğrendiğini ileri sürdüğü, boşanma davasının 09.02.2015 tarihinde açıldığı, açılmamış sayılmasına karar verilen tapu iptali ve tescil davasının ise bu tarihten itibaren bir yıl geçmeden 23.10.2015 tarihinde açıldığı, davalının da akit tarihi ile boşanma davası arasında davacının durumu öğrendiği yönünde bir itiraz ileri sürmediği anlaşılmaktadır. TBK’nın 39. maddesi uyarınca iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı olmadığı gibi aldatmanın öğrenildiği andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmesinin yeterli olduğu, bu bildirimin de süresi içerisinde açılan İstanbul Anadolu 27. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/361 Esas sayılı davası ile yapıldığına kuşku bulunmamaktadır. Hâl böyle olunca, hile hukuki sebebine dayalı olarak yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda işin esasının incelenmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır..'' gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararı bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dava konusu 14 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 10 nolu bağımsız bölümün 1/2 payının davacı, 1/2 payının da davalı adına 1999 yılında tescil edildiği, 10.01.2014 tarihinde davacının, maliki olduğu ½ payın intifa hakkını üzerinde bırakarak çıplak mülkiyetini davalı eşine satış suretiyle temlik ettiği, taraflar arasındaki boşanma davasının 09.02.2015 tarihinde açıldığı, davacının tapu iptali ve tescile yönelik ilk davasını 23.10.2015 tarihinde ve hak düşürücü süre içinde açtığı, bu davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, akabinde incelemeye konu eldeki davayı 22.05.2018 tarihinde açtığı, davacının davalıya yapılan pay satışının gerçek bir satış olmadığını, boşanmadan vazgeçmesi amacıyla davalıya hisse temliki yapıldığını ileri sürmüş ise de bir eylemin irade fesadına neden olduğunu söyleyebilmek için bu eylemin hukuka aykırı olması gerektiği, davalının belli bir fiil ya da açılmış dava nedeni ile boşanma davası açmayacağını beyanla taşınmazın üzerine geçirilmesini istemesinin hukuka aykırı nitelikte baskı ya da tehdit unsuru içeren bir ... kabul edilmediği, keza davalının temlikten sonraki eylemlere ve nedenlere dayanarak boşanma davası açtığı, dosya kapsamına göre davalı tarafça taşınmazın devrine yönelik davacıya hiçbir zaman boşanma davası açılmayacağı kanısı uyandırmak yönünde hileli davranışlarda bulunulduğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A.Temyiz Sebepleri
Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde davacı vekili ve katılma yoluyla davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
1.Davacı vekili temyiz dilekçesinde; Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu taşınmazın tamamının bedelinin kendisi tarafından ödenerek ... isimli kişiden satın alındığını, bu kişinin tanık olarak dinletilmesinin talep edilmesine rağmen Mahkemece anılan kişinin dinlenilmediğini, davalı aleyhine İstanbul 10. Aile Mahkemesinde 2022/406 Esas sayılı dosyası ile katılma alacağı davası açtığını, bu dosyada dinlenilen tanık ...’in taşınmazın bedelinin tamamının kendisi tarafından ödendiğini beyan ettiğini, davalının ev hanımı olduğunu, dava konusu taşınmazın yarı payını satın alabilecek maddi gücü bulunmadığını, Yunanca bildiği için bir tur şirketi ile anlaştığını ve üç-dört günlük turlar için Yunanistan’a gidip geldiğini, buradan kazandığı paraların tamamını davalıya verdiğini, 2005 yılından beri davalının dava konusu taşınmazın kendisine devredilmesi için baskı yaptığını, 2014 yılında kızı ...’in talebi ile evliliklerinin devamı ve mutluluğu için 10.01.2014 tarihinde dava konusu taşınmazdaki payını intifa hakkını üzerinde tutarak çıplak mülkiyetini davalıya devrettiğini, temliki davalının baskı ve hilesi ile yaptığını, davalı tarafça aldatıldığını davalının açtığı boşanma davası ile anladığını ve tapu iptali ve tescil davası açtığını, ancak davalının kendisine tapu iptali ve tescil davasından vazgeçerse kendisinin de boşanma davasından vazgeçeceğini söylediğini, bu nedenle ilk açtığı tapu iptali ve tescil davasından vazgeçtiğini, ancak davalının yine kendisini aldatarak boşanma davasından vazgeçmediğini, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
2.Davalı vekili katılma yoluyla temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesince, Yargıtay bozma ilamından sonra davanın esastan reddine karar verildiği, ancak yine de önceki kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmediği, bu nedenle bu hususta davacı lehine usuli kazanılmış hak olduğu gerekçesi ile 5.100,00 TL vekalet ücretine hükmedildiğini, oysa nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, yargılama giderlerinde usuli kazanılmış hakkın söz konusu olamayacağını, kaldı ki maktu vekalet ücretine hükmedilse dahi son karar tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenecek vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini belirterek anılan yönden kararın bozulmasını istemiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dava, hile hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
1.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 901 ada 14 parsel sayılı taşınmazda bulunan 10 numaralı bağımsız bölümün 1999 yılında ½ payının davacı adına, ½ payının ise davalı adına tescil edildiği, 10.01.2014 tarihinde davacının ½ payının çıplak mülkiyetini o tarihte eşi olan davalıya temlik ettiği, tarafların 1980 yılında evlendikleri, 09.02.2015 tarihinde boşanma davası açıldığı, 05.05.2017 tarihinde tarafların boşanmalarına karar verildiği ve bu kararın 23.09.2020 tarihinde kesinleştiği, davacının dava konusu taşınmaz için davalı aleyhine 23.10.2015 tarihinde İstanbul Anadolu 27. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/361 Esas sayılı tapu iptali ve tescil davası açtığı, bu davanın 19.10.2017 tarihinde açılmamış sayılmasına karar verildiği ve kararın 19.03.2018 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
2.Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
3.Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
4.Davalı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarına gelince; İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilerek davalı vekili lehine nispi vekalet ücretine hükmedildiği, kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün kaldırılmasına ve yeniden hüküm tesisi ile hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilerek davalı lehine maktu 5.100,00 TL vekalet ücretine hükmedildiği, Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı tarafça temyiz edilmediği ve bu hususta davacı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu dikkate alınarak bozma ilamından sonra Bölge Adliye Mahkemesince davalı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Ancak, Bölge Adliye Mahkemesince kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 17.900,00 TL maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, bu husus göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
Ne var ki, anılan husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine,
2. Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile; Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının 3. bendinin hüküm yerinden çıkarılmasına, yerine 3. bent olarak: “Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince belirlenen 17.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine” cümlesinin yazılması suretiyle kararın DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Peşin alınan harçların istek halinde temyiz eden davacı ve davalıya iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
03.02.2025 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.