"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1188 E., 2024/186 K.
HÜKÜM/KARAR : Ret/Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Artova Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/16 E., 2022/83 K.
Taraflar arasındaki kadastro öncesi nedene dayalı özel sicil kaydının iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Tokat ili, ... ilçesi, ... Mahallesi, ... mevkiinde kain 134 ada 1 parsel sayılı taşınmazın mera vasfı ile tapulama harici bırakıldığını, davaya konu taşınmazda yapılacak olan keşif sırasında gösterilecek olan yerin 30 yıldan fazla süredir müvekkilinin malik sıfatıyla zilyetliğinde olduğunu, dava konusu taşınmazın tarım arazisi olup evvelinde müvekkilinin dedesi ve babası tarafından kullanıldığını, sonrasında yapılan taksim neticesinde müvekkiline kaldığını ve müvekkili tarafından kullanıldığını ileri sürerek mera vasfı ile yapılan sınırlandırmanın iptali ile taşınmazın müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın mera niteliğinde olup Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu, özel mülkiyete konu olamayacağını, dava konusu taşınmazın kadimden beri mera olarak kullanıldığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Artova Asliye Hukuk Mahkemesinin 30.05.2018 tarihli ve 2016/74 Esas, 2018/66 Karar sayılı kararıyla; keşif mahallinde dinlenilen mahalli bilirkişiler ve davacı tanıklarının, davacının keşif mahallinde gösterdiği ve 04.12.2017 havale tarihli fen bilirkişi raporunda (E) harfiyle gösterilen yerin mera olmadığını, söz konusu yerde hayvan otlatılmadığını, elli yıldır ekilip biçildiğini, davacının babasının ve dedesinin söz konusu yerleri ektiğini, ekilen ürün dolayısıyla bir yıl nadasa bırakılıp bir yıl ekildiğini ancak söz konusu yerlerin ip kaydı bulunduğunu ve davacıya ait olduğunu, kardeşlerin kendi aralarında taksim yaptığını ve söz konusu yeri davacının kullandığını beyan ettikleri, 01.12.2017 havale tarihli ziraat bilirkişi raporunda da dava konusu yerin uzun yıllardır tarım arazisi olarak kullanıldığı ve mera arazisinden farklı toprak özellikleri gösterdiğinin belirtildiği, davacının davasını ispat ettiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Kaldırma Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin 08.03.2019 tarihli ve 2018/1932 Esas, 2019/465 Karar sayılı kararıyla; meraların mülkiyetinin Hazineye, kullanım hakkının ise ilgili köy ya da belediye tüzel kişiliğine ait olduğu, bu nedenle meralara ilişkin uyuşmazlıklarda Hazine ile birlikte ilgili köy ya da belediye tüzel kişiliğinin yasal hasım olmasının zorunlu olduğu, somut olayda davanın sadece Hazine'ye yöneltildiği, çekişmeli taşınmazın bulunduğu ... Mahallesinin bağlı olduğu ... Belediyesi'nin davalı olarak gösterilmediği gibi, yargılama sırasında da husumet yaygınlaştırılarak davaya dahil edilmediği, taraf teşkilinin dava şartlarından olup mahkemelerce yargılamanın her aşamasında re'sen göz önünde bulundurulması gerektiği, taraf teşkili sağlanmadan çekişmeli taşınmaza ilişkin davanın esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle hükmün HMK’nın 353/1.a-4 maddesi uyarınca kaldırılmasına karar verilmiştir.
C. İlk Derece Mahkemesince Kaldırma Kararı Sonrasında Verilen Karar
Artova Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.10.2019 tarihli ve 2019/38 Esas, 2019/217 Karar sayılı kararıyla; keşif mahallinde dinlenilen mahalli bilirkişiler ve davacı tanıklarının, davacının keşif mahallinde gösterdiği ve 04.12.2017 havale tarihli fen bilirkişi raporunda (E) harfiyle gösterilen yerin mera olmadığını, söz konusu yerde hayvan otlatılmadığını, elli yıldır ekilip biçildiğini, davacının babasının ve dedesinin söz konusu yerleri ektiğini, ekilen ürün dolayısıyla bir yıl nadasa bırakılıp bir yıl ekildiğini ancak söz konusu yerlerin ip kaydı bulunduğu ve davacıya ait olduğunu, kardeşlerin kendi aralarında taksim yaptığını ve söz konusu yeri davacının kullandığını beyan ettikleri, 01.12.2017 havale tarihli ziraat bilirkişi raporunda da dava konusu yerin uzun yıllardır tarım arazisi olarak kullanıldığı ve mera arazisinden farklı toprak özellikleri gösterdiğinin belirtildiği, davacının davasını ispat ettiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
D. Kaldırma Kararı Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı İstinaf Yoluna Başvuranlar İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... Belediye Başkanlığı vekili ve davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
E. İkinci Kaldırma Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin 25.12.2020 tarihli ve 2020/1241 Esas, 2020/1565 Karar sayılı kararıyla; somut olayda, çekişmeli taşınmazın kamu malı niteliğinde mera olarak sınırlandırıldığı, davacının ise kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmış olmakla eldeki davada davacı lehine 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesinde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiğinden söz edilebilmesi için öncelikle usulüne uygun mera araştırması yapılmasının zorunlu olduğu, ne var ki Mahkemece usulüne uygun tahsisli mera araştırması yapılmadığı, öte yandan taşınmazın yüzölçümü ile tespit edilen niteliği gözetildiğinde bir arazinin kullanım süresi ile niteliğini en iyi belirleme yönteminin hava fotoğrafları olduğu gözetilerek tespit tarihinden geriye doğru 15-20-25 yıl öncesine ait üç ayrı evreye ilişkin stereoskopik çift hava fotoğraflarının Harita Genel Müdürlüğünden getirtilmediği ve anılan tarihlere ait hava fotoğraflarının uzman jeodezi veya fotogrametri bilirkişi eliyle incelenmediği, ayrıca Mahkemece 40/100 dönümlük norm kısıtlaması yönünden de hiç araştırma yapılmadığı gibi hükme esas alınan ziraat bilirkişi raporunda dahi çekişmeli taşınmazın nizaya konu edilen bölümü ile dava dışı bölümü arasında toprak yapısı bakımından farklılık bulunup bulunmadığının belirlenmediği, her iki bölümün bitki örtüsü arasında ne gibi farklılık bulunduğunun açıklanmadığı, böylelikle yetersiz nitelikte ziraat bilirkişi raporuna dayanılarak karar verildiği, kural olarak, mahkemece bir yerin mera olarak kabul edilebilmesi için taşınmazın yetkili idari merciler tarafından mera olarak tahsis edilmesi ya da taşınmazın öncesinin bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel biçimde kamu malı niteliğinde mera olarak kullanılagelmiş olması gerektiğini, taşınmazın bulunduğu bölgede yetkili idari merciler tarafından 4753-5618 sayılı Kanunlar uyarınca mera tahsisi yapılmış ise İl Tarım ve İl Özel İdare Müdürlüğü'nün bağlandığı birimden, 4753 ve 5618 sayılı Kanunlar uyarınca taşınmazın bulunduğu bölgede mera tahsisi yapılmamış ise aynı doğrultudaki araştırmanın 4342 sayılı Kanun uyarınca mülki amirlikten yapılarak sorulup saptanmasının zorunlu olduğu, 4753 ve 5618 sayılı Kanunlar ile 4342 sayılı Kanun uyarınca taşınmazın bulunduğu bölgede mera tahsisi yapılmamış ise aynı doğrultudaki araştırmanın dava sonucunda yararı olmayan taşınmazın bulunduğu köye komşu köyler halkından seçilecek elverdiğince yaşlı, yansız, yerel bilirkişi ve tanıkların anlatımları ile uyuşmazlığın çözümleneceğini, o halde sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için, dava konusu taşınmaz başında yeniden keşif yapılması, öncelikle geniş kapsamlı kadastro paftasının ölçeği ile mera tahsis haritasının ölçekleri eşitlendikten sonra yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi eliyle haritalar çakıştırılmak suretiyle yerine uygulanarak uygulamada haritalarda tarif edilen belli poligon ve röper noktalar ile arz üzerindeki doğal ya da yapay sınır yerlerinden yararlanılması, taşınmazın bulunduğu bölgede yetkili idari merciler tarafından mera tahsisi yapılmamış ise yerel bilirkişi ve tanıklardan dava konusu taşınmazın öncesinin bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel biçimde mera olarak kullanılıp kullanılmadığı, herkesin kullanımına açık olup olmadığı, taşınmaz kamu orta malı niteliğinde değil ise taşınmazın kim tarafından ne zamandan beri kullanıldığı, kullanım şekli, taşınmaz üzerinde ne şekilde tasarruf edildiği, nasıl ve ne kadar süre ile kullanıldığı, kimden kime kaldığı, kimin ne zamandır kullandığı, kullanılmayan zaman var ise süresinin ne olduğu yolunda maddi olaylara dayalı bilgi alınması, beyanlar arasında çelişki bulunduğu takdirde gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle çelişkinin giderilmesi, öte yandan uzman ziraatçi bilirkişi kurulu aracılığıyla taşınmazın bizzat Mahkemece görülüp gözlenmesi, taşınmazın fiziksel yapısı, meyil durumu, taş ve toprak unsurundan hangisinin galip olduğu, taşınmaz bölümü üzerinde kullanım izi bulunup bulunmadığı ayrıntılı şekilde keşif tutanağına geçirilmeli, çekişmeli taşınmaz bölümü ile geriye kalan bölüm ve komşu taşınmazların toprak yapısının mukayese edilmesi, bu fiziksel olguların da keşif tutanağına geçirilmesi, jeodezi ve fotogrametri bilirkişi sıfatına haiz harita mühendisi fen bilirkişiden keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye, yukarıda belirtilen hava fotoğrafları stereskop aleti ile incelenerek taşınmazın kullanım sınırlarının belirgin olup olmadığı, kullanım var ise ne amaçla kullanıldığı, taşınmazın tarımsal anlamda kullanılıp kullanılmadığı, taşınmazın diğer taşınmazlardan ayrılıp ayrılmadığı, uzman ziraatçi bilirkişi kurulundan Mahkemenin keşif tutanağına geçen gözlemini yansıtmaya elverişli, arazinin eğimi, toprak yapısı, özellikle taşınmazın geriye kalan bölümü ile arasında doğal ya da yapay sınır veya ayırıcı unsurların bulunup bulunmadığı, bitki örtüsü, öncesinin kamu orta malı niteliğinde mera olup olmadığı, üzerindeki otların niteliği, kullanım izi bulunup bulunmadığı ile ilgili çekişmeli taşınmaz bölümü ile komşu parselleri mukayeseli olarak değerlendiren ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınması, sonucuna göre davacı ve varsa bayii açısından belgesiz araştırması yapılması, bundan sonra tüm deliller değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi, çekişmeli taşınmazın mera olarak özel sicilinde kayıtlı olduğu anlaşılmasına ve böylelikle mera sicil kaydının iptaline karar verilmesi gerekirken tapuya kayıtlı olmayan bu taşınmazın tapu kaydının iptaline karar verilerek infazda tereddüt yaratılmasının dahi isabetsiz olduğu gerekçesiyle 6100 sayılı HMK'nın 353/1-a.6. maddesi gereğince hükmün kaldırılmasına karar verilmiştir.
F. İkinci Kaldırma Kararı Sonrasında İlk Derece Mahkemesince Verilen Karar
Artova Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.06.2022 tarihli ve 2021/16 Esas, 2022/83 Karar sayılı kararıyla; dava konusu 134 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında mera vasfıyla sınırlandırılarak kadastro tespitinin 2016 yılında kesinleştiği, işbu dava açıldıktan sonra 26.03.2019 tarihli Mera Komisyon Kararı ile davalı ... Belediyesi Tüzel Kişiliğine tahsis edildiği, dava konusu taşınmaz başında bir jeodezi ve fotogrametri uzmanı, 3 kişilik ziraat mühendisinden oluşan heyet ve tutanak bilirkişileri, mahalli bilirkişiler ve davacı tanıkları katılımı ile keşif icra edildiği, mahalli bilirkişiler ve davacı tanıklarının beyanlarından dava konusu parselin kadim mera olmadığının anlaşıldığı, jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişinin sunmuş olduğu bilirkişi raporu ile dava konusu taşınmaza ait 1983 ve 2005 yıllarına ait hava fotoğraflarında yapmış olduğu inceleme neticesinde dava konusu parsel içinde fen bilirkişisi raporunda (E) harfi ile gösterilen alanın üzerinde orman ağaç ve benzeri bitki örtüsü bulunmadığı, orman parseli ile bütünlük oluşturmadığı, söz konusu alanın her iki fotoğrafta da tarımsal amaçlı kullanıldığı; yine ziraat mühendisi bilirkişilerinin ise dava konusu taşınmazda tarımsal faaliyetin sürdürülmediği ve tarımsal faaliyet için uygun olmayan yerlerden olduğu, mera ile benzerlik gösteren alan olduğu, iddia edilen alanlara özgü bütünlük ve sınır tespit edilemediğini bildirdikleri, bu haliyle dava konusu yerlerin tarım yapılabilen alanlardan olmadığı, toprak yapısı itibariyle mera ile benzerlik gösteren alan olduğu, mera yapısından ayırt edilebilecek herhangi bir unsurun tespit edilemediği, yine iddia edilen alanların gerek toprak yapısı gerekse bitki örtüsü bakımından Hazine adına kayıtlı davacının hak iddia ettiği yerin dışında kalan mera parseli ile mera arazisi ile benzerlik gösterdiği, dava konusu taşınmazın doğusunda yer alan 135 ada 2 parselin mera olduğu, yine doğusunda yer alan 138 ada 13 numaralı parselin yayla olduğu, taşınmazın kuzeyinde bulunan 135 ada 1 numaralı ham toprak vasfıyla tapuya kaydedilen taşınmaz ile toprak yapısı, bitki örtüsü, topoğrafik yapı ve sınırları bakımından dava konusu yer ile benzerlik gösterdiğini rapor ettiği, tüm dosya kapsamından hareketle, dava konusu taşınmazın ihyasının tam olarak tamamlanamadığı, her ne kadar jeodezi bilirkişisinin raporunda tarımsal faaliyetin 1983 ve 2005 yılına ait fotoğraflarda sürdürüldüğü ve taşınmazın orman parseli ile benzerlik göstermediği belirtilmiş ise de ziraat bilirkişi heyet raporunda yapılan incelemede, dava konusu parselde davacının hak iddia ettiği bölümün ihyasının tam olarak tamamlanamadığının anlaşıldığı, dava konusu parsel üzerinde mera bitki örtüsünün olduğu, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 17. maddesine göre ihya şartının gerçekleşmesi için taşınmazın tarıma elverişli hale getirilmesi şartı koşulduğu, dava konusu parsel ziraat bilirkişi heyeti tarafından incelenmiş olup taşınmazın bitki örtüsü ve toprak yapısı olarak mera parseli olduğu ve tarımsal faaliyet yapılmadığının bildirildiği, tüm bu açıklamalardan hareketle dava konusu taşınmazın hala mera parseli görünümüne sahip olduğunun anlaşıldığı ve ihya şartının gerçekleşmediği gerekçesiyle açılan davanın reddine karar verilmiştir.
G. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
H. İstinaf Nedenleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece hükme esas alınan ziraat bilirkişisi raporunun kendi içerisinde çelişkili olduğu gibi harita mühendisi tarafından hazırlanan rapor ve dosya içinde bulunan 30.11.2017 tarihli rapor ile de çelişkili olduğunu, ziraat mühendisleri tarafından sunulan 08.10.2021 tarihli raporun hiçbir bilimsel incelemeye dayanmadığını, bilirkişilerin kendi sübjektif yorumlarını içeren açıklamalarda bulunduklarını, bilirkişi heyetinin sanki bu alan kadim bir mer'aymış gibi değerlendirme yaparak özellikle meraların zamanla işgale ve tecavüze uğradığı vurgusu üzerinde durduklarını, davaya konu taşınmazın evveliyatında mera olmadığını, mera olarak tahdidin yapıldığını ve tahditten sonra meraya dönüştüğünün Yerel Mahkemece de karar gerekçesinde kabul edildiğini, mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarında davaya konu taşınmazın 50 yıldır davacı tarafından ekilip biçildiğinin ve malik sıfatıyla zilyet edildiğinin bildirildiğini, davaya konu taşınmazın tahditten evvel TMK'nın 713. maddesi uyarınca olağanüstü zamanaşımı yolu ile müvekkili lehine tescil koşullarının gerçekleştiğini, müvekkilinin bu taşınmaza 50 yıldır malik sıfatıyla zilyet olduğunu, tarımsal faaliyetlerini aralıksız sürdürdüğü hususunun gerek hava fotoğrafları gerek tanık ve bilirkişi beyanları gerekse 30.11.2017 tarihli bilirkişi raporunda açıkça tespit edilen 126 adet 25-30 yaşlarında servi cinsi kavak ağaçlarından belli olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
J. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 02.02.2024 tarihli ve 2023/1188 Esas, 2024/186 Karar sayılı kararıyla; alınan ziraat bilirkişi kurul raporuna göre çekişmeli taşınmazın doğusunda bulunan 135 ada 2 nolu mera parseli ve 138 ada 13 nolu yayla parseli ile kuzeyinde bulunan 135 ada 1 nolu ham toprak vasıflı parsel ile toprak yapısı, topoğrafik yapısı, bitki örtüsü ve taşınmazın sınırları bakımından birbirleri ile benzerlik gösterdiği, taşınmaz üzerinde kendiliğinden yetişmiş kavak ağaçlarının olduğu, taşınmazın mera vasıflı 134 ada 1 nolu mera parselinin tamamından bir parça olduğu, taşınmaz bölümlerinin kadimden beri kullanılan mera vasfında kamu orta malı olduğu gibi, çekişmeli taşınmaz bölümlerinin mera bütünlüğü içinde olup zilyetlikle kazanılacak yerlerden olmadığının Mahkemece yapılan keşif ve uygulama neticesinde belirlendiği, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.
B. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle, istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı özel sicil kaydının iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14, 16 ve 17. maddeleri.
2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713/1. maddesi.
3. Değerlendirme
1. Kadastro sonucu; Tokat ili, ... ilçesi, ... Mahallesi, ... mevki çalışma alanında bulunan 134 ada 1 parsel 138.140,89 metrekare yüzölçümü ve mera vasfı ile kamu orta malı olarak tespit ve tescil edilmiştir.
2. Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
3. Temyizen incelenen karar; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen sebepler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Alınması gereken harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
10.09.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi