Logo

1. Hukuk Dairesi2024/5507 E. 2025/1686 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro çalışmaları sonucu Hazine adına tescil edilen taşınmazın, davacılar tarafından kadastro öncesi zilyetliğe dayanarak tapu iptali ve tescil davası açılması üzerine, davanın hak düşürücü süre yönünden reddine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Kadastro tespitinin kesinleşme tarihinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması ve davanın bu süre geçtikten sonra açılmış olması gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1806 E., 2024/1105 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Korkuteli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/82 E., 2022/309 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar; mirasbırakan dedeleri ... ve babaları ...'in Antalya ili, Korkuteli ilçesi, ... Mahallesi 122 ada 286 parselde kayıtlı yaklaşık 69.686,00 m² civarındaki araziyi kendi imkanları ile imar-ihya ederek kullanıma açtıklarını ve 50 yılı aşkın süredir fiilen aralıksız ve fasılasız kullandıklarını, taşınmazın TMK 713.maddesi gereğince adlarına tescili için tüm şartların gerçekleştiğini, dava dilekçesine ekli krokide 27, 29, 30 ve 31 numaralı alanların halen adlarına tapuda tescilli olduğunu, dava konusu taşınmazın bu alanların tam içerisinde kaldığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile payları oranında adlarına tesciline, olmadığı takdirde taşınmaz üzerinde zilyetliklerinin tespitine karar verilmesini istemişlerdir.

II. CEVAP

Davalı Hazine; davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığını, davacıların davayı açmakta hukuki yararlarının olmadığını, iddialarının soyut olduğunu, dava dilekçesinde delil olarak sunulan bilgi ve belgelerin hiç birinin usul kuralları çerçevesinde iddia edilen olayı ispatlamaya yeterli olmadığını, Hazine'nin davada yasal hasım konumunda olduğundan yargılama giderlerinden sorumlu tutulmaması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla

; dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin kesinleşmesinin üzerinden 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği ve davacıların kadastro tespitinden önceki sebeplere dayanarak dava açtıkları, hak düşürücü sürenin resen ve yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gereken dava şartlarından olduğu gerekçesi ile davanın hak düşürücü süreden reddine, zilyetliğin tespiti yönünden ise tespit davaları ancak eda davası açılamayan hallerde açılabildiğinden ve eda davası açılabilecekken tespit davası açmakta hukuki yarar bulunmadığından reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dava konusu 122 ada 286 parsel sayılı taşınmazın tesis kadastrosu çalışması sonucunda kayalık ve taşlık niteliğiyle 26.06.1995 tarihinde davalı Hazine adına tespit edildiği, 22.11.1995-22.12.1995 tarihleri arasında yapılan askı ilanı sonucunda tespitin 25.12.1995 tarihinde kesinleştiği ve aynı tarih itibariyle davalı Hazine adına tapuya tescil edilmiş olup halen aynı nitelikle davalı Hazine adına tapuda kayıtlı bulunduğu; her ne kadar İlk Derece Mahkemesince eksik harcın tamamlanması için davacı tarafa süre verilmiş ise de davada kadastro öncesi doğan zilyetlik hukuki sebebine dayanıldığından davanın anılan yasal düzenlemedeki 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi bulunduğu ve bu nedenle tespitin kesinleştiği 25.12.1995 yılından başlayan 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığından İlk Derece Mahkemesince de bu gerekçeyle davanın reddine karar verilmesinde sonuç itibariyle usul ve yasaya aykırılık olmadığı; terditli zilyetliğin tespiti istemi yönünden verilen hukuki yarar yokluğundan ret kararında da isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesi ile; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, Mahkemece duruşmada eksik harcın tamamlanması ve aksi halde açılmamış sayılmasına karar verileceği hakkında ara karar kurulduğunu, ancak bu karar dikkate alınmadan hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verildiğini, ihtar süresi beklenmeden karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu taşınmazın 50 yılı aşkın süredir eklemeli olarak davacılar tarafından kullanıldığını, imar ihya edildiğini, zilyetlikle iktisap koşullarının davacılar lehine oluştuğunu, kadastro tespitinin kesinleşmesinin üzerinden 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olmasının mülkiyet hakkını ve hak arama hürriyetini kısıtladığını, davacıların taşınmazda tarım faaliyetleri yaptığını ve geçimini bu şekilde sürdürdüklerini, müvekkillerinin dava konusu taşınmaz adlarına tescil edilmediği takdirde taşınmazı satın almak istediklerini, zilyetliğin tespiti isteminde bulunulmasında hukuki yararlarının olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Kadastro sonucu Antalya ili, Korkuteli ilçesi, ... Mahallesinde bulunan 122 ada 286 parsel sayılı, kayalık ve taşlık vasıflı taşınmazın 26.06.1995 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları neticesinde davalı Hazine adına tespit edildiği ve söz konusu tespitin 25.12.1995 tarihinde kesinleştiği, davanın ise Kadastro Kanunu'nun 12/3 hükmünde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 18.03.2021 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.

Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacıların temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 187,80 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

25.03.2025 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.