Logo

1. Hukuk Dairesi2025/598 E. 2025/1304 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının, gelinleri olan davalılara devrettiği taşınmazlardaki payların, hile yoluyla devredildiği iddiasıyla açtığı tapu iptali ve tescil davasında, davanın kabulü ile davalılardan vekalet ücretinin tahsiline ilişkin hükümde hata bulunup bulunmadığına dair uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Vekalet ücretine hükmedilirken davalıların eşit olarak ödeme yükümlülüğü getirilmesi gerektiği gözetilerek mahkeme kararının vekalet ücretine ilişkin kısmı düzeltilerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2024/316 E., 2024/373 K.

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda, davalı ... yönünden açılan dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, davalı ... yönünden davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı; 622 ve 624 parsel sayılı taşınmazlarda 1/2'şer pay sahibi olduğunu, davalılardan ...’ın eşi olan oğlu ...’in 6-7 yıl öncesinde kendisini Bafra Tapu Müdürlüğüne götürerek imza attırdığını, oğluna güvendiğini, 6-7 yıl sonra anılan taşınmazlardaki paylarının gelinleri olan davalılar ... ile ...’a devredildiğini öğrendiğini ileri sürerek davalılar adına kayıtlı payların iptali ile adına tescilini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı ...; davacının kendi rızası ile taşınmazlardaki paylarını eşit olarak kendisi ve ...’ye devrettiğini, satış bedeli olarak davacının eşi ...’in birikmiş SGK ve Bağ-Kur prim borçlarının ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Davalı ..., davayı kabul ettiğini beyan etmiştir.

III. MAHKEME KARARI

1. Bafra 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.10.2019 tarihli ve 2017/252 Esas, 2019/703 Karar sayılı kararı ile; temliklerin hile ile yapıldığı, davacıya herhangi bir satış bedeli ödenmediği, davalı ...’nin temlik aldığı payları iade ettiği gerekçesiyle davalı ... yönünden karar verilmesine yer olmadığına, davalı ... yönünden davanın kabulüne karar verilmiş; davalı ...’ın istinaf yoluna başvurması üzerine Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 11.02.2020 tarihli ve 2019/2900 Esas, 2020/296 Karar sayılı kararı ile; davanın hile hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olduğu, öncelikle hak düşürücü süre yönünden değerlendirme yapılması gerektiği, davanın süresinde açıldığının saptanması halinde ise aldatma iddiası bakımından araştırma ve inceleme yapılması, tarafların bildirdikleri delillerin eksiksiz toplanması, tanıkların bu hususta tekrar dinlenilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, diğer davalının sadece kendisi yönünden delil teşkil edip bağlayıcılığı bulunan davayı kabul yönündeki beyanının karara gerekçe kılınarak eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

2. Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı sonrası, Bafra 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 15.12.2020 tarihli ve 2020/94 Esas, 2020/254 Karar sayılı kararı ile; 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin istinaf yoluna başvurması üzerine Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi 17.05.2021 tarihli ve 2021/899 Esas, 2021/957 Karar sayılı kararı ile; davacı tarafın hile ile iradesinin fesada uğratıldığını 2017 yılı başı itibari ile öğrendiğini iddia ettiği, davalılardan ...’ın davayı kabul dilekçesinde davacı ...’ın iradesinin fesada uğratıldığını ve iş bu aldatma hususunu 2017 yılı itibari ile öğrendiğini beyan ettiği, satış tarihi üzerinden 14 yıl geçmesinin, tarafların akrabalıklarının, dava konusu taşınmaz üzerinde birlikte yaşamalarının, dava konusu taşınmazlara ait tapu kaydının davalı adına hile ile geçirildiğinin daha önce öğrenildiği sonucunu doğurmayacağı, bu durumda davanın bildirilen öğrenme tarihi itibariyle süresi içinde açıldığının kabulünün gerektiği, Mahkemece davalı ... yönünden davanın konusuz kaldığının da gözetilmeyerek her iki davalı yönünden davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

3. Mahkemece ikinci kaldırma kararı sonrasında yeniden yapılan yargılama sonucunda 09.09.2022 tarihli ve 2021/108 Esas 2022/373 Karar sayılı kararı ile; yargılama sırasında davalı ... adına kayıtlı payın davacıya bağış suretiyle devredildiği, davacının hile iddiasını ispat edemediği gerekçesiyle davalı ... yönünden karar verilmesine yer olmadığına, davalı ... yönünden davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesinin 29.11.2022 tarihli ve 2022/3089 Esas, 2022/3043 Karar sayılı kararıyla; İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairenin 13.02.2024 tarihli ve 2023/280 E- 2024/1077 K sayılı kararı ile; " ....Somut olaya gelince; davacı dava konusu taşınmazlardaki paylarını davalıların ve dava dışı oğlu ...’in hilesi ile davalılara devrettiğini ileri sürmüş, davalı ..., davacının temlikleri rızası ile yaptığını, satış bedeli olarak davacının eşi ...’in birikmiş SGK ve Bağ-Kur prim borçlarını ödediğini, bu nedenle davacının da taşınmazları devrettiğini belirtmiştir. Davalı ... mahkemeye sunduğu 01.08.2017 havale tarihli dilekçesinde, davacının dava dilekçesinde belirttiği hususları kabul ettiğini, taşınmazların yanlışlıkla adına tescil edildiğini, davacının davasında haklı olduğunu, davayı kabul ettiğini beyan etmiş, 09.02.2018 havale tarihli dilekçesinde ise; “... ve ...’ın kayınpederimin namına yatırdıkları paranın karşılığı olarak kayınvalideme ait dava konusu taşınmazları üzerine alacaklarını ve bundan bana da pay vereceklerini söylediler, ben de menfaatin icabı bu hileli tutumun içinde oldum, daha doğrusu yapılan işlemlerden benim de haberim vardı, biz yani ben, diğer davalı ... ve davalı ...’nun eşi ... önderliğinde, davacı ...’i Bağ-Kur işlemleri yapılacak diye kandırdık, dava konusu taşınmazları üzerimize aldık, 2017 yılında kredi çekmek istediğimizde taşınmazların davacının adına olmadığını öğrendik, ben de bu durumu bunun üzerine eşime ve kayınvalideme söyledim, biz kayınvalidemi aldattık, tapuları aldık, devirler hile ile yapıldı, davacının eşine ait prim borcu ödemesi yoktur.” şeklinde beyanda bulunmuş, yine dinlenilen davacı tanığı, davacının torunu ... ise; “dava konusu taşınmazı da davacı ananemin ikametgahı olması ve kendisini ziyarete gitmem sebebiyle bilirim, davacı halen dava konusu taşınmazda ikamet etmektedir, taşınmazın tam olarak senesini bilmiyorum ama yaklaşık 6-7 yıl önce davalılara devredildiğini bizzat davacı olan ananemden 2017 senesinin başlarında öğrendim, davacının okuma yazması yoktur, çiftçilikle uğraşmaktadır, 2017 yılının başlarında kredi çekmek üzere bankaya gittiklerinde kendisinden tapu senedi istemişler, tapu kaydını almak üzere Tapu Müdürlüğüne gittiğinde taşınmazın davalılar adına kayıtlı olduğunu öğrenmiş, bizi de öğrendikten sonra arayarak haberdar etti, davalılardan ...'ın eşi olan dayım ... emekli olduktan sonra dava konusu taşınmazın bulunduğu köyümüzde ev yapmak istedi, davacıya da dava konusu arsanın bir kısmını davalıların üzerine devretmesi için tapu müdürlüğüne götürmüşler, ancak taşınmazın tamamını davalıların üzerlerine devralmışlar, davacının okuma yazması olmadığı için tapudaki devir sırasında bunu anlamamış, davacı dava konusu taşınmazın satışı ile ilgili davalılardan bir para almadığı gibi, bu taşınmazın baba toprağı olması nedeni ile satışla ilgili bir düşüncesi de hiçbir zaman olmadı bize de hiçbir zaman böyle bir düşüncesi olduğunu söylemedi, ben dava konusu taşınmazın satıldığını öğrendiğimde 2017 yılının yazında davacının yanına gittim, olayı öğrenmek için de davalı ...'nun eşi olan dayım ... 'a bizzat neden böyle bir işlem yaptıklarını sorduğumda, yarın öbür gün bana yol vermezler, dedi, ananemi nasıl kandırırsın dediğimde de gülerek ,orasını karıştırma dedi.” şeklinde beyanda bulunmuştur.Davalı tanıkları ise, davalının eşi ...’in davacının SGK ödemelerini yaptığını, bu nedenle temlikin yapıldığını, diğer davalının ise davacıya ödeme yapıp yapmadığını bilmediklerini beyan etmişlerdir. Davacının eşi ... için 02.05.1996 tarihinde 24.100,00 TL ve 01.07.1996 tarihinde 4.000,00 TL SGK prim ödemesi yapılmış olup ödemelerin kimin tarafından yapıldığı belli olmayıp, bu ödemelerin davalı ... ve eşi tarafından yapıldığı da ispat edilememiştir. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, taşınmaz için davalılarca satış bedeli ödenmediği, davacının beş kızı ile davalıların eşleri olan iki oğlu bulunduğu, davacının aynı zamanda ikamet ettiği taşınmazlarını davalılara devretmesi için herhangi bir sebep bulunmadığı, temliklerin davalıların ve davalılardan ...’nun eşi ...’in hilesi ile yapıldığı açıktır. Hâl böyle olunca, davalı ...’ya yapılan temlikler yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru değildir." gerekçesi ile İlk Derece Mahkemesi kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tüm dosya kapsamı ve bozma ilamı hep birlikte değerlendirildiğinde; davalı tanıklarının davalının eşi ...’in davacının SGK ödemelerini yaptığını, bu nedenle temlikin yapıldığını, diğer davalının ise davacıya ödeme yapıp yapmadığını bilmediklerini beyan ettikleri, davacının eşi ... için 02.05.1996 tarihinde 24.100,00 TL ve 01.07.1996 tarihinde 4.000,00 TL SGK prim ödemesi yapılmış olup ödemelerin kimin tarafından yapıldığı belli olmayıp bu ödemelerin davalı ... ve eşi tarafından yapıldığının da ispat edilemediği, dava konusu taşınmaz için davalılarca satış bedeli ödenmediği, davacının beş kızı ile davalıların eşleri olan iki oğlunun bulunduğu, davacının aynı zamanda ikamet ettiği taşınmazlarını davalılara devretmesi için herhangi bir sebep bulunmadığı, temliklerin davalıların ve davalılardan ...’nun eşi ...’in hilesi ile yapıldığı kanaatine varıldığı gerekçesiyle davalı ... yönünden Yargıtay ilamı doğrultusunda davanın kabulüne, davalı ... yönünden ise kabul nedeniyle konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davalı ... vekili temyiz dilekçesi ile; temliklerin 15.05.2003 tarihinde yapıldığını, dava tarihi itibari ile aradan 14 yıl geçtiği ve davacı ile davalı ...'nin 6-7- yıl iddialarının doğru olmadığını, davalı ...'nın 622 nolu parselin üzerine 53 kapı numaralı iki katlı evini, ahır, depo ve kümes yapılarını inşa ettiğini, ayrıca yaklaşık olarak 200 adet çeşitli meyve bahçesini tesis ettiğini, tüm aşamalarda davacının herhangi bir engellemesi ile karşılaşmadığını, davacının 31.05.2017 tarihli beyanında iki katlı evin bulunduğu 622 nolu parselin dava konusu olmadığını belirttiğini, diğer 624 nolu parselin dava konusu olduğunu, 26.09.2017 tarihli beyan ve talebinde 624 nolu parselin tapu kayıtlarının celbini istediğini, davalı ... ve eşinin davacıyı baskı altında tuttuklarını, asıl amaçlarının taşınmazı davalı ...'nun elinden almak olduğunu, baskı hususunun tespiti için davacının kalan son taşınmazlarının da davalı ... ve eşi tarafından davacının elinden alındığını ispat için 157 ada 7 parselin ve 158 parselin takyidatlı tapu kayıtlarının celbinin gerektiğini, davalı ...'nun davacının eşi ...'in SGK primlerini ödediğini, temliklerin bu nedenle yapıldığını, davacı tanıklarının olayların ve temliklerin tanığı olmayıp tanıklıklarının husumete dayandığını, davacının taşınmazlarını bilerek isteyerek ve hür iradesi ile devrettiğini, vekalet ücretinin hatalı hesaplandığını, yine hükümde vekalet ücreti yönünden "davalılardan" ibaresi yerine davalıların eşit olarak yarı yarıya bölüşmelerine olanak sağlayacak ve infazdaki tereddütleri ortadan kaldıracak şekilde düzeltilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava, hile hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacının çekişme konusu 622 ve 624 parsel sayılı taşınmazlardaki 1/2’şer paylarını 15.05.2003 tarihinde eşit paylarla gelinleri olan davalılar ... ve ...’ya satış suretiyle devrettiği, davacı tarafça temliklerin davalıların ve dava dışı oğlu ...’in hilesi ile yapıldığını ileri sürerek 13.04.2017 tarihinde eldeki davanın açıldığı, yargılama sırasında davalı ...'nin çekişme konusu taşınmazlardaki temlik aldığı payları 10.01.2019 tarih ve 390 yevmiye nolu akitle bağış suretiyle davacıya devrettiği, daha sonra ise söz konusu payların 05.03.2021 tarihinde bağış yolu ile davacı tarafından ...'a devredildiği anlaşılmaktadır.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak yazılı şekilde karar verilmesine göre davalı ... vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir.

Davalı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; dava konusu taşınmazların dava tarihi itibariyle keşfen belirlenen toplam değerleri olan 175.090,11 TL üzerinden karar tarihi itibariyle hesaplanan toplam 56.028,83 TL vekalet ücretinin eşit olarak davalılardan alınıp kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.

Ne var ki, anılan hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, Mahkeme kararının hüküm kısmının düzeltilerek onanması, 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 438. maddesinin yedinci fıkrası hükmü gereğidir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davalı ... vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine,

2. Davalı vekilinin temyiz itirazlarının değinilen yönden kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının vekalet ücretine ilişkin 3. bendinin hüküm yerinden çıkarılmasına ve yerine 3.bent olarak; " Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan 56.028,83 TL vekalet ücretinin davalılar ... ve ...'den eşit olarak (28.014,41'er TL) alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine" cümlesinin yazılması suretiyle kararın DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı ...'a iadesine,

12.03.2025 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.