"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/1693 Esas, 2023/1027 Karar
HÜKÜM : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2017/346 E., 2019/321 K.
Taraflar arasındaki marka hükümsüzlüğü davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı Yargıtayca duruşma istemli olarak davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne, dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin ikinci fıkrası gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddine karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin "..." isimli markanın yaratıcısı ve sahibi olduğunu, müvekkilinin markanın gelişmesi ve dünya çapında tanınması için düşüncesini eski arkadaşları olan ... ve ... ile paylaştığını, bu amaçla amacıyla 2012 yılından itibaren hukuki işlemlere başlandığını, “...” markası için 2013 yılında Almanya'da "... Uluslararası Danışmanlık Hizmetleri GmbH" adlı, üç ortağın hissesi eşit şekilde kurulması planlanan şirket için müvekkili ile davalılardan ... tarafından ...’ya vekâletname verildiğini, ancak ...'nın, noterce ... Uluslararası Danışmanlık Hizmetleri GmbH'da Türkçe ibarelerin geçmesi nedeniyle bir takım zorlukların yaşanacağını belirtmesi üzerine şirketi "... GmbH" olarak kurduğunu söylediğini, şirketin asıl hisse sahiplerinin müvekkili ve diğer davalı ... olduğunu, dava dışı ...'nın hisse devrine yanaşmadığını, davalı ...'ın uyuşmazlığı halledeceğini ancak hisse devri için göstermelik olarak markanın devrinin kendisine yapılması gerektiğini söylemesi üzerine sembolik bir rakamla markanın davacının avukatlık ortaklığı ortağı olan davalı ...'a devredildiğini, sonrasında ...'ın alan adının şifrelerni istediğini ancak müvekkilinin bunu kabul etmemesi üzerine ".de" uzantılı alan adıyla müvekkilinin siteye erişiminin engellendiğini, davalı ...'ın bilahare markayı davalı şirkete sembolik bir değerle devrettiğini, bu muvazaalı devirle müvekkilinin marka üzerindeki haklarının sona erdiğini, muvazaalı devrin WIPO tarafından gönderilen 02.09.2016 tarihli e-posta ekinde yer alan belgelerden öğrenildiğini ileri sürerek 2012/100193 tescil numaralı “...” markasının hak sahibinin müvekkili olduğunun tespitine ve markanın müvekkili adına devrine, tesciline yahut hükümsüzlüğüne, davalı şirket tarafından kullanılan www.praelegal.de alan adının müvekkiline devrine ve tesciline, davalı şirketin ticaret unvanında yer alan “...” ibaresinin kanuna uygun bir şekilde değiştirilmesine veya silinmesine, tecavüzün sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafından ikame edilen işbu davanın asıl amacının, davacıya karşı WIPO nezdinde ikame edilen tahkim yargılaması ve bunun souncu "praelagal.com" alan adının müvekkiline devredilmesi hususunda verilen tahkim kararının icrasını öteleme amacına yönelik olduğunu, müvekkili şirketin kurulması ve faaliyete geçmesinde emek veren ve ... oluşumunu şu anki işlerliğne kavuşturanın dava dışı ... olduğunu, davacı ve diğer davalının ise Türkiye üyeliği dışında konu ile ilgili herhangi bir ilgilerinin bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde, müvekkilinin davaya konu markaya ilişkin herhangi bir hak sahipliğinin bulunmadığını, bu nedenle söz konusu davaya taraf olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu markanın devir işlemlerinin yazılı devir sözleşmesi ile birlikte noter huzurunda yapılarak sicile kaydedildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, 2012/100193 sayılı "..." ibareli markanın 30.11.2012 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle davalılardan ... adına tescilli olduğu, başlangıçta markanın tescili için davacı tarafından Türk Patent ve Marka Kurumu'na başvurunun yapıldığı, bilahare Bakırköy 12. Noterliğinin 05.09.2013 tarihli "Marka Tescil Belgesi Başvuru Hakkı Devir (Satış) Sözleşmesi" başlıklı noterce düzenlenen resmi sözleşme ile davacının marka tescil belgesi başvuru hakkını davalı ...'a bedeli karşılığında devrettiği, bu marka ile bir ilişkisinin kalmadığının belirtilerek, gerek Türkiye'de gerekse yurtdışında davalı ... adına tescilini kabul ettiği, bilahare ... tarafından Bakırköy 33. Noterliğinin 18.04.2016 tarihli marka devir sözleşmesi ile markanın davalı şirkete devredildiği ve markanın davalı şirket adına kayıtlı olduğu, davalı şirketin davacı ... ve davalı ... ile bir ilgisinin bulunmadığı, davacı dava konusu markanın öncelikli hak sahibi olduğunu iddia etmiş ise de, esasen başvurunun davacı adına yapıldığı, davacının bu marka tescilinden doğan haklarını usulüne uygun noter sözleşmesi ile davalı ...'a devrettiği, ...'ın ise davalı şirkete devrettiği, davacının, marka devrinin ileride kendisine iadesi koşulu ile yapıldığını iddia ettiği, bu iddianın inanç sözleşmesi mahiyetinde olduğu, bu şekildeki bir sözleşmenin varlığının yasal delillerle ispatlanmadığı, devrin hile yoluyla sağlandığı iddia edilmişse de hile olgusunu ispata yarar herhangi bir delil ibraz edilmediği gibi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 39 uncu maddesinde öngörülen hak düşürücü süre içerisinde sözleşme ile bağlı olunmadığının ileri sürülmediği ve davanın bu süreden sonra 29.10.2016 tarihinde açıldığı, ayrıca davalı şirket adına olan www.praelegal.de alan adının davacıya devri ya da tescilini istemiş ise de bu alan adı ile ilgili önceye dayalı bir hakkın ispatlanamadığı, davalı şirketin ticaret unvanına ilişkin herhangi bir hak sahipliğinin de ispatlanamadığı, davacı vekili sonradan davalı ...'ın isticvabını talep etmiş ve isticvap davetiyesi tebliğine rağmen davalı mazeretsiz olarak duruşmaya gelmemiş ise de bu davalının isticvabı gerçek hak sahibi davalı şirketi bağlamayacağından ispata yeter delil sayılmadığı gerekçesiyle davanın ispatlanamadığından reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince istinaf edilmiştir.
IV. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Bölge Adliye Mahkemesince, ilk derece mahkemesi kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
V. TEMYİZ İNCELEMESİ
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, davalı adına tescilli gözüken markanın, muvazaalı olarak devir edildiğinin, markanın asıl sahibinin davacı olduğunun tespiti talebine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun 6100 sayılı Kanun'un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) numaralı alt bendi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacının temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA, aynı Kanun'un 372 nci maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine, 18.11.2024 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.