Logo

11. Hukuk Dairesi2023/6783 E. 2024/8545 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tasfiye memurunun sorumluluğuna dayalı açılan tazminat davasında davacıların aktif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Tasfiye henüz gerçekleşmemiş ve davacıların tasfiye halindeki şirkete karşı takip ve dava açma imkanları bulunduğundan, tasfiye memurlarına karşı dava açma şartlarının oluşmadığı ve davanın zamansız açılması nedeniyle usulden reddedilmesi gerektiği gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesi düzeltilerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi

SAYISI :2020/954 Esas, 2023/692 Karar

HÜKÜM :Usulden ret

İLK DERECE MAHKEMESİ :Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi

SAYISI :2019/159 E., 2019/1294 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

KARAR

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde; dava dışı ... İhracat İthalat Tekstil San ve Ticaret Ltd. Şirketi ile avukat olarak faaliyet gösteren davacılar arasında bir vekâlet akdi yapıldığını, davalıların şirketi temsilen avukat ücret sözleşmesini imzaladığını, bu akit gereğince şirketin Bursa Vergi Mahkemelerindeki 23 ayrı dosyanın takip edildiğini, sözleşme gereğince maktu bir avukatlık ücreti yanında davanın kazanılması halinde nispi bir ücret alacağı da doğduğunu, davacı avukatların ayrı ayrı sözleşme imzalamış olduklarını, davaların sonuçlanmasından sonra dosyalar temyiz için Danıştay incelemesinde iken haklı bir sebep olmaksızın davacı avukatların azledildiğini, bunun üzerine vekâlet ücretlerinin tahsili için takip başlattıklarını, takibe itiraz üzerine itirazın iptali davası açtıklarını, bu davanın davacılar lehine sonuçlandığını, ancak davalıların ödeme yükümlülüğünden kurtulmak için şirketi tasfiye ettiğini, tasfiye memurunun davalı ... olduğunu, diğer ortak olan ...'nun da durumdan haberdar olduğunu, bunun üzerine şirketin ihyası için dava açtıklarını, davadaki taleplerinin de kabul edilerek şirketi ihya ettiklerini, tasfiye memuru olarak yine ...'nun atandığını, tasfiye memurunun görevini devlet adına yerine getirdiğini, bu görevin özenle ifa edilmediğini, bu sebeple davacıların zarara uğradığını, davalıların muvazaalı işlemlerle ve başka şirketler üzerinden yaptıkları işlerle şirketin mal varlığını azalttıklarından davacıların zararından bizzat sorumlu olduklarını ileri sürerek ıslah dilekçesinde belirttikleri üzere fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla Bursa 13.İcra Müdürlüğünün 2010/13827 Esas sayılı icra dosyasındaki alacağından şimdilik 5.000,00 TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davanın zamanaşımına uğradığını, tasfiye memurunun sorumluluğunu gerektirir bir hareketinin ve alacaklıları zarara uğratma kastının bulunmadığını, şirket malvarlığını azaltacak ve üçüncü kişileri zarara uğratacak eylemlerinin söz konusu olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile zamanaşımı definin yerinde olmadığı, davalılardan ...’nun tasfiye memuru olmadığı, her iki davalının da tasfiye sürecinde davacıları zarara uğratma kastı ile hareket etmediği, şirketin öz kaynaklarının zaten yetersiz olduğu, tüm öz varlıklarını yitirdiği, şirketin pasifinin aktifinden çok olduğu, tasfiye memuru ...'nun alacaklıları zarara uğratacak biçimde usulsüz işlemler yapmadığı yönünde kanaat bildiren bilirkişi raporunun da dikkate alındığı, iddiaların ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince istinaf edilmiştir.

IV. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

Bölge Adliye Mahkemesince, davacılar talebinin tasfiye memurunun tasfiye işlemlerini sonlandırarak davacı alacaklıları zarara uğratacak biçimde usulsüz işlemler yaptığını iddia ederek uğranılan zararın tahsilini olduğu, bu haliyle talebinin dolayısıyla zararlara ilişkin olduğunun anlaşıldığı, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (6102 sayılı Kanun) 555 inci maddesi uyarınca alacaklı yönünden yansıma zarar niteliğindeki şirketin uğradığı zararın tazminini ancak şirket ve her bir pay sahibi isteyebilecek olup söz konusu tazminatın da şirkete ödenmesinin talep edilmesi gerektiği, öte yandan 6102 sayılı Kanun'un 556 ncı maddesinde zarara uğrayan şirketin iflası halinde tazminatın şirkete ödenmesinin şirket alacaklıları tarafından da talep edilebileceğinin düzenlendiği, bu oluşa göre şirketin iflas halinde olmaması durumunda dolayısı ile zarara istinaden dava açma hakkının yalnızca şirket ortaklarına tanındığı, bir başka ifadeyle iflas hali dışında alacaklının dolayısı ile zarar nedeniyle yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna dayalı tazminat davası açamayacakları düzenlenmiş olduğundan davacı alacaklı tarafından iflas halinde olmayan ... İhracat İthalat.. Ltd Şti tasfiye memuru olan davalı ... hakkında dolaylı zararları nedeniyle dava açma hakları bulunmadığı gibi dolaylı zarar niteliğindeki talep edilen tazminatın ... İhracat İthalat.. Ltd Şti'ne verilmesinin istenmesi gerekir iken davacılara ödenmesinin talep edilmiş olmasının da doğru olmadığı, tüm bu nedenlerle eldeki davada davacıların aktif husumet ehliyetleri bulunmadığı gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile, davalılar vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun incelenmesine yer olmadığına, kararın kaldırılmasına, yeniden hüküm kurulmak sureti ile davanın aktif husumet yokluğundan usulden reddine karar verilmiş, karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

V. TEMYİZ İNCELEMESİ

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, tasfiye memurunun sorumluluğuna dayalı açılan tazminat davasında, davacıların aktif husumet ehliyetlerinin olup olmadıkları noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 370 inci maddesinin ikinci fıkrası.

2.6102 sayılı Kanun'un 553 ve 556 ncı maddeleri.

3. Değerlendirme

1.İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine 6100 sayılı Kanun'un 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi aynı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ve 371 inci maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre davalılar vekilinin tüm, davacılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2.Dava, tasfiye memurunun sorumluluğuna dayalı tazminat istemine ilişkin olup İlk Derece Mahkemesince davacılar iddialarının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar, taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince kaldırılarak davacıların aktif husumetleri olmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.

6102 sayılı Kanun'un 553 üncü maddesinde kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticiler ve tasfiye memurlarının, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumlu oldukları, aynı Kanun'un 556 ncı maddesinde ise zarara uğrayan şirketin iflası halinde alacaklıların dava hakkı ve bu hakkın ne şekilde kullanılacağı düzenlenmiştir. 6102 sayılı Kanun'un 553 üncü maddesinde yer verilen alacaklılara karşı sorumluluk, alacaklıların doğrudan zararlarına ilişkin olup aynı Kanun'un 556 ncı maddesinde düzenlenen dava hakkında ise tazminatın şirkete ödenmesi talep edilebileceğinden alacaklıların dolaylı zararlarının giderilmesine ilişkindir. Anılan hükümler uyarınca alacaklının 6102 sayılı Kanun'un 553 üncü maddesinde düzenlenen sorumluluk davasını açabilmeleri için zararın doğmuş olması gereklidir. Somut olayda davacılar, davalıların yönetiminde olan tasfiye halindeki şirketin avukatları olup haksız azle dayalı zarara uğradıkları sebebi ile davayı tasfiye memurlarına karşı açmışlardır. Ancak tasfiye henüz gerçekleşmediğinden davacıların haksız azil nedeni ile tasfiye halindeki şirkete karşı takip ve dava açmaları mümkün olduğundan, henüz tasfiye memurlarına karşı dava açma zamanı gelmediği gibi dava şartları da oluşmamıştır. Hal böyle olunca zamansız açılan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken Bölge Adliye Mahkemesince yukarıda yazılı gerekçe ile aktif husumet yokluğu nedeni ile davanın usulden reddine karar verilmiş olması bozmayı gerektirir.

Ne var ki davanın usulden reddi kararı sonucu itibari ile doğru olduğundan bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararı gerekçesinin düzeltilerek onanması gerekmiştir.

VI. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin tüm, davacılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bend uyarınca davacılar vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının değişik gerekçeyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden davalılara yükletilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde davacılara iadesine, 02.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.