"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
SAYISI :2022/525 Esas, 2023/701Karar
HÜKÜM : Kabul
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen menfi tespit davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı Yargıtayca duruşma istemli olarak davacı vekili tarafından duruşmasız olarak davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne dava konusu meblağ 133.657,00 TL'nin altında bulunduğundan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası delaletiyle uygulanması gereken 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 3156 sayılı Kanun ile değişik 438 inci maddesi gereğince duruşma isteğinin reddine karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının üretici, müstahsil davalının da halde komisyoncu olduğunu, müvekkilinin davalıdan 2008 yılında 50.000,00 TL, 2012 yılında 69.700,00 TL ödünç para aldığını, bu ödünç paralar karşılığında açık senet vermek zorunda kaldığını, borcuna karşılık 19.000,00 TL nakit olarak ödeme yaptığını, kalan 50.700,00 TL karşılığında da müstahsil fişler ile mal teslimi yaptığını ve borcunu ödediğini ancak davalının elinde bulunan senedi 75.000,00 TL olarak doldurarak müvekkili aleyhine icra takibi başlattığını, senedin bedelsiz olduğunu ileri sürerek davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasında 2005/2006 yıllarından bu yana devam etmekte olan ticari ilişki bulunduğunu, davacının müvekkiline sera yapacağı, burada üreteceği ürünleri de müvekkili aracılığıyla satacağını belirttiğini, müvekkilinin de yardımcı olmak amacıyla nakdi ve gayrinakdi sera kurması için 25.000,00 TL nakit ve sera için gerekli olan bir kısım malzemeler ile gübre ve fide yardımında da bulunduğunu, bu sözlü anlaşma ile davacının sera içerisinde yetiştirdiği ürünlerin %70'lik kısmını müvekkiline getirdiğini, bu şekilde borcunu ödemeye devam ettiğini, ancak müvekkilden de aynı zamanda fide, gübre ve mali destek almaya devam ettiğini, yapılan ticari ilişki sonucu müvekkilin tutmuş olduğu cari hesap ekstresi ile taraflar arasında son cari hesaba göre hesap görüldüğünü, müvekkili lehine nakdi ve gayrinakdi oluşmuş olan borcun kapatılması için ödeme amacı ile senet tanzim edildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin18.06.2019 tarihli ve 2018/104 E., 2019/468 K. sayılı kararıyla; yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, davacı bononun teminat amaçlı verildiği, bedelinin yazılı olmadığı, açığa imza atmış olduğunu iddia ettiği, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu' nun 778 inci maddesinin ikinci fıkrasının (-f ) ve 680 inci maddeleri uyarınca, açığa bono düzenlenmesinin mümkün olduğu, bononun anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu iddia eden davacı keşidecinin, bu iddiasını yazılı delil ile ispatlaması gerektiği, somut olayda davalı davacıya verdiği borç paralara karşılık zaman zaman kendisine yapılan mal teslimleriyle ödeme yapıldığını kabul etmekle birlikte davacının bu süreçte borç para almaya da devam ettiği ve takip konusu bononun da cari hesap sonucu çıkan borca karşılık ödeme amaçlı tanzim edilerek verildiğini beyan ettiği, bono kambiyo senedi olmakla sebepten mücerret olduğundan, hamil olan davalının bu bononun düzenlenmesine neden olan hukuki ilişkiyi ve ne kadar borç para verdiğini ispat etme zorunluluğu bulunmadığı, eldeki davada açığa imza attığını iddia eden davacının bu konuda tanık deliline dayansa da karşı tarafın rızasının bulunmaması ve senede karşı yazılı delille ispat kuralı gereğince tanık deliline başvurulmadığı, olayla ilgili açılan soruşturma dosyasında da takipsizlik kararı verildiğinden davacının davasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 12.11.2020 tarihli, 2019/2239 E.ve 2020/1458 K. sayılı kararıyla, senetle ispat kuralı gereği kambiyo senedinin bedelsiz olduğu iddiasının kesin delillerle ispat edilmesi gerektiği, davacı taraf kambiyo senedinin boş olarak verildiğini, davalı tarafından anlaşmaya aykırı olarak doldurulup icraya konulduğu senetle ispat kuralı gereği kesin delille ispat etmek zorunda olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 02.06.2022 tarih, 2021/376 E. ve 2022/4368 K. sayılı kararıyla, taraflar arasında temel ilişki olduğunun dosya içeriğinden anlaşıldığı, ispat yükü davacıda olmakla beraber davalı defterleri üzerinde de inceleme yapılmak suretiyle senet keşide tarihinden sonra davacı tarafından gerek mal teslimi gerekse nakit ödeme varsa tüm bunların hesaplanarak sübut olan ödemeler üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken davanın tamamen reddi doğru olmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada benimsenen bilirkişi raporuna göre, takip konusu bononun keşide tarihinden sonra davacı tarafça davalıya yapılan mal teslimi ve nakit ödemelerin karine gereği mevcut borca mahsup edilmesi gerektiği, bu noktada bononun keşide tarihinden sonra davalının ayrıca verdiği nakit borçların da dikkate alınarak hesaplama yapılmasının 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 102 nci maddesine uygun olduğu, bono keşide tarihinden sonra davacının davalıya yaptığı mal teslimi ve nakit ödeme tutarlarından (106.135,57 TL) davalının bu süreçte ayrıca verdiği ve tevsik edici belgesi bulunan nakit borçların (6.400,00 TL) mahsubu sonucu bakiye 99.735.57 TL kaldığı, davacının dava dilekçesinde davalıdan 2012 yılında aldığını kabul ve beyan ettiği 69.700,00 TL nin de mahsubu ile davacının bakiye 30.035,57 TL alacağının kaldığının hesaplandığı, bono borcunun ayrıca mahsup edilmediği, ancak dava dilekçesinde davacının kabul ettiği bu rakamın zaten dava konusu bononun düzenlenme sebebi olarak belirtildiği, yani davacının dava konusu bononun açık senet olarak o ana kadar verilen nakit borca karşılık düzenlendiğini beyan ettiği, davalının da dava konusu bononun o ana kadarki cari borca karşılık düzenlendiğini kabul ettiği, nakit borç para vermeye devam edildiği için bono borcunun ödenmediğini savunduğu, davalı tarafça 6.400,00 TL dışında ve dava konusu 75.000,00 TL bedelli bononun düzenlenmesine neden olan borç dışında başka bir borcun varlığının ispatlanamadığı, dolayısıyla bononun keşide tarihinden sonra davacının davalıya yaptığı mal teslimi ve nakit ödeme tutarlarından (106.135,57 TL) davalı tarafça belgesi sunulan 6.400,00 TL nakit borç ile takip konusu 75.000,00 TL bedelli bono borcunun mahsubu halinde davacının bonodan kaynaklı borcunun kalmadığı aksine 24.735,57 TL fazla ödemesi/mal tesliminin bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; mahkeme gerekçesinin hatalı olduğunu, bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, davacının davalıya borçlu olmadığı, aksine davacının davalıdan fazlaya dair tüm haklarımız saklı olarak 55.910,59 + 22.335,62 = 78.246,21 TL alacaklı olduğunun tayin ve tesbitine, gerekçenin bu yönden düzeltilmesine, davalının haksız ve kötü niyeti ile dava konusu likit olduğundan, dava değerinin %20'sinden aşağı olmamak üzere, davalının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine ve hükmün 4 nolu kararının düzeltilmesine, davacının davalıya göndermiş olduğu, Antalya 10. Noterliğinden, 11.12.2017 tarihli, 42307 yevmiyeli ihtarnamesi için, 145,76 TL gider yapmış oduğu, bu giderin, genel giderlere eklenmesine ve hükmün 4 nolu kararının düzeltilmesine karar verilmesini istemiştir.
2.Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; cevap dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler ve davacı tarafından verilen bono bedeli nakden alınan bono olduğunu, davacının iddia ettiği gibi bedeli malen verilen bir bono olmadığını, açığa bono düzenlemesinin mümkün olduğunu, bononun anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu iddia eden davacı keşidecinin bu iddiasını yazılı delille ispatlamasının zorunlu olduğunu, açığa imza attığını iddia eden davacının iddiasını ispat edemediğini, olayla ilgili olarak açılan soruşturma dosyasında da takipsizlik kararı verildiğini, senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemlerin tanıkla ispat olunamayacağını, bir borç hakkında kambiyo senedi düzenlendiği taktirde taraflar arasında bir temel borç ilişkisi, diğeri kambiyo ilişkisi olmak üzere iki çeşit ilişki bulunduğunu, bu sebeple taraflar arasındaki temel borç ilişkisindeki bozukluklar kambiyo ilişkisini etkilemeyeceğini, temel borç ilişkisinden doğan defiler, temel borç ilişkisi ile kambiyo ilişkisinin taraflarının aynı olması ve bile bile borçlu zararına hareket edilmesi halleri dışında kambiyo ilişkisinde ileri sürülemeyeceğini, temel borç ilişkisi kendi hukukuna kambiyo ilişkisi de kendi hukukuna tabi olduğunu, yazılı delille ispatın zorunlu olduğunu, davacının senetle ispat kuralı gereği kambiyo senedinin bedelsiz olduğu iddiasını kesin delille ispat etmesi gerektiğini, davacı tarafından tanzim edilen bononun bedelsiz olduğunu ispatlayacak kesin deliller dosyaya sunulmadığından kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, takibe dayanak bono nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 2004 sayılı İcra İflas Kanunu'nun 72 nc maddesi.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Taraf vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden davalıya yükletilmesine,
Aşağıda yazılı peşin harcın istek halinde davacıya iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
22.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.